@ugurluay
|
“Unut(a)madığım yerde…” “Geldik.” Dedi Efe derin bir soluk bırakarak. Arabayı durdurmuş göz ucuyla bahçe içinde bulunan pansiyona bakıyordu. Yıllar önce burada yaşadıkları güzel anlar aklına gelimce yüzünde tatlı bir tebessüm oluşmuşken gözleri sabit bir noktaya kilitlenmişti. Parmakları ile direksiyonu sımsıkı tutuyor canının acısını hissetmiyordu. Kalbinin atışları ölgünlüğe yol alırken nefesinin an be an kesilmeye hazırlandığını hissediyordu. “Unutmamışsın yolu, hiç sormadan şaşırmadan geldin buraya kadar.” Gökçe onun bir defa bile yolu sormamasına şaşırdığını gizleyemeye çalışsa da Efe onu o kadar iyi tanıyordu ki bakışının renginin tınısından anlardı ne hissettiğini. Çünkü Efe onun ezelden ebede sevdalısıydı. Gökçe bunu anlamasa da zamanında görmezden gelip onu hiçe saysa da Efe’nin engel olamadığı şeyler vardı. “Sayılı anılarımız olsa da burayı unutmam mümkün değil. Çünkü burada yaşadığım anlar hayatımın en özel ve kıymetli zamanlarına ait anılardı.” Dilinden dökülsün istemediği kelimeler izinsiz firar ederken yüreğinin sabır ocağının taşmak üzere olduğunun farkındaydı. Gökçe geçilmemesi gereken sınırı ihlal etmek üzere olduğunu fark ederek telaşla “Ben daha da geç olmadan gitsem iyi olur. Sana iyi yolculuklar Efe, yıllar sonra seni bu kadar değişmiş olarak görmek bana çok iyi geldi.Her şey için teşekkür ederim.” Dedi. Efe kadının gözlerine öyle bir yangınla baktı ki kadının ruhunu da alazlar içinde bıraktı. Konuşmuyor sadece öylesine bakıyordu. Gönlündeki hüzün kor ateşlerde öylesine alev alev yanıyordu ki ruhunu zifiri yalnızlığa teslim etmek, zorunda kalmak işte bu çok gücüne gidiyordu. Derin suskunluk diyarlarına sürgün edilmiş gibiydi. Zamansızdı, itiraf edilemezdi. Aşk yarasını da alıp nefsini yok sayıp bir an önce çekip gitmeliydi buralardan. Onun sevdası yıllar önce Ferit’e evet dediği gün solup gitmişken içinde yeniden tomurcuklanan bu şeyde neyin nesiydi? Gerçek hayat içinde nefes alıyorlardı , rüyalar aleminde yaşamıyordu. Kaderlerine boyun bükmeli ve kendi yollarına gidip hayatlarına geri dönmeliydiler. Bugün yaşananlar geride bırakılmalı daha fazlasına müsamaha gösterilmemeliydi. İradesini yitirmemeli nefsine hakim olmalıydı. “Görüşürüz Gökçe.” Dedi içinde verdiği büyük savaş gözlerinden okunsa da Gökçe başıyla onaylayıp arabanın kapısını açtı. Efe sessiz bir şekilde onun inişini, kapıyı usulca kapatışını, bir iki adım gidip geriye dönüşünü kendisine el işareti yaparak hoşça kal demesini sessiz bir filmi izleyen seyirci gibiydi. Tüm bu kısa zamanın içinde yaşananlar Efe’nin soluğunu kesmeye yetmişti. Derin bir nefes alarak gözlerini kapadı. “Hayır, hayır, yapmamalıyım, hayır, hayır, bu defa olmaz.” Dedi ve gözlerini ışık hızıyla açtı ve hemen arabadan inerek koşarcasına Gökçe’nin yanına geldi. Kadın onun bu tavrına şaşkın bir şekilde kaşlarını çatarak “Efe, bir şey mi oldu? İyi misin?” dedi telaşlanarak. Efe daha fazla dayanmayarak onu kollarının arasına çekerek sımsıkı sarıldı. Kokusunu derince içine çekerken gözlerini de istemsizce kapadı. Efe çılgınlar gibi hızlıca nefes alıyor bir şeyler söylemeye çalışıyor ama tüm kelimeleri birbirine giriyor anlatmak istediğini bir türlü anlatmayı başaramıyordu. “Ben, ben, bu defa olmaz, izin veremem. “dedi bölük pörçük çıkıyordu sesi. “Neye izin veremezsin anlamıyorum Efe?” Gökçe’nin kolları aşağıya doğru sarkık yaşadığı bu anın gerçekliğini idrak etmekte zorlanıyor ne yapacağını bilemiyordu. “Gökçe ben…” dedi ama ağzından üçüncü