Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@ugurluay

30.BÖLÜM(***Davetsiz Misafir***)

"Ben senin davetsiz misafirin değil,

Gönlünün gerçek sahibiyim."

Günler günleri kovalarken, Cemre artık sorgulamayı ve araştırmayı çoktan bırakmıştı. Ne var yani olamaz mıydı? Toprak, Umut ile konuşup ve anlaşmış olamaz mıydı? Toprak, Umut'a dahası biricik karısına güvenme kararı almış olamaz mıydı? Hiç... Olabilirdi... Olmuştu bile... Kahkahaları odaya yayılırken genç kızın mutluluğu içinde çiçekler açtırıyordu.

Olanlar ve yaşananları didiklemeyi bırakıp, saman altında buzağı aramaktan vazgeçmişti. Gündüzleri tam bir iş kolik olup, gecelerini Toprak'ına, aşk kadınlığını hediye ederek geçiriyordu. Her gün gelen çiçekler, romantik hediyeler, sürpriz gecelerden artık sıkılıyor muydu? Hiç de bile, durumundan gayet memnundu. İş yerinde, keyifle odasında, masanın üzerine uzattığı ayakları ve gayet rahat bir şekilde yayılarak oturduğu koltuğuna yaslanmış, kahvenin o nefis kokusunu içine çekerken mutluluk ve huzur tüm hücrelerine çoktan hücum etmişti. Tam o sırada kapıdan ciyak ciyak sesler çıkaran Mira'yı da yok sayarsa, her şey mükemmel ötesinde bir konumdaydı. Tabi o cadıyı yok sayamadığı için o ana kadar huzurun kollarında keyif çatıyordu. Lanet olsun Mira, acaba yine neyin felaket tellallığını yapmaya gelmişti.

"Kızım bu ne keyif böyle ya, şuna bak birde ayaküstü utanmadan kahve ile flörtleşiyor." Diye ellerine beline koymuş, kaşları çatık bir halde kendi halinden habersiz tam bir cadaloz, kavgaya hazırlanan bir kadına benziyordu.

"İki dakika huzur ver be Mira..."

"He, he oldu canım, akşam unutmazsam söylerim Cevdet amcaya varsa iki kilo gönderir sana."

"Cevdet amca kim be?" Zihnini zorlarken, bu kızın yine neden bahsederken saçmaladığını düşünüyordu.

"Bizim mahallenin huzurdan sorumlu bakkaliye muhtarı."

"Cevdet amca, bakkal, mahalle, muhtar... Kızım sen benimle dalga mı geçiyorsun ya, kırdırtacaksın kafanı sonunda bana o olacak."

"Of Cemre ya, şaka yapıyorum şaka," Ellerini havaya açarak kaldırmış sanki ciddi bir iş yapıyormuş gibi konuşmaya başladı.

"Allah'ım şaka yaptığımda tek seferde anlayacak bir arkadaş niye nasip etmedin ki bana... Hadi bu alıcıları kapalı, tam öküz aşığı arkadaşı bana gönderdin, neden ben gibi birazcık uyanık, cingöz değil ya, bu bana reva mı?" ağzından o cümle çıkar çıkmaz Cemre eline geçirdiği ilk kalemi onun kafasına hiç düşünmeden fırlattı.

"Mira, çok konuşuyorsun sen?"

"Of tamam ya, kaldır şu yaydığın poponu da kalk hazırlan."

"Ne oldu kızım yine ya, iki dakika kahve keyfim vardı o da sayende buhar olup uçup gitti," dediği an saatine bir göz attı, "Çıkma saatine az kaldı zaten, bu ne hazırlığı böyle?" kaşları çatık, zehir ettiği kahvesinden bir yudum daha alarak, vereceği cevabı ilgi ile bekliyordu.

"Acil toplantı canımcığım, Umut dün senin de katılacağını bildirmemi istemişti."

"İstemişti, hem de dün istemişti öyle mi? Ama her zaman aklı bir karış havalarda Mira Hanım bunu bildirmeyi unuttu öyle mi?" Kaşlarını kaldırıp hayret ile ona bakarken kızgınlığını dizginlemeye çalışıyordu.

"Tamam Cemre ya, aklımdan çıkıvermiş öyle bir anda."

"O akıl şu aralar nerelerde geziyor acaba, bana bak Mira bu akıl karışıklığı, zihin bulanıklığının sebebi Ar-..." daha lafını tamamlayamadan kelimeler boğazıma bir güzel tıkılmıştı.

"Saçmalama ya, ulu orta şu hırtın adını da anma yerin kulağı vardır. Sağdan soldan duyacak kendini bir halt sanacak." Derken sesi öyle kısık çıkmıştı ki gören devlet sırrı verir sanırdı.

"Ben bilmem, bu hülyalı bakışları, dalıp dalıp gitmelerin altından o hırt çıkarsa bacaklarını kırarım senin Mira..."

"Toplantı diyorum, acil diyorum, Umut ikimizi de kapının önüne koyacak, tak sepeti koluna herkes kendi yoluna diyecek diyorum, kime diyorum acaba?"

"Aklını biraz toparlarsan bu durumda olmayacaktık."

