@ugurluay
|
50.BÖLÜM(***Beş yıllık gerçek***) “Anlamadın be güzelim… Sen olabilmek değil, biz olabilmekti niyetim.” Adama bak ya böyle bir konuda utanmadan katılarak gülmeyi de başardı ya, pes doğrusu… “Gülmen bitti mi? Ben bu konuda gülünecek herhangi bir durum görmüyorum. Ben orada senin yüzünden depresyona girmişim senin kırdığın fındıklara bak, erkek değil misiniz hepiniz aynısınız.” Dedim bir hışım ile… “Ah Mira’m ah, Umut’un anlattığı her şey seni dışarıya çıkarmayı başarabilmek adına bizim küçük planımız için söylenen küçük yalanlardı. Küçük pembe yalanlar…” “Hadi canım oradan erkek adam da pembe yalan mı söylermiş, hem yapmadığınız şeyler miydi? O kız senin bu kız benim tatmadığınız bal kalmadı.” “Her şey sana kadardı Mira, her şey senin tüm varlığın ile hayatıma girip ruhunu bana adayana kadardı,” of ya bu adam böyle konuşmak için özel ders falan mı alıyordu, ne yapıyordu? “Neyse ne?” Konuyu fazla uzatmaya gerek yoktu. “Her neyse dediğim gibi tüm onlar seni dışarıya çıkarmak içindi, çünkü sen sinirlendiğinde gözün hiçbir şey görmezdi ve söz konusu ben isem kesinlikle beni başka hatunlara yem etmezdin. O laflar ve sözde maceralar Umut’un dilinden dökülen küçük pembe yalanlarımızdı,” Erkek adamda mı yalanın pembesini söylerdi. Ne günlere kaldık ya Rabbim. “Ama söylediğiniz yalanlar da işe yaramadı öyle değil mi?” “Evet yaramadı,” aklına gelen yeni bir şey ile kaşlarının çatıldığını görüyordum. Bakalım bunun arkasından ne gelecekti. “Ta ki Umut’tan bir gece yarısı senin dışarıya kız arkadaşların ile çıktığını öğrenene kadar… O an, o an öyle bir dehşete kapıldım ki adeta nevrim döndü, gözüm karardı. O saatte tek başına hem de bir gece kulübüne, aklıma geldikçe hala çıldırıyordum. Seni bulmam fazla zamanımı almadı, malum gecelerin adamıydım ben… Niyetim sana hiç görünmeden seni takip etmekti. Eve sağ salim ulaştığını görünce kafamı yastığa rahat koyabilecektim. Ama benim gördüğüm tek şey senin dağılmışlığındı. Bensiz olan hayatında nasıl mutsuz olduğuna şahit oldum. Gözlerinde kendimi gördüm, benim sevgime olan ihtiyacını gördüm. Çünkü benim gözlerimde aynı izleri taşıyordu. Benim yüreğim senin aşkına, ruhum sevgine açtı. Ve tüm bu gördüklerim artık benim için yeterliydi. Tam yanına gelecekken dibinde biten adam tüm sinirlerimin gerilmesine sebep oldu. Bekledim gitmesini ama şerefsiz gitmedi.” “Vural mı?” “Onun adının sesin dilinden dökülmesini istemiyorum Mira.” “Arda saçmalıyorsun, hem Vural…” Adam nişanlandı evlenecek haberi yok ya, durmuş hala bana Vural diyor. Ah be adam Vural’ın artık Bahar’ı var, izin vermiyorsun ki söyleyeyim. Aman neyse kendi bilir. “Miraaaaa…. Lütfen bu gece, tek bir gece olsun isteklerime saygılı ol, lütfen,” dedi. Ne diyebilirdim ki ona bu geceye veren bendim biraz olsun isteklerine uyabilirdim. En azından bir süre daha… Olur, anlamında başımı sallarken şimdi gözlerimi gözlerinin esaretinden çekip aldım. Sadece anlattıklarını dinliyor ve ateşi izliyordum. “O gece o adi herifin sana dokunduğunu gördüğüm an içimdeki ateş beni yaktı, kavurdu, yerden yere savurdu. Ama asıl beni kışkırtan sendin Mira, sen sen o adamın sana dokunmasına izin verdin, ona bahşettiğin gülüşün ile bana doğru atmaman için yalvardığım adımı atmış oldun. Belki bilmeden yapmıştın ama o saatten