Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@ugurluay

“Yıldızların altında…”

Ferit, kucağını aldığı Eylül ile doktorların itirazlarına rağmen hastaneden çıkmıştı. Gideceği yeri çok iyi biliyordu. Eylül’ün yıldızların altı diyerek kastettiği yer onların aşklarının başladığı yerden başkası değildi. Ferit, göz yaşlarını bertaraf edip kollarına küçük bir çocuk gibi sığınan ve kucağında küçücük kalan kadını sımsıkı tutmaya ama onun canını yakmamaya da özen gösteriyordu. Yıllar önce aşkını itiraf ettiği ve Eylül’ün ona evet dediği yere gidiyorlardı. Herkesten gizlediği, Eylül ile evlendiklerinde oturmayı planlayarak satın aldığı evin teras katına gidiyorlardı. Eylül’ün gidişi ile oraya adım atmasa da temizliğini yaptırmış, kutsal bir mabet gibi gizlemişti. İçinde derin kanayan bir yara, sır gibi senelerce Gökçe’den de ailesinden de bu evin varlığını saklamıştı. Şimdi Eylül ona yıldızlara gitmek istediğini söylemişti, farkında olmadan hissettiği gerçeği yüreğinden hissettiğini biliyordu.

Eylül , Ferit’in kucağında ilaçların da etkisiyle derin bir uykuya geçmişti. Uzun bir araba yolculuğunun ardından yallardır ayak basmadığı eve sonunda varabildi. Arabanın arkasında yatan genç kadına baktığında yüreği paramparça oldu. Binlerce hesap, binlerce soru varken o her şeyi bir kenara bırakmış belki de sondakikaları olduğunu düşündüğü kadına küçücük mutluluklar yaşatarak bu hayata huzurla gözlerini kapamasını istiyordu. Hangi söz, hangi yüzleşme geri getirebilirdi ki yaşayamadıklarını… Hiçbir şey geri dönmeyecek, hiçbir öfke ve kızgınlık yaşadığı ıstıraba çare olmayacaktı. Eylül gitmiş, Ferit tükenmişti. Karanlık bir kuyuda sıkı sıkıya tutunduğu kişi Gökçe’ydi. Ama şimdi düşündüğü an ona da ne kadar büyük haksızlık yaptığını biliyordu. Ama bu durumtahminlerinin de ötesindeydi. Eylül’ü bu halde bırakamazdı. Kızını ortada bırakamazdı. Yüzü acı içinde düşünceleri yansıtırken Eylül huzursuzca yerinde kıpırdandı. İçten içe ağrılarının olduğu ve vücudunun direncinin giderek azaldığını fark edebiliyordu.

“Eylül.” Sesi nazik olmaya çalışsa da sabırsız çıkmıştı. Kadın güç bela açtığı gözlerle adama baktığında “Geldik mi?” diyerek buruk bir tebessüm ile karşıladı onu.

“Geldik.”

Adam arabadan inerek arkada yatan kadının kapısını açtı. Yürümek istese de onun güçsüzlüğünü hisseden adam tüm itirazlarına rağmen onu yine kucağına aldı. Onun otoriter tavrı karşısında kendisini teslim eden kadın adamın kucağında küçücük kalarak başını döndüren kokusunu içine derince çekti. Özlemişti. Hem de öylesine çok özlemişti ki bu kokuyu, tarifiimkânsız duygular içinde acılarına direnerek güçlü durmaya çalışıyordu. Hissediyordu. Zamanı giderek azalıyordu.

Ferit, kucağından Eylül’ü indirdi ve evin kapısını açtı. Eylül bu defa onun kendisini kucağına almasına izin vermeden güçsüz adımlarla evin içine doğru ilerledi. Salona doğru geldiğinde gözlerine inanamamıştı. Boğazından küçük bir hıçkırık firar ederken aslında yaptığının ne kadar da büyük hata olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Her şey hayal ettiği gibi yerleştirilmişti. Evin bütün düzeni kataloglarda beğendiği ve bir gün evimiz olursa bu şekilde eşyalar alalım dediği gibiydi. Yıllar öncesine giden zihninin içinde kataloglardan fırlamış gibiydi karşısında gördüğü manzara.

