@ugurluay
|
6.BÖLÜM Geçmiş Zaman Saatlerdir yoğun bakımın önünde Poyraz’ın ailesi, Ceyda Hanım ve Verda nöbet tutuyordu. Hiç kimse iyi bir haber vermiyordu. Verda’nın canı yanıyordu, bir köşede oturmuş sessiz çığlıklarını içine mahkûm ederken Hale ona sıkıca sarılmış kulağına abisinin iyi olacağını fısıldıyordu. Ama Verda’nın bu sözleri algılayabileceği yüreğinin önünde şimdi duvarlar örülmüştü. O biliyordu ki bunun bir sonu yoktu. Şimdi kurtulsa en iyi ihtimalle iki gün sonra yine bu hastane koridorlarında nefes almaya devam edeceklerdi. Kötü ihtimali ise düşünmek dahi istemiyordu. Çünkü babasının ardından hayatını kıymetli gördüğü canından bir parçayı daha toprak altına emanet etmeye gücü yetmeyecekti. Bir canını aha toprak altına saklamaya dirayeti yoktu. Mesut Bey, eski polis olduğu için gerekli bilgileri almış ama onlara ayrıntı vermeden üstün körü genel bilgiler sunmuştu. “Operasyon sırasında yaralanmış,” diyerek yaşanan ıstırap dolu anın acısını azaltmaya yönelik bir cümle kursa da Verda ilk defa Mesut amcasının gözünde o karanlık kederi görmüştü. İlk defa onun gözleri içinde hissettiği şey gerçekten kaybetme korkusuydu. Verda biliyordu ki durum hiç de öyle hafifletilerek anlatıldığı gibi basit bir mevzu değildi. Mesut amcası bir şeyler saklıyordu ve Verda bunu artık hal ve hareketinden de çok iyi anlıyordu. Arada bir “Ah be Poyraz! Ah be oğlum! Niye girişten bu işlere?” diyerek kendi kendine söylenirken duymuştu. Poyraz Mesut Beyin onaylamadığı bir işin içindeydi ve bu durumun iç yüzünü şu an Verda bilmiyordu. İçi daralmış bir şekilde nefes bıraktığında ayağa kalktı. İçeriden çıkıp tek bir cümle kurmayan doktorlara giderek sinirleniyordu. Kapıya giderek “Bir Allah’ın kulu bir açıklama yapsın artık.” Diye bağırmaya başladığında Hale ve Ceyda Hanım Verda’nın yanına giderek onu omuzlarından tutup geriye çektiler. Ceyda Hanım kızına sert bakışlar atarak “Kızım ne yapıyorsun? Burası hastane, her yerde hastalar var. Biraz anlayışlı olur musun? Lütfen sakin ol! Bak Nurgül teyzen zaten kötü onun daha da sarsılmasına sebep oluyorsun.” Dedi. “Ama anne kaç saattir buradayız bir kişi tek bir cümle etsin dayanamıyorum artık.” Dedi boğuluyor gibiydi. Sesi zor çıkıyor yanaklarından akıp giden yaşlar artık canını yakmaya başlamıştı. “Verda.” Dedi uyarıcı bir ses tonuyla tam bir cümle daha kuracaktı ki kapıların açılması ve içeriden bir doktorun çıkmasıyla herkes doktorun yanına doğru heyecanla ilerledi. Herkes doktoru gördüğü için korku ve endişe içinde etrafını sarmışken Verda bulunduğu yerden bir adım dahi atamamıştı. Doktoru görmesiyle soluğunun kesildiğini hissetti. Kaşları çatılı halde gözlerini kısarak doktoru süzerken az önce haber almak için ortalığı birbirine katan genç kızdan eser kalmamıştı. Üzerine ışık hızıyla soğukkanlılığı giyinen kız kararan yüzüyle şimdi doktorun yaptığı açıklamaları uzaktan uzağa dinliyordu. “Poyraz Beyin ailesi kim acaba?” dedi. Annesi ve babası öne atılarak “Biziz oğlumuzun durumu nasıl? İyi mi? İyileşecek mi yavrum?” dedi Nurgül Hanım. “Yolda gelirken bir kez kalbi durmuş.” Dedi. Herkes duyduğu anda gözleri kapanırken Nurgül Hanım “Oğlum.” Diye haykırarak eliyle ağzını kapattı. Ceyda Hanım ahretliğine sıkı sıkıya sarılarak ona güç vermeye çalışırken, Hale duydukları karşısında şoka girmiş vaziyette doktorun söyleyeceği birkaç iyi cümlenin peşine düşmüş gibiydi. Mesut Bey “Peki oğlum, şimdi iyi mi?” dedi bin bir merak ve umutla. “Merak etmeyin ilk müdahalenin ardından geri döndürmeyi başarmışlar. Hastaneye geldiğinde yine kalbi durdu ama döndürmeyi yine başardık. 