@ugurluay
|
“Gerçeklerle Yüz Yüze…” Ferit “Çık dışarıya Çakır.” Diyerek haykırıyor bir yandan da kapıya yumruk üstüne yumruk indiriyordu. Nefes nefese kalmış bir halde aralıksız olarak kapıya yumruklarını savuruyor “Çık ulan dışarıya.” Diye bas bas bağırmaya devam ediyordu. Çakır, kuzeninin sesini duyar duymaz kapısını açmak için koştu. Kapıyı ardına kadar açtığında gördüğü manzara ile bir an şaşkınlığını gizleyemedi. Ferit’in bir gözü morarmış, dudağı patlamış, burnundan akıp giden kan yüzünde kuruyup kalmış, üstü başı toz toprak içinde, dağılmış Per perişan bir haldeydi. “Ferit bu ne hal oğlum? Ne oldu sana böyle?” diyerek onu omzundan tutarak desteklemeye çalıştı. Onun bu hareketine karşılık “Bırak beni, senin bana acımana da yardımına da ihtiyacım yok benim.” Diyerek onu geriye doğru ittirdi. Çakır onun bu hareketine anlam vermese de içi bir an bu haline acıdı. “Madem yardımımı istemiyorsun ne demeye benim kapımı dakikalardır yumruklayıp duruyorsun? Derdin ne senin?” “Derdim sensin Çakır?” Bir anda bir deli gücüyle kuzeninin yakalarına yapışarak onun sırtını sertçe duvara vurdurdu. Gözlerinden alevler fışkırıyordu. Etrafta öfkenin sessiz çığlığı yankılanıyordu. Adamın feveran duyguları yükselişe geçmiş asabiyeti giderek artıyordu. “Derdim senin benim ardımdan çevirdiği dolaplar.” “Sen neden bahsediyorsun? Bir sakin ol da ne olduğunu anlat. Ben de neden sorguya çekildiğimi bileyim?” “Ona sen söyledin değil mi?” “Kime?” “Efe’ye…” İşte bu isim Çakır’ın biraz olsun bazı şeyleri idrak etmesinde bir başlangıç olmuştu. “Efe ne alaka oğlum? Ben sadece…” dediği an cümlesi sertçe kuzeni tarafından keskin bir tını ile kesildi. “Sen sadece üzerine düşmeyen her bir haltın içinde yer alan adamın tekisin. Sen sadece vazifen olmadığı halde Gökçe’nin etrafında dolanıp duran kocaman bir hiçsin. Sanane oğlum benden, Gökçe’den, evliliğimizden sana ne?” Sarsıcı cümlelerini bir bir sıralarken ağzından köpükler saçıyordu. “Eeee yeter be…” Çakır’ın sabrı sınırlarını çoktan aşmıştı. Sertçe ellerini adamın tutuşundan silkeleyerek kurtardı. “Sana hesap vermek zorunda falan değilim. Ayrıca kocaman bir hiç olan ben değilim sensin. Bunu o kalın kafana soksan iyi olur.” İşaret parmağını havada adamın suratına doğru sallarken öfkesini kontrol etmekte güçlük çekiyordu. “Şimdi defol git kapımdan zaten rezil bir haldesin, elimde kalmak istemiyorsun buradan çek git şimdi.” Dedi ve arkasını dönüp tam kapısından içeriye girmek üzereyken Ferit sırtını duvara yaslayıp sertçe kendini yere bıraktı. “Allah kahretsin, her şeyi mahvettim.” Diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Duyduklarına inanamaz bir halde yavaşça arkasını dönen Çakır bir an gördükleri karşısında kendisini çok kötü hissetti. Ferit, kuzeni, duvarın dibine sinmiş dizlerine kendisine çekerek elleriyle başına defalarca sertçe vuruyor ve tekrar tekrar aynı cümleyi kuruyordu. Çakır dayanamadı adamın bu haline geriye dönüp o da onun yanına oturdu. Sırtı duvarda yaslıyken derin bir nefes bıraktı. “Seni bu