Yeni Üyelik
53.
Bölüm

53. Bölüm

@ugurluay

53.BÖLÜM(***Kaybetme Korkusu***)

“Kapımı çalan en özel hayalimdin, hayatımın davetsiz tek misafiriydin.”

“Cemre’nin düğününde Cantuğ ile dans edişiniz gözümün önünden hiç gitmiyor. Cantuğ’un Ankara’da olması ve bize uzak olması önceleri tehlike arz etmiyordu. Ta ki Cemre ve Toprak’ın işleri için bizim şirkete gelene kadar. Onlar Trabzon’dan dönüş tarihlerini uzattıkça Cantuğ’un şirkette kalma süresi uzuyordu. Git gide sana yaklaşıyor bu da beni mahvediyordu. Beş yıl içinde sana yakınlaşmaya çalışan herkesi bir şekilde uzak tutmayı başardım.”

“Ne? Ne? Ne? Arda yoksa sen? Aman Allah’ım…” Aklıma gelenler zihnimde canlandıkça korkum etrafa ışık hızı ile yayılıyordu.

“O kadar da değil Mira, cani miyim ben? Oradan bakınca eli kanlı katile mi benziyorum.”

“Eh, yani, ne desem ki şimdi? Bilemedim.”

“Mira abartma istersen.”

“Eeee o zaman ne yaptın da böyle konuşuyorsun?”

“Çok bir şey yapmadım aslında, kimini işten çıkardım, kimisine ufak bir yumruk tadı yetti. Kimini tehdit, kimini de…”

Elimi havaya kaldırıp gözlerimi kapadım. “Tamam, sus yeter devamını duymak bile istemiyorum. Bir de cani miyim ben diyor ya? Emin ol daha fazlasısın, adama bak ne ararsan var. Çok yönlü dağ kaçkını, mafya bozuntusu, denge yoksunu hödük ne olacak?”

“Kaldı mı?”

“Ne?”

“Başka söylemediğin sıfatım kaldı mı? Vay arkadaş ben neymişim de haberim yokmuş?”

“Ya Arda psikopatlaştın mı ne yaptın sen görmeyeli, aklım almıyor bu anlattıklarının tamamını sen mi yaptın? İnan sormaya korkuyorum ama Cantuğ…”

“Cantuğ’a hiçbir şey işlemedi merak etme. Ben ne dersem o hiç oralı bile olmadı. Ben üzerine gittikçe o daha da senin peşine düştü. Adam bildiğin hiçbir şeyden korkmadı. Üstüne bir de beni çileden çıkarmayı başardı. Olur olmadık yerlerde karşıma çıkıyordu. Ne zaman yüzümü sana dönsem dibinde bitiyordu. Her hamlemi her adımımı geri teptiriyordu. O senin etrafında oldukça ben giderek kontrolümü yitirmeye başlamıştım. Bu da yetmezmiş gibi Umut’un sizi yakıştırmaya başlaması beni iyice deliye döndürmüştü. Daha düne kadar hayatımızda olmayan bir adam sana yakınlaştıkça onun suratına sert bir yumruk atma isteği içime dolup taşıyordu.”

“Ardaaaa…”

“Mira, lütfen konuşayım izin ver senelerdir içimde o kadar çok biriktirdim ki yaşadıklarımı bilmene inan çok ihtiyacım var.”

“Tamam,” dedim başka ne diyebilirdim ki…

“Umut’tan Cantuğ’u eve yemeğe davet ettiğini öğrendim. Yemek yapmayı bilmediğin halde o adama kendi ellerinle yemek yapacağını ve aranızdakilerin giderek ciddi boyuta dönüşebileceğini bana söyledi. Cantuğ’un bizzat gelerek kendisinden bu konuda izin istediğini söyledi. Korktum Mira, duyduklarım seni kaybetmeye adım adım yaklaştığımın korkusuydu. Kapımı çalan en özel hayalimdin, hayatımın davetsiz tek misafiriydin. Seni kaybedemezdim. Kaybetmeyecektim de… Evinin güvenliğine artık nasıl tembihlediysen almadılar beni içeriye, yapabildiğim tek bir şey vardı. Beklemek… Bekledim. Sevdiğim kadın bir adama evinde kendi elleri ile yemek yaparken ben onların gecesinin bitmesini bekledim. Bu nasıl bir duygu haberin var mı senin? İnsan beyni çok tuhaf bir şey biliyor musun? Beden hareketsiz beklerken zihin insanı öyle anların içine alıp götürürken, öyle sahnelere tanık ediyor ki seni inan şaşıp kalıyor. Ben o gece bin bir sahneye zihnim sayesinde tanık oldum. Ve inan ömrümce hiç korkmadığım kadar korktum. Cantuğ o kapıdan çıkar çıkmaz içimdeki öfke ile yakasına yapıştım. Ama yaşadıklarınızın beni ilgilendirmeyeceğini söyledi ve çekip gitti. “

“Cantuğ bana bunlardan hiç bahsetmedi.”

“Bahsetse ne olacaktı? Allah kahretsin Mira evine ben değil ama o adi herif girebiliyordu.”

“Bunun için beni mi suçluyorsun? Unutma Arda herkes hak ettiğini yaşar.”

“Çok zorluyorsun beni Mira, hem de çok… Ertesi gün işe gelmediğini öğrendim. Soluğu Cantuğ’un odasında aldım. Hesap soracaktım güya, işe gelmeyişinin sebebi olarak onu görüyordum. Seni görme hakkımı bile elimden alıyor diye düşünüyordum. Ona o kadar öfkeliydim ki içim yangın yeri gibiydi. Ben odasına girdiğim an telefonda seninle konuştuğunu gördüm. Gözlerimin içine bakarak bana meydan okuyordu. Bir zafer kazanmış gibi seninle görüşmek istediğini söyledi. Hiçbir şey söylemeden girdiğim odadan yine aynı şekilde çıkıp gittim. Yumruklarım elimin içinde hapsolmuştu. O gün sana ulaşmam lazımdı. Bir an önce anlatmalıydım her şeyi, hissediyordum zaman akıp giderken seni benden çoktan çalmaya başlamıştı. Yapabileceğim tek bir şey vardı. O da Cantuğ’u takip etmekti. Takip ettim. Niyetim yalnız kaldığın anda seninle konuşmaktı. Ama onunla daha fazla baş başa kalmana gönlüm izin vermedi. Sanki senden ayrı geçirdiğim tek bir saniye de kötü şeyler olacak gibi hissediyordum. Nasıl olduğunu bile anlayamadan kendimi oturduğunuz masa da buldum. Ama olaylar o kadar hızlı gelişti ki bir anda seninle tartışmaya başladık. Gözlerinden dökülen yaşın sebebi olmak, Cantuğ’un göğsünde sakinleşen yüreğin beni sersemletmeye yetmişti. O an taştan bir heykele dönüştüm. Vücudumun her bir uzvu sertleşmişti. Gördüklerim gerçek olamayacak kadar can yakıcıydı, uyanamadığım beni soluksuz bırakan koca bir kâbus gibiydi. Cantuğ’un sana dokunması etimden et koparıyordu Mira… Ama o an elimden gelen de hiçbir şey yoktu. Yapabildiğim tek şey gözümün önünde başka bir adamın kollarında sakinleşmeni beklemekti. Bu benim için ölüm bile olsa senin gözlerindeki yaşın durması için ben buna bile razı geldim. Gördüklerim kendi cenazemi izlemek gibi olsa da gözünde yaş dinsin diye yaşarken ölmeyi bile kabul ettim ben…”

Loading...
0%