Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@ugurluay

“Gerçek bir gidişe doğru…”

“İnceldiği yerden kopsun öyle mi?” Dedi Çakır adım adım kızın yanına yaklaştı. Gözleriyle takip ediyordu inatçı çehresini, bakışlarındaki ısrarlı ima dur durak bilmiyordu.

“Evet.” Dedi direnircesine “İnceldiği yerden kopsun, yıllardır bana kestiğin cezanın bir sonu gelsin. Yüreğimin çektiği azabı görmezden gelmeyi bırak artık.”

“İyi anlat o zaman, büyük bir merakla sizi dinliyorum Gaye Hanım.” Ellerini iki yanına açarak dalga geçer gibi bağırdı. “Yaptıklarının kefaretini nasıl ödeyeceksin, vurdum duymaz tavırlarını nasıl açıklayacaksın, kararan kalbini körelen vicdanını nasıl temizleyeceksin gerçekten merak ediyorum doğrusu.” Duygudan yoksun bakışları bir ok misali kızın yüreğine saplandı.

Çakır’ın ağzından dökülen her bir kelime kızın düş kırıklığı yaşamasına sebep oldu. Mahzunluk çöktü bakışlarına, kahır dolup taştı dilinden akmaya hazırlanan cümlelere, mutsuzluğu mesken ettiği yıllar canlandı zihninde.

“Sınırlarımı zorlamak için elinden gelen her şeyi yapacaksın değil mi?” Manidardı bakışları.

“Senden de öğrendiğim şeyler var demek ki küçük hanım.” Kelimelerini yorarak cümlelerini israf etmek istemiyordu. Acımasızca telaffuz ettiği sözler kızın adeta elini kolunu bağlıyordu ve bunu Çakır çok iyi biliyordu.

“Ne dersen de bu gece susmayacağım, kulağıma fısıldadığın hiçbir sözün direncimi kırmasına asla izin vermeyeceğim.”

“Beylik sözler ediyorsunuz Gaye Hanım.”Karanlık hisler içinde ikaz eden bakışlara sahipti.

“Yeter artık Çakır, bana iki de bir Gaye Hanım deyip durma. İster inan ister inanma ben yıllardır yaptıklarımdan ötürü çok acı çekiyorum ve pişmanım. Biliyor musun? Seni benden alan o uğursuz güne ben yapraksız tarih diyorum. Her Allah’ın günü acım katmerlendi,derin üzüntüm yüreğimi deldi geçti.Belki dilim çözülmedi ama acı feryadım arşa doğru yükseldi. Acıya olan teslimiyetimi göremeyecek kadar kör oldun bana.Her bir bakışın sözün kahretti beni. Ne kadar pişman olsam da senin bana gaddar bakışların ruhuma tebelleş oldu. Yıllar önce o gece benim hayatımın dönüm noktası oldu. Aydınlıklarımı zifiri bir karanlığa döndürdüm. Mutluluk ışığımı kendi ellerimle söndürdüm. Gerçeklerle yüzleşmek hayatımı sert bir kışa döndürdü. Ve ben o günden bu yana sensizliğin ortasında üşüyorum. Sen gittiğinden bu yana ben bahar yüzü görmedim. Aşkın kapısından adım attım atalı soluğum bir tek sende can buldu. Ama sen bana yüz çevirdiğinden beri ben soluksuz kaldım. Kalbimin huzur bulması için sana ihtiyacım var. Açmayı başaramadığım kapalı bir kitap gibi yüreğin. Bir sürü insan var etrafımda ama benim gönlümün sokakları sensiz tenha. İçimde derinlerde sıradan değil sıra dışı kanayan bir yara oldun. Herkesin soluksuzca anlatmak istediği bir hikayesi vardır. Bu gece sen de benim hikayemi dinleyeceksin. Dinlemek zorundasın artık. Bundan kaçamazsın.”

“Bunları dinlemek istemiyorum Gaye, benim sana yıllar önce aşkla gelmem zaten hataydı. Sen benim şu hayattaki en büyük ikinci hatam, en büyük hayal kırıklığımsın.”

“En büyük ikinci hata…” dedi kastettiği şeyi anlamış gibi yüzünde acı bir tebessüm peyda oldu.

