Yeni Üyelik
36.
Bölüm

36. Bölüm

@ugurluay

“Yorgun argın zamanlar…”

(2 gün sonra)

Yorgun argın zamanlardı. Nağme’nin gücü tükenmiş, yorgun düşmüş, dermanı kesilmişti. Devrilip gidiyordu zaman ama hala Çakır’dan bir haber yoktu. Gökçe açılış günü yaşananların ardından güç de olsa kendisini toparlayabilmişti. Kafeye gelen Müşterilerle ilgileniyordu. Nağme’nin ruh gibi ortalarda dolaşması, elindeki telefon dışında çevresinde yaşanan hiçbir şeyin farkında olmaması canını sıkıyordu.

Nağme Çakır ile konuştukları gece oturdukları masada oturuyordu. Elinden ayırmadığı telefonuna bir kez daha baktı. Hiçbir mesaj, arama, bildirim hiçbir şey yoktu. Bu kadar sessizliğin iyiye işaret olmadığını çok iyi biliyordu. Daha fazla dayanamadı iki gündür aradığı numarayı tekrar aradı.

“Alo.” Derken bakışları bir yandan da müşterilere servis yapan Gökçe’deydi. “Bana iyi bir haber ver artık dayanacak gücüm kalmadı.” Karşıdaki sesten istediği yanıtı alamayan kız yüksek ses ile “Ne demek bulamadım.” Diye çıkışarak eliyle masaya vurarak ayağa kalktı. Onun bu tepkisinden rahatsız olan müşteriler ayıplayan bakışlarla ona baktı. Gökçe onun bu abartılı tepkisine anlam veremezken istemsizce kaşları çatılmıştı. Nağme gözlerini etrafı gezdirdiğinde yaptığı hatanın farkına vardı. Usulca yerine geriye oturup yanına yaklaşan Gökçe’nin gözlerine içine bakarak sesini kısık tutarak “Neyse bir haber alırsan ararsın.” Diyerek karşıdaki kişinin konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattı. Gökçe teklif beklemeden kızın masasına oturdu.

“Nağme artık neler olduğunu bana anlatacak mısın?” dedi.

Nağme elleriyle yüzünü sıvazlarken saçlarını çekiştirerek havalandırdı. Bakışlarını arkadaşından kaçırarak telefonu ile oynamaya başladı.

“Anlatacak hiçbir şey yok Gökçe, sadece biraz kafamı toparlamaya ihtiyacım var.”

“Tamam, açılış günü yaşananlar çok kötüydü. Zor bir zamandı, ama bitti geçti. İki gündür ağzını bıçak açmıyor. Şu masadan kaldıramıyorum seni. Sen o gün beni teskin eden güçlü kız gitti yerine bambaşka hiç de alışık olmadığım bir kız geldi. O gece benim bilmediğim bir şey mi oldu?”

Nağme, Gökçe’nin şüphelendiğinin farkındaydı ama bu kadar açık birdenbire soracağını da tahmin etmiyordu. Tedirgin bir şekilde oturduğu yerde huzursuzlandı.

“Bunu da nereden çıkardın şimdi?”

“Göz var nizam var Nağme Hanım.” Dedi sonra arkadaşının ellerini avuçları içine alarak sımsıcak bir gülümseme gönderdi. “ Bak Nağme yaşadıklarımız kolay şeyler değil, ben düştüğümde defalarca sen kaldırdın beni, izin ver bu defa da ben seni düştüğün yerden kaldırayım. O gece ne oldu? Canın yanıyor farkındayım bunu gözlerinden çok net okuyorum. İki gündür gelip senin konuşmanı bekliyorum. Acını paylaşabileceğin anı kolluyorum. Ama ben gelmesem artık gelmeyeceğini de biliyorum. Şimdi söyle bana konu Çakır mı?”

Gökçe’nin sözlerinden etkilenen kız daha fazla dayanamadı. Gözleri dolarken bir damla yaş yanağından aşağıya süzüldü. Ellerini arkadaşının tutuşundan kurtardı. Yüzünden akıp giden bir damlayı silerken “Of!” dedi. “Ağlamaktan nefret ediyorum.”

