Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12.BÖLÜM

@ugurluay

12.BÖLÜM

Verda kulağında kulaklık, elinde tuttuğu kırmızı fularıyla gözlerini sımsıkı kapattığı kamelyada gelmeyeceğini bile bile gecenin zifiri karanlığına inat Poyraz’ı bekliyordu. Tüm misafirler gitmiş, yüreğine eziyet olan nişan merasimi sonunda bitmişti. Tezcan ve tüm akrabalarını gönderdikten sonra sığınak bildiği kamelyaya gelip oturmuştu. Kulağında Poyraz ile birlikte dinlediği müzikler, elinde ona emanet ettiği kırmızı fular gecenin zifiri karanlığında ruhuna ağır gelen ızdırap dolu dakikalar… Bitmiyordu gece, geçmiyordu dakikalar, doğmuyordu gün… Zihni derin duyguların esiri olmuşken hiç beklemediği anda hunharca çekilip alınmıştı kulağındaki kulaklıklar. Hazırlıksız yakalandığı için bir an boş bulunup hızla eli beline attı. Onun bu hareketi karşısındaki kızın gözlerini kısarak bakmasına sebep oldu. Ama şu an bu ayrıntıyla derinlemesine ilgilenecek sakinliği yoktu. Verda bir anda uğradığı hamle ile ayaklandığı sırada karşısında aylardır köşe bucak kaçtığı çocukluk arkadaşını görmeyi sabaha yakın bu vakitte burada görmeyi beklemiyordu.

“Hale,” dedi kaşları çatık bir halde “Ne yapıyorsun gece gece burada? Korkuttun beni.” Dedi baş parmağını damağına götürüp hafifçe yukarıya kaldırdı.

“Sende beni korkutuyorsun artık Verda, inan artık anlam vermeyi bırakalı çok oldu ama bu kadarı da fazla değil mi? Bu gece bize de kendine de yaşattığın rezillik neydi?”

“Neymiş fazla olan Hale? Sen neden bahsediyorsun?” Dedi bakışlarını arkadaşından kaçırmaya çalıştı.

“Neden mi bahsediyorum?” Dedi yapmacık bir kahkaha attı.

“Herkesi uyandıracaksın Hale biraz sessiz ol.” Gözleri ile etrafı tararken ailelerin duymasından içten içe çekiniyordu.

“Uyansınlar Verda, herkes uyansın anasını satayım ve yaptığın tüm şu saçmalıkları öğrensinler.” Diyerek iki elini havaya doğru açıp bas bas bağırmaya başladı. Verda daha fazla buna müsade edemezdi. Hızla arkadaşının ağzını bir eliyle kapatıp onu bahçenin dışına sürükleyerek çıkarmaya başladı.

“Cidden salaksın Hale, küçük bir çocuk gibi şu yaptığına bak.” Diyerek onun tüm debelenmelerine inat sürüklemeye devam etti. Hale arkadaşının onu çok da zorlanmadan karga tulumba bahçenin dışına çıkarmasına şaşırsa da elinden kurtulmak için büyük çaba sarf ediyordu. Verda kimsenin duymayacağı alana geldiği an arkadaşını belinden tutup havaya kaldırarak ileriye doğru savurdu. Hale bedeninin anlam veremediği hızla havalanmasının ardından poposunun yere sertçe çarpması ile acı içinde “Ah!” Diye inledi. Gecenin karanlığında arkadaşının öfke saçan gözleri ile bakışları buluştu.

“Yavaş olsana kızım çanağı çömleği patlatacaktık senin yüzünden neredeyse.” Dedi kırgınlığı ve canının acısı sesinden hissediliyordu.

“Dua et de o kafanı patlatmadım ben senin. Manyak mısın kızım gecenin bir yarısı bas bas bağırıyorsun? Derdin ne senin?”

“Derdim sensin?” Dedi poposunu ovuştururken bir hışımla ayağa kalktı ve kızın dibine kadar geldi. “Derdim sizsiniz?” Dedi gözleri alev alev yanıyordu. “Abim ve sen.”

“Hale sen nişanda neyi neyle karıştırıp da içtin kızım? Kafan cidden iyi değil senin? Ne abisinden bahsediyorsun sen? Farkındaysan ben bu akşam Tezcan ile nişanlandım.” Dedi yüzük parmağındaki yüzüğü göstermek için elini onun göz hizasına getirerek yüzük parmağını hareket ettirdi. “Ve bu hafta nikahımız kıyılacak.” Dedi meydan okurcasına. Artık hiç kimsenin bu olayı sorgulamasını istemiyordu. Cılkı çıkmaya başlamıştı artık. Kime ne cevap vereceğini, hangi yalanı atacağını şaşırır olmuştu. Annesi ve akrabaları bir yandan, Poyraz’ın ailesi bir yandan herkes onu sıkıştırıyor bir dar boğaza sokuyordu. Nefes alamaz hale gelmişti. Tezcan ve ekip ise cabası, üsten gelen emirler derken artık adım atamaz hale gelmişti.