“Ne o kelimelerin altına gizlenenler mi cümleni yarım bırakmana sebep oldu.” Alaycı bir eda sirayet etti bakışlarına. Onun bu tavrı kızın kaşlarının çatılmasına sebep oldu.

“Hoşuna gidiyor değil mi? Hatalarımı yüzümü vurmaktan her an zevk alıyorsun.”

“Senin hataların benim hayatımı mahvetti Gaye. Bu kadar küçümseme yaptıklarını.”

“Allah kahretsin evet benim hatalarımın bedelini sen ödedin. Ama ben de yeteri kadar acı çekmedim mi Çakır? İçimde yıllardır susturamadığım çığlıklarımın eziyetine katlandım. Her gün biraz daha eksildim; aklımdan, kalbimden, ruhumdan…İnsafsızca, acımasızca davranıyorsun. ”

“Senin acının ne olduğundan haberin bile yok Gaye? Sen anca yaparsın sonra ardına bakmadan kaçar gider sonunda ne olacağını düşünmezsin. Yeter ki sıyrıl o işin içinden, kime ne olmuş, ardından nasıl bir enkaz bırakmışsın umurunda bile olmaz.”

“Yeter, yeter artık sus.” Diyerek kulaklarını kapatan kız bas bas bağırmaya devam ediyordu. Onu duymak istemiyor sadece kendisi konuşmak istiyordu. Çünkü söylediği her şeyi biliyor, acı gerçekler yıllardır kabuslarına ev sahipliği yapıyordu.

“Gaye…” dedi yüksek sesiyle yeri göğü inletti adeta.Genç kız onun ismini seslenmesiyle bir an duraladı. Ellerini kulaklarından çekti derin bir nefes bıraktı. “Gücünü, sözünü, yüreğini, ahlakını, aklını nasıl ve nerede kullanacağını bilemezsen hayat çok zor geçer.” Adama haşin bir tavırla gözlerini dikerken dolup taşmasına engel olamadı. Başını düşürmedi öne dimdik baktı harelerine adamın.

“Ben seni çok sevdim be Çakır, önce çocuktum hayrandım sana benim süper kahramanımdın. Sonra yavaş yavaş büyüdüm seninle. Gökçe ile aranızdaki samimiyeti kıskandım. Aranızda anlam veremediğim o bağı koparıp atmak istedim. Ama bir türlü o görünmez bağınızı koparmayı başaramadım. İşte o günden sonra zulmüm sana değil ablama oldu. Onu küçük düşürmek, onu ağlatmak, ona kötü davranmak beni rahatlatıyor sanki bir adım daha sana yaklaştırıyordu. Bilmiyordum Çakır, ben her şeyi bilseydim eğer…” Dedi yaptıklarından bin pişman bakışlarını adamdan kaçırırken ne söyleyeceğini bilemez halde sesi kısılıp gitti.

“Sen bilseydin de yapacaklarından geri durmazdın Gaye, içinde başedemediğin o kıskançlık senin ruhuna işlemiş. İnsanın yüreğindeki ne ise dışarıya akıttığı da odur. Senin iç alemlerin savaş halindeyken yüreğinden dışarıya zehirden başkası akmadı.”

“Hayır.” Diyerek ansızın başını kaldırdı genç kız, itiraz soludu sesi. “Yapmazdım, Gökçe’nin senin kardeşin olduğunu bilseydim, aranızdaki bağın asıl sebebinin kan bağı olduğunu bilseydim ona asla öyle davranmazdım Çakır.”

Çakır, Gaye’nin ağzından duyduğu gerçeklerle bir an suratı bembeyaz oldu. Bildiklerinin annesi dışında birinin dilinden dökülünce ruhu darma duman olmuştu. Çaresizce arkasını döndü kıza, derin nefesler alıp vererek sakinleşmesi gerekiyordu. Zordu yıllardır omuzlarında taşıdığı bu gerçekle yaşamak. Kardeşine doyasıya canım derken kardeşim kelimesini kullanamamak. Onu her defasında korumak adına sürekli tetikte olmak. Gerçi ne kadar istese de yara almasına engel olamamış gözyaşına dökmesine şahitlik etmek zorunda kalmıştı. İşte bu Çakır için ölümden de beterdi.

“Bir şey demeyecek misin?”

