@ugurluay
|
55.BÖLÜM(***Git***) “Aradığın, beklediğin, hasretini çektiğin ben değilsem eğer ardına bile bakmadan nefessiz çek git.” “Mira, Umut bana öyle bir şey söyledi ki… Ne kendimi tutabildim ne de gözümden akıp giden tek bir damla yaşı…” “Umut sana ne söyledi Arda?” “Cantuğ’un sana evlenme teklif ettiğini söyledi. İşte o an tutamadım daha fazla kendimi ona seni, beni, bizi, her şeyi anlattım. Evvelimizi, sonramızı, yaşadıklarımızı, yaşayamadıklarımızı…” “Sen, sen bunları Umut’a nasıl anlatırsın? Sen kafayı mı yedin adam, geleceğimiz olmadığı halde geçmişimizi ne demeye anlattın.” “Bizim bir geleceğimiz olacak Mira…” “Sana öyle geliyor Arda,inan ki sana öyle geliyor. Söyler misin sen bana, ona her şeyi anlattım diyorsun peki sen nasıl hala hayattasın? Ya da yüzün gözün neden dağılmamış?” “Umut’a her şeyi anlattım. Pişman mısın dersen? Asla, keşke en başında anlatsaymışım. Ondan sağlam bir yumruk beklerken o gelip omzuma dostça dokundu. Ben aşkın ne demek olduğunu acı bir sınav ile öğrendim. Sen aşkını daha büyük bir acı ile yaşamadan git ve onu geri kazan. Onun yanına git ve tüm gerçeği ona anlat, dedi bana… İkinizde sırılsıklam âşıksınız bunu anlamamak için aptal, görmemek için kör olmak gerekir dedi. Senin tatil için şehir dışına çıkacağını, sesinin hiç iyi olmadığını söyledi. Arabada ihtiyacımız olan her şeyin olduğunu söyledi. O deliyi götür ve aklını başına getir. Güzel kararlar ile buraya geri dönün dedi. Teyzemi de merak etmeyin ben halledeceğim, dedi. Tüm bunların ardından küçük bir oyun oynamam lazımdı. Beni görürsen arabaya asla binmezdin. Adım gibi biliyordum. Sırf bu yüzden şoför rolü yapmak zorunda kaldım. Ama itiraf etmeliyim ki uykuya dalman hiç hesapta yoktu. Tabi bir de uyanınca bana saldırman hiç hesapta yoktu. Gerçi Umut seni ne kadar iyi tanımışsa arabaya ihtiyacımız olan her şeyi koymuş.” Dedi ve Umut’un adının tekrar ortamda geçmesi ile zihnime vuran acımasızca sert bir tokat canımı acıtmaya yetmişti. “Ama sen, sen Umut’a söylerim diye beni tehdit etmiştin.” “Evet o da sırf seni burada tutmak içindi.” “Şimdi tüm bunlar, burada olmam bir oyun muydu?” “Gerçekleri öğrenme vaktin gelmişti Mira, şimdi tüm gerçekleri biliyorsun. Sana başta da dedim ben senden hiç gitmedim, sadece senin öyle düşünmeni sağladım. Görmesen de bilmesen de hep çevrendeydim. Sana zarar gelmesin diye bir koruyu melek gibi etrafındaydım. Ben sana bir masal anlattım Mira, bizim masalımız… Bu masalın sonunu sen yazacaksın. Aslında benim merak ettiğim bir şey var. Bu masalın sonunu getirecek bir merak… Sen Cantuğ’un evlenme teklifine ne cevap verdin?” “Ben, ben henüz bir cevap vermedim,” dedim demir bir bilye yutar gibi… “Peki o zaman,” dedi derin bir nefes verdi. “Ne cevap vereceksin?” dedi. “…” Ne diyebilirim ki? Kocaman bir sessizlik. Öğrendiğim gerçekleri hazmedemezken şimdi bu zamansız sorulan soru kafamı allak bullak etti. Ne cevap vereceğim ben şimdi? Bilmediğim bir cevabı ona nasıl söyleyebilirdim. Benim gözlerim ışıl ağzım açılıp kelimeler dile gelmeden onun gözlerindeki umut yavaş yavaş sönüyordu. Yüzünü yanan ateşe dönmüştü. Yan profilden gecenin karanlığında yüzünün sol tarafından gözünden aşağıya bir damla süzülürken tam kalbinin üzerine düştü. O damla benim için kalbine yine ve yeniden düşmüştü. Ben bu adama iyi gelmiyordum. Veremediğim cevap boğazımda düğümlenip kalmışken yaklaşan bir arabanın sesi kulaklarıma dolarken arabanın farları gözlerimi kamaştırmıştı. Yaptığım şey aklıma gelince kendime şimdi lanetler ettim. Araba durup da inen kişiyi görene kadar her şey yolundaydı. Arda karşısında hiç beklemediği kişiyi, Cantuğ’u gördüğünde gözlerindeki delici öfkeyi fark etmiştim. Ah kahretsin, yapmamalıydım. Cantuğ’a mesaj atıp gelip beni almasını söylemeseydim. Cantuğ’u görünce hemen ayaklandım. Arda’nın duyacağı yükseklikte konuştum. “Ben, şey Cantuğ’a mesaj atmıştım. Sen yalnızca Umut’u ararsan deyince…” “Mira, kes sesini… Veremediğin cevabı şimdi şu son yaptığınla ben aldım.” “Arda, öyle değil lütfen bir dinlesen, hem ben nereden bilebilirdim tüm bu olanları…” “Mira, git, aradığın adama git,” dedi yüzüme bile bakmadan… “Arda, sen gelmeyecek misin?” dedim çaresizce. “Git ve beni yalnız bırak Mira, ben hiçbir yere gelmiyorum.” “Ardaaaa lütfen…” “Mira, git,” dedi yalnızca. Ben ona bakarken o sadece sıktığı çenesi ile ateşi izliyordu. Gitmek değil kalmak istiyordum. Ama Cantuğ’un endişeli bakışları içinde çaresizce arabaya bindim. Onu orada öylece bıraktığım için kendimi ömrüm boyunca asla affetmeyecektim. |
0% |