Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35. Bölüm

@ugurluay

“Kaderin mührünün kırıldığı o an…”

(Yıllar önce o gün)

Kaderin mührü kırılmıştı o an…

Nağme o gün çok heyecanlıydı. Çakır ile aralarında tam bir şeyler başlayacakken Ömer’in uğursuzca ortaya çıkışı ve her şeyi alt üst edişinin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Ne olduğunu nasıl olduğunu anlayamadığı anlarda Ömer hazırlıksız yakalayarak yanında bitiveriyordu. Onun bu davranışları herkesin ikiliyi sevgili zannetmelerine sebep olmuştu. Nağme Ömer’i ne kadar terslese de bu tepkileri yakın çevresi tarafından fark edilmiyordu. Arkadaşlarının gördüğü tek şey birbirine deli gibi âşık bir çiftin cilveleşmesi, kızın erkeğe olan aşkından naz yapmasıydı. Ama artık Nağme buna izin vermeyecek Gökçe’nin doğum gününde ilk fırsatta Çakır’a her şeyi anlatacaktı. Ucu nereye dokunursa dokunsun bundan daha kötü olamazdı. Derin bir nefes alıp Gökçe’nin evinin kapısına yöneldiğinde arkasından hiç de duymak istemediği o sesi duydu.

“Senin yerinde olsam bir daha asla giremeyeceğim o kapıyı çalmazdım.” Adamın sesini duyduğu anda yüreğini sert ayazlar çevirmişti.

“Sen ne saçmalıyorsun? “ diyerek adama döndü. “Hem senin ne işi var burada?”

Ömer elinde tuttuğu Nergis çiçekleri ile kızın önüne kadar geldi.

“Aaa çok ayıp Nağme Hanım, insan müstakbel eşine, saatler sonra kocası olacak adama bu şekilde konuşur mu?”

“Sen aklını yitirmişsin. Ne kocası? Ne müstakbel eşinden bahsediyorsun sen?”

“Bak ellerimde çiçeklerimle geldim. Nikâhımıza geç kalıyoruz. Hadi gir koluma da nikâhımızı kaçırmayalım.” Diyerek kızın elini sertçe tutup koluna yerleştirmeye çalıştı.

“Sen aklını yitirmişsin, bırak beni, seninle hiçbir yere gelmiyorum. Oyun bitti artık. Çakır’a da Gökçe’ye de her şeyi anlatacağım. Senin bu tehditlerin beni artık çaresiz bırakamaz.”dedi adamın tutuşundan kolunu kurtararak zile basmak için kapıya doğru uzandı.

“Haklısın bu iş çok uzadı. Söylediğin gibi oyun bitti Nağme Hanım.”Elinde tuttuğu çiçek buketini acımasızca yere fırlattı.

“Defol git buradan Ömer, sana daha kaç defa söyleyeceğim. Seni yanımda, yöremde, yakınımda istemiyorum. Benim hayatımda sana yer yok. Hiçbir zaman olmadı olamayacak da.”

“Yanılıyorsun Nağme, sen bugün tamamen sonsuza kadar benim olacaksın. Senin hayatın benim yanımda nefes alarak geçecek. Ya güzellikle ya da zorla tercih senin.”

“Ölürüm de bu dediğine yar olmam.”

“Ölmene asla izin vermem, ama tüm sevdiklerinin ölümünü izlersin ve bende keyifle ölmekten beter olmanı seyrederim. Öyle ya da böyle benim olacaksın. İster güzellikle ister zorla bana evet diyeceksin.”

“Sen neden bahsediyorsun? Ne demek sevdiklerinin ölümünü izlemek?”

“Eğer benimle şu arabaya binmezsen beş dakika içinde bu ev ve içindekiler hep birlikte bir alev topuna dönüşerek yok olacaklar.”

“Yalan söylüyorsun.” Dedi adamın yakalarına yapışarak “İnanmıyorum sana, yine beni korkutmak kandırmak için söylüyorsun tüm bunları, bu kadarına gücün yetmez.” Dedi dolmaya başlayan gözlerini adama göstermek istemese de canı alev alev yanmaya başlamıştı. Adam kadının kollarından tutup sertçe onu döndürerek sırtını göğsüne yasladı. Onun bu yakınlığı kızın midesini alt üst etmeye yetmişti. Elinden kurtulmak istese de gücü yetmiyordu. Kulağına doğru eğilerek tehlikeli bir şekilde konuşmaya başladı.

