@ugurluay
|
Gülce burnuna dolan keskin koku ile huzursuzca yerinde kıpırdandı. “Gülce, Gülce, uyansana kızım artık ya.” Diyerek isyan bayraklarını çekmeye başlayan Bertan bir yandan kızın burnuna kolonya koklatıyor bir yandan da suratına hafif hafif dokunuşlarla onu kendine getirmeye çalışıyordu. Gülce’nin yüzü daha da huzursuz bir hal almaya başladığında gözlerini kırpıştırmaya başladı. Ondaki bu hareketlenme adamı bir nebze olsun rahatlatarak derin bir “Oh!” çekmesini sağladı. Elleriyle yüzünü sıvazlayan kız derin bir uykudan uyanır gibiydi. “Of ya, başım çatlıyor ne oldu bana?” diyerek ellerini gözlerinden çektiğinde karşısında Bertan’ı bulmayı hiç beklemiyordu. “Günaydın uyuyan güzel.” Diyerek ona çapkınca göz kırpan adamın sırıtışı ile bir anda yattığı yerden ok gibi fırlayarak adamdan olabildiğince uzaklaştı. Etrafı hızlı bir şekilde kolaçan eden kız kendisine en yakın bulduğu vazoyu eline alarak adama bir silah edasıyla havada savurdu. “Yaklaşma bana beynini dağıtırım.” Diyerek ona elindeki vazoyla gözdağı vermeye çalıştı. Bertan onun bu komik hallerine tebessüm ederek karşılık verdi. Kızın elindeki vazoyu işaret ederek “Beni onunla korkutacağını mı zannediyorsun?” dedi. Ayağa kalkarak kızın elindeki vazoya aldırış etmediğini hissettirircesine onun dibine kadar yaklaştı. Gülce Bertan’ı uzaktan tanırdı. Emre’nin ya da Birce’nin anlattığı kadar bilirdi. Asla daha fazlasını değil. Zaten onun bu kadar yakınında olması bile bir mucizeydi. Sırlarla dolu bir adamdı. İnsan içine karışmasının sebebi ise kardeşim dediği arkadaşları için olurdu. Ve yine Bertan Bey iş başındaydı. Çünkü söz konusu olan kişi onun kardeşi olarak gördüğü insanlardan biri olan Emre’ydi. “Bir dakika ya.” Diyerek etrafına alıcı gözle bakan kız hiç tanımadığı bir evde olduğunu fark etti. “Ben neredeyim?” dedi ve sonra aklına gelen başka bir gerçek ile “Kardeşim, Birce, o nerede?” diyerek dehşete kapılan gözlerle ona baktı. “Oğlum siz kafayı mı yediniz? Fazla film falan mı izliyorsunuz ne yapıyorsunuz? Eter ile bayıltıp kız kaçırmak nedir ya? Hangi devirde yaşıyoruz? Birce nerede?” “Merak edeceğin bir durum yok. Birce iyi, hatta çok iyi, çünkü olmak istediği tek yerde, Emre’nin yanında.” “Ha yani sen şimdi kardeşimin o dağ kaçkını, kız kaçıran, numaracı herifin yanında olmak istediğini mi söylüyorsun bana?” “Aynen tam olarak o dediğini söylüyorum.” Dedi ellerini ceplerine yerleştirip ona yandan bir gülüş atarak. “Bana bak Bertan Efendi hemen beni Birce’nin yanına götürüyorsun. Yoksa…” Bir elinde vazoyu sallarken diğer eli ile adamın yakasına yapışıp nefesini yüzünde hissedecek kadar yakınlaştı. Bertan yıllar sonra ilk defa bir kadının yakınlığını, sıcaklığını bu kadar yakınında hissediyordu. Gözleriyle kızı bulduğunda “ Yoksa…” dedi onun söylediği son kelimenin üzerine bastırarak ona meydan okurcasına tekrar etti. “Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim.” Diyerek onun tuttuğu yakasından geriye doğru ittirerek ondan uzaklaştı. Sinir krizi geçirmesine ramak kalmıştı. “Şimdi beni ona götürüyor musun yoksa ben kendim mi bulayım?” diyerek çıkmak için kapıya yönelmişti. Elini kapının koluna götürdüğü an “Ben olsam dışarıya çıkmayı denemezdim