Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@ugurluay

Çocuk Esirgeme Kurumunda…

Bir ay sonra

Haftalardır her gün yaptığı gibi yine çocuk esirgeme kurumunun kapısına gelmişti. Her gün buraya geliyor, tüm cesaretini toparlıyor ama kapıdan içeriye girmeye bir türlü gücü yetmiyordu.

Eylül’ü toprağa emanet edeli tam bir ay olmuştu. Derin bir sessizliğe gömülen adam ailesiyle görüşmüyordu. Zamanında yuvam dediği ,Gökçe ile aile oldukları evde kalıyor, sabah olduğunda mezar başına gidiyordu. Ardından güç toparlayıp kendisine emanet edilen kızının bulunduğu kuruma gidiyor ama ona söyleyecek sözü, soracağı sorulara vereceği bir cevabı olmadığı için geriye dönüyordu. Bir yandan da deli gibi Gökçe’yi arıyor ama bulamıyordu. Ona her şeyi anlatmak istiyordu. Duygularını, hislerini, yaşadığı her şeyi konuşmayı umut ediyor, desteğine ihtiyaç duyuyordu. Yapmaması gereken şeyler yapmış olabilirdi fakat yaşadıkları ve öğrendikleri ruh halini allak bullak etmiş onu bin bir hataya bulaştırmıştı. Şimdi ihtiyaç duyduğu tek şey onun sakin kolları arasında huzurlu bir uykuydu. Ama onu bir türlü bulamıyordu. Kime gitse insanların öfkesine maruz kalıyor ve cevap bile alamadan oradan uzaklaştırılıyordu. Kuzeni Çakır’ın ortalarda olmaması da kafasını kurcalıyordu. Büyük bir kozdan bahsetmiş o da mezar başında yüzleşmelerinin ardından ortalardan kaybolup gitmişti. Derin bir nefes bırakıp tekrar bakışlarını kuruma çevirdi. Kanından canından bir parça o binanın içinde nefes alıyordu. Minik bir beden kimsesiz oracıkta duruyor ama cesareti olmayan babası yüzünden tek başına koca dünyada yapayalnız bırakılıyordu.

Ferit daha fazla bu çileye dayanamadı. Ve bir aydır yapamadığını yaparak kurumun bahçesinden içeriye ilk adımını attı. Güvenliğe gerekli bilgiyi verdiğinde onu kurumun müdürüne yönlendirdiler. Ferit büyük bir kararlılıkla içeriye girse de her adımında biraz daha ayaklarının güçsüzleştiğini hissediyor ve giderek omuzları çökmeye başlıyordu. Önünde bulunarak ona yol gösteren kişi “Buyurun müdüre hanımın odası burası.” Diyerek oradan uzaklaştı. Ferit sağlam bir nefes bırakarak kapıyı tıklattı, cevap dahi beklemeden kulpundan tuttu ve içeriye girdi.

Müdüre hanım, güvenlikten öğrendiği bilgilerle “Buyurun Ferit Bey size nasıl yardımcı olabilirim?” Dedi.

Ferit birkaç adımda kadının masasının önüne geldi. “Aslında durumu nasıl açıklayacağımı ben de tam olarak bilmiyorum.” Sesi tereddütlü çıkarken elini kolunu nereye koyacağını bilemez halde olması müdürenin gözünden kaçmadı. Onu bir nebze olsun rahatlamak adına “Lütfen oturun.” Diyerek eliyle işaret etti. Ferit minnettar bakışlarla kadına baktı ve gösterdiği koltuğa oturdu.

“Evet sizi dinliyorum, size nasıl yardımcı olabilirim?”

“Yaklaşık bir ay öncesinde yurdunuza Ecem adında küçük bir kız çocuğu bırakılmış. Annesi Eylül… O, o kanser hastasıydı.” Başını önüne eğerek boğazında oluşan düğümü yok etmeye çalıştı.

Müdüre hanım gözlerini kısarak bir an hatırlamaya çalıştı. Sonra aklında yer eden kadının kötü hali gözlerinin önünde canlandı. Kızını bırakırken yüzünde gördüğü acıyı, mecburiyetini, çaresizliğini zihninde hatırladı.

“Evet hatırladım, o gün kızının yanında ne kadar dirayetli olmaya çalışsa da ayrıldıktan sonra çok gözyaşı dökmüştü. Siz Eylül Hanımın nesi oluyorsunuz?” Bakışları sorgular bir halde olsa da alacağı cevabı hissetmiş gibi bir yandan da suçlayıcı baskıyı hissettiriyordu.

“Ben, şey…” dedi kekelemeye başlarken bir yandan da eliyle saçlarıyla oynuyordu. Ne diyebilirdi ki? Ben onun eski sevgilisiydimdese nasıl bir hak iddia edebilirdi?

“Siz, ney?” dedi kadın kaşlarını çatarak.

“Ben Ecem’in babasıyım.” Dedi tek solukta bakışlarını kaçırarak. Eylül’ün hiçbir şeyi ama Ecem’in babasıyım diyerek içten içe itiraf etti yüreğine.

“Bunun resmi bir dayanağı var mı Ferit Bey? Ecem’in kimlik belgesinde yanlış hatırlamıyorsam sizin adınız yazmıyordu. Biz önümüze her gelen kişiye çocuk teslim etmiyoruz. Bunun farkındasınızdır umarım.”

