@ugurluay
|
15.BÖLÜM(***Yanmaya Hevesli kelebek***) “Yudum yudum içiyorum bir tılsım gibi sevgini, Sıcacık yayılıyorsun içime, kendimden geçercesine, Her zerremde yine ve yeniden seninle can buluyorum. Aşkın demlendikçe yüreğimde nefes aldığımı hissediyorum.” Ankara yoluna içim param parça olmuş, gözüm yaşlı bir şekilde girmiştim. Çok geçmeden Arda’nın numarasından defalarca arandığımı ve üstüne birde sayısını bile hatırlayamadığım mesajları gördüğüm an gözlerime inanamadım. Yüreğim beynim ile birlikte el ele verip şok geçirmek için birbiri ile yarış içindeydi. Bu adam değil miydi benden köşe bucak kaçıp kendisini, o derinlerinde kaybolduğum yeşillerini benden esirgeyen zalim? Arda ile telefonda konuşmaya başladığımda benim sinirlerimi bozacağını tahmin etmiştim. Malum freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağıya kahkahaları ile sinir katsayılarıma doğru beni ezip geçiyordu. Ah ulan zalim kader bir halt yedim madem, ne diye bana hatırlatmazsın da bu çam yarması insan azmanının diline dolandırırsın beni… Ah! Ah! Ah! Onunla telefonla konuşurken oturduğum koltuğun içinde ufalanıp yok olduğumu hissettim. Yuhlar bana uçarken, kırmızının her renk tonu yüzümde can buluyor, hala nefes alıyor olabilmeme şaşırıyordum. Eğer Arda doğruyu söylüyorsa benim asilzade annem iyi bile dayanmış, az bile tepki göstermişti bana. Ah ben annemin yerinde olacaktım ki benim evladım benim yaptıklarımı bana yapacaktı, kırardım bacaklarını, o içki içmiş ağzını kırklar tövbe edene kadar beynini çamaşır makinesinde yıkar, yetmediyse üstüne birde o beyin kıvrımlarını çitilerdim. Benim kızım içkili bir şekilde kendinden geçmiş vaziyette eve gelecek, yanında dingil çam yarması hırt bir herifi de getirecek, ben var ya o evladın… Kendim kendimi düşündükçe anneme hak vermemek elde değil doğrusu… Ben içmemiş bildiğin en hasından yürek yemiştim. Ben nasıl olurda kadının boynuna sarılıp “Annem, ben Arda’yı kendimi bildim bileli seviyorum. Ben bu adama aşığım be annem. Az peşinden koşturmadı beni çakal, ama artık o benim… Gözünü seveyim anne bak buradayken kaçırmayalım elimizden, Allah’ın emri ile isteyiver onu bana, kıy en yıldırımından da nikâhımızı” diye haykırırken kapının önünde bir de utanmadan göbek atmaya başlamışım. Ah annem sende ne sabır varmış yahu… Benim kızım bunları bana yapacak ben onun çırasını yakar, dumanını üzerinde tüttürmez miydim? Ben kesin yapardım. Ama şükür annemin bir çizgisi varda bunları düşünecek kapasitede değil. Ben bu tepki ile kurtulduğuma dua eder olmuştum. Dün gece yaptıklarım zihnimde bir bir canlanırken ben otobüsün koltuğunda oturmuş Arda’nın dün geceden bu yana bana yazdığı mesajları tek tek atlamadan okuyordum. Allah’ım bu adam o telefonu kapatırken “Yanmayı sen seçtin, benden kaçarak kurtulamazsın,” mı demişti. Bu ne demekti ki şimdi? Ben beynimde binlerce soru, yüzümde aptal bir sırıtış ile ona en son hangi firma ve kaçta varacağımı bildiren mesajı attım. Zihnim yavaş yavaş kendine gelirken dün gece de an be an aklımda canlanmaya, bulanık olan yaşadıklarım ve beynimdeki yapboz parçaları bir araya gelerek resmi tamamlamış, zihnimdeki sis perdesi kalkmıştı. Vural, Arda ve ben? Aman Allah’ım olmuş olabilir mi? Şimdi ben onunla şey olmuş olabilir miyim? Hem yanmayı seçtin dememiş miydi? Ah be güzel adamım ne yanması, ben senin sevdan için ölürüm