@ugurluay
|
Birce huzursuzca arabanın içinde kıpırdandı. Emre her ne kadar rahat görünmeye çalışsa da gergin olduğu yüz ifadesinden hissediliyordu. Arabadaki bu sessizliğe daha fazla dayanmayan kız adama dönerek “Emre nereye gidiyoruz? Hala konuşmayacak mısın benimle?” dedi. Emre kıza dönerek “Biraz sabretmen gerekiyor güzelim.” Diyerek göz kırptı ve dikkatini yola vererek Bertan’ın kendisine mesaj atarak ilettiği adrese doğru yol almıştı. “İyi öyle olsun bakalım.” Diyerek ellerini göğsünün altında birleştiren kız kıyafetlerine şöyle bir göz attı. Hala geceden kalma pijamalarıyla duruyordu. Huzursuzca yerinde kıpırdanarak tekrar adama döndü. “En azından Gülce’yi arayalım da üzerime birkaç parça kıyafet getirsin. Bu halde hiç kimseye gözükmek istemiyorum.” Dedi. Adam gözlerini ona döndürmeden keyifli bir gülümseme ile “Birce bana biraz güvensen olmaz mı hayatım?” dedi. Kız adamın ağzından çıkıp gelen Hayatım kelimesi ile bir an nefes almayı unuttu. Gözleri kocaman açılırken vücudunun uyuşmaya başladığını hissetti. Emre kızın sessizliğini anladığında ona kısa bir bakış attı. Yüzünün kızardığını fark ettiği an kalbinin ritminin de değiştiğini hissetti. “İyi misin hayatım?” dedi kontrollü bir şekilde direksiyonu tutarken diğer eliyle sevdiğinin yüzünü okşadı. Yanaklarının alev alev yanması onun dokunuşuyla daha fazla arttı. “Sen bana hayatım mı dedin?” derken kız adeta trans halindeydi. Öylesine hazırlıksız yakalanmıştı ki bu kelimeye hareketsiz bir halde kalarak adeta heykele dönüşmüştü. Emre onun hangi kelimeye takılı kaldığını öğrendiğinde ise yavaşça omzundan tutarak tek eliyle onu yanına yaklaştırdı. Başına minik bir buse kondururken derince kokusunu içine çekti. “Hayatım nedir ki Birce’m, sen şu hayatta sahip olduğum her şeysin.” Dedi. Kız onun bu sözleriyle gözlerini huzurla kapattı. Güven demek, sevdiğinin omzunda aldığın soluk demekti. Onun başına kondurduğu minicik bir buse ile aşka gelmek demekti. Huzurla, güvenle ve aşkla çıkılan yolun bitmesi ise Emre’nin arabayı durdurmasıyla gerçekleşti. “Birce, geldik.” Dedi. Genç kız Emre’nin omzunda öylesine bir yer edinmişti ki başını kaldırmak ona zulüm gelmişti. Adamın seslenmesiyle gözlerini usulca gerçek dünyaya açtığında kendisini bir kuaförün önünde buldu. Başını arabanın ön camına yaklaştırıp “Burası neresi? Ne için geldik buraya?” diyerek işin gizemini çözmeye çalışıyordu. Ama adamdaki inadım inat tavır onu çileden çıkarıyordu. Emre hiçbir cevap vermeden pis bir sırıtışla arabadan inerek kızın kapısına doğru yöneldi. Kapısını açarak “Buyrun efendim.” Dedi dalga geçer gibi. Birce sorduğu sorulara alamadığı cevaplar yüzünden kaşları çatılmıştı. Gözlerini kısarak ellerini göğsünün altından birleştirip “Cevaplarımı almadan şuradan şuraya bir adım daha atmayacağım Emre Bey.” Dedi. Emre kıza tekrar inmesini teklif bile etmeden “Peki o zaman, sen bilirsin.” Dedi ve ona hiç aldırış etmediğini gösterircesine kızın “Sen ne yapıyorsun?” diyen çığlıkları eşliğinde onu arabanın koltuğundan kucağına aldı. Birce ne kadar kurtulmak için çırpınsa da bu ancak Emre’nin kahkaha atmasına sebep oluyordu. Adam etraftaki insanların tuhaf bakışlarına aldırmadan, Birce’nin çırpınışlarına rağmen büyük bir başarı örneği göstererek kızı kuaförün kapısına kadar getirdi. “Bıraksana beni.” Diyerek inleyen Birce’yi sonunda yere dikkatli bir şekilde indirdi. “Emre ne yaptığını zannediyorsun sen? Babam geldiğinden bu yana sen eski sen değilsin?” dedi isyan edercesine. “Ne o şikâyetçi misiniz küçük hanım?” diyerek alındığını belli edercesine konuştu. Onun ruh halindeki hüzünlü değişim Birce’nin ruhunda