@ugurluay
|
5.BÖLÜM(***Acı Kahve***) “Bu yol beni yeşillerine ulaştıracaksa, vazgeçmem… İçime sinmiyor sana gitmeyen bir yola ayak basmak, Boşa kürek çekmek değil bu, Sadece gözlerinde iz sürmek istiyorum…” Umut sert sesi ile ensemde tünemiş, “Belki şu an evde olması gereken zamanda evde olmayan, üstüne üstlük yemeğimizi zehir ederek burnumuzdan fitil fitil getiren kuzenim sebeptir sessiz ve sinsi adımlar atmama… Malum iz sürmekte üstüne yok, o burun fena halde koku alıyor, fark etmedim sanma…” Korkutucu konuşmasına utanmadan devam ediyordu. “Aşk olsun ya, alt tarafı şurada aç karnımı doyuruyorum. Ne var yani o kadar yardım ettim sana bu mudur karşılığı,” Aferin kızım Mira böyle damardan içli bir şekilde işle, durmak yok yola devam… “Hem çok acıkmıştım nereden bileyim senin burada olacağını, çok meraklı değilim senin çakma porseleni görüp aynı masayı onunla paylaşmaya…” “Tabi canım öyledir zaten, kuşlar ötmedi yani sana…” “Ne? Ne kuşu anlamıyorum?” Yat kızım safa yat bu kurnaz tilki olaya çözmeden sergile oscarlık oyununu… “Mira oyun oynama benimle, bu gidişe Merve’yi kovmak zorunda kalacağım, kızcağız senin yüzünden işinden olacak.” “Ne? Kim? Merve mi? Gariban sekreterinin bu konu ile ne alakası var ya?” Umuruna takma kızım, tınlama… “Çok kötü bir yalancı olduğunu söyleyen oldu mu?” Kaşlarını sorgular gibi yukarıya doğru kaldırmıştı. “Ne yalanı ya, ben öylesine geçerken,” sözümü bitiremeden öyle keskin “Miraaaaa…” diye bağırmıştı ki sözümü acımadan kesip atmıştı. “Benim burada olacağımı ondan başka kimse bilmiyor ve onun senin ajanın olduğunu çok uzun zamandan bu yana biliyorum.” Ellerini göğsünde birleştirip arkasına gayet keyifli bir şekilde yaslandı. “Nasıl?” diye hayret ile gözlerimi açmış yakalanmış olmanın verdiği saflık ile düştüğüm tongayı bile hesap edememiştim. “He yani onun ajanın olduğunu inkâr etmiyor, kabul ediyorsun.” Yaptığı tespitin doğruluğunun vermiş olduğu keyfiyet ve memnuniyet yüzüne yayılmıştı. “Heh? Neeee?” Yok artık ya bu kadarı olamaz değil mi? Bunu nasıl öğrenmiş olabilir ki? “Mira ye şu yemeğini ye de hadi gidelim, yeterince sinirlerimi zıplattın.” Elleriyle alnını ovuştururken başına yavaştan sayemde ağrıların girdiğini fark ediyordum. “Ya ama Merve’yi işten çıkarmayacağına söz ver,” Ellerimi yalvarır gibi önünde birleştirip küçük bir çocuk gibi ona mızmızlanırken gülmemek için kendini zor tutuyordum. Son bir hamle ile Merveciğimin de işini kurtarmam lazım çünkü o daha bana uzun süre yardımcı olacak atom karınca ajanımdı. “Sen tam bir çocuksun Mira, dışarıdan seni gören üniversite son sınıfa geçtiğine asla inanmaz.” Kahkahaları restoranın içinde yankılanırken artık benim de keyfim yerine gelmişti. “Ya ama ne olur, onu kovma ne olur, onun bir suçu yok lütfen, onu ben zorladım.” “Tamam tamam hadi bitir yemeğini de seni eve bırakayım, işim gücüm var benim.” Söyledikleri kulaklarıma ulaştığında beynimde kırmızı ışıklar yanmaya, alarmlar, sirenler ötmeye başladı. “Şey kuzen hani bana kahve ısmarlayacaktın. Hem benim yavaştan şirket ortamına ısırmam lazım. Malum sizin yüzünüzden istediğiniz bölümü okuyorum.” “O kahveyi içmeden yakamdan düşmeyeceksin değil mi?” “I-ıııhh düşmeyeceğim,” diyerek kafamı olumsuz anlamda yukarı kaldırıp aşağıya indirdim. “Taktın mı takıyor, peşini bırakmıyorsun inatçı küçük cadı seni, hadi bitir de kalkalım, şu kahveni iç de bende rahat edeyim senden rahat et. Malum akşamki ortamımızı da bozmanı istemiyorum. Gerçi istesen de bozamazsın, gördüklerini yüreğin de kaldırmaz ya neyse…” “Ya sen ne adi pislik bir adam olup çıktın böyle?” “Miraaaa şaka yaptım kızım ya…” “Yapma bana böyle şakalar kalk hadi düş önüme, bardak, çanak kırmadan gidip şu kahveleri içelim,” “diyerek restorandan çıkarken arkamdan adım adım gelirken gülmeye başladığını duyuyordum. Sinir oluyorum şu erkeklerin rahat tavırlarına ya… |
0% |