be, yanar, biter kül olurum da gıkım çıkmaz. Ben yine de kendi iç sesim ile derin bir muhabbete girmişken otobüsün durması ile Ankara’ya vardığımı anlamış oldum. Sarsak adımlar ve sersem bir zihin ile elimde telefon gözüm ekranda çar çabuk bir mesaj yazmaya çalışıyordum ki telefonumun zil sesi kulaklarımda ahenk ile çınlamaya başladı. Of bu telefon bugün benim yüreğime indirecekti. Yine yapıyordu aynı numarayı, Arda’m yazmıyor muydu o ekranda? İşte o an beynim iflas bayrağını çekiyor, yüreğim çoktan gökyüzünde kendine yer beğeniyor, ayaklarım titrerken gözlerim ışıldıyordu. Bu adamın isminin bile bende yarattığı yan etki beni kendime yabancılaştırırken zar zor otobüsten inmiş, kalabalığın fırsat verdiği kadar telefonun ucundaki yüreğimde ve aklımda yer eden güzel adamım ile konuşuyordum. “Alo.” “Mira…” “Hayırdır Arda benim telefon numaram parmaklarına alışkanlık yaptı galiba, baksana bugün o parmaklar hep benim telefon numarama mesai yapıyor.” “Alışkanlık yapan yalnızca parmaklarım mı sence?” “Ne?” Yok canım o öyle şeyler söylemez, yanlış duydun Mira, ah be zihnim yapma bana böyle numara, yeter artık yahu… “Bu bünye sana bağımlı hale geldi Mira, hem bundan sonra her bir yanım sana fazla mesai yapacak bu duruma alışsan iyi olur.” “Heh?” Ne?” Bu adamın cidden bir kulak burun boğazcıya gitmesi şart oldu. Ağzından çıkanı kulağı duymuyordu. “Beni duyduğuna eminim, yalnızca biraz idrak sorunun var onu da zamanla bana alıştıkça aşacaksın.” “Ardaaaa…” Bu adam durdurulmalı başka yolu yok. “Efendim yanmaya hevesli kelebeğim.” Kelebek mi? Kim? Ben mi? Allah’ım sana geliyorum, al beni de yanına. “Arda sözlerin ile aklımı başımdan alıp devrelerimi yakmaya çalışıyorsan tebrik ederim şu an itibari ile başarmış bulunuyorsun. Ama istersen dalga boyutunu biraz aşağılara fazla uzatmadan çek, beni de sinirlendirme.” Ah be güzel adamım yapma bana bunu, oynama benimle, inandırma olamayacak hayallere beni, yıllardır kurduğum hayaller ve sana olan zaafım ile canımı yakma, kırma beni be adam. “Miraaa…” “Of Arda ne var ne istiyorsun?” Yeter ama artık ya, adam iyice dalga geçer pozisyonunu almaya başladı da bende ona pabuç bırakacak göz var mı? Seviyordum ama kendimi aptal yerine düşürmeyecektim. “Seni…” “Yuh bu nasıl bir kelime ve isteme tarzıdır ya? Bence sen kendinde değilsin ve ne dediğini bilmiyorsun. Tamam dün gece biraz fazla kaçırıp saçmalama boyutunda sınırımı aşmış olabilirim ama şu an inan ki kendimdeyim. Benimle dalga geçme işini dün gece de bıraksan iyi olur.” Hadi be oradan yalancı, palavracı, düzenbazın tekiyim ben ya… Bende istiyorum hem de deli gibi diyemedim ya, yanarım yanarım işte ona yanarım. “Benden kaçamazsın, benimle yanmaya mahkûmsun,” dedi ve benim nefesim boğazımda tıkanırken ben çoktan adımı bile unutmuştum. Kahretsin! Bu ses telefondan mı geliyordu? Yoksa şu an ensemde hissettiğim tanıdık sıcaklık içime yayılırken, her tonunu ezbere bildiğim ses kulağımın dibinde mi çınlıyordu? Elim titrerken arkama dönmeye cesaretim yoktu. Telefonu titreyen ellerim ile yavaşça kulağımdan aşağıya doğru indirirken, içimden yükselen tek cümle “Bittin kızım Mira,” diye haykırıyordu. Var ya ben kesin şu anda hala otobüsteyim ve derin bir uykunun kucağında hayallerimde kurduğum adamı rüyamda görüyordum. Çünkü bunun başka bir izahı olamazdı. “Mevsimsiz gelen zamansız sevdamsın sen benim,” |
0% |