48 saat gözlem altında tutacağız ve sonra uyandırmaya çalışacağız. Kritik süreci atlatmasını bekleyeceğiz.” “Peki görebilir miyiz oğlumuzu?” dedi Nurgül Hanım doktorun izin vermeyeceğini bildiği halde bir umut dile getirdi gönlünden akıp gelen isteği. “Maalesef şu an onu görmeniz mümkün değil. Yeni bir gelişme olursa biz sizi haberdar ederiz.” Diyerek oradan uzaklaşmak için adım atan doktor Verda’nın yanından geçerken bir an durdu ve onunla göz göze geldi. Genç kız yumruklarını sıkarken dişlerinden yılan gibi sessizce “Tezcan.” Diye tısladı. Doktor hızlı adımlar ile oradan uzaklaşırken Verda tuttuğu soluğu bıraktı. Hale arkadaşındaki sert bakışları ve tepki vermeden öylece kala kalmış dik duruşuna şaşkınlıkla bakarken yanına gelerek “Sen iyi misin Verda? Bir şey mi oldu?” dedi endişeyle. Verda arkadaşının gözlerindeki merak ve tedirginliği hissetmesine rağmen ona belli etmemek adına “Ben iyiyim Hale merak etme, sadece biraz hava alsam iyi olur.” Dedi. Hale arkadaşında mutluluk belirtisini görmeyince şaşırsa da onun yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu fark ettiği için “Tamam canım bir haber olursa ben sana haber ederim sen bir hava al gel o zaman.”diyerek ona destek verdi. “Sen annemlere söylersin olur mu? Ben kendimi şu an pek iyi hissetmiyorum.” “Tamam canım sıkıntı yok.” Diyerek onun gitmesi gerektiğini gözleriyle belirtti. Verda Hale’ye arkasını dönerek hızlı adımlar ile koridorda ilerlerken onu gördü. Tezcan’ı. Adam onu bekliyordu. Takip etmesini işaret eden baş işaretiyle onu yönlendirdi. Tezcan ve Verda arka arkaya adımlar ile ilerlerken genç kız öfkeden çıldırmak üzereydi. Tezcan merdivenlere yönelip alt kata indiğinde genç kız peşindeydi. Sonra insanların azaldığı bir bölüme geldiğini fark ettiğinde hiç beklemediği bir anda kolundan sertçe tutularak bir kapıdan içeriye sokuldu. Karanlık bir odada sırtı sertçe duvara yaslanan kızın ağzı kapatılarak çığlık atması engellendi. Hazırlıksız yakalansa da böyle bir hamle de kendisini nasıl savunması gerektiğini bilen genç kız karanlıktan yüzünü göremediği kişinin ağzındaki elini hızlı bir şekilde tutarak sırtına doğru döndürüp bu defa o kişinin yüzünü duvara sertçe yapıştırdı. Duvara yaslanan adam gür bir inilti ile ses çıkardığında Verda onun kolunu daha çok geriye doğru burktu. “Canına mı susadın Tezcan? Ne yaptığını zannediyorsun sen? ” “Ooo bizim kız onca zaman geçmesine rağmen formdan düşmemiş.” Diyerek zoraki bir kahkaha attı. “Ne işin var burada?” “Bırakırsan anlatacağım bizim kız.” Verda onun kolunu bırakıp silkeler gibi ileriye doğru ittirdi. Tezcan arkadaşının elinden kurtulup da karanlık odayı aydınlatmak adına ışığı açtığında ikisinin de bir an gözleri etrafı aydınlatan ışıktan rahatsız oldu. Verda bir ileri bir geri gitti. Bir elini başına yerleştirip diğer eli ile saçlarını havalandırdı. “Ne işin var burada Tezcan?” Öfke soluyor hiddet kusuyordu söylemediği cümlelerle. Tezcan az önceki rahat tavırlarından sıyrılıp sert bir üsluba bürünmüş hali üzerine giyindi. “Gelmek zorundaydım. Senin için.” “Benim için mi? Saçmalama Tezcan, benim için burada olmuş olamazsın. Hem ben ekipten ayrılalı aylar oldu. Neden buradasın açık ve net konuş. Seni buraya getiren ne?” “Seni geri istiyorlar Azelya.” Verda Azelya ismini duyduğu an kan beynine sıçradı. Ekip içinde bu ismini kullanırdı. Babasından emanet ismini kendini yalnız hissetmemek için kullanırdı. Babasının yarım kaldığı işi tamamlamak için girdiği ekipte herkesten gizli bir hayat sürmüştü. Ta ki Poyraz ile evlenmeye karar verene kadar. Babasının yarım bıraktığı işi tamamlamaktı niyeti ama yıllarca ilerleyip hiçbir şey elde edemediklerinde Poyraz ile mutlu bir hayat sürmek için vazgeçmişti intikam almaktan, ve ayrılmıştı ekipten. “Ben geri dönmeyeceğim Tezcan boşuna gelmişsin.” Tezcan cebinden