“Heh pabucumun nişanlısı ile külahımın evliliği…” dedi dalga geçercesine söylerken genç kızın gözünün önündeki elini sertçe geriye doğru ittirdi. “Sen anca anneni ve bizimkileri kandırırsın bu yüzükle kurduğun yalanlarla, ne beni ne de abimi kandıramazsın Verda.”

“Eeeh! Yeter artık bir bitmediniz ya önce abin sonra sen. Kararıma saygı duyarak kabul etmek neden bu kadar zor. Zamanında sevdim, sevgili oldum diye senin abin ile evlenmek zorunda mıyım Hale?” Dedi soğukkanlılıkla. Sırtını kıza dönüp gözleriyle yüzleşmeye cesaretinin olmadığına yapmacık bir kızgınlığı maske olarak kullanmak içindi çabası.

Onun kaçışlarının farkında olan Hale bu defa uzlaşmacı bir tavırla çocukluk arkadaşının yanına kadar geldi. Onu omuzlarından tutup kendisine doğru döndürdü.

“Verda.” Dedi bakışlarıyla buluşturmak istedi gözlerini. Genç kızı çocukluğunu ve gençliğini birlikte yaşadığı arkadaşının irisleri titreyerek baktı. Tüm ördüğü duvarlar bir bir yıkılmaya başlamıştı. Hale onun ciğerini bilir, bakışlarından neler hissettiğini anlardı. “Sen benim çocukluk arkadaşımsın Verda, şu anlattıklarına inanmamı nasıl beklersin. Bu kadar aptal mıyım ben? Sen bir tek abimi sevdin, ona hissetiklerini kabul etmen bile yıllarını almışken sen bir anda adını bile duymadığımız bir adamı evleneceğim diye karşımıza getiriyorsun. Parmağında nişanlının yüzüğü dururken sen abimin sana hediye ettiği fular ile onun gelişini bekliyorsun. O evine sağ salim girmeden seni uyku tutmuyor. Bilmiyor muyum? Kaç gece yolunu özleyip birlikte abimin dönüşünü gözlemedik mi? Hayal değildi tüm o yaşananlar gerçekti Verda. Bak her zamanki gibi aynı yerde, aynı müzikler ile elinde onun fuları ile yine onun geri dönüp odasına sağ salim girmesini bekliyorsun. Nefes aldığını bilmek sana da nefes aldıracak çünkü. Ben bilmiyor muyum bunları? Daha bu gece nişanlanmış bir genç kızın yapmaması gereken her şeyi yapıyorsun. Ama sen gerçekten sevdiğin adamın yolunu yanlış adamın yüzüğüyle bekliyorsun.”

“Hale yeter artık ya yeter.” Dedi onun tutuşundan kendini kurtararak bir iki adım geri gitti. “Hiçbiriniz beni anlamıyorsunuz. Anlatsam da hissettiklerimi, yıllarca yaşadıklarımı anlayamazsınız. Bak şu eve…” dedi yan yana duran bahçe içindeki evlerini eliyle gösterdi. “O evlerin birinde babasıyla birlikte mutlu mesut yaşayan bir aile varken diğerinde boynu hep bükük kalan bir kız çocuğu büyüdü. Tamamlanmayacak hep yarım kalan bir anne yaşadı. Birlikte yaşamayı hayal ettiği sevdiği adam ile bir gün bile geçiremeden sevdiği adamı kara toprağa verdi. Hakkınızı ödeyemeyiz bizi asla yalnız bırakmadınız ama biz hep yarım ve eksik kaldık Hale. Ben hiçbir zaman Poyraz’a hissettiklerimi inkar etmiyorum. Ben Poyraz’ı hala deli gibi seviyorum ama onunla olmak istemiyorum. Gerçek olan bu… Kendi yarım kalmışlığımı, kendi yaşladıklarımı bir gün ondan olabilecek çocuklarıma yaşatma ihtimali ile nefes alamam. Sen bunu anlayamazsın Hale, ben güvenli ve huzurlu bir hayat istiyorum. Her zaman tetikte ve huzursuz bir hayatı yaşamayı istemiyorum. Ben bayramlarda çocuğumun bir soğuk bir mezar taşına gitmesini istemiyorum. Bu benim tercihim. Günahıyla sevabıyla benim kararım. Yaşayacak ve bedelini ödeyecek benim, çünkü bu benim hayatım.İster beğenin ister beğenmeyin ama ben Tezcan ile evleneceğim ve buradan en kısa sürede gideceğim. İster arkadaşım olarak kararıma saygı duy ve yanımda ol istersen karşımda dur artık hiçbir şey umurumda değil.” dedi dirayeti kırılmaya yüz tutmuştu. Hırsla arkasını döndü ve gitmek için bir adım atmıştı ki Hale’nin “Peki nasıl dayanacaksın?” diyen sesi ile gözlerini istemsizce kapatmasına sebep oldu. Derin bir soluk bıraktı. Hale’nin şu an ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyordu. Ama bunu ona yapmasını istemiyordu. Empati kuracak güçte, bunları hayal etmek düşünecek dirayette değildi.