“Beni çok hafife alıyorsun Nağme, inan ki senin için şu dünyada yapamayacağım şey yok, senin için bir ev dolusu insanı gözümü kırpmadan yok ederim. Ve bundan zerre vicdan azabı duymam. Sana ulaşmam için önümdeki engelleri kaldırmam ben sadece yok ederim. O yüzden inanmak ya da inanmamak senin tercihin. Ben arabaya gidiyorum. 5 dakika içinde yanıma gelmezsen her şey olup bitecek. Ve sen yine benim olacaksın. Değişen bir şey olmayacak. Dediğim gibi o eve girmene izin vermem ama sevdiklerinin ölmesini izlemeni sağlarım.” Dedi ve onu usulca bırakarak arabasına doğru yöneldi. Arabasına binerken kıza saatini gösterdi. “5 dakika .”Nağme adamın dudaklarını okudu.

Nağme elini kalbinin üzerine götürdü. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Ömer bu kadarını yapmaya cesaret etmiş olabilirdi. Eliyle yüzünü sıvazlarken zamanın geçtiğinin farkındaydı. Elleri titriyordu. Gözleri etrafı süzerken bu cendereden nasıl kurtulabileceklerini düşündü. Ama fark ettiği başka bir gerçek yerin ayakları altından çekilip gitmesine sebep oldu. Evin etrafında farklı noktalarda birileri vardı. Gözleri arabadaki Ömer’e çevrili sanki emir bekler gibi bir halleri vardı. İşte o an anlamıştı.

O eve girmene izin vermem dediğinde haklıydı. Nağme asla o eve adım atamayacaktı. Her şey en ince ayrıntısına kadar planlanmıştı. Ama bu işte bir iş olduğunu hissediyordu. İçeriden birinden yardım almadan bu ailenin içine asla giremezdi. Ve bunu öğrenmek zorundaydı. İçeride sevdiği onca insan varken adım atmaya cesaret edemezi. İstemese de her şeyi öğrenip bugünü atlatarak işin içinde kim olduğunu öğrenmek adına Ömer’in arabasına gitmeye karar verdi. Adım adım ölüme gider gibi arabaya yanına bindiğinde, genç adam istediğini elde etmiş olmanın rahatlığıyla geriye yaslandı.

“Bana kanıtlamak zorundasın. Blöf mü gerçek mi olduğunu bana ispatlamak zorundasın.” Dedi.

Ömer telefonunu çıkarıp videoları izlemesini istedi. O sırada da arabasını çalıştırdı.

“Sen videoları izlerken zaman kaybetmeyelim, nikâh memurunun geciktirmek istemeyiz değil mi?”

“Ne bu videolar?”

“İzle bakalım neymiş o videolar?”

Nağme şaşkın bir halde hediye paketi içine yerleştirilen bombayı gördü. Sonra o paketin Gökçe’nin hediyelerinin olduğu masanın üzerine yerleştirilmesini seyretti.

“Bu nasıl olabilir? Kim yaptı bunu? O eve sen ya da adamların giremezsiniz? Kim o paketi evin içine kadar soktu?”

“Bazen gerçekten çok saf oluyorsun Nağme, ama ben senin bu masumiyetine âşık oldum.”

“Aşktan bahsetme bana, sen hastalıklı bir ruh hali içindesin. Aşk, sevgi bunların adını ağzına alıp da kirletme sakın. Şimdi söyle bana tüm bunları yapman için sana yardım eden kimdi?”

“Elbisen de çok güzelmiş bu arada, zevkli adamım sonuçta sana neyin yakışacağını biliyorum.” Dedi sinsi bir gülüşle.

“Sen…” dedi ve kelimelerin devamı gelmezken soluğu havada asılı kaldı.

“Gaye…” dedi fısıltı halinde çıkan sesine allak bullak olmuş suratı eşlik ediyordu. Elindeki telefonu kucağına düşürürken kalbi sıkışmaya başlamıştı. Elleriyle yüzünü kapatarak “Allah kahretsin! Sana en başından bu yana yardım eden Gaye’ydi. Bana bu elbiseyi getiren de oydu. Gökçe’nin yakın arkadaşları için konsept hazırladık bunu giyersen sevinirim demişti. Allah kahretsin! Bunu nasıl yapar?” dedi büyük bir hayal kırıklığı içinde.

