@ugurluay
|
10.BÖLÜM “Senin küçük bir elvedan Böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi? (Gökhan Türkmen) Poyraz, Verda ile göreve gitmeden önce son gece konuştukları ağacın dibinde çöküp kalmıştı. Elinde Verda’ya hediye etmiş olduğu kırmızı fuları burnuna götürmüş derince kokusunu içine çekerken gözlerini geçmişin hayalleri içine kapatmıştı. Yüzünün güldüğü kalbinin aşkı hissettiği mazisine geri dönmek istiyordu. “Odama izinsiz girmeye de mi başladın Poyraz Erturan?” Adam duyduğu ses ile gözlerini usulca açtı. Karşısında gördüğü kız şimdi bir hayal değildi. Işıl ışıl parlayan sevdiği parmağında başka bir adama ait yüzükle hesap soran bakışlarla karşısına dikilmişti. “Ooo kimler gelmiş kimler? Gecenin parlayan yıldızı Verda Karan.” “Sen kendinde misin?” dedi endişe ile yanıp tutuşsa da yüreği hissettirmemekti niyeti. “Çok mu önemsiyorsun beni? Yapma Verda, gözlerimin yaşarma sebebi olma.” Dedi dalga geçercesine. “Sen, sen iyice saçmalamaya başladın.” Diyerek sırtını adama gitmek için döndü. Geldiği ana çoktan pişman olmuştu. Bir anlık gaflete düşmüş, duyduğu özleme yenik düşmüş soluğu sevdiği adamın yanında almıştı. Ama şimdi anlıyordu ki Tezcan haklıydı, bu görevde zaaflarına yer yoktu. Bu yolda Poyraz’a ait bir yol bir yer yoktu. “Çok merak ediyorum Verda.” dedi kızın adımlarını durdurmaya yetmişti ses tonundaki ima. Hızla oturduğu yerden ayağa kalkarak tehlikeli adımlar ile kızın önüne kadar geldi. Şimdi bakışları sınır tanımaz bir şekilde onun irislerini ele geçiriyordu. Verda adamın karşısındaki heybetli duruşu karşısında tek bir kelime dahi edemedi. Poyraz bakışlarını sabitledi ve eğilerek kızın kulağına sıcacık soluğunu bırakarak fısıldamaya başladı. “Tebrik ederim nişanlanmışsın. Hızın başımı döndürüyor. Ama benim asıl merak ettiğim daha dakikalar önce başka bir adama ait olduğunu gösteren sembolik yüzüğü parmağına takan genç bir kızın, eski sevgilisinin hediye ettiği fular için neden kendini gecenin bir yarısında heba eder. Neden gülücükler saçtığı adamın yanında değil de ondan uzak durmasını istediği adamın yanında alır soluğu. Her şey kokunu içine hapsettiğin fular için mi?” dedi ve bir adım geriye çekilerek fuları kızın gözlerinin içine bakarak derince içine soludu. “Her şey bu fular için mi?” Gözlerinde açıkça bir meydan okuma vardı. “Ben buraya fular için falan gelmedim. Ben buraya bir daha benim odama girme diye geldim. Fular benim umurumda bile değil. Sen söyleyene kadar fuların sen de olduğunu bile bilmiyordum. Seni Tezcan görmüş rezillik çıkmasın diye geldim buraya da. Onun gözü dönmüş bir şekilde nişan gecemde yakana yapışmasını istemedim. Malum kendisi benim nişanlım oluyor.” Dedi elini adamın gözüne sokarcasına havaya kaldırarak kırmızı kurdele ile bağlanmış yüzüğünü gösterdi. “Tezcan her ne kadar medeni olsa da nişanlısının odasından çıkan yabancı bir adamın varlığını kabul edecek biri değil. Umarım anlamışsındır beni Poyraz. Bana da geleceğime de saygı duy artık. Hayatımı mahvetmek için çaba gösterme.” “Yapma Verda yapma artık.Yeter.” dedi öfkeyle bağırdı. “Bende insanım, seni seviyorum diye yüreğimi ayaklarının altına alıp ezmekten vazgeç. Sabrımın sınırlarındayım artık.” elleriyle başını tutup sakinleşmeye çalıştı. “Gözümün önünde engel olamadığım bir fırtına kopuyor. Ve sen o fırtınan içinde savrulup gidiyorsun. Ama asıl olan sen büyük bir oyun oynuyorsun. Ve ben buna daha ne kadar dayanabilirim inan bilmiyorum. Senin yarattığın çıkışı