“Yapma Hale.” dedi gücünün bittiğine işaret ses tonu titremeye başlamıştı.

“Tamam karar senin kararın ama arkadaşın olarak uyarmak zorundayım. Yanlış yoldasın, çok acı çekeceksin. Bir gün bu kapıdan abimin kolunda başka biriyle girdiğinde yaşayamadığın her şey için çok pişman olacaksın. Yapma Verda, geçmişin acısının biletini abime kesme, size dair umutlarına kesme. O bunu asla hak etmiyor, bu kadar acı çekecek bedel ödeyecek sana bir şey yapmadı. Yapma bunu, kendine de abime de yapma.Yalvarırım yapma. Hem Vedat amca…” dediği an cümlesi çok sert bir şekilde ikaz dolu bir tınıyla kesildi.

“Sakın Hale, bu kadarına sakın cüret etme. Haddini daha fazla aşma. Ben söyleyeceğimi söyledim ve duymak istediğin buysa bedelini ödemeye de hazırım. O yüzden daha fazla kurcalama bu işi.” diyerek kesip attı çocukluk arkadaşının cümlesini. O an Hale Verda’nın gözlerinde babasının mezarının başında soğuk, öfke ve kin ile bakan Azelya’yı gördüğünü anladı. Bu bakışların altında bambaşka bir şey vardı. Dilinin söylediğinin ardında gözleri bambaşka bir hikayeyi gizliyordu. Hale o an bunun gerçekliğini daha çok kavradı. Verda ise artık tek bir cümle dahi kurmak istemiyordu. Hırsla arkadaşına sırtını tekrar dönüp içeriye hızlı adımlarla girdi. Ardında Hale’yi bin bir soru yumağına sarılı halde bırakmıştı.

“Sen de inanmıyorsun değil mi?” diyen abisinin sesiyle bir an boş bulunarak irkildi. Eli kalbinin üzerine gittiği an arkasına döndü. “Abi.” dedi şaşkınlıkla “Sen ne zaman geldin?” diyerek konuşmanın ne kadarına şahitlik ettiğini öğrenmeye çalışıyordu. Ağır aksak adımlarla kız kardeşinin yanına gelen Poyraz “En başından bu yana buradaydım Hale.” Dedi gözleri kedere bürünmüş bir halde.

“Abi.” dedi dudaklarını ısırdı ne diyeceğini nasıl diyeceğini bilmiyordu. “Ben sadece konuşmak istedim. Yanlış yolda gittiğini göstermek istedim ama…” dedi ama kelimeler artık cümlelere dönüşmüyordu.”Galiba her şeyin içine ettim.”

“Tamam.” dedi kardeşini kolunun altına çekip başına şefkatli bir buse kondurdu. “Bana bir açıklama yapma Hale, ben her şeyi eksiksiz duydum zaten.” dedi çaresizce…

“Bir şeyler gizliyor abi.” dedi abisinin kolunun altında yukarıya doğru bakıp kuşku dolu bakışlar ile göz göze geldi. Poyraz kardeşinden bakışlarını kaçırıp az önce Verda’sının gittiği yönde oluşan boşluğa sabitledi gözlerini.

“Biliyorum, ama öğreneceğim. Benden vazgeçmesine her ne zıkkım sebep olduysa öğreneceğim ve o sebebin ağzına içine edeceğim.” dedi büyük bir sinir harbi içinde sağduyulu kalma çabasındaydı.

“Abi…” dedi korkuyla çıkan sesi.

“Tamam Hale, korkma. Bu savaşı Verda değil ben kazanacağım. Ve ne yaparsa yapsın onu kaybetmeme sebep olamaz. Ona rağmen onu geri kazanacağım. Beni sevdiğini bile bile o adi herifle birlikte olmasına asla müsade etmem.” dedi dişlerini öylesine sert sıktı ki kardeşi bir an abisinin dizginlemekte güçlük çektiği öfkesinden korktu.

Her şey allak bullaktı. Poyraz dağılmış, Hale ne yapacağını bilmez çaresiz bir halde bahçenin dışında konuşurken onların konuşmalarına şahit olan bahçenin diğer tarafında sırtını duvara yaslamış gözyaşları içinde Verda vardı. Bu işin bu kadar zor olacağını, kendisini çıkmaza sokacağını tahmin edememişti. Sırf bu yüzden hiç kimsenin tahmin etmediği kararı o gece o duvar dibinde sevdiği adamın cümlelerini duyduğunda aldı. Yarın hiç kimse için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.Ve birilerinin canı çok ama çok fazla yanacaktı.

Loading...
0%