“Bu ev, bu eşyalar…” dedi ve başı dönmeye başladı. Yere düşmek üzereyken Ferit ışık hızıyla ona yetişerek kollarından sıkıca tuttu. Ayakta durması için ona destek verirken bir iki adımda kanepeye götürdü.

“İyi misin?” Endişeli bakışlarla onu süzüyor elleriyle yüzünü avuçlayarak yanaklarını okşuyordu. Eylül bir kez daha nefret etti kendinden de hayatlarının alt üst olmasına sebep olan aldığı karardan da… Eski kocasının korkusu ona neler yaptırmış, nasıl böyle güzel seven adamı ardında bırakarak çekip gitmişti? Şimdi yüreği derin sancılara ev sahipliği yapıyor, pişmanlığı keşkelerin alev topları içinde yitip gidiyordu.

“Ben ne çok hata yapmışım Ferit?Burası , bu eşyalar bizim hayallerimizdi ama ben sana ya da kızımıza zarar gelmesin diye, siz yaşayın diye,ben…” dedi ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Ferit bu manzaraya daha fazla dayanamadı ve onu kolları arasına çekerek sımsıkı sarıldı. Dudaklarını boynuna yerleştirip minik bir buse kondurarak kokusunu derince içine çekti. Ne çok özlemişti bu kokuyu?Yıllarca bu kokuyu aramış ama hiçbir tende bu kokuyu bulamamış gibi hissetti o anda kendini? Aklı karışıyor, nefsi evli olduğunu ona unutturuyordu.

“Geçti Eylül, artık hiçbir şeyi geriye döndüremeyiz. Bu ana geri dön, geçmişi düşünme, bak ben yanındayım.” Genç kadından biraz kendisini uzaklaştırıp muzip bir yüz ifadesi ile “Hazır mısın?” dedi.

Eylül bir an afallasa da derin nefes alıp verirken zorlandığını, vücudunun kasıldığını hissettirmemeye özen göstererek “Neye hazır mıyım?” dedi.

Ferit bakışlarıyla yukarıyı göstererek “Yıldızlara…” dedi.

“Yıldızlara gitmek isterken burasını hiç düşünmemiştim.”

“Eğer hazırsanız küçük hanım yıldızlar sizi bekliyor.”diyerek ayağa kalktı ve elinden tutması için ona doğru uzattı. Eylül giderek gücünün tükendiğini hissediyordu ama bu anı bozmamak adına tüm direnci ile adamın elinden tuttu ve ayağa kalktı.

“Hazırım.” Dedi tek nefeste.

Gözlerinin bulanıklaştığını, içinde bir şeylerin kırılıp döküldüğünü ve canının çok yandığını hissediyordu. Yavaş adımlarla üst kata el ele çıkan eski aşıklar usulca teras kata çıktılar. Ferit kapıyı açarak ışıkların düğmesine bastığında etrafın ışıl ışıl manzarası Eylül’ü şaşırttı. Bu evi birlikte beğenmişlerdi, teras çok kötü durumdaydı. O zamanlar Ferit kulağına eğilip “Burayı senin için cennet bahçesine dönüştüreceğim.” Demişti ve sözünde durduğunu şimdi çok daha iyi anlıyordu.

Ferit onu yanıltmamış ve hayallerinin de ötesinde bir planlama ile terası cennetten bir köşeye, ışıklandırmanın ötesinde muhteşem bir bahçe düzenlemesi yaptırmıştı. Rengarenk çiçekler, envaı çeşit ışıklar, kitap okuma köşesi, mumlar her şey Eylül’ün rahat etmesi için planlanmıştı. Ferit onun şaşkınlığını anlayabiliyordu. Yıllar önce evim diyeceği yeri yıllar sonra evi olarak görmek genç kadını çok şaşırtmıştı.