"Tamam kızım iyi ki bir şeyi unuttuk, sürekli kafama kakar durursun artık."

"Eeee ne toplantısı, kiminle bakalım?"

"Açıkçası kimdir, nedir bilmiyorum. Biliyorsun ben evrak işini çok sevmem o kısım ile annem ilgileniyor." Boğazından çıkan kendine has küçük kız kıkırdamasına engel olamaması Cemre’nin yüzünde bir tebessüm oluşmasını sağladı.

"Bilmem mi? Hala bu şirkette hissedar olmanı hayret ile karşılıyorum, Umut seni nasıl bu şirkette barındırıyor bir bilsem." Cemre, söyledikleri ile birlikte daha fazla kendini tutamamış ve Mira ile kahkaha atmaya başlamışlardı.

“Mecburlar kızım, benim hayatımı annem ve Umut yazıp, yönettiler, beni de yalnızca oynattılar. El mecbur çalıştırmak zorundalar, ben ne kadar istemiyorum desem de beni duyduklarına dair hala şüphelerim var. O ikisi de bana ve isteklerime sağırlar, güya beni düşünüyorlar ama bir kere bile ne istiyorsun diye sormadılar. Neyse ya çok dalmayalım bu konulara çıkamıyoruz biliyorsun.”

“Bilmem mi boş ver şimdi bunları, bak ben her zaman yanındayım,” diyerek Cemre arkadaşına sımsıkı sarılmıştı.

"Her neyse ya bu duygusallık bana fazla biz asıl konumuza dönelim. Umut, özellikle ikimizin de katılmasını belirtti. Yeni bir iş anlaşmasıymış neymiş," diyerek umursamaz bir havada omuzlarını silkti.

"İyi bakalım katılıp neymiş, neciymiş öğreniriz. Toplantı saat kaçta bir hazırlık yapalım mı?" Cemre, kahvesinden bir yudum daha almıştı ki Mira'nın " Hadi kızım kalksana ya toplantı çoktan başladı," diyen sesi genç kızın kulaklarına dolarken tadını çıkaracağına emin olduğu kahvenin son yudumunu boğazından mideye inemeden birazının genzine kaçıp birazının dışarıya fıskiye gibi püskürtmesi ile öksürük krizine girmişti. Kahretsin! Bu deli kız az önce onun katılması gereken bir toplantının çoktan başlamış olduğunu mu söylemişti? Hem de dakikalardır saçma sapan konuşmuşken...

"Allah seni davul etsin Mira, ilk söyleyeceğin şeyi sona mı sakladın sen?"

"Ben ne diyorum acaba sabahtan beri, kaldır o koca poponu, bir de kuzen zılgıtı yemek istemiyorum."

"Of Mira Of, varlığın bünyeme külliyen zarar, iki ayağımı resmen bir pabuca soktun," diye koridorda kısık ses ile bağırırken hala onunla atışmaya devam ediyordu.

Toplantı salonunun kapısına geldiklerinde, kapıdaki sekreter toplantının yarım saat kadar önce başladığını söyleyerek tutuşmaya başlayan çıralarını alevlendirmiş, üstüne bir de tüğ dikmişti. Titrek gözler ile birbirlerine bakarken, sanki dersten kaçmış ve yakalanarak sınıfa geri döndürülen çocuklar gibiydiler. Sinir bozucu bir rahatlık ile birbirlerine ayna olup, üstlerini başlarını düzelterek son kontrolleri yapıp, ufak bir zılgıt yemeye kendilerini hazırlayarak, ilk adımı atması için kapıyı tıklatıp Mira'yı ittirmişti. Cemre, elindeki kâğıtlara göz atıyormuş gibi yaparak toplantı salonuna adım attığında, gözlerinin elindeki kâğıtlara odaklı kalmasıyla, taş gibi önünde kaskatı kala kalmış Mira'yı görmeden sertçe ona çarpmıştı. Deli kız ya, ne diye toplantı salonun ortasında heykel gibi duruyordu ki...

Cemre’nin ,gözü Mira'ya sert sert bakarken yalnızca onun duyabileceği kısık bir ses ile dişlerinin arasından "Yürüsene be kızım ne diye duruyorsun orta yerde," diyerek, onun ağzı açık ayran budalası gibi Küçük Emrah moduna bağladığını görünce ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Gözlerimi kızgın bir şekilde ondan çekerken "Umut bey bi-bi-biz..." dilinden kekeleyerek dökülenlerin ardından, derin bir sessizlik olurken, dehşet bir şaşkınlık yüzünü çoktan ele geçirirken, Cemre önce Mira ile bakıştı. Ardından karşılarında kıs kıs gülen pis sırıtışla onlara bakan kişi ile göz göze geldiler. Burada neler döndüğünü anlamaya çalışıyordular.

Bu, bu nasıl olurdu? Onun burada ne işi vardı? Şu an itibari ile Mira da, Cemre de küçük dillerini yutup afiyet ile yemek ile meşguldüler.

Cemre ve Mira'nın dehşete kapılmasına sebep olan kişi kimdi? Bu yeni iş anlaşması da neyin nesiydi? Ve kahretsin şimdi ne olacaktı?

Loading...
0%