kelimesi çıkamadan omzundan sertçe geriye doğru çekildi. “Senin benim karımın yanında bu saatte ne işin var ulan? Nasıl dokunursun ona şerefsiz.” diyerek Efe’yi kendisine döndüren Ferit onun suratına sağlam bir yumruk indirdi. Aldığı darbe ile geriye sendeleyerek düştü. Ferit’in bir anda ortaya çıkmasıyla korkuyla çığlık atan Gökçe neye uğradığını şaşırmıştı. “Ferit.” Dedi dehşet içinde. “Ya Ferit, kocan olan Ferit, adımı sonunda hatırlayabildiniz Gökçe Hanım.” Dedi buz gibi bir ses tonuyla. Hızla yerdeki adamın yanına gidip yakalarına yapışarak “Sen evli bir kadının etrafında dolaşmaya utanmıyor musun? Nerden çıktın ulan sen? Bırakır mıyım sandın peşinizi, öylece çekip gitmenize, gezip dolaşmanıza izin verir miyim sandınız.” Diye haykırıyordu. Gökçe duydukları ile yerin dibine geçmiş gözyaşları akıp sel olmuşken ellerini ağzına kapatmış omuzları sarsılarak ağlıyordu. Şoka girmiş bir halde Ferit’in Efe’ye arka arkaya indirdiği yumruklara müdahale edemiyordu. “Bak yanlış anlıyorsun, dur bir.” Diyen Efe’yi dinlemeyen Ferit’in gözü dönmüş bir halde günlerdir kendisine edilen eziyetlerin hıncını alır gibiydi. Efe daha fazla sözden anlamayan adamın yumruğunu havada yakalayarak “Eeeeh yeter be, bendeki de sabır.” Dedi tuttuğu yumruğu geriye doğru bükerek onun hareketsiz kalmasını sağladı. Sırtına doğru eğilerek kulağına “Adam ol da şu karının haline bak, onu ne hale getirdiğine, sözlerinle düşürdüğün duruma bir bak. Her şeyi mahvetmeye üstüne yok değil mi Ferit bey. Senin erkekliğin bu mu?” Dedi. Onun bu sözleri adamın ecirden sabırdan düşürmeye yetmişti. “Senden mi öğreneceğim erkekliği ben şerefsiz. Sana ne ulan benim karımdan, evliliğimden, hayatımdan, sana ne?” dedi ve onu geriye doğru ittirerek tutuşundan kurtuldu. İkisi de birbirine tekrar girdiği an kulakları sağır eden bir fren sesi duyuldu. Gökçe şokta gibiydi hareket edemese de sarsılarak ağlamayı sürdürüyordu. Arabadan inen kişi “Durun ne yapıyorsunuz, durun diyorum size.” Diyerek haykırsa da ikilinin durmaya niyeti yoktu. Gelen kişi Çakır’dı. Koşarak onları ayırmaya çalışsa da bu mümkün olmamıştı. İşte o an gecenin karanlığını keskin bir şekilde bölen kurşun sesiyle herkes hareketsizce oldukları yerde kaldılar. Bütün başlar Gökçe’nin yanı başında duran elindeki tüfeğini kavga eden adamlara doğrultmuş kadına dönmüştü. “Çiçek Abla.” Dedi Efe. “Teyze.”diye devam etti Ferit. “Anne.” Diyerek son noktayı koydu Çakır. Bu üçlü şaşkınlıkla birbirine bakarken kadın yan gözle Gökçe’ye baktı. “Çizum sen geç hele içeruye, ben bu zırtapozların hakkından bir geleyim.” Dedi. Gökçe transtan çıkmış gibi Çakır’ın annesi Çiçek teyzesine baktı. Haftalardır sığındığı içindeki alevi söndürmek için büyük çaba sarf eden biricik teyzesiyle buluştu bakışları. Çiçek hanım gözleriyle sessiz bir onay vererek onun içeriye gitmesini tekrar sözsüz dillendirdi. Gökçe elinin tersi ile gözlerindeki yaşları silerek Ferit’e nefretle, Çakır’a minnetle , Efe’ye üzgün bir şekilde son bakışlarını atarak gitti. Adamlar birbirlerinden ayrılmış olsalar da karşılarında kendilerine tüfek doğrultmuş kadından her birinin de tırstığı da belli oluyordu. “Şimdi uşaklar gecenin bu vakti pansiyonumun önünde bu rezilliği hanginiz açıklayacağusunuz. Yok eğer susacaksınız haber edin namluyu topuklarınıza doğru doğrultayım da hesabı kısa keselim. Heh? Ne dersunuz?” Her biri birbirine bakarken işin içinden nasıl çıkacaklarını bilemez bir haldeydiler. Bu gece nasıl sonuçlanacaktı? İşte orasını Allah bilir… |
0% |