@ugurluay
|
8.BÖLÜM Şimdiki Zaman Bir duman gibi savrulup gidiyordu ruhu. Poyraz ne kadar Verda’yı anlamak, yaptıklarına bir sebep bulmak istese de gördüğü, anladığı, yorumladığı yalnızca genç kızın adama tanımladığı kadardı. Ne kadar istese de onun gizlediği deryasından, onun izin verdiği kadarını dolduruyordu yüreğine. Verda’nın tutarsız davranışları ve gözlerinde saklamaya çalıştığı aşkı görmesi dayanağı olmuştu Poyraz’ın. Onun gönül semalarında kanat çırpan tek canlı olduğuna yürekten inanıyordu. Verda ile konuşmalarının ardından ne olduğuna anlam veremediği şekilde aniden göreve çağrılmıştı. Apar topar gece yarısı evden ayrılan Poyraz kalbini, nefesini, kendine dair her şeyi geride Verda ile bırakıp gitmişti. Sadece bedeni onunla birlikteydi görevde. Hayatında hiç zorlanmadığı kadar zorlanan adam günler geceler sonra ölü adımlar ile omuzları çökmüş vaziyette geriye dönmüştü. İçi daralıyordu. Verda ile yaptığı son konuşması zihninde yankılanırken deli gibi onu görme arzusu ile kıvranıyordu. Adım adım Verda’nın evine doğru ilerlerken bahçedeki zamansız kalabalık zihnine dolup taşan vicdansız düşünceleri kalbi insafa çağırıyordu. Aklından geçen tüm her şey sadece zalimlikten ibaretti. “Verda bu kadarını yapmış olamazsın.” Diyerek fısıldadığı an onu gördü. Işıl ışıl parlayan gülümsemesi ile etrafa gülücükler saçıyor, bugüne kadar hiç görmediği yabancı bir adama sarılarak dans ediyordu. Poyraz nefesinin kesildiğini hissetti. Biri boğazını sıkıyor adeta soluk alıp vermesine izin vermiyordu. Adım atacak gücü kendisinde bulamadı. Karanlık ve tekin olmayan bakışları Verda’nın parmağından aşağıya doğru salınıp giden kırmızı kurdelede dolaştı. Amansız bir düşmana bakar gibiydi. Nefretini kusmaya hazırlandığı adama döndürdü bu defa da bakışlarını. Yüreğine yakıştıramadı gördüklerini, biliyordu, öyle olmasını umut ediyordu, her şeyin mutlaka bir sebebi olmalıydı. Ama her şeye rağmen gördüklerine kalbi yetmiyor, hazmedemiyor, bütün benliğini alazlar içinde kavuruyordu. Verda onun zaafı, hassas noktasıydı. Sınırsız ve sonsuz karanlık içinde nihayete ermeyecek bir mücadelenin içindeydi. Düşlerine sığdıramadığı, hayallerini süsleyen kadına ve onun tuttuğu elin sahibi adama karşı harlanmış bir öfke ile acımasız olmak istiyordu. Öfkesine yenik düşmek, her şeyi ateşlere vermek istiyordu. Etrafa gülücükler saçan nişanlı çifte dünyayı dar etmekti niyeti. Sırf ona böyle hissettirdikleri için giderek daha da öfkeleniyordu. Gözünü karartmış ne kendi ailesi Ne de Verda’nın annesini, akrabalarını, komşularını gözü görmeden ortalığı darma duman etmek için adım atmıştı ki arkasından gelen “Sakın yapma, dur.” Diyen ses ile bacakları hareketsiz kaldı. Duyduğu ses istemsizce gözlerini kapatmasına ve derin bir soluk bırakmasına sebep oldu. “Yapma abi.” Dedi hızla genç adamın önüne yıkılmaz bir duvar gibi dikildi. “Yapma abi, yalvarırım kendine gel artık. Verda’nın peşinde heba oldun, farkında değilsin ama hayatın ellerinden kayıp gidiyor. Ne olursun artık vazgeç ondan. Denediniz olmadı, bırak, vazgeç siz olma ümidinden. O yolunu çoktan ayırdı senden, tek başınasın anla artık bunu.” “Yapamam.” Dedi gözlerini tükenmiş bir halde kaçırarak “Ondan vazgeçmem mümkün değil. Sen benden imkânsızın da ötesinde bir istek de bulunduğunun farkında değilsin Hale. Üzerinden yıllar geçse de o benim suratıma bakarak tek bir gülümseme bahşetmese de aldığım son nefesi verene kadar ondan asla vazgeçmeyeceğim. Ben kendimi bildim bileli ona sevdalıyım.” dedi yumruk yaptığı eliyle kalbine defalarca vurarak “Bu kalp Allah’ın huzuruna yalnız ona aşık, bir tek ona sevdalı olarak çıkacak. İki cihanda da gözüm bir tek ona açık olacak. O yüzden Hale artık beni sevdamdan da yolumdan da vazgeçirmeye çalışmaktan vazgeç. Çünkü ne senden ne de bir başkasından bu sözleri duymaya tahammülüm yok benim.” “Abi bak şuraya, ne var orada?” dedi Verda ile Tezcan’ın el ele akrabalarının içinde masaları dolaşarak gezdiğini gösterdi. “Onlar az önce nişanlandı, çok yakında da evlenecekler. O sensiz çok mutlu. Sen daha önceleri göreve gittiğinde elinde telefon benim peşimde dolanıp duruyordu belki bir haber alırım diye, dilinde hep sen olurdun, kulağı hep ismini arardı. Ama bu defa farklıydı abi, Verda bu defa çok başkaydı. Sen göreve gittiğinden bu yana bir kez adını ağzına almadı, telefonuna bakmadı, seni sormadı. Ben senden bahsetmek istesem oradan uzaklaştı senden vazgeçti, sen de vazgeç abi. O bir başkasıyla sensiz çok mutlu.Tezcan’ın yanında şu gülen yüzüne bir bak.Onun hayatında sana yer yok. Kendini de kızı da rahat bırak artık.” Genç adam duyduğu her bir kelime ile gözlerini sımsıkı kapattı. Kız kardeşinin dillendirdiği gerçeği onun gözlerinde görmeye şahitlik edecek gücü kalmadı. O da biliyordu, duymak istemediği bu gerçeği.Ama beklemek, onun kalbinin ömür hanesine yazılmış mecburiyetler ile dolu kara yazıdan başka bir şey değildi.Hayat ona en acı yazgıyı eline kaderindir yaşa diye tutuşturmuştu. Şimdi ise sevdiğinin bile kabullenemediği ona yüz çevirdiği bir sevdanın içinde kıskıvrak yakalanmış gibi gerçekler ile acımasızca yüzleşiyordu. |
0% |