@ugurluay
|
3.BÖLÜM Şimdiki Zaman “Unutmak nimettir.”derler. Bazı gerçekler, yürekten hissedilen acılar için nimettir aslında unutmak. Verda’da unutmak isterdi. Babasının şehit olduğunu, öldüğünü, artık yanında olamayacağını, nefesinin varlığının olmayacağının gerçekliği ile yüzleştiği o anın acısını hissettiği zamanı sonsuza kadar unutmak isterdi. Ama unutamadı. Günler, haftalar, aylar, yıllar geçti ama ne yarası kapandı ne de ıstırabı dindi. Zaman herkes için akıp giderken o yedi yaşında küçük bir kız çocuğu gibi kaldı. Babasının gömleğiyle kapının eşiğinde ayakkabılarının yanı başında eksik kalan çocukluğu ile birlikte çöküp kaldı. Sığınağı yıkıldı, barınağı yandı, dayanağı yok olup gitti. Gücü yetmedi babasını ölümün elinden çekip almaya. Şimdi babasıyla yaşamayı hayal ettiği evin bahçesinde kamelya da geçmişteki unutmayı istediği o tarihte yeniden maziyi yaşıyordu. Kollarını kucağında bağlamış, sonbaharın esen serin soğuğuna rağmen titreyen bedenine aldırış etmeden yalnız başına oturuyordu. Eve girmek istemiyordu. Akrabaları, konu komşusu herkes babası için şu an evlerinde mevlit okuyorlardı. Babası için dua eden insanların arasına girip onun yokluğunu binlerce kez insanların dilinden duymaya artık tahammülü yoktu. O hala bir gün geri dönme ihtimali olan babasını bekliyordu. Yağmur hafifçe atıştırmaya başladığında içinin titrediğini hissetti. İşte o anda burnuna dolup taşan bir koku gözlerini sımsıkı kapatmasına sebep oldu. Kucağında bağladığı kollarının tutuşunu sıkılaştırıp tırnaklarını koluna sert bir şekilde geçirdiğinde onu görmeye hazır olmadığını bir kez daha hissetti. “Verda.” Dedi özlem dolu sesinin tınısıyla Poyraz. Yine tersleneceğini bile bile onu uzaktan gördüğü an yanına gelme isteğine engel olamamıştı. Yüreği deli gibi çaresizce sevdiği kızın yanına onu alıp getirmişti. Verda adını adamın dilinden duyduğu an kaşları çatıldı. Sesini duymak, varlığını hissetmek, onu görmek istemiyordu. İnatla bakmamaya direnirken cevap vermeye gücü yoktu. Dönüp bakmaya cesaret edemiyordu. “Dönüp bakmayacak mısın bir kez bile yüzüme? Bir hoş geldini bile çok mu görüyor artık dilin bana? Hasret kaldığım gözlerini esirgemeye, acımasızca kalbime zulüm etmeye devam mı edeceksin?” “Poyraz.” Dedi hiddetle adama dönerken kollarını ışık hızıyla çözdü. “Yapma bunu ne bana ne de kendine acı çektirmek için yapma?” “Sen, ben?” dedi altında binlerce soru iması yatarken adım adım kıza doğru ilerledi. Gözleri sevdayı hissettiği bakışlara ulaştığında kızın bu deli inadına hala anlam veremiyordu. “Neden biz olamadık Verda? Neden cümlelerin de bile yan yana gelemiyoruz artık?” “Yine başa sarıyoruz değil mi Poyraz. Ben artık bunları konuşmak istemiyorum.” Diyerek daha fazla orada durmayacağını gösterircesine adamın yanından ışık hızıyla geçmeye kalktı. Ama Poyraz onun sesinin tınısı, bakışı, attığı adımdan neyi neden yapabileceğini tahmin ettiği için geçmesine daha doğrusu