hale Efe mi getirdi?” Ferit kuzeninin yanındaki varlığını hissettiği anda ellerinin başına darbelerini usulca kesti.Sorusuna dikkat kesilerek ellerinin tersi ile gözlerinden akıp giden yaşları sildi. “Neden yaptın bunu Çakır? O herifin bizim hayatımıza girmesine neden izin verdin?” “Bak, hiçbir şey bildiğin yok senin. Çakır benimle vedalaşmak için gelmişti. Bugün geriye dönecekti. Gitmeden de Gökçe ile vedalaşmak istedi. Kaç yıllık arkadaşımızdı. Gökçe’nin onu görmesi iyi olur diye düşündüm.” “Çakır o adam düğün günümüzde gelip Gökçe’ye vazgeç diye yalvardı.” “Ferit, Efe kötü biri değil. Her şeyi bir kenara bırak ben Gökçe’ye zarar verecek birini onun yanına yaklaşmasına izin verir miyim? Senden, kocasından korurken gidip onun daha da canını yakacak birini onun hayatına sokar mıyım? Efe’nin niyeti senin yerini almak, Gökçe’ye ağlayacak bir omuz olmak falan değil. Zaten Efe eski Efe değil.” “Kötü biri değil öyle mi? O zaman ben neden bu haldeyim söylesene bana? Beni bu hale getiren adam şimdi karımın yanında, kim bilir ona ne yapmıştır?” diyerek Çakır’ın da öfkelenmesini istiyordu. Çakır bir an kaşlarını çattı ve telefonunu çıkararak bir numaraya tuşladı. Telefonun ucundaki kişiyle konuşmaya başlamıştı. “Alo.” “……….” “Neredesiniz?” “……….” “Evet, bir şeyler olmuş işin aslın ne ?” “……….” “Anlıyorum.” Dediğinde kuzenine dönmüş kaşları sertçe çatılmıştı. “Tamam, sen Gökçe’yi sana söylediğim adrese bırakırsın. Görüşürüz.”dedi ve telefonu kapattı. “Sen Efe ile mi konuştun?” diyerek alıngan bir tavırla çıkıştı kuzenine. “Evet.” “Ve bana söylemediğin adresi Efe biliyor öyle mi?” “Konuyu bu şekilde saptırmayı planlamıyorsun değil mi?” “Çakır, sen kimsin ki benim karımı başka adamlara emanet edip benden gizliyorsun?” “Ben senin aklını başına getirecek adamım Ferit.” “Çakır, Gökçe nerede hemen bana yerini söylüyorsun.” “Ona daha fazla zarar ver, şiddet uygula diye mi?” dediği an Ferit yaptığı hatayı hatırlayarak “O konu öyle değil.” Diye kıvranmaya başladı. “Gökçe’yi geçtim, bir canlıya dahi zarar vermek adamlığın kitabında yazar mı Ferit? Bu kadar mı kendinden geçtin? Ya orada Efe olmasaydı, o zaman ne olacaktı?” “Bir anlık sinirle oldu her şey.” “Bir anlık sinir, öfke, adına her ne halt dersen de, böyle bir şey yapmaya kocası da olsan hakkın yok senin.Kuran-ı Kerim’de Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emaneti olarak aldınız ve Allah'ın adını anarak (nikâh kıyıp) kendinize helâl kıldınız( Müslim, Hac, 147.) diye geçer. Sen Allah’ın emanetine, helaline böyle mi davranıyorsun?”dedi sakin kalmaya çalışarak. Duydukları ile beyninden vurulmuşa dönmüştü. “Haklısın yaptığımın bir mazereti olamaz ama ben boşanmak istemiyorum Çakır. Onun gözlerinde an be an varlığımın silinip gittiğini hissediyorum. Ve bu bana dayanılmaz bir acı veriyor.” “Madem Gökçe senin için bu kadar önemli ve değerliydi tüm bunları size neden yaptın Ferit? Her şeyin yoluna girdiğine onu sevdiğine beni bile inandırmışken nasıl oldu da Eylül çıkmazına girdin?” Ferit pes