“Ne dememi bekliyorsun Gaye? Şimdi pişmanım diyorsun ama geçmişte yaptıkların sadece bununla sınırlı kalmadı ki…”

Gaye, adamın bu konuyu da açacağını ve asla unutmayacağını çok iyi biliyordu. Ellerini tutup parmaklarını çekiştirirken ne demesi gerektiği konusunda derin düşüncelere dalmıştı. O günden sonra onunla bu konu hakkında bir kere bile konuşmamışlardı. Gaye susmuş ve sadece sessiz kalmıştı. Çakır ile aralarındaki ayrılık o günden sonra başlamış ve bir daha asla eskisi gibi olamamışlardı.

“Çakır ben o gün sağlıklı düşünemiyordum, nasıl yaptım bilmiyorum.”

Adamın suratında alaycı bir gülüş peyda oldu. Genç kıza döndü ellerini ceplerine yerleştirdi.

“Hikayemizi birde benden dinlemek istermisin Gaye? Neler yaşadığımı, nelere sebep olduğunu duymaya hazır mısın?” Genç kızın gözlerinden akıp giden yaşlar bu cümlelerle hızlanmıştı ama adeta hipnoz olmuş bir heykel gibi adamın alaycı bakışlarına kenetlenmişti. Kızın sessizliği adamın cümlelerinin hızla akıp gitmesine sebep oldu. Acımasızca…

“Büyük bir trafik kazası yaşanır. Küçücük yaşta anne, babasız kalan Ela ve Çakır yetimhaneye düşerler. Çakır kararlıdır daha kundakta olan kardeşini tüm kötülüklere karşı korumaya. Ama gel gör ki kader hiç de onun hesapladığı gibi işlemez. Bir gün minik kardeşinin evlatlık verildiğini öğrenir. Çocuk aklıyla ne yapacağını bilmez bir halde günlerce sadece ağlar. Anne ve babasının emanetidir kardeşi ve ona sahip çıkamamıştır. Derken günlerden bir gün Çakır da evlatlık alınır. Yüzü gülmeyen çocuk ona anne ve babalık yapmaya çalışan insanlara da kötü davranır. Bir gün bir doğum gününe gideceklerini söyler annesi olmak isteyen kadın. Çakır zorla da olsa gitmiştir o doğum gününe. İki kız kardeşin neşeli kahkahalarını gördükçe onları seyre dalmış minik adam. O gün aklına koymuş kendi kardeşi olan Ela’yı bulacak ve onu korumaya devam edecektir. Yıllar bir yandan akıp giderken aile dostlarının kızları Gökçe ve Gaye de büyümeye devam etmiştir. Gökçe ile çok yakın arkadaş olan Çakır sürekli Gaye’nin gazabına uğramaya başlamıştır. Her ne kadar Gaye’yi onaylamasa da içten içe âşık olmuştur kıza. Çakır bir yandan kendi kardeşini aramaya devam etmektedir. Lise yıllarında girmediği, delik gitmediği yer kalmamış. Derken hayatının en büyük hatası olan uyuşturucuya saplanmış. Kardeşini bulamadığı her Allah’ın günü uyuşturucu bataklığına daha da saplanıyor, çaresizliğe düştüğü her an ona sığınıyormuş.Çoğu zaman Gökçe kız başına onu toparlayıp Çiçek annesine teslim ediyormuş. Bir gün yine uyuşturucuya sığınmaya çabalarken elinde şırıngayla annesi Çiçek Hanıma yakalanmış. İşte o an hayatının tepetaklak olduğu yeni hayatının ilk günü olmuş. Çünkü Çiçek Hanım ona tüm gerçekleri anlatmış. Çakır ve Ela’nın üniversite arkadaşlarının çocukları olduğunu, trafik kazası haberini aldıklarında ve onların yetimhaneye verildiğini duyunca bir karar verdiklerini. Ela ve Çakır’ı iki aile ayrı olarak evlatlık aldıklarını ama birbirlerinden haberdar olmamaları için ise ayrı zamanlarda evlatlık edindiklerini anlatmış. Ela’nın ismi ise evlatlık edinildikten sonra Gökçe olarak değiştirildiğini söylemiş. Çakır o gün hem çok mutlu hem de çok üzgünmüş. Çiçek Hanım Gökçe’ye hiçbir şey anlatmamasını, öğrenirse çok büyük hayal kırıklığına uğrayacağını, bu yüzden abisi olarak sorumluluk alıp onu korumasını ve uyuşturucuya bırakması gerektiğini anlatmış. O gün bugündür Çakır Gökçe’nin aslında öz kardeşi Ela’nın gölgesi gibi peşindedir.Ama gel gör ki Çakır kardeşini herkesten korusa da kardeşi Gaye’den onu koruyamamıştır. Çünkü her nefesinde her soluğunda ona zulmetmek adeti haline gelmiştir. Gaye’ye aşık olmuş, onunla sevgili olmuş ama kızın kıskançlıklarını ortadan kaldıracak bir çözüm bulamamıştır. Hatta bir gün kıskançlıktan gözü öyle dönmüş öylesine büyük bir kavga çıkarmış ki hızını alamayarak adamın arabasını almış ve bir kaza gerçekleştirmiş. Bir adamın, bir aile babasının geri kalan ömrünü tekerlekli bir sandalyeye mahkûm etmiştir. Olay yerinden kaçarak uzaklaşan, kameraların görüşüne ise sadece plakanın göründüğü görüntüler kalmıştır. Kamera görüntüleri sayesinde polislerin Çakır’a ulaşması, Gaye’nin suskunluğu, Çakır’ın ayrılık kararı, mahkemeler falanlar filanlar derken bugüne geldik. Yıllar geçti ama sen içindeki kıskançlıktan, öfkeden geçemedin. Yıllar akıp gitti sen içindeki zehri akıtmayı başaramadın. Sayende sicilimde nur topu gibi bir trafik kazası var. Senin sebep olduğun bir ailenin vicdan azabı var. Yüreğimdeki onca yük yetmezken bir de senin şımarıklıklarının bedeli var. Şimdi diyorsun ya çok sevmiştim, çocuktum, hatalıydım, pişmandım, bilseydim yapmazdım. Gaye geç bunları sen her şeyi bilsen de büyümüş olsan da her şeye rağmen şu anki aklınla o zamana geri dönsende hiçbir şeyi değiştiremezsin.İnsanın kalbi ya karanlıktır ya aydınlık , senin kalbin ise sadece bataklık.”

