Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@ugurluay

2.BÖLÜM

“Kimsesizliğin yolcusu bu yürek…”

Ellerini oturduğu yerde omuzları kederden çökmüş bir halde, ovuşturuyordu. Zihninde kadının söylediği son cümleler acımasızca yankılanırken ruhu vurgun yemiş gibiydi. Küflü bir zaman diliminde takılı kalmış bir cana sahipti. Hiçbir söz avutmayacak, hiçbir omuz destek olmayacaktı ona. Şimdi vicdanının sınırlarında, şimdi sessiz, şimdi hastane koridorlarında ıpıssız bir başına kala kalmıştı. Kimsesizliğin yolcusu olduğunu hissediyordu. Ferit meyus bakışlarını zemindeki beyaz fayanslara odaklamış boynu bükük bir halde kıvranırken koridorda yükselen ses ile ansızın başını kaldırdı.

“Ferit , ablam, nerede o? İyi mi?” diye adamın yanına destursuz geldiğinde Ferit kaygılı bir şekilde başını kaldırdı.

“Bilmiyorum Gaye, ben de hiçbir şey bilmiyorum. Doktorun çıkmasını bekliyorum.” Dedi sesi yüksek bir uçurumdan düşer gibiydi. Gözleri solgun, yalnızlığın kuytusuna sinmiş sevdası ortaya çıkıp cesurca kendisini göstermekten aciz, dahası bir şeylerin tehlikeli engeline takılıyordu. Derin bir iç burkulması ile gözlerinden akmaya hazırlanan hüzün dolu yaşları geri ittirmeye çalışan Gaye “Ben anlayamıyorum Ferit. Tüm her şey güzel giderken nasıl oldu da bu hale geldiniz?” dedi elleriyle yüzünü sıvazlayarak adamın yanındaki koltuğa oturdu.

“Ben, ben artık hiçbir şey bilmiyorum.” Dedi Gökçe’nin kız kardeşi Gaye’ye…

Ferit iç huzursuzluğu ile “Sen biliyor muydun?” dedi onun ne bilip bilmediğini anlamaya çalışıyordu.

“Neyi biliyor muydum?” dedi kaşları çatık bir halde eniştesine bakarken.

“Benden boşanmak istediğini? O kazadan…” sesi bir an dinmeyen bir sızıyla kesiliverdi. Nefes alamadığını hisseden adam derin bir soluk bıraktı. “O kazanın bize sadece bebeğimizi değil…” dedi dili cümle kurmasına izin vermiyordu. Kalbinde depremler oluyor canı delicesine acıyor ama o cümle akıp gitmiyordu dilinden.

“Allah aşkına Ferit ne eveleyip geveliyorsun dilinde?” dedi eniştesinin daha fazla karşısında bu çökük halde durmasına tahammül edemiyordu.

“Gökçe’nin bir daha anne olamayacağını…” dedi bakışlarını kaçırırken.

“Ne? Ne? Ne? Ne saçmalıyorsun sen enişte?” diyerek ayağa hiddetle kalkan kız ablasının böyle bir durumu olduğunu ilk defa duyduğunu hissettirmişti.

“Verdiğin tepkiden anlaşıldığı üzere senin de haberin yok.”

“Bu da nereden çıktı şimdi?”

“Gökçe bebeğimizin mezarının başında bayılmadan önce en son bana bir daha anne olamayacağını söyledi. Benden boşanmak istediğini, benim bebeğimizin katili olduğumu söyleyip durdu.”

Gaye, duydukları karşısında şaşkına dönmüştü. Gökçe ile konuştuğunda bir defa ona Ferit’ten boşanmak istediğini söylemiş ama Gaye ona aldırış etmemişti. Ablası büyük bir kaza geçirmişti. Bu kaza ona bebeğini kaybettirmişti. Şoku hala atlatamadığı için sağlıklı düşünemiyor diye onu sakinleştirip sağduyulu düşünmesi için telkinlerde bulunmuştu. Ama şimdi eniştesinden duydukları hiç de travma etkisi olduğunu düşündürtmemişti. Gökçe bunu Ferit’e bebeğinin mezarı başında söylediyse kafasında bir şeyleri sonsuza kadar bitirmiş demekti. Peki ya deli gibi sevdiği, çocukluğum dediği adamı terk etmeye niyetlenerek ondan boşanacak kadar vazgeçmesi… Ne yaşamıştı da bu noktaya gelmişti. Gaye kaşları çatık bir halde eniştesine başını döndürüp “Enişte bu kıza bu kararı aldıracak ne halt yedin?” dedi öfkeli bir halde.