edercesine bir ses çıkardı. Başını duvara yaslayarak gözlerini kapattı. “Ben Eylül’e aşıktımÇakır, bunu hiçkimseden saklamadım, evlenirken Gökçe’de biliyordu. Beni her şeyimle kabul etti. Başlarda yalan yok hiç istemedim Gökçe’yi ona aşık değildim ama zamanla sevdim ben onu. Kaybetmek istemeyecek kadar sevdim. Eylül’ün geri dönüşünde yanına gitmem sadece meraktı. Yıllar önce ne olmuştu da beni terk etmişti. Sadece merak etmiştim. Ama Gökçe’nin kazası bebeğimizi kaybedişimiz… Her şey o kadar üst üste geldi ki söyleyemedim. Gökçe neden sustun dedi?Söylesene o zaten yaralıyken nasıl söyleyebilirdim? Ama sonra Eylül’ün hastalığını öğrendim, dahası bana bir kızımız olduğunu ve çocuk esirgeme kurumunda olduğunu söylediler. Aklım darma duman iken benden yıldızlara gitmek istediğini söyleyen ilk aşkım vardı karşımda . Belki de son isteği diye onu götürdüm. Evet hatalıyım. Onunla kurduğum hayallerin sahibi evi satın alarak herkesten gizlemek büyük bir suçtu. Bunu kabul ediyorum. Ama bende insanım be Çakır, benim de zaaflarım var. Eylül benim zaafımdı. Ne kadar geri durmak istesem de nefsime hâkim olamadım bazı anlarda. Ama şimdi kendimi suçlu hissediyorum. Gökçe’ye haksızlık ettim evet ama ona bu evliliğe başlarken yalan söylemedim. Tutamayacağım hiçbir söz ya da vaat vermedim. Ben sadece huzurlu mutlu bir hayat istedim. Hatalarım var kabul ama ben onu kaybetmek istemiyorum Çakır.” “Ferit bu isteğin artık imkânsız. Gökçe ile evliliğiniz zaten bir hataydı. Eylül benim zaafımdı diyorsun. Gökçe seninle evlenirken evet her şeyi biliyordu, ama her şeyi sadece görünüşte kabullenmiş gibi yapıyordu. Bu yüzden hep itiraz ettik ama olmadı. Şimdi ondan istediğin şey çok büyük bir fedakârlık dahası haksızlık. Sen bencilce bir istekle onu ve kızını aynı çatı altında birleştirmeyi düşünüyorsun. Senin karın kızının annesi yüzünden anneliğini kaybetti. İkisinin aynı evde mutlu olacağına inanıyor olamazsın. Bu mümkün değil. Gökçe çok yaralandı. Sen de yaralısın ama bunu daha fazla sürdürme. O da sen de artık kendinize yeni hayatlar kurup yolunuza bakın. Evliliğiniz bir zarardı, zararın neresinden dönersen kardır. Kangren olmuş bir hayat içinde ikinizin nefes alması mümkün dahi değil. Bunu anla ve boşanmayı kabul et.” Dedi. Ferit Çakır’dan destek bulamayınca anlayınca hırsla ayağa kalktı ve alevler saçan gözlerle kuzenine baktı. “Yardım etmeyeceksin değil mi?” “Hayır kuzen, bu ikinizin iyiliği için evliliğinizin bitmesi gerekiyor.” “Buna sen mi karar vereceksin?” “İşleri daha fazla zorlaştırma Ferit. Gökçe bu saatten sonra asla sana dönmeyecek.” “Bana bak Çakır Gökçe benden ayrılmayacak, buna izin vermeyeceğim. Yerin yedi kat dibine de saklasan onu bulacağım. Senin imkânsız dediğin şeyi ona da tüm dünyaya da kanıtlayacağım. Çünkü Gökçe’ye bensiz bir hayat yok. Bunu sen de anla ona da söyle, bensiz bir Gökçe olmayacak.” Dedi ve hırsla merdivenleri inerek oradan uzaklaştı. “Ah be kuzen, o sensiz çoktan nefes almaya başladı bile sadece sen görmek istemiyorsun.” Dedi. |
0% |