sonra ben artık durdurulamazdım. Aslında benimle yanmaya karar veren sendin ve benim dayanacak gücüm o an itibari ile kalmamıştı. Benim sevdiğim, beni seven, benim kadınıma hiçbir erkek dokunamazdı. Saçının tek bir teline dahi gözünün ucunu değdiremezdi. Yakardım, dokunduğuna pişman ederdim.” Gözlerine şaşkınlıkla baktığımda o bakışlarda öfkenin en sert tonunu görmüştüm. Leyla olduğum yeşilleri öyle bir koyulaşmıştı ki, hatırladıkları karşısında çenesini sıktığını ve alnındaki birkaç damarın belirdiğini ateşin yüzüne vurduğu yansıması ile görebiliyordum. Ama ağzımı açmaya korkuyordum. Sadece onun ateşe dikilmiş gözlerini izlerken anlatacaklarını dikkatle dinliyordum. “Sana o gece üç soru sormuştum. Verdiğin cevaplar artık senden vazgeçemeyeceğimin kanıtıydı. Sen benimdin. Sen yanmaya ben yakmaya mahkûmdum. Sana o kadar yakınken senden asla vazgeçemezdim. Vazgeçemedim, bir an olsun senden vazgeçmedim ben Mira…” dedi şimdi o yeşiller benim ışıl ışıl ağlamaya hazırlanan gözlerime bakıyordu. O gözler bana ben senden hiç vazgeçmedim diyordu. Ama hayır ben buna asla inanamazdım. Hiddet ile ayağa kalkıp elimdeki bardağı yere fırlattım. Benim bu ani hareketim onu şaşırtmış olacak ki yerinden bir an kımıldayamadı. “Ama vazgeçtin, sen benden vazgeçtin,” diye haykırırken artık gözlerimde tuttuğum yaşlar yanaklarıma doğru oluk oluk akıyordu. Artık burada bir saniye daha duramazdım. “Düşündüm de bu gece burada bitmeli, ben daha fazlasını dinlemek istemiyorum. Umut’a da istediğini söyleyebilirsin,” diyerek bağırdığım anda ıssız sedasız olan yola doğru gitmek için tam adım atmıştım ki bir elin sertçe kolumu tutup beni geriye doğru çektiğini fark ettim. Hayır ama benim şu an bu kıskaçtan kurtulmam gerekiyordu. Arda, benim tüm bağırıp çağırmalarıma, sızlanmalarıma rağmen beni kendine çekip kolları arasına aldı. Sakinleşmem için göğsüne iyice bastırmaya çalışırken ben durmadan kuşlar gibi çırpınıyor, göğsüne güçsüz yumruklarımı savuruyordum. “Vazgeçtin adi herif, benden vazgeçtin,” dedim güçsüzleşen sesim sakinleşmeye başlarken içim çıkarcasına ağlıyordum. Canım acıyordu, ruhum kanıyordu. Bu adam bunları görüp, bana neden bunları yapıyordu. “Ben vazgeçmedim Mira, sadece saçmaladım. İnan kendimde değildim. Ben o gece…” “Hayır, hayır o gece o şırfıntı ile neler yaptığını öğrenmek istemiyorum.” Diye bağırırken bir yandan da Arda’nın kollarında şimdi kulaklarımı tıkıyordum. O gece olanları onun ağzından tekrar duymaya hazır değildim. Beş yıl boyunca bir an olsun hazır olmadığım gerçekleri öğrenmeye şimdi de hazır değildim. İşin aslı ben o gerçekleri öğrenmeye bir an olsun hazır olamadım. Ellerim kulaklarım da vazgeçemediğim adamın kollarındayken ağzımdan dökülen cümleler “Duymak istemiyorum, bunu bana yapma daha fazla canımı yakma, duymak istemiyorum,” olmuştu. “Miraaaaa, ben o gece annen ile bizi konuşmaya gittim.” Dedi. Ellerim kulaklarımdan yavaş yavaş inerken böyle bir gerçeği yeni öğrenmiş olmanın sersemliği yüzümde açıkça okunuyordu. “Ne? Sen o gece annem ile bizi mi konuşmaya gittin?” dedim. Şimdi gözlerimin içine tüm samimiliği ile bana bakan adama bakıyordum. “Anlamadın be güzelim… Sen olabilmek değil, biz olabilmekti niyetim.” Dedi ya ben, ben şimdi ne yapacaktım. Devamını dinlemeye yüreğim yeter miydi? |
0% |