@ugurluay
|
7.BÖLÜM(***Bitmişliğin Gölgesi***) “Bir mum ışığıydı beni etrafında döndüren, Ateşin beni yaktığı an tattığım acı vazgeçilmezim, Çemberimi daraltırken acına sürgün oldu bu yürek, Sen yanmaktan bahsediyorsun, Bilmiyorsun ki çoktan kavruldu bu yürek…” Umut’un sözleşmedeki anlamadığım pek de o an umurumda olmayan maddeyi halletmek üzere aniden odadan çıkışı bana sürpriz olsa da bu anın bana Allah’tan bir lütuf olarak görüp çoktan kabul etmiştim. “Ben istedim bir göz, Allah verdi iki göz,” diye iç geçirirken sevincim çok uzun sürmedi. Arda’nın da Umut’un arkasından ayaklanarak kalkması o an için pek de hazırlıklı olduğum bir şey değildi. Hevesimi kursağımda bırakmaya ise hiç mi hiç niyetim yoktu doğrusu, onun arkasından bende ayaklanıp ne diyeceğimi bile düşünmeden ağzımdan dökülüp gitmişti kelimeler… Canım yeterince sıkılmış ve moralim bozulmuştu, bir de ağzımdan çıkacak kelimeleri mi düşünecektim. Bende öyle yaptım ve düşünmeden konuştum öylece, geldiği gibi… “Bir hoş geldini de mi hak etmiyor bu kız artık,” derken ağzımdan çıktığı anda idrak ettiğim kelimeler ile beynimde yankılanan tek cümle, “Ne saçmalıyorsun kızım,” olmuştu. Aman ne biliyim ya karşımda günler sonra bu adamı görüp, kanlı canlı yakalamışken bir de mantıklı cümleler kurmaya hiç uğraşamayacaktım. Uğraşmadım da, içimden geldiği gibi, suyun aktığı yöne doğru, koyuverdim bıraktım kendimi… Artık Allah ne verdiyse, evelallah çıkacaktım bu işin içinden de… İşte bu be… Sözlerim adam da artık nasıl bir etki bıraktıysa sanki yerinde taş kesildi. Sırtı bana dönük bıkkınca bir nefes alıp verdikten sonra yavaş adımlar ile bana dönerken ben amacıma ulaşmış ve onu durdurmayı başarmıştım. İçten içe zafer nidaları ile gönlüm coşarken vereceği tepkiyi deli gibi merak ediyordum. Gözlerini benden kaçırıp kenetlediği yerden kaldırıp yeşillerini bana bahşederken, yüreğime çoktan ziyafet çekmeye başlamıştı. İçli içli bana bakan o yeşiller ayaklarımı titretmeye ve giderek tüm gücümü yitirmeme sebep oluyordu. “Hoş geldin ve sonra görüşürüz,” dediği an arkasını tekrar dönüp kaçarca gitmeye hazırlanırken nasıl olduğunu bile anlayamadığım bir hız ile önüne atılmıştım. Ellerimi kapının iki yanına yaslarken geçememesi adına önünde etten duvar örmüştüm. Az önceki gücü biten kızın yerini dişi bir kaplan ele geçirmişti. Yuh kızım ya bu ne atiklik böyle, kendime şaşırmak bir yana, bu adamı elimden kaçırmadığım için deli gibi seviniyordum. “Arda Allah aşkına neler oluyor? Ne bu uzak tavırlar, bu kaçışların sebebi ne? Neden benden kaçıp duruyorsun?” Vay be bu mantıklı cümlelerde benden çıktı ya, pes doğrusu… “Mira, saçmalama lütfen, ne uzağı, ne kaçması işim gücüm var benim, çekilir misin önümden.” “Farkındayım işinin gücünün olduğunun, ama en azından bir merhabayı bile hak etmeyecek ne yaptığımı öğrenmek de benim hakkım.” “Abartıyorsun Mira, dalmışım öyle kafam yoğun bu aralar kusura bakma.” “Arda, ben senin en yakın arkadaşının, dostunun kuzeniyim neden bana böyle davranıyorsun?” “Sorun da bu ya!” Ağzında geveleyerek söylediklerine hiç bir anlam yükleyememiştim. “Ne?” “Yok bir şey Mira, çekilir misin önümden? Umut’un yanına gitmem lazım.” Geçmek