“Bunları gerçekten inanarak mı söylüyorsun?”

“Ardında durmayacağım lafı etmem bilirsin Gaye? Senin derdin ne Gökçe ne de geçmiş senin derdin bugününde yine benimle birlikte olmak. Asla olamayacak bir hayale kapılma , çünkü bu geceden sonra daha iyi anladım ki sen aslından bir gram bile bir şey kaybetmemişsin. Şimdi hesabın bittiyse çık git evimden. Benim sana sarf edecek bir kelimem daha kalmadı.”

“Çakır…” dedi ona doğru bir adım atmıştı ki adam durdurmak adına elini ikaz edercesine havaya kaldırdı.

“Gitmeni istiyorum Gaye, benim hiçbir şeyim olan birinden evimden gitmesini istiyorum.”

“Öyle mi?”

“Öyle.”

“Zamanında her şeyimsin diyerek sevdiğin bir kızı şimdinde hiçbir şeyim diyerek göz ardı edemezsin Çakır. Sen de, bana kör olmak için büyük çaba sarf eden o yüreğin de bunu iyi bellesin.” Dedi ve büyük bir hırsla arkasını dönerek kapıyı yöneldi. Eli kapının kulpuna yerleştiğinde ardında duran adamın sözleri canını daha ne kadar fazla yakabileceğini yüreğinde ıstıraplar içinde hissettirdi.

“İnsan kendi değerini kendi belirler Gaye Hanım, sen de bunu iyi belle.”

Gaye son bir kez dönüp baktı adama, hiç tanımadığı yabancı birine bakar gibiydi gözleri. Hiç bilmediği nefes almadığı bir diyara ziyaret eder gibiydi ruhu. Şimdi ise geri dönüş vaktiydi. Asla dediklerine yol verme vaktiydi.

Son bakış… Son nefes… Son gidiş…

Sırtını adama döndü ve belki de gerçek anlamda ilk defa ondan gidişine hakiki bir adım attı.

Loading...
0%