“Eee aşk, herkese her şeyi yaptıracak güçte bir duygu. Onun Çakır’a olan aşkı ne aile, ne arkadaş hiç kimseyi tanımadı.” Dedi büyük keyifle. “Aslında onu çok iyi anlıyorum takdir de ediyorum doğrusu. Gaye Çakır için şu dünyada her şeyi yapar.”

“Ya da benim Çakır’a olan aşkıma, Gökçe’ye olan dostluğuma, aileme olan bağlılığıma çok güvendi. O bombayı gördükten sonra sevdiklerim için o eve asla girmeyeceğimiz biliyordu. Allah ikinizin de belasın versin.”

“Sen Çakır’a âşık falan değilsin. Sen beni seveceksin. Anladın mı beni? Sadece beni, kocanı, eşini.” dedi defalarca direksiyona vururken gözü dönmüş gibiydi. Daha fazla bu duruma dayanamayan Nağme o an için bu işin içinden tek bir çıkış yolunu gördü. Gözlerini kapattı ve bas bas bağırmaya başlarken adamın tuttuğu direksiyonu tutmaya çalıştı.

“Ben sana âşık değilim, ömrümün sonuna kadar, son nefesime kadar sadece Çakır’ı seveceğim.” Dedi ve bir yandan da adamın direksiyondaki hâkimiyetini kaybetmesi için uğraşıyordu. Biliyordu ki bu arabadan sağ çıktıkları anda yine aynı cehennemde mücadele vermeye çalışacaklardı. Ve Nağme’nin sevdiklerinin tekrar ölüm yoluna kendisi yüzünden girdiğini görmeye tahammülü yoktu. Onlar direksiyonda mücadele ederken Nağme’nin haykırdığı son kelime “Çakır.” Olmuştu.

(Şimdiki Zaman)

“Ben gözümü açtığımda Mardin’de bir konaktaydım. Kurtulduğuma sevinemedim. Çünkü gözlerim ilk Ömer’in solgun bakışlarıyla buluştu. Kaza olduğu için nikâh da iptal olmuştu. Onunla hiç evlenmedim, her defasında bahaneler ürettim. Ömer yanıma hiç kimsenin girmesine izin vermiyor tüm bakımımla kendisi ilgileniyordu. Tedavim aylar sürdü. Ona ise çok fazla bir şey olmamıştı. Boşuna dememişler kötüye bir şey olmaz diye, ufak tefek sıyrıklarla atlatmıştı kazayı. İlk cümlelerim siz oldunuz. Size benim yüzümden bir şey oldu diye çok korkmuştum. Ömer’e inanmadığım için defalarca sinir krizi geçirdim. Ardından da depresyona girdim. Çok ağır bir süreçti. Bu şekilde yol alamayacağını anlayan Ömer bana size hiçbir şey olmadığını izletti. Gaye sağ olsun her birinizin uzaktan videolarını çekip gönderdi. Gaye’nin bu hikâye de rolü ne demiştin ya? Gaye benim başıma gelenlerin baş mimarıydı. Ömer’i yıllar sonra bulup başıma bela edende, o eve bombayı sokan da, Ömer’e sürekli yardım edip benim sevgilim gibi görünmesini sağlayan da, size sevgilimi sakladığımı empoze eden de, kaçtığıma herkesi inandırmak için o mektubu yazanda oydu. Şimdi kaçtığım adamın karşıma dikilmesine sebep olanda yine Gaye. Yıllar önce olduğu gibi yine beni, hayatınızdan çıkarmak istiyor. Yine canımı almak istiyor. Ama bu defa buna asla izin vermem. Ben o kazadan sonra aylarca fizik tedavi gördüm. Bir an önce o adamdan kurtulmak bana dokunmasına izin vermeden karısı olmadan kaçmak istedim. Bunu bir şekilde başardım. Yıllarca kaçtım. Geri dönmedim. Dönemedim. Çünkü sizler benim asla yapmayacağım bir şeye inanmıştınız. Sadece annem ve babam inanmamış biliyor musun? Bana bıraktıkları sayısız mektubun içinde yazıyordu. Benim asla onları bırakıp gideceğime inanmamışlardı. Boşuna dememişler ana gibi yar baba gibi diyar olmaz diye. Sizlere dost bildiklerime ise kırgındım, hepinize kırgındım o yüzden geri dönmedim. Ailemi kaybetmem o sıralarda Ömer’in evlilik haberini almam işte dedim Nağme annenin ve babanın vasiyetlerini yerine getirme zamanı, işte o zaman geri dönmeye karar verdim ve döndüm. Sadece Efe biliyordu hayatımı. Sonra Gökçe’nin başına gelenleri öğrenince dayanamadım. Sizin bana sırt çevirdiğiniz gibi bende size sırt çeviremedim. Çaresizliğin, yalnızlığın, umutsuzluğun, kimsesizliğin ne demek olduğunu şu hayatta benden daha iyi bilen kimse yoktur. O yüzden Gökçe’yi aradım ama senden uzak durmak istedim. Ne Gaye ne de sen ömrümde yer etme istedim. Gökçe’ye bambaşka bir hikâye anlattım. Ne kardeşinin ihanetini ne de geçmişte yaşananları bilmesini istemedim. Onca şeyden sonra kaldıramazdı. O yüzden kırgınlığımdan hiç bahsetmedim. Çünkü yaşayamasak da gerçekten gittiğime inanmış olman canımı çok yaktı. O adamı sevdiğimi dile getirmen beni bitirdi. Gözlerimdeki seni görmemiş olman beni öldürdü. Bak gözlerimin içine. Yalan yok, dolan yok, ben seni çok sevdim, adına sevda dedim, bir ömür de kalbimden silinmeyecek aşkın bunu da çok iyi biliyorum. Ama Çakır bizden olmaz, ne senden bana can ne benden sana yar… Olmaz. Ne ben geçmişi unutabilirim ne de sen kendini affedebilirsin. O yüzden Çakır bizden olmaz.” Dedi usulca ayağa kalktı. Orada daha fazla duracak gücü kalmamıştı. “Artık her şeyi öğrendin. Şimdi gitsen iyi olur.”