bu defa da kaçıp gitmesine izin vermedi. Kolundan tutarak tüm heybetiyle geçişini engelledi. Kolundaki tutuş ile bir adım daha atamayan genç kız öfke ile yanıp tutuşan bakışlarıyla bir Poyraz’ın kolundaki eline birde sinirlenmeye başlayan onun irislerine baktı. “Şimdi de zorbalığa mı başladın komiserim?” Dedi alaycı tavrıyla “Bu senin gibi kanun adamına hiç yakışmıyor.” Dedi. Çarpık gülümsemesi ile yandan bir bakış attı kıza. “Gitmeni istemiyorum. Ne şimdi ne de sonra.” Dedi aklına gelen yeni düşünce ile canının sıkıldığını yüzündeki çizgilerden anlayabiliyordu Verda. “Şimdi de bu konuyu mu konuşacağız Poyraz? İnan bugün tartışacak gücüm yok.” Dedi yağmur hızını arttırırken onları koruyan tek şey kamelyanın altında bulunmalarıydı. “İnan benim de tartışacak gücüm yok Verda. Bir aydır yokum ve geldiğim ilk gün aşık olduğum, hasret kaldığım kızın kokusunu içime çekmek yerine onunla kavga etmeyi bende istemiyorum.” “Poyraz yapma şunu.” Diyerek adamın kolunu sertçe geriye doğru ittirdi. Ondan biraz uzaklaşarak bir elini beline yerleştirip bir eliyle saçlarını havalandırdı. “Neyi yapmayayım Verda? Ne dememi bekliyorsun ki? Ben bir aydır senden uzağım, bir aydır görevde kafayı yedim. Ne yediğimi ne de içtiğimi biliyorum. Sen beni o göreve nasıl gönderdiğinin farkında mısın? Beni ölmeden mezar koydun sen.” “Beni hiçbir zaman anlamadın yine anlamıyorsun Poyraz.” “Ben mi seni anlamıyorum? Şu dünyada seni benden daha iyi tanıyan, anlayan ailenden sonra kim var Verda? Söyle kim var?” “Tamam, bitti ben daha fazla konuşmayacağım. Çünkü sen laftan anlamıyorsun.” Dedi adamın göğsüne işaret parmağını defalarca vurarak gözleriyle ateş püskürdü. Poyraz onun göğsündeki elini sımsıkı tuttu ve gözlerinin içine bakmaya mecbur bıraktı. “Ne oldu Verda? Ne oldu da benden, bizden vazgeçtin? Ben o görevde yaralanmasaydım biz seninle nişanlanacaktık. Ailelerimize evleneceğimizi açıklayacaktık. Ben gözümü kapatmadan bana söz veren Verda’yı geri istiyorum. Çünkü karşımdaki Verda’yı artık tanıyamıyorum. Ya benim Verda’mı bana geri ver, ya da bana hak ettiğim ikna olacağım gerçek bir açıklama yap. Yoksa vazgeçmeyeceğim, ne yaparsan yap aşkımı ne yüreğimden ne de dilimden söküp atamayacaksın.” “Yeter.” Dedi elini tekrar onun elinden kurtardı. Yağmurun deli gibi yağmasına rağmen şimşeklerin çakmasına, gök gürlemesine aldırış etmeden genç kız haykırmaya başladı. “Bak oraya.” Dedi evlerini işaret ederek “Görüyor musun o evi?” dedi babasının cenazesinin ardından Poyraz’ların evinin yanındaki taşınmayı düşündükleri ve yıllardır annesi ile yaşadıkları evi göstererek. Poyraz bakışlarını evin bulunduğu alana çevirdi. “Bak orada benim yarım kalmışlığım, eksikliğimin dikili taşı var. Ben yıllar önce bugün babamı kaybettim. Şu an o evde onun ruhu için dualar okunuyor.” dedi sesi titremeye başlamıştı kolay kolay ağlamayan kız. Poyraz onun gücünün tükendiğini hissettiği için kolları arasına almak adına