Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@ugurluay

Saudade…

Çakır annesinin pansiyonundan içeriye girdiğinde ışıkların açılmadığını fark etti. Kaşlarını çatarak “Gökçe.” Diye seslendi. Birinci katı gezdiğinde onu bulamamış olmak biraz canını sıksa da Gökçe’nin ortalarda olmamasıacaba odasına mı çıktı diye düşünmesine sebep olmuştu. Tam ikinci kata yöneliyordu ki arka bahçeye açılan kapının açık olduğunu fark etti. Arka cephede annesinin müşteriler için hazırladığı bir kış bahçesi bulunuyordu. Çakır ikinci kata çıkmadan önce oraya göz atmanın daha doğru olacağını düşünerek usulca kış bahçesine doğru yöneldi. Kış bahçesine ulaştığında ise onu otururken orada öylece boşluğa bakarken gördü. Sessiz olmaya çalışarak boşluğa odaklanmış kızın yanı başına oturdu. Ses çıkarmadan o da Gökçe’nin baktığı yere bakıyordu. Gökçe az önceki halinden eser kalmamış bir haldeydi. Ne ağlıyor ne de ses çıkarıyordu. Sert, keskin ve buz gibi soğuk bakışlara sahipti. İkilinin sessizliğini bozan Gökçe oldu.

“Bazen kendime çok kızıyorum biliyor musun Çakır?”

“Ben de bazen sana çok kızıyorum normal yani.” Dedi umursamaz bir tonda. Onun bu tavrı gözlerini hafifçe açıp kapamasını sağlarken yüzünde acı bir tebessüm peyda olmasına sebep oldu.

“Gittiler mi?” dedi tek solukta. Ne diyeceğini, ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilmez bir haldeydi.

“Sence Çiçek Sultan’ın lafını ikiletmeleri mümkün mü?”

“İkiletmezler.”

“Yanlış cevap, ikiletemezler. Benim bile gözüm korktu bu gece annemden.” Dedi yapmacık bir gülümsemeyle. Gökçe yan bir bakış atarak ona baktı.

“Neden benimle uğraşıyorsun Çakır? Yıllardır başına açmadığım iş kalmadı. Baksana hala başını derde sokmakta üstüme yok.” Dedi gözleri dolu dolu olmuş kan kardeşine bakıyordu. Çakır onu kendisine döndürdü ve ellerinden sımsıkı tuttu.

“Bak bana, ağlamak yok Gökçe, artık gözünden akacak bir damlaya daha tahammülüm yok. Sen benim kardeşim gibisin, insan kardeşine sahip çıkmaz mı? Onu koruyup kollamaz mı? Benim kardeşim düştü ben sadece onun kalkması için destek oluyorum. Çünkü benim kardeşim çok güçlü bir kadın. Zamanında hata yapmış olsa da artık doğru yolu buldu. Hatayı sürdürme taraftarı değil işte bu yüzden artık ağlamanı istemiyorum. Bana da neden diye sorup durmaktan vazgeç artık. Çünkü sorduğun bütün soruların tek bir cevabı var. Ben kardeşimi asla yalnız bırakmam.” Dedi ve onu kolları arasına alarak sımsıkı sarıldı.

Gökçe, Çakır’ın bu yakınlığından çok etkilenmişti. Gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyor sessizce ağlıyordu. Engel olamıyordu.

“Çok yoruldum Çakır, sevmekten, sevilmemekten,ihanetten, yarı yolda kalmaktan, yaşamaktan, nefes almaktan çok yoruldum. Bazen diyorum ki niye yaşıyorum, neden hala nefes alıyorum, kim için yaşıyorum?”

Çakır duydukları ile şoka girmiş bir şekilde kızı kendisinden uzaklaştırdı. Gözlerinin içine derince baktı.

“Sen hiç abi dayağı yemedin değil mi?”

“Yok.” Dedi elinin tersiyle gözlerindeki yaşı silerken.

“Bu kelimeleri kullanmadan belli oluyor.”

“Ya Çakır…”

“Ne Çakır? Ne Çakır? Baksana sen bana bir… Biz neler yaşadık Gökçe? Ben ne hallerdeydim yıllar önce hatırlıyor musun? Nelerle mücadele ettik? Neleri geride bıraktık? O yaşımızda atlattığımız onca şeyden sonra şimdi bu yaşadıklarınla bu cümleleri kurmaya hakkın yok senin. Kendini toplayacaksın. Ferit’i geride bırakacaksın. Onu da sana yaşattıklarını da unutacaksın.”

“Ama ben nasıl unutacağım? O benim hayatımı mahvetti, evet belki ona o hakkı ben verdim. Ama o benim anne olma hayallerimi elimden aldı. Bu nasıl unutulur Çakır? Söylesene nasıl unutulur?”

“Anne olmak için illa ki kan bağının olması mı gerekiyor Gökçe? Anne sevgisine ihtiyacı olan o kadar çocuk var ki? Ne eksiği var o çocukların, onlardan birine de annelik yapabilirsin, aile olabilirsin.”

“Sen beni anlamıyorsun Çakır?”

“Ben seni gayet iyi anlıyorum. Ama sen durumu kabullenmiyorsun. Bu da senin hayat ile sınavın. Bazen bazı durumlara gücümüz yetmez, kabullenmekten boyun eğmekten başka şansımız yoktur. Sen de başına geleni kabul edeceksin bunun başka bir izahı yok.” Dedi sertçe.

Gökçe ilk defa Çakır’ı kendisine bu kadar sert çıkışırken görmüştü. Elleriyle yüzünü sıvazlayarak dikkatini başka yöne yönlendirdi. Şu an ne o kendisini net bir şekilde ifade edebilirdi ne de Çakır sakin olabilirdi.

