Yeni Üyelik
62.
Bölüm

FİNAL

@ugurluay

FİNAL

“Ben seni yüreğimden adım adım dilime taşıdım.”

Taksi ile yol alırken aklımdaki çılgınca fikre sığınıyordum. Bu planımın işe yarayacağını umut ediyordum. Bu işin artık başka bir çözümü başka bir yolu yoktu. Çok zaman kaybetmiştik ve daha fazlasına tahammülüm yoktu. Elimdeki çiçeği ve çikolatayı sımsıkı tutarken gözlerimi yoldan ayırmıyordum. Her şey hatırladığım gibiydi. Burası yıllar önce Arda’nın peşine bir dedektif gibi takılıp geldiğim yerdi. Onun herkesten gizlediği sığınağıydı. Canı yandığında aldığı soluğu vermeye geldiği yegâne yerdi. Geçmiş bir bir zihnimde canlanıyordu. Bu yolun sonunda yıllar önce gerçekleşenler çok hoş olmasa da bu defa bu yolun sonu bana yeni hayatımın en güzel anlarını yaşatacaktı. Biliyordum ve en derinlerde bunu hissediyordum.

Taksi durduğunda içimde bir şeylerin ılık ılık akıp gittiğini hissettim. Şoföre borcumu ödeyip arabadan indiğimde her şey sanki yıllar öncesindeki gibiydi. Tek fark bendim, aklıma koyduğum ve gerçekleştirmek için her deliliği yapacağım planımdı. Etrafı süzerken gözlerim bir haftadır görmediğim ve delicesine özlediğim adama takılı kaldı. Evinin önünde bahçenin içinde masaya oturmuş elinde tuttuğu bir şeye öylece dalgın bakıyordu ki birinin geldiğini bile fark etmemişti. Elinde tuttuğu şeyin ne olduğunu deli gibi merak etmiştim. Yavaşça sessiz adımlar ile ona yaklaşmaya başladım. Şansım yaver giderse ona hissettirmeden elinde tuttuğu şeyin ne olduğunu görebilirdim. Tam yaklaştım ve elinde tuttuğu şeye omzunun üst kısmından baktım ki bir de ne göreyim? Aman Allah’ım! Bu olabilir miydi? Benim güzel adamımın elinde tuttuğu şey benim fotoğrafım mıydı? Gördüklerime inanamamıştım.

“Ama bu benim fotoğrafım.” Diyerek fısıltı halinde konuştum. Sesimi kulaklarında, nefesimin sıcaklığını ensesinde hisseden Arda birden irkildi ve ayağa kalktı. Elindeki resmi masaya ters çevirip sertçe koydu.

Hayret dolu bakışlar ile bana bakarken “ Senin burada ne işin var?” dedi. Ah! Ne kadar da nazik bir karşılamaydı böyle… Etkiye tepki diyelim ve onun sorusuna karşılık cevabı onun yöntemi ile verelim.

“Adı dilime, soyadı adıma yakışan AZDER evladı, al bunlar senin için.” Dedim ve elimdeki çikolata ve çiçeği ona uzattım. Arda şaşkın bakışlar ile beni süzerken hala gerçekliğimi zihninde idrak etmeye çalışır bir hali vardı.

“Sen ne saçmalıyorsun? Bunlar da ne böyle?” derken ona doğru uzattığım çiçek ve çikolataya şüphe ile bakıyordu.

“Adettendir ama sen diyorsan ki formaliteleri atlayalım tamam o zaman bana uyar.” Dedim çiçeği ve çikolatayı masaya bıraktım. Çantamı açıp aklımdakini bulma ümidi ile karıştırmaya başladım. Hay aksi! O kadar da kolay bulmak için özene bezene yerleştirmiştim ama yine bu çantada aradığımı bulmak ölüm gibi olmuştu. Arda ne yapmaya çalıştığımı anlayamadığı için bana endişeli gözler ile bakıyordu. Ben de iki çantama iki ona bakıp sırıtıyordum.

“Heh sonunda buldum.” Gözlerim aradığım şeyi bulmanın sevinci ile ışıl ışıl parladı. “Yaşasın zafer benim.” Diyerek yerimde hoplayıp zıplarken Arda’nın delirmişim gibi dehşet ile bana bakan gözlerine bir an takılı kaldım. Ah garibim ya hala az önce söylediklerimi anlayamamıştı üstüne bir de bu hareketler ona fazla gelmişti galiba… Elime gelen kutuyu bir hamle de çantamın içinden çekip aldım ve onun göz hizasına getirmek adına havaya kaldırdım. İşim biten çantamı da bir hışımla az önce Arda’nın oturduğu sandalyeye fırlattım. Arda ne yapacağımı bekler bir havada bana bakarken ben son hamlemi de yerine getirmek için daha fazla beklemeden ışık hızında açtım.