fırtınalar estiriyordu. “Yok yani öyle demek istemedim aslında ama sadece şey işte…” dedi gözlerini ondan kaçırarak küçük bir çocuk gibi elleriyle oynamaya başladı. “Sadece ney işte?” dedi Emre ona bir adım atıp belinden nazikçe tutarak. “Emre yapma şöyle herkes bize bakıyor.” Dedi yanakları kızarmaya başladığı için bakışlarını ona kavuşturmamak için büyük mücadele veriyordu. “Birce, Birce’m.” Dedi belinden tuttuğu eliyle onu daha fazla kendine yaklaştırdı. Kendisine bakması için çenesinden okşarcasına tuttu ve hasretliğim dediği gözlerinin içine büyük bir aşkla baktı. Dudak kıvrımlarında ölümsüzlüğün sırrı var gibi bakıyordu. “Birce’m…” dedi tekrardan yakarırcasına, “Ben seninle yaşadığım her bir anı elalem ne der diye yaşamak istemiyorum. Ben seni, senin için aldığım her nefesi tırnak içine alıp delicesine yaşamak istiyorum be güzelim.” Diye davam etti. Başını kızın alnına yasladı. Gözlerini kapatarak derince kızın kokusunu içine çekti. “Biliyor musun? Senin kokunu duyabilmek için yanımda olmana ihtiyacım yok. Çünkü ben seni düşündükçe burnuma kokun dolup taşıyor. Kokunu hissedebilmem için seni düşünmem, hayalinin gözlerimin önünde canlanması yetiyor.” Dedi soluksuzca. Bambaşka bir boyuta ulaşmıştı aşkla çarpan yürekleri. Zaman, mekân kavramı silinip gitmişti zihinlerinden. Ne kadar öylece kala kaldılar silinip giden zamanın içinde ikisi de farkında değildi. Gözleri kapalı birbirinin varlıklarının hissiyatıyla kavruluyorlardı. Ta ki zamansız çalan bir telefonun kulaklarını tırmalamasına kadar… Ayrılmak bu büyülü anın içinde çıkmak istemiyorlardı. Ama susmak bilmeyen telefon çaldıkça ikilide huzursuzlanmaya başlamıştı. “Telefonun…” dedi kız gözlerini açmakta zorlanırken “Çalsın.” Diye karşılık verdi adam ayrılmak istemediği için “Ama hala çalıyor.” Dedi ısrarla çaldığını dile getirircesine “Çalsın.” Diyerek diretti gözlerini açmak istemeyen adam. “Emre…” dedi kız açmasını istercesine. Adam daha fazla tahammül edemedi çalan telefonun sesine kızın alnına minik bir öpücük kondurdu. Kulağına eğilerek fısıltı halinde “İhtiyacın olan her şey içeride seni bekliyor. İki saat sonra seni buradan alacağım.” Dedi ve dudağına çok yakın mesafede yanağına tüy gibi bir buse kondurdu. Birce’nin bu öpücük ile birlikte kalbi delicesine atmaya başladı. “Şimdi gitmem gerek hayatım, tam iki saat sonra seni buradan almaya geleceğim.” Dedi kız ağzını açmaya hazırlandığı sırada adam eliyle kızın dudaklarını dokundu. “Soru yok Birce’m, artık soru yok. Sana vereceğim tüm cevaplarımı bu geceye saklıyorum. Lütfen!” dedi anlayış bekleyen bakışlarla ona bakıyordu. Birce onun gözlerindeki isteğe boyun eğme kararı almıştı. Gözlerini olur anlamında açıp kapatırken adam “Güzel.” Diyerek karşılık verdi. Kuaförün kapısı açılıp içeriden güler yüzlü bir bayan çıktığında ikili önce birbirine sonra kapıda onlara bakan bayana baktılar. “Birce hanım.” Dedi sanki tanıyormuşçasına. “Evet, benim.” Diyerek karşılık verdi kız. “Bizde sizi bekliyorduk. İsterseniz içeriye geçelim sizi hazırlamaya başlayalım.” “Hazırlamak derken.” Diyerek sorgularcasına bakışlarını kızdan adama döndürdü. “Soru yok Birce.” Dedi adam ve arkasına bakmadan kızı orada öylece bırakıp arabaya bindi. Birce şaşkın bir halde kuaförün kapısında beklerken adam çoktan oradan uzaklaşmıştı. “Birce Hanım geç kalıyoruz dilerseniz içeriye geçelim. Sizi yetiştirmemiz gerekiyor.” Dedi. Birce bir giden adama bir de onu içeriye sokmak için uğraşan kıza baktı. Kafası allak bullaktı. Bu iş hayra mı şerre mi işaretti? Göreceklerdi. Bakalım bu gece alacağı cevaplar hoşuna gidecek miydi? Aldığı riske değecek miydi? |
0% |