bile.” Dedi. Genç kız kaşlarını çatarak “Sana soran olmadı Bertan Bey, ben ne istersem onu yaparım, sen bana karışamazsın.” Dedi ve bir hırsla kapıyı açtı. Düşünmeksizin adım attığı an çarptığı şey bir adamın sert sırtıydı. “Ah!” diyerek inledi ve burnunu ovalamaya başladı. Başını havaya doğru kaldırdığında çarptığı burnunun acısının sorumlusunun kapıdaki iri yarı adam olduğunu fark etti. Ona aldırış etmeden geçip gitmeye kalkıştığında ise aşamayacağı bir engelin önünde duvar gibi dikildiğini ve ona geçit vermeyeceğini anladı. “Çekilsene önümden be, yalı kazığı gibi dikilmişsin yolumda.” Dese de adam bir milim yerinden kımıldamadı. Gülce bir an adamın sağır ve dilsiz olduğunu düşündü. Sanki anlatabilecekmiş gibi tane tane bağırarak üstüne bastıra bastıra adama gitmek istediğini anlatamaya çalıştı. “Bak- ben-var-gitmek-sen-var-buradan-tam-önümden-çekilmek-anladın mı?” diyerek adama bir umutla baktı. Adamın bakışı tuhaflaşırken ağzından tek bir kelime çıkmamıştı. “Bertan Bey bir sorun mu var?” diyerek kıza cevap bile vermeden arkasındaki adama baktığında Gülce’nin ağzı şaşkınlıktan bir karış açık kaldı. Bertan kızın anlamadığı bir anda arkasından gelip onun omuzlarından tuttu. “Salim, hiçbir sorun yok. Küçük hanım sadece hava almak istemişti. Şimdi havasına aldığına göre siz işinizin başına dönebilirsiniz. Diğer korumalara da söyle bahçede kuş uçmayacak.” Dedi ve Gülce’nin omuzlarından onu kendine doğru çekerek kapıyı usulca kapattı. Kızın şaşkınlığından faydalanan adam onu yönlendirerek az önce ok gibi fırladığı kanepeye oturttu. Genç kız öylesine bir haldeydi ki adeta robota dönüşmüştü. Verilen komutlara uyum sağlayan, yönlendirilen bir robot gibiydi. Bertan kızın elinde sıkıca tuttuğu vazoyu da her ihtimale karşı ona farkettirmeden parmaklarının arasından kurtardı ve bir hamle ile ulaşamayacağı bir noktaya yerleştirdi. Gülce sayıklar gibi “Ne oluyoruz arkadaş, hangi filmin içine düştük, hangi romanın alıntısının içinde sıkışıp kaldık. Neyin fragmanını çekiyoruz be…” diyerek fısıltı halinde yaşadıklarını analiz etmeye çalışıyordu. Bertan genç kızın yanı başına oturdu. Onu korkutmamaya özen göstererek ellerini avuçları içine aldı. Gülce bu yakınlıktan rahatsız olsa da Bertan onun kendisinden uzaklaşmasına izin vermedi. Kızın bakışları allak bullak olmuş, adamın bakışları güven verircesine sığınacak bir liman vasfına bürünmüştü. “Gülce, biliyorum şu anki durum çok tuhaf. Ama şu an senden anlamını ve bize yardım etmeni bekliyorum.” “Yardım mı? Ne yardımı?” “Emre’nin bir fikri var. Ve bunun gerçekleşmesi için bize ihtiyacı var. Birce ve Emre için, onların aşkı için bize yardım eder misin? Onların mutluluklarında payın olsun ister misin?” “Ben hiçbir şey anlamıyorum. Ben ne yapabilirim ki?” “Ben sana anlatacağım, sen bu işte bizimle misin önce onu söyle bakalım.” Dedi ona göz kırparak. Gülce ne döndüğünü bilmiyordu ama karşısındaki adamın ona olan bakışlarından iyi şeyler olacağını hissediyordu. Sesli bir şekilde dile getirmese de yüzündeki gülümseme olumlu bir yanıt vereceğine işaretti. Gülce’nin gülümsemesi ile Bertan’ın yüzünde de derin huzur dolu bir tebessüm oluşmuştu. Kim bilir belki gerçekten de iyi şeyler olacaktı? |
0% |