“Tüm bunlar…” cümlesi tamamlanmıyor, sesi kısılıyor,nefesi daralıyor, bakışları yoruluyordu.

Ferit kadının elinden tekrar tutarak onu oturması için terasta bulunan salıncağa yönlendirdi. Oturmasını sağladıktan sonra onun yanına oturarak telefonundan bir şarkı açtı. Bu türkü onların türküsüydü. Duyduğu anda gözleri ışıl ışıl parlayan kadın “Unutmamışsın.” Dedi.

Ferit ona anlayış dolu bakışlarla “Unutmadım.” Dedi itiraf edercesine.Türkü çalmaya devam ediyordu.

Neredesin SEN-Neşet Ertaş

Şu garip halimden bilen, işveli nazlı
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Ben ağlarsam ağlayıp, gülersem gülen
Bütün dertlerim' anlayıp, gönlümü bilen
Sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Sinemde gizli yaramı, kimse bilmiyo'
Hiç bir tabip yarama, merhem olmuyo'
Boynu bükük bir garibim, yüzüm gülmüyo'
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

Boynu bükük bir garibim, yüzüm gülmüyo'
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

 

Türkü adamı geçmiş anılara götürürken dilinden dökülenler kadını büyük bir hüzne sürüklemişti.

“Sadece çabaladım, seni yaşattıklarını, anıları, geçmişi her şeyi unutmak için çabaladım. Ama seni gördüğüm an işte o an unutmadığımı sadece çabaladığımı anladım. Beynim beni terkedişinle birlikte bir duvar örmüştü sana dair her şeye ama o duvar seni gördüğüm an yıkıldı. Senden sonra yaşadığım her şey büyük bir enkaz altında kaldı. İnce hesaplar içindeydim, sen bir kefede ben bir kefedeydim. Aradaki ince çizgi aşktı, dengeyi kurmak zordu, her şey yerli yerinde olmalı, yüreğin yüreğimde atmalıydı. İnce hesaplar bozulmamalıydı. Çünkü yürekler kaldıramazdı duyarsızlığı. Sen benim en özel sevdamın , dile gelmemiş acı hüznüsün Eylül.” Dedi müzik kulaklarına dolarken.

“Gözümden akıp giden hüzün damlaları gecenin karanlığında yastığımın ucunu ıslatıyorsa seni özledim demektir. Ben sensiz geçen her saniyem de seni çok özledim Ferit.” dedi ve adamın elinden tutarak avuç içlerine masum bir buse kondurdu.

Ferit onun bu hareketiyle bir an geçmişe döndü. Yıllar önce Eylül bu hareketi yaptığında Ferit kendisini tutamamış ve kızın dudaklarına ilişkilerinin ilk öpücüğünü kondurmuştu. Geçmişten gelip zihnini istila eden bu anı adamın kendisini daha fazla tutmasına engel olmadı. Usulca kızın çenesinden tutarak dudaklarına minik bir buse kondurdu. Kadının dudaklarından uzaklaştığında gözleri kapalı alnı kadının alnına yaslanmış bir vaziyette fısıldar gibi “Ben seni hiç unutamadım Eylül.” Dedi.

Eylül’ün yüreği delicesine çarpıyor yaptığının yanlış olduğunu bilmesine rağmen bir türlü buna engel olamıyordu.

“Ferit…” dedi kendinden geçercesine “Ben hep seni sevdim. Öldüğümde…” dediği an adam gözlerini fal taşı gibi açtı. İşaret parmağı ile kadının dudaklarına dokunarak “Bahsetme, ölümden bu gece lütfen söz etme. Seni yeni bulmuşken kaybetme ihtimalini duymaya tahammülüm yok.” Dedi.

Eylül onun bu isteğine sessiz kalarak boyun eğdi ve başını adamın omzuna yerleştirdi. Gözleriyle gökyüzündeki yıldızları seyrederken, elinden kayıp gitmesine izin verdiği yılların acısını bir kez daha hissetti. Ferit kadının omzuna elini atarak onun daha fazla kendisinde hissetmek istedi.