hamle yaptığında kız ellerini havaya kaldırarak “Sakın dokunma.” Dedi kendisinden uzak tutmak için. “Benim kimsenin acımasına, tesellisine ihtiyacım yok. Ben Vedat KARAN’ın kızıyım.” Dedi elinin tersi ile gözyaşlarını silerek. “Ben yıllarca babamın şehit olduğu günü yok saydım. Evet vatan sağ olsun dedim, evet onunla gurur duydum ama yarım kalan çocukluğumun bunu anlayacak aklı da kalbi de yok. Sen o babasız yarım kalmış çocuğu tamamlayamazsın, iyileştiremezsin. Yıllarca ne yaşadığımı bir ben bir Allah biliyor. Şimdi diyorsun ne değişti? Evlenecektik. Ben seni o hastane odasında ölüm döşeğinde gördüğüm gün yedi yaşıma geri döndüm. Sana söyledim. Yapamam, kendi yaşadığım acıları senden olacak çocuğuma çektiremem. Ben bu ihtimal üzerine bir yuva kuramam. Ben her akşam evine geri dönüp dönemeyecek diye seni korku içinde bekleyemem. Her Allah’ın günü ölüp ölüp dirilemem. Ben bir mezar taşının başına çocuğumu götürüp işte baban diyemem. Diyemem anladın mı? Artık benden uzak dur Poyraz, çünkü asla hayallerindeki gibi bir hayatımız olmayacak. Ben bunu sen o hastane odasındayken çok iyi anladım.” Dedi adamı ardında bırakarak hızlı adımlarla kamelyadan çıktı. Yağan yağmura aldırış etmeden giderken ardından “Azelya.” Diye haykırdı adam. İşte kızı durdurabileceği bir şeyi daha biliyordu. Verda duyduğu isimle bedeni anında taş kesildi. Eli kalbine giderken yağmurda belli olamayacağını bildiği için gizli gizi bıraktı yanaklarına gözyaşlarını. Poyraz hızlı adımlar ile gidip kızın önüne geçti. Şimdi ikisi de sırılsıklam olmuştu. Gözleri birbirine bakarken saçlarından süzülüp giden yaşlar umurlarında bile değildi. Genç adamın kızın kalbinin üzerine tuttuğu elini eli arasına alarak kendi kalbi üzerine götürdü. “Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi Azelya? Sen beni mesleğimle sevdin, sana asla yalan söylemedim. Mesleğime olan aşkıma büyük saygı duyan kızın az önce sarf ettiği sözler sadece ezberlenmiş cümleler. Bunu göremeyecek kadar kör değilim. O yüzden şimdi bana doğruyu söyle, neyi saklıyorsun benden Azelya?” “Bana bir daha Azelya deme, ben yıllar önce bu ismi babamla toprağın altına gömdüm. Onun dışında herkesin diline bu isimle bana seslenmek haram.” Dedi adamın kalbi üzerindeki elini sertçe çekti. “Artık neye inandığın umurumda bile değil.” Diyerek adamın görüşü alanından çıktı ve yağmura inat evine doğru hızlı adımlar ile yürüdü. Poyraz yönünü kıza döndürdü bakışları ile onu eve girene kadar takip etti. “Neyi saklıyorsun Azelya? Neden benden saklıyorsun?” dedi fısıltı halinde. AZELYA NEYİ SAKLIYOR? NEDEN POYRAZ'DAN VAZGEÇTİ? PEKİ YA POYRAZ DEDİĞİ GİBİ SEVDİĞİNDEN VAZGEÇMEYECEK Mİ? SİZCE YENİ BÖLÜMLERDE NELER OLACAK? BOL BEĞENİ VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM.
HERKESE MERHABALAR, GÜZEL BİR HİKAYE İLE YOLCULUĞUMUZA BAŞLIYORUZ. HİKAYE HAKKIDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? YAZMAYA DEVAM EDELİM Mİ?
|
0% |