Ferit duydukları karşısında sert bir duvara çarpmış gibi hissetti kendisini. Müdüre hanım haklıydı. Elinde hiçbir evrak, hiçbir belge, hiçbir şey yokken nasıl alacaktı kızını? Müdüre hanım onun çıkmazını hissettiği için prosedürü açıkladı. Yapması gerekenleri, şayet Ecem onun gerçekten kızı ise ve bu durumu kanıtlarsa kızını nasıl alacağını ona anlattı. Ferit çok dikkatli bir şekilde kadını dinledi. Anladığını belirten baş onaylamalarının ardından ayağa kalktı.

“Teşekkür ederim müdüre hanım ben gerekli işlemleri halledip tekrar geleceğim.Ama gitmeden önce Ecem’i görme şansım var mı? Size garip gelebilir ama ben kızımı daha önce hiç görmedim, onu tanımıyorum bile.” Başını öne eğmiş, durumun vahametinden dolayı utandığını hissettirir gibiydi.

“Bakın Ferit Bey maalesef ki bu mümkün değil. Öncelikle babası olduğunuzdan emin olalım. Öncesinde sizi onunla karşı karşıya getirmem söz konusu bile olamaz, bu durum çocuğun aklını karıştırabilir, ümitlendirebilir. Farzı mahal çocuk sizin değilse…”

“Ecem benim kızım.” Diyerek sert bir şekilde çıkıştı adam.

“Farzı mahal dedim Ferit Bey, kızınızolup olmadığı resmi evraklar önüme geldiğinde kesin konuşabilirim ama ben ihtimalleri ve çocukların psikolojik durumlarını düşünmek zorundayım. Kızınız çıkmadığı takdirde siz buradan çıkıp eski hayatınıza geriye rahatlıkla dönebilirsiniz ama o küçük yavrucağın hayatına kaldığı yerden devam etmesi imkansızdır. Buradaki çocukların kanatları yara bere almıştır. Bizler onların kantlarını iyileştirmeye, yüreklerinde kanayan yaraları sarmaya, yarım kalmışlıklarını tamamlamaya çalışıyoruz. Lütfen bu konuda siz de bize yardımcı olursanız sevinirim. Şimdi işim var lütfen çıkarken kapıyı kapatmayı unutmayınız.” Diyerek başını önündeki evraklara çevirerek odadaki adamın varlığını yoksaydı.

Ferit müdüre hanımın az önceki anlayışlı tavrından eser kalmadığını anladığında hiçbir şey demeden oradan uzaklaştı. Hızlı adımlarla bahçeye yöneldiğinde çocukların cıvıldaşan seslerini duydu. Bahçede oyun oynayan çocuklara baktığında yüzünde acı bir ifade belirdi. Onun kızı da orada bir yerlerdeydi ama o kızına ulaşamıyordu. Gitmek için kapıya doğru yöneldiğinde giriş kapısının yakınında kaldırım taşına oturan küçük bir kızı gördü. Bir an küçük çocuğun mahzun ifadesine takıldı. Yüzü, saçları ona o kadar tanıdık geldi ki bir an içinden o minik kızın yanına gidip onunla konuşma ihtiyacı hissetti. Küçük kız başını dizlerinin üzerine yerleştirmiş ve çıkış kapısına doğru umutsuzca bakıyordu. Bir iki adımda kızın yanına gelen Ferit “Merhaba” dedi. Minik kız sanki hiç ses duymamış gibi ona bakmadı. Ferit kızın yanı başına oturarak onun dikkatini çekmek istercesine tekrar ona seslendi.

“Merhaba küçük kız nasılsın?”

Minik kız başını usulca kaldırdı ve adamın gözlerinin içine baktı. İşte o anda bakışlarında farklı bir sıcaklık hissetti. Çocuğun solmuş yüzü an be an canlanarak suretinde kocaman bir gülümseme oluştu.

“Beni almaya geldin.” Dedi coşku içinde.

Ferit duydukları karşısında bir an afallasa da küçük kızı üzmemek adına sadece “Anlamadım.” Dedi. Minik kız bir anda adamın boynuna atılıp “Beni almaya geldin, annem söylemişti. Baban gelecek seni alacak, bana getirecek demişti. Sen beni anneme götürmeye geldin. Sen benim babamsın.” Demiş boynuna hiç bırakmayacak gibi sıkı sıkıya sarılmıştı.

Ferit elleriiki yanında havada asılı kalırken şaşkınlığını gizleyemedi. Ne hissedeceğini, ne yapacağını ve o küçük kıza nasıl davranacağını bilmiyordu. Çünkü Eylül’ün kızına babasının fotoğrafını gösterdiğinden habersizdi. Ferit’in aksine Ecem babasından habersiz değildi. Babasının resimleri ile büyümüş bir çocuktu. Annesi kızından ayrılırken “Baban seni almaya gelecek, seni bana getirecek.” Demişti. Ve o günden bugüne o minik yürek giriş yaptığı yurt kapısı önünde babasının bir gün gelip kendisini almaya geleceği günü beklemişti. Fotoğrafların ötesinde babasını kanlı canlı karşısında görmek onu şaşırtmak bir yana çok mutlu etmişti. Küçük bir çocuğun annesi ve babası güvendiği limanıdır. Babasını hiç görmese de var olduğunu bilmek Ecem’in kendisini güvende hissetmesi için yeterliydi. Şimdi tanımasa da güven duyduğu limanına sığınmış onun kollarında gerçek huzuru tatmıştı. Atalarımız boşuna dememiş ana gibi yar, baba gibi diyar olmazmış diye, şimdi Ecem en güzel diyarda babasının güvenli kollarında nefes alıyordu.

Loading...
0%