Çakır iki yumruğunu sıkmış bir halde ayağa kalktı. Nağme’nin gözlerine bakarken göz bebekleri titriyordu. Akmamak için zor duruyordu hüzün damlaları.

“Bizden olmaz öyle mi Nağme? Bizden olmaz. Haklısın. Sana söz verip sözünü tutamayacak bir adam senin yârin olamaz.” Dedi bir hışımla kapıya yöneldi.

“Sakın Çakır. Sakın aklımdakini yapmaya kalkma. Eğer bana verdiğin sözünü tutmayıp da etrafı ateşe verirsen ben de seni yakarım Çakır.”

Adam duyduğu cümle ile daha fazla öfkeye kapıldı. Ona doğru dönüp birkaç adımda dibine kadar geldi. Kollarından tutup göz hizasına kızı getirdi.

“Ben daha ne kadar yanabilirim Nağme? Az önce anlattıklarından sonra öldüm kül oldum bittim ben görmüyor musun? Sen onca şey yaşarken bunlara sebep olan benim dibimdeki insanmış. Hayata gelme amacı kötülük olan birinin yaptıkları yanına kar kalmamalı. Gaye de Ömer de bunun hesabını bana verecekler.” Dedi onu bırakarak hırsla kapıdan çıkıp gitti.

Nağme arkasından koşarak “Çakır sakın.” Diye koşsa da adamın arabasına binip gidişini engel olamadı. “Allah kahretsin! Bir bu eksikti.” Dedi cebinden acele ile telefonunu çıkardı. Telefon çalarken saniyeler Nağme için bir ömür gibi geçmek bilmiyordu. Karşıdan gelen uyku mahmuru ses ile birden heyecanla “Alo, Çakır her şeyi öğrendi, geçmişte olan her şeyi, çok ama çok sinirli, ne yapacağımı bilemedim. Ne olur onu durdur?” dedi. Karşı taraftan gelen ses onu sakinleştirdikten sonra telefonu kapattı.

“Yapma be Çakır, bizden olmaz. Şu saten sonra yapacağın hiçbir şey hayatımızı değiştirmeyecek.” Dedi kaldırım taşına oturdu. Gökyüzüne bakarken aydınlığın her yeri sarmaya başladığını gördü. Gün ağarmış olsa da geçmişi acılarla dolu kız yüreğindeki imkânsızlığın içinde kendisini sessizliğe mahkûm olmuş gibi hissediyordu.

Loading...
0%