“Benim burada olduğumu Ferit nereden öğrendi Çakır? Bir sen bir de Gaye…” dediği an birden kaşlarını çatarak Çakır’a baktı.

“Bana Gaye’nin yerimi söylediğini söyleme sakın.Sizi takip etmiş de, araştırmış de, tahmin etmiş de, ben söyledim de ama Gaye söyledi deme…”

“Tamam söylemem.” Derken bakışlarını kaçırdı.

“Çakır yapmış olamaz.” Dedi büyük bir hayal kırıklığıyla.

“Of!” diyerek bir hışımla ayağa kalktı ve ellerini saçlarının arasından geçirerek kıza sırtını döndü. “ Allah kahretsin ki yaptı. Yine beni şaşırtmadı ve yaptı. Sana söyledim Gaye değişmez dedim. Aynı bencilliğine devam ediyor. Sana güler yüz göstermesine aldanma dedim ama sen beni dinlemedin ve ona yerini söyledin. Bak ne oldu ilk fırsatta gitti yerini kocana söyledi. Ya burada değil de başka bir yerde olsaydınız, ya ben ya da annem olmasaydı o zaman ne olacaktı Gökçe?”

Gökçe başını önüne eğmiş yaşadığı sarsıcı düş kırıklığının içinde kayboluyordu. Her şeyi başa sarmış gibi hissetti kendisini. Gaye yıllardır kendisine oyun oynuyor olabilir miydi?

“Ben hala inanamıyorum. Belki mantıklı bir açıklaması vardır.” Dedi tutunacak bir dal arar gibiydi.

“Hala neyin peşindesin Gökçe. Söyler misin bana onun bu yaptığını hangi açıklama telafi edebilir?”

“Ben bilmiyorum çok şaşkınım bunca yıldan sonra… Nasıl yapar?” dedi soluğu kesilircesine.

“Su uyur düşman uyumaz Gökçe, kardeşim diyorsun ama sana yaptıklarını çok çabuk unutuyorsun.”

“Yıllar geçti üzerinden Çakır, o, o normale dönmüş gibiydi.”

“Onun normale falan döndüğü yok, hala aynı bencil kızın teki. Kendi çıkarı için yapamayacağı şey yok. Bu gece bir kez daha şahit olmuş olduk. Bundan sonra da benden ona iyi davranmamı sakın bekleme. O olaydan sonra sırf senin hatırınayüzüne bakıp iyi davranıyordum ama bu gece olanlar bardağı taşıran son damlaydı. Artık bendeki kredisi tükendi. Sende de tükense iyi olur yoksa sonun kardeşinin elinden olacak.”

“…..” Çakır’ın sözleri kızın yüreğinde ardı arkası kesilmeyen bıçak kesikleri gibi inerken dili söze dönmemiş sessizliğini korumuştu.

“Bu sessizliğini evet olarak kabul ediyorum.Şimdi küçük hanım yukarıya çıkıp odanda güzelce dinleniyor ve bu gece yaşananları hiç yaşanmamış sayıyorsun. Yarından itibaren de yerini değiştireceğiz. Ferit’in rahat duracağını hiç zannetmiyorum. Gidiş şeklinden gün aşırı soluğu burada alacağa benziyor. Hadi şimdi odana çıkıp biraz dinlen yarın uzun bir gün olacak.”

“Tamam.” Diyerek ayağa kalktığı an Çakır’ın telefonu çalmaya başladı. Adam cebinden çıkardığı telefonun ekranındaki ismi gördüğünde kaşları çatıldı. Gökçe “Arayan kim?” dese de adam ona cevap vermeden telefonu açtı.

“Efendim Efe.” Dediği an Gökçe’nin bedeni tef gibi gerildi. Az önce yaşananlardan sonra Efe’ye karşı kendisini suçlu hissediyordu. Gökçe pürdikkat Çakır’ın konuşmalarını dinliyordu.

“Tamam açıyorum hoparlörü.” Dediğinde kız şaşkınlığını gizlememişti. Efe özel olarak konuşmanın doğru olmayacağını hissedip Çakır’dan hoparlörü açmasını istemişti. “Efe şimdi seni Gökçe de ben de duyabiliyoruz.” Dedi.

Efe Gökçe’nin konuşmasına fırsat vermeden sözlerini arka arkaya sıraladı.

“Gökçe ben az önce senin yaşamana sebep olduğum her şey için senden özür dilerim. Biliyorum hakkım olmayan bir hareket yaparak seni zor durumda bıraktım. Umarım beni affedebilirsin. Seninle adam akıllı vedalaşamadığımız için aradım. İki saat sonra artık hayatında olmayacağım. Bunu haber vermek istedim. Yıllar sonra seni görmek bir nebze olsun yanımda aldığın nefesle güldüğünü görebilmek. Gözlerinde anlık da olsa huzuru tadabilmek benim için ömrümce aldığım en özel hediye gibiydi. Her şey için teşekkür ederim. Umarım bundan sonra hayatın hayal ettiğin gibi olur. Hoşça kal Gökçe. Hoşça kal Saudade…” dedi ve telefonu kapattı. Her bir cümle kızı derinden sarsmıştı. Hele son kullandığı kelime, onu alıp yıllar öncesine üniversite zamanlarına götürmüştü. Öyle bir anlamı vardı ki o kelimenin…

Çakır bir elinde tuttuğu telefona bir de Gökçe’ye bakıyordu.

“Ne dedi o? Sau ne ne? Nece konuştu? Sen bir şey anladın mı?”

“Anladım. Hem de çok iyi anladım.” Dedi kan kardeşine göz ucuyla bakarken.

Loading...
0%