siyah kaplı bir kitap çıkararak kızın avuçları içine bıraktı. “Bunun ne olduğunu çok iyi biliyorsun Azelya, eğer geri dönersen mesajları şifrelerle içinden çözeceksin.” “Hayır dedim Tezcan.”diyerek elindeki kitabı adamın ellerine geri verdi ve tek bir cümle kurmadan çıkmak için kapının kolundan tuttu. İşte o anda Tezcan “Poyraz’ın şu an hastanede yatmasına sebep olanlar yarım bıraktığın işin eseri Azelya.” Dedi zaafını bildiği kızın durmasını o an sağlayabilmişti. “Ne?” dedi bir anda ona doğru döndü. “Poyraz’ı vuranlar babanı şehit edenler.” “Yalan söylüyorsun.” Diyerek Tezcan’ın yakalarına yapışarak sarsmaya başladı. “Maalesef yalan söylemiyorum Azelya. Sen babanın intikamı için katıldın aramıza, üniversiteyi başka şehirde okuyorum diyerek özel olarak yetiştirildin. Herkesten gizli bir hayatın var. Ne ailen ne de Poyraz senin asıl kimliğini ve mesleğini bilmiyor. Ekip seni geri istiyor. Vedat amirimizin kanını yerde bırakmak bize yakışmaz Azelya, adamlar hayalet gibi ama yıllar içinde sürekli hortluyorlar.” “Peki Poyraz o nasıl bu işin içine girdi?” dedi anlam veremiyordu. “Poyraz yıllardır bu işin peşindeymiş, babana olanları ve senin yaşamak zorunda olduğun hayatı hazmedemiyor. Eğer bu ekipte sen olmasaydın ona teklif edilecekti. Bizim ekipte olmamasının sebebi sensin. Sana hiç anlatmamış ama aylar önce izini kaybettiğimiz kişilerin bağlantılarından bir şekilde ipucu elde etmiş. Kendi ekibinden habersiz birkaç arkadaşı ile gizli bir operasyon gerçekleştirmişler. Poyraz o sırada yaralanmış. Babanı şehit edenleri adalete teslim etmek adına girmiş bu işlere. Başarmış babanın katillerini adalete teslim ettiğini sana düğün hediyesi olarak söyleyecekmiş.” “Allah kahretsin!” diyerek sertçe yumruk attı duvara. Tezcan elinde bulunan kitabı tekrar kızın avuçları içine bıraktı. Omzuna dokunarak gözleri içine bakmasını sağladı. “Azelya, yeni bir operasyona gireceğiz. Ve sen bizim ekibimizin çok güçlü bir polisisin. Sen olmadan girmek istemiyoruz. Babanı şehit edenleri, Poyraz’ı yoğun bakıma sokan itlerin cezasını artık vermek zorundayız. Bir kişinin daha canının yanmasına, bir çocuğun daha babasız büyümesine izin veremeyiz. Tercih senin Azelya, senden haber bekleyeceğim ama zamanımız çok az.” Dedi arkadaşının yüzüne son bir bakış atarak oradan uzaklaşmaya başladı. Kapının kolundan tutarak çıkmak için açtığı anda “O iyi mi? Poyraz’ı gördün mü?” dedi. Tezcan Verda’nın Poyraz’ı ölesiye sevdiğini biliyordu. Eğer Verda ekibe dönerse belki de sonsuza kadar Poyraz’ı kaybedecekti. Bunu göze alabilir miydi? Bilmiyordu Tezcan. “Sana yalan söyleyemem Verda, eğer 48 saat sonra uyanmazsa…” dediği an Verda sert bir şekilde “Sus” diye haykırdı. “Sakın o cümleyi tamamlama.” Dedi duymaya gücü de tahammülü de yoktu. “Üzgünüm.” Dedi ve orada daha fazla durmak istemediği için dışarıya çıktı. Verda elinde siyah kaplı defter ile bulunduğu yere çökerken sırtını duvara yasladı. Gözlerinden akıp giden yaşlar son zamanlarda çok fazla süzülüp gidiyordu. Ağlamam diyen kız sürekli ağlar olmuştu. Gözlerini kapatan kız başını ritmik şekilde duvara vururken sayıklar gibi “Neden?” diyordu. İsyanı geçmişine, bugününe, yaşadığı yaşayamadığı her şeyeydi. Elindeki kitabın anlamını çok iyi biliyordu. Eğer geri dönerse Poyraz ve Verda asla biz olamayacaklardı. Azelya tek başına, yalnız başına kalacaktı. BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜMCELERİNİZ NELERDİR? DEVAM EDELİM Mİ? DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM :) VERDA GERÇEKTEN POYRAZ'DAN VAZGEÇECEK Mİ? YILLARCA GİZLİ BİR HAYAT SÜREN VE POLİS OLAN AZELYA'YI NELER BEKLİYOR? POYRAZ VERDA'NIN POLİS OLDUĞUNU ÖĞRENEBİLECEK Mİ? YENİ BÖLÜMDE SİZLERİ NELER BEKLİYOR? |
0% |