bir türlü bulamıyorum. Ve sen benim o lanet olası labirentte sıkışarak yarım kalmamın tek sebebisin. Herkesi ama herkesi söylediğin yalanlar ile ikna edebilirsin ama beni asla. Duydun mu beni? Beni asla kandıramazsın. Sen buraya bu fular için geldin.” dedi elinde tuttuğu fuları havaya kaldırarak onun görüş alanına çıkardı. “Bu fuların seni buraya getireceğini bildiğim kadar bundan da eminim. Ama şimdi hata ettiğini, yüreğinin seni ele verdiğini fark ettiğin için geri adım atıyorsun.” “Hayal dünyanda çok güzel masallar yazıyorsun Poyraz. Bence de artık biraz gerçek dünyaya ayak basma vaktin gelmedi mi? Biraz durmalısın. Bak ben artık nişanlıyım, artık senin dünyanda da benim hayatımda da birbirimize ait bir alan yok.” “Günlerdir özlem yangının içinde senin aşkının içinde alazlar tutuşuyorum. Şimdi sen dilinden dökülen her bir cümle ile kılıç gibi kesip atıyorsun hissettiklerimi. Yaşadığımız güzel anılara, yıllara insafsızca vefasızlık yapıyorsun. Hem de ne için? Kocaman bir hiç için.” “Senin hiç dediğin benim hayatım, geleceğim. Bunun farkında mısın? Ağzından çıkanlara dikkat et Poyraz, haddini aşıyorsun.” “Ben mi haddimi aşıyorum. Güldürme beni Verda.” “Poyraz yeter artık ya düş yakamdan istemiyorum seni anla artık bunu.” “Anlamıyorum ulan, duydun mu an-la-mı-yo-rum.” desi her bir hecenin üstüne bastıra bastıra. “Bu yaşananların gerçek olmadığını, her şeyin bir oyun olduğunu sen de bende gayet iyi biliyoruz. İtiraf etmesen de ben bunu şu an için kanıtlayamasam da biliyoruz Azelya. Ama ben senin bize dair hayallerimizi kirletmene müsaade etmeyeceğim. Senin bu evden gelinliğinle başka bir adama yalandan da olsa gidişini izlemeyeceğim.” “Poyraz.” Dedi ama adam elini havaya kaldırarak onu susturdu. Kızın kulağına doğru eğilerek derince kokusunu içine çekti. Teni değmedi tenine. “Sana ahtım olsun, sen yalnızca benimsin. Ne oynadığın oyunlar, ne de sözlerin. Vazgeçiremeyecek beni. Belki yanında olmayacağım, belki beni gözün görmeyecek ama zamanı geldiğinde sen benim olacaksın. Ben o güne kadar sadece seni bekleyeceğim.” Dedi ve elindeki fuları kızın avuçları arasına bıraktı. “Sana emanetimdir. Sen bu gece Tezcan ile değil benimle nişanlandın. Bu fular senin bileğinde ya da boynunda olduğu sürece sen yalnızca bana aitsin.” Dedi ve geri geri gözleri yaşlı bir şekilde giderken bakışları sevdiği kızdaydı. “Sen benim ilkim, sen benim sonumsun Azelyam. Bunu asla unutma. Nerede kiminle olursan ol bu asla değişmeyecek.” Dedi ve oradan hızla uzaklaştı. Verda avuçları arasına tutuşturulmuş fuları burnuna götürerek derince Poyraz’ın kokusunu içine çekti. Gözleri kapanmış bir damla yaş fulara damlarken “Ahtım olsun, bir tek seni seveceğim, sen benim ilkim ve sonumsun Poyraz.” Dedi canı yanarcasına. İnsan bazen kör olmak ister, görmek istemez önünde akıp giden hayatı. Ruhunu yağmalar acımasızca yaşananlar. Dili lal olur susar. Verda da aldığı karar ile susmuştu. Verda geçmişte sevdiği adamın sarılışını, teninin tenine değdiği o efsunlu anın gücünü hissetmek istiyordu. Gözlerinde varlığını bildiği korunaklı limana sığınmak saklanmak istiyordu. Sevdaya dair her bir kelimeyi ezberlemek istiyordu. Güneş onların için doğsun istiyordu. Kıyıma uğrattığı yüreğinin yanlış yollarda nefes almasını, tükenmesini, yitip gitmesini istemiyordu. Ömründe ağıt döküyordu yüreğinden kopup gelen ama duyuramadığı cümleleri. Gözlerinde korku, gülüşünde yalan pırıltılar ile devam ediyordu kaldığı yerden geceye. |
0% |