“Üzüntü, sevinç, pişmanlık, mutluluk, gözyaşı her şey bizim için Nağme. Biz insanlar için. Sızlanıp, ağlamak ya da köşene çekilip elini eteğini her şeyden çekmek yerine çözüm odaklı olmamız gerektiğini söylerdi benim tanıdığım inatçı kız. Sadece üzülmenin, ağlamanın bir yararı olmaz. Sen şu hayatta hiç kimseye bel bağlamadan ayakta durmuş bir kızsın. Bu kadar kolay kendini bırakmaya hakkın yok. Senin kendine, ailenin vasiyetine, vermiş olduğun sözlere karşı sorumluluğun var. Unutma bunu.”

“Haklısın, ne diyebilirim ki?”

“Aslında olan biteni bana anlatsan sana yardımcı olabilirim. Yanılmıyorum değil mi? Konu Çakır ile ilgili.”

“Evet, maalesef ki konu Çakır. Sen nereden anladın?”

“ Şuradan anladım ki Çakır da iki gündür ortada yok. Ne olursa olsun bir şekilde varlığını hissettirirdi. Ortada yok ise sen bu haldeysen tek bir cevap kalıyor geriye. Benim bilmediğim bir durumun olduğu kesin. Çünkü seni bu hale yalnızca Çakır getirebilir.”

Nağme duydukları karşısında ne diyeceğini, ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemedi. İşin içine öyle bir saplanıp kalmıştı ki çıkış yolunu bir türlü bulamıyordu. Doğru, yanlış her şey birbirine girmiş, gerekli gereksiz neyi ayırt edip anlatacağını kestiremiyordu. Endazesi şaşırmış bir haldeydi kelimelere hükmünün olabileceğinden endişeliydi.

“Gökçe bazı şeyleri yaşamayı bile kabullenemezken anlatmaya gücüm de sözlerimde yetmiyor. Yüreğim dağınık, ruhum param parça heder oldu. Parça parça hüzünler birleşip geleceğimi matem havasına insafsızca büründürdüler. Kırık dökük düşlerimin sorumluluğunu almak ağır geliyor artık. Bir de Çakır Beyimizin sırra kadem basması var tabi. İki gündür ulaşabilene aşk olsun.” Dedi öfkeyle.

“Yani anladığım kadarıyla siz Çakır ile tartıştınız ama ortadan kayboldu öyle mi?”

“Aynen Gökçe, beyimiz istediği zaman geliyor, istediği zaman ortadan kayboluyor. Saçma sapan bir şey yapmasından korkuyorum. Ömer belası da etraftayken başına bir iş açacak diye tedirginim. Benim yüzümden zarar görmesini istemiyorum.”

“Sen bana iki dakika müsaade et. Hemen geliyorum.” Dedi.

“Ne oldu şimdi? Nereye gidiyorsun?” dese de hiçbir cevap alamadı. Gökçe telefonunu alarak ışık hızıyla mutfak kısmına geçti. Kısa bir süre sonra Nağme’nin yanına geriye dönen kız “Sen hazırlan şu müşteriler de gittikten sonra hemen çıkacağız tamam mı?”

“Nereye ?” dedi şaşkınlıkla “Benim hiçbir yere gidecek halim yok Gökçe, gerçekten.” Dedi oyunbozanlık yaparak.

“Bak küçük hanım, sen Çakır’ı görmek istiyor musun?”

“Nasıl yani? Buldun mu onu? Neredeymiş o ayarsız herif?” Onun bu ani değişimine kahkaha ile karşılık veren arkadaşı “Aslında sen onu çok kolay bulabilirdin Nağme? Gerçi böyle durumlarda nutkun tutuluyor akıl edemiyorsun. Neyse ben şu son işleri de halledeyim müşteriler az sonra kalkarlar.”

Nağme, bir anda zihninde yanan ışıklar ile aydınlandı.

“Yoksa …” dedi arkadaşının gözlerine bin bir umutla bakarken “ Orada mı?” dedi heyecanla. Gökçe dostane bir gülümseme ile koluna şefkatle dokundu.

“Orada, merak etme Çakır iyi durumda, en azından beden sağlığı açısından. Ruh halini gidince birlikte göreceğiz.” Dedi. Ardında ne hissedeceğini, ne düşüneceğini bilemeyen haliyle elleri titremeye başlayan Nağme’yi bıraktı.

“Sen hiç vazgeçmedin.” Dedi fısıltı halinde “Oradasın.” Dedi gözlerini sımsıkı kapattı. Zihninde geçmiş canlanırken kalbinin ritmi şaha kalkmıştı.

Loading...
0%