Ferit baldızından duyduğu bu itamla gözleri ateş saçtı. Hiddetle ona bakarken “Ne diyorsun sen Gaye?” diye bağırdı.

“Bağırma bana, bu kızın seni nasıl sevdiğini cümle alem biliyor. O sana çocukluğum derdi. Ne oldu da senden vazgeçti. Aslında doğru cümle ne halt yedin de bu kadın bebeğinin katili olarak seni görüyor. Hangi ruh haline büründü ki senin ondan vazgeçmen için anne olamayacağı yalanını söyledi.”

“Yalan mıydı?” dedi bin bir umutla.

“Bilmiyorum, sadece öyle olduğunu düşünüyorum. Şimdi sen söyle ne yaptın Gökçe’ye?”

“Yeter artık Gaye, sen de ablanda kafayı yemiş gibi davranıyorsunuz. Ben ne yapabilirim ona, gözümden sakındığım kadına söylesene ben ne yapmış olabilirim? Aylardır beni kendinden uzaklaştırdı. O feci kazayı yapmamış olsaydı şu an bebeğimizi kucağımıza alacaktık. Ama sebebini bile açıklayamadığı bir kaza yaptı. Sorumlu olarak beni gösterdi. Sürekli bebeğimin katilisin diyor. Söylesene ben ne yaptım da hem bebeğimi hem canımdan çok sevdiğimi kaybettim. Ben de insanım Gaye… Bu evliliğe kendim isteyerek evet demedim ama sonra, onu tanıdıkça nasıl sevdiğimi sen biliyorsun. O benim her şeyim anlıyor musun? İnsanın her şeyim dediği yüreğinin gözlerinde bir hiç olduğunu görmek adamı ne hale getiriyor biliyor musun? Ben bu gece ne yaşadım ne hissettim hiçbirinizin umurunda değil. Yoruldum ben, anlıyor musun çok yoruldum.” Dedi ve baldızın cevap vermesini bile beklemeden arkasına bakmadan yürümeye başladı ve koridorda kaybolup gitti.

Gaye bir an kendisine kızdı. Zamansız ve haksız bir tepki vermişti. Eniştesi ablasını gerçekten çok seviyordu. Ama bu halde olmalarına aklı bir türlü ermiyordu. Tutamamıştı kendisini. Gözleri eniştesinin kaybolup gittiği koridora baktığı sırada Gökçe’nin bulunduğu odadan doktor çıktı. Gaye eniştesini düşünmeyi bırakıp acele ile kendisini doktorun bulunduğu yöne götürdü.

“Doktor bey Gökçe nasıl? Durumu iyi mi? Kendisine geldi mi?” dedi bir solukta. Doktor genç kızı sakinleştirmek adına sıcacık bir tebessüm etti.

“Buraya getirildiğinde ağır bir sinir krizi geçirmiş haldeydi. İlk müdahaleyi yaptık birkaç saate kendisine gelir.”

“Onu görebilir miyim?”

“Görebilirsiniz ama şu an uyuyor. Uyandığında ise üzülmesine sebep olacak şeylerden bahsetmeyin. Kendisine geldiğinde psikiyatri servisinden bir arkadaş kontrole gelecek. Geçmiş olsun.” Diyerek oradan uzaklaştı.

Gaye derin bir rahatlama yaşamıştı. Soluk alıp verdi ve ablasının odasına doğru yöneldi. Aklında bu işi çözeceğine dair fikirler uçuşurken cebinden çıkardığı telefonla eniştesine mesaj attı.

“Çok fazla uzaklaşma Gökçe uyandığında seni görmeye ihtiyacı olabilir.” Diyen mesajını eniştesine atarak ablasının odasına onu uyandırmamaya özen göstererek girdi.

Loading...
0%