“Mustarip bir sevda için serden geçtim, en sonunda münzevi bir hayatı seçtim. Kızımla… Ama sana da kızıma da ne kadar büyük haksızlık ettiğimi şimdi çok daha iyi anlıyorum.”

“Sevdanın en asil duruşuydu sol yanımdaki varlığın. Sen benim için hep özeldin, gidişin bile bunu değiştiremedi.”

“Senden gidince kahkahalarım bir bir silinip gitti suretimden. Kazanmayı hak gördüğüm en büyük davamdın benim , ama ben kaybetmeyi seçtim. Kızım ve senin canın için senden vazgeçmeyi seçtim. Ama kolay olmadı, zordu, hem de çok… Tüm yaşadığım acılara rağmen dimdik durmayı öğrendim.”

“Çok istedim seni bulmayı, çok aradım ama bir noktada vazgeçtim. Benden vazgeçenden vazgeçmeyi seçtim. Şimdi geri döndün ve seni kaybedeceğimi söylüyorsun, bir kızım olduğunu dile getiriyorsun ama ben ne hissettiğimi bile artık hissedemiyorum. Yıllar önce evimiz diye hayal ettiğimiz burayı satın aldım. Eşyalar senin istediğin şekilde döşendi, burası cennetten bir köşe gibi dizayn edildi. Yıllar önce burada sana evlenme teklif edecekken yokluğunla sınandım. Sen yoktun, seninle birlikte bende kayboldum. Şimdi parmağımda alyansım, kaybettiğim bebeğimin mezarı, benden nefret eden ve anneliğini elinden aldığım bir karım, bir kızım ve kaybedeceğini bildiğim ilk aşkım… Buna yüreğim nasıl dayanacak Eylül?” dedi keder içinde. Kulaklarına dolan şarkı ve kendisine verilmeyen cevap adamı bir an tedirginliğe düşürdü.

“Eylül.” Dedi tekrardan ama dönüp kızın yüzüne bakmaya cesareti yoktu.

“Eylül yapma, yalvarırım bunu bana yapma.” dedi yüreğinde alevlenen korku ateşiyle. İşte o an adamın omzunda olan kadının başı Ferit’in kucağına su gibi akarak düşüverdi. Ferit dehşetle irkilerek kadını tuttu.

“Eylül…” diye haykırdı acı içinde.

“Yapma bunu, bu kadar çabuk olmasın, daha yeni kavuşmuşken bu kadar erken gidemezsin. Bırakma beni, bırakma kızını.” Diye gözyaşları içinde gecenin karanlığına isyan etti. Kulağında şarkısı, kucağında ölüme giden bedeni hayal ettiği gibi yıldızlara doğru seyreden bir ziyaretin eşiğindeydi. Eylül güçlükle bir an gözlerini araladı “Kı-kı-kızım sana e-ematimdir.” Dedi ve bu dünyaya sonsuza kadar gözlerini kapattı.

“Hayır, hayır, hayır…” diyerek kadını sarsan adam şoka girmiş gibiydi.

“Bunu bize yapamazsın, seni bulmuşken kaybedemem, bitemez, bu defa olmaz. Bu sefer beni yarı yolda bırakamazsın. Buna hakkın yok.” Diyerek hıçkırıklara boğuldu. Kadının cansız bedeni adamın elleri arasında gözyaşlarını bedeninde misafir ediyordu. Zaman tükenmişti. Eylül son nefesini hayal edemediği bir şekilde sevdiği adamın kollarında vermişti. Hayatın onu getirdiği yer en mutlu olduğu yerdi. Kızını emanet ederek bu dünya yolculuğunun sonuna gelmiş arkasına onu deli gibi seven bir adam ve yolunu gözleyen bir kız çocuğu bırakmıştı.

Loading...
0%