“Ta-ta-ta-tam…”Diyerek heyecan ile beklenen açılışı sonunda yaptım. Kurdelelere bağlanmış bir çift yüzük gördüğünde garibim adamın yüreğine inmek üzere olduğunu alıp veremediği nefesten anladım. Ah be ben nasıl bir hatunum ki tek bir hareket de adamın soluğunu kesmeyi başarabiliyorum. Vay anasını ya… Arda bir bana bir yüzüklere bakıyordu.

“Mira bunlar da ne böyle?”

“Yüzük.” Dedim umarsızca omuzlarımı silkerken.

“Ne demek oluyor tüm bunlar?” Bu adam biraz saf mı acaba? İlla ki benim ağzımdan mı duyacak tüm bunları? Neyse iş başa düştü o zaman hangi işim kolay oldu ki zaten, vakit kaybetmeden bir an önce işe koyulayım o zaman.

“Sayın AZDER evladı, Allah’ın emri peygamberin kavli ile seni kendime istiyorum.”

“Ne? Sen ne dediğinin farkında mısın? Dalga mı geçiyorsun benimle?”

“Dur tamam haklısın bu böyle olmadı. Önce teklif etmem lazım değil mi? Dur dur onu da hemen yapayım da aradan çıksın. Sayın Arda Mert AZDER Bey…”

“Bana Bey deme.”

“Of be bozmasan ortamı, aklımdaki kelimeler bir bir kaçışıyor en ufak bir ürkmede.”

“Tamam sustum hadi sen devam et.”

“Neyse sayın AZDER evladı ne kadar kaçmaya çalışsam da ben senden bir adım bile kaçamadım. Seni her istemiyorum dediğimde yüreğim istiyorum diye haykırıyordu. Yalan yok geçmek, deli gibi senden vazgeçmek istedim. Yeri geldi kendimden geçtim ama senden bir an olsun vazgeçemedim. Ne nefret edebildim ne de sana kin tutabildim. Ben hep kendimi kandırdım. Başkasına senin gözlerinin içine bakarak evet dediğim gün ben canlı bedenimi mezara gömüp üstüme toprağı kendim örttüm. Arda ben seni bitmeyeceğinden emin olduğum sonsuz bir aşk ile seviyorum. Yüreğim öyle bir kördüğüm ile bağlanmış ki ne çözebiliyorum ne de kesip atabiliyorum. Ben senden vazgeçemiyorum be güzel adam. Bu dengesi sürekli yer değiştiren, dilinin kantarı olmayan, çok konuşup insana illallah dedirten ama yapabildiği en iyi iş olan seni sevmeyi başaran kızla, benimle evlenir misin? Evimin erkeği, çocuklarımın babası olur musun? Sana âşık bu kıza evet diyerek adına en çok yakışan soyadını benimle paylaşır mısın? Aşkını, sevgini bir kez daha bana vererek benimle evlenir misin?”

Arda duydukları karşısında öyle bir duygulandı ki karşımda gözyaşlarının gözlerinde dolmaya başladığını gördüm. Vermediği tepki, çıkmayan sesi beni giderek korkutmaya başladı. İçimde ekilmeye başlayan endişe tohumları ile işi çirkefliğe vurmaya karar verdim.

“Bana bak AZDER evladı, eğer evet demezsen seni tutar Umut’un önüne atarım. Üstüne bir de beni evlenme vaadi ile kandırdı namusumu kirletti derim bilesin. Şimdi paşa paşa kulaklarımın duymak istediği cevabı ver bana.” Diyerek işaret parmağımı ona doğru sallarken tehdidimi de savurmayı ihmal etmedim. Önce sinsice pis pis sırıttı. Ardımdan salladığım havada asılı kalan işaret parmağımdan yakalayarak sertçe beni kendine doğru çekti. Onun kolları arasında heyecandan yaprak gibi titriyordum. O kadar hasret kalmışım ki onun kollarının güvenli sıcaklığına… Çok ama çok özlemişim be…

“Seni öyle çok seviyorum ki Mira…”

“Evet biliyorum beni çok seviyorsun.”

“Senin için ölüyorum fark etmiyor musun?”

“Senin için nefes alıyorum hissetmiyor musun?”

“Ah Mira’m…” Dedi ve iç çekerek başımın kokusunu içine çekerek başımın üzerine bir öpücük kondurdu. Eriyordum a dostlar yetişin.

Ben bu büyülü atmosfer içinde keyif çatarken aklıma gelen gerçekler ile gözlerim bir anda açıldı ve kaşlarım çatıldı. Bir dakika ya bu adam bana daha adam akıllı bir cevap vermemişti ki, ne bu samimiyet canım, bu neyin sarılmasıydı böyle… Akıllı ol kızım Mira önce eşeğini sağlam kazığa bağla ki sonradan hezimete uğrama. Arda’yı göğsünden tutup geriye doğru ittirdim. Arda, bu hareketimden hiç hoşnut olmadığını belirtircesine “ Ne oluyorsun kızım? Seviyor musun dövüyor musun belli değil?” dedi.