için bir hamle yapsa da bunu engelleyen tabi ki yine bendim. Günlerdir peşindeyim bırakır mıyım sorularımın cevabını almadan, hem de onu yalnız yaklaşmışken, cevap veriyorum tabi ki de bırakmam, asla… “Çekilmem, önce bana neler olduğunu anlatacaksın. Arda, biz çok güzel vakit geçiriyorduk. Bu gelişime kadar her şey çok güzeldi bu sene yaz tatiline geldiğimden bu yana bir tuhafsın. Seni tanımasam benden kaçtığını düşüneceğim.” “Ben senden neden kaçayım Mira.” “Kaçıyorsun ama nerede karşılaşsak selam bile vermiyor görmezden geliyorsun. Ben ortama girdiğim an bin bir bahane ile ortadan kayboluyorsun. Umut’un yanında beni gördüğün ya da duyduğun anda ise yanımıza gelmiyorsun.” “Öyle denk gelmiş, fazla büyütüyorsun. Her şeyin altında bir şey arama. Çocukluk yapıyorsun Mira…” “Ya telefonuna ne demeli, telefonunun numarasını da değiştirmişsin sana ulaşamıyorum bir türlü.” “Mira, Allah’ını seversen sana hesap vermek zorunda mıyım? Her şey seninle ilgili olmak zorunda mı? Kurcalamasana, hayatımın merkezinde sen mi varsın sanıyorsun, senin de dediğin gibi sen sadece arkadaşımın küçük kuzenisin,” diye haykırdığında kapının iki yanındaki az öne onu geçirmemek için inat eden ellerim yavaşça aşağıya doğru indi. Dumura uğramıştım. Onun ağzından çıkan her bir kelime yüreğimi parçalayıp geçmişti. Yıkılmıştım, sevdiğim, vazgeçemem dediğim adamın ağzından dökülenler beni bitmişliğin gölgesine sürükleyerek götürmüştü. Karşımda duran bu adamı tanımıyordum. Bu adama ne olmuştu böyle? Her şeyi dalgaya alan, pervasız, umursamaz bu adamda kimdi böyle? Ben bu adamı tanımıyordum. Karşımdaki çaresiz, bitmiş adam benim güzel adamım olamazdı. Başım önde kapının önünden yavaşça ve sessizce çekilirken, “Özür dilerim ben sadece… Neyse zamanını aldığım için kusura bakma, sana kolay gelsin,” sesimin titremesi gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Dokunsalar ağlayacaktım artık, bu katlanılmaz acıya dayanamıyordum. Çıkıp gitsin bu adam artık ve beni yalnızlığım ile tek başıma bıraksın. Tek istediğim buydu artık. Hiç beklemediğim ve tahmin bile edemeyeceğim bir hamle ile Arda birden elleriyle kollarımdan tutup beni kendisine doğru döndürerek çekti. Bir eliyle aşağıya düşen başımı çenemden okşayarak kaldırırken bana neler yaptığının farkında bile değildi bu adam. Gözlerimden akan damları gördüğünde onun bakışlarında hissettiğim acı yüreğimi yakmıştı. Onun o taptığım ve kaybolduğum yeşilleri o an öyle şeyler vaat ediyordu ki az önceki yaşananlar ve söylenenler olmasa gözlerinden okuduklarıma çoktan kapılıp gitmiş ve sorgusuzca inanacaktım ama bu sefer olmaz, az önceki olanlar gerçekti. Hem de saf gerçek… “Mira, ağlama lütfen, yalvarırım bunu bana yapma, sebebini sorma yalnızca benden uzak dur.” “Ben anlamıyorum Arda ne diyorsun?” “Anlama Mira sadece uzak dur benden lütfen.” “Ama Arda ben…” “Mira, ben ateşim sen pervane, bana yaklaşırsan yanarsın… Ve inan ben buna dayanamam, yalvarırım uzak dur. Kendini yakma beni mahvetme… Yalvarırım bunu anla ve benden uzak dur…” Dediği an odadan çıkıp gitmiş ve beni öylece orta yerde darmaduman ardında bırakıp gitmişti. Bu neydi şimdi? Bu adam ne demek istedi ki şimdi? |
0% |