“Sence ne olmuş olabilir?” Onun ağzından evet cevabını duymadan taviz vermeye hiç niyetim yoktu. “Daha doğru düzgün bir cevap bile vermedin. Bu ne samimiyet böyle.” Derken iki elimde belime gitmişti.

“He sen onu diyorsun.”

“He ben onu diyorum.” Derken yapmacık bir ses tonu ile onu taklit etmiştim.

“Kızım akıl mı bıraktın sen bende.” Ay yerim ben bu adamı ya, ne kadar da tatlı konuştu öyle… Benim yelkenler suyu çoktan boyladı yahu… Yapma şöyle şeyler be adam…

“Eeee ben cevabımı alayım.” Ellerim göğsümün altında birleştirip kesin ve net cevabını duymak istiyordum.

“Tamam o zaman senin sorularına cevabımı söyleyeyim o zaman… Evet Mira seninle evlenirim. Ve yine evet Mira Allah’ın emri ile kendimi sana verdim gitti.” Dedi. Duyduklarım ile yerimde kuşlar gibi çırpınmaya başladım.

“Yaşasın, yaşasın evleniyoruz.” Diye çığlık çığlığa bağırıyordum. Hemen elimdeki kurdele ile birbirine bağlanmış yüzükleri onun ve kendi parmağıma acele ile taktım. Sandalyeye attığım çantamı tekrar kolaçan ettim. İçinden Arda’nın şaşkın bakışları arasında bir makas çıkardım.

“Bakıyorum da çok hazırlıklı gelmişsin.” Derken kahkahaları kulağımı şenlendiriyordu.

“Tabi ki hazırlıklıyım artık mutluluğumu şansa bırakmazdım.” Derken otuz iki dişim ile ona bakarken sırıtıyordum. Ayağa kalktım ve şimdi gözlerinin içine bakıyordum. Parmaklarımızda yüzüklerimiz kırmızı kurdele birbirine bağlıydı. “Hayırlı uğurlu olsun. Allah tamamımızı erdirsin.” Dedim ve hızlıca kurdeleyi ortadan ikiye makas ile kestim. Arda’nın yüzüğü takılı parmağını tutup okşadım. Önce gözlerinin içine baktım. Sonra yüzüğünün üzerine minik bir buse kondurdum.

“Dudaklarım ile yüzüğünden öpüyorum ve sana giden bütün yolları mühürlüyorum. Artık sonsuza kadar benimsin tıpkı enim senin olduğum gibi...”

“Sonsuza kadar benimsin.”

“Sen de benimsin Arda.”

“Beni çok bedavaya getirdiğini düşünüyorum Mira.”

“Yapacak bir şey yok güzel adamım.”

“Daha yapacağımız çok şey var kadınım.” Beni kendine doğru aniden çekti. Ben olacakları hayal edip dururken anın büyüsü ile çoktan gözlerimi kapattım. Deli gibi özlediğim, içimde hasret kasırgaların patlamasına sebep olan adamın kollarında kendimi kaybetmeye hazırken onun yaptığı tek şey dudaklarımı es geçip alnıma minik bir buse kondurmak oldu. Hayal kırıklığı ile gözlerimi açtığımda tepemde bir adet AZDER evladının bana sinsi sinsi güldüğünü gördüm.

Ah be zalim kader bana biçtiğin rolde bu muydu şimdi? Tamam öyle olsun. Bu hikaye de roller biraz yer değiştirmiş olabilir. Ama bu benim hikayem ve benim istediğim şekilde bitecek.

Arda’ya muzipçe güldüm. Onun beklemediği bir anda ani bir hareket ile ellerim ile ensesinden tutup kendime çekerek onun dudaklarını kendi dudaklarımı ışık hızı ile birleştirdim. Benden böyle bir hareket beklemeyen adamcağız ilk önce hareketsiz kalsa da sonra bana delicesine karşılık verdi. İstediği ve beklediğim tam olarak da buydu. Biz kendimiz kaybederken çoktan kafamda düğünümüzü hayal etmeye başlamıştım.

Aşkımız zor bir sınavdan geçmişti. Yaraladık, yorulduk, çoğu zaman arada kaldık ama en sonunda aşkımız kazandı. Vazgeçemeyişlerimiz yollarımız yine ve yeniden birleştirdi.

Şunu asla unutmayın karşınızdaki sizi sizin onu sevdiğiniz kadar seviyorsa, gerçekten seviyorsa vazgeçmek ahmaklıktır. İtiraf ediyorum kendimi kandırarak kısa bir süre bende büyük bir ahmaklık yaptım. Ne zaman ki Arda’yı asla içimde bitiremeyeceğimi anladım işte o zaman ahmaklığımı bıraktım. O benim gerçekte kuramadığım, rüyalarımda cesaret edebildiğim gizli gerçeğimdi… Ben mutluluğu çok geç olmadan yakaladım peki ya siz…

SON


 

Loading...
0%