53. Bölüm

53. Bölüm

Özlem Uğurlu Aydın
ugurluay

53.BÖLÜM

Gökçe karşısında ip gibi dizilmiş insan serisine bakıyordu. Ellerini göğsünün üzerinde birleştirmiş bir ileriye bir geriye doğru giderek Mevsim Pansiyonunun bahçesi içinde volta atıyor sabahtan bu yana kendine anlatılan tüm her şeyi idrak edip hazmetmeye çalışıyordu. Karşısında hiç beklemediği anda çıkagelen Çakır, Efe, Nağme, bir yanda kuzeni olduğunu yeni öğrendiği Derya ve nişanlısı Caner, diğer tarafta pansiyonun sahibi olarak daha dün tanıştığı iki ton ton ihtiyarın kendi öz be öz büyük anneleri olduğunu öğrenmişti. Ve yine kendisinden saklanan bambaşka bir gerçek ile yüzleşmişti. Öylesine duyarsızlaşmıştı ki artık olanlara tepkisiz kalıyor adeta hissizleşmiş gibiydi.

“Bitti mi?” dedi hırsla “Daha sakladığınız, bilmediğim, öğrenmediğim şeyler var mı? Düne kadar kimsesizken az sonra şu kapıdan hangi akrabam çıkagelecek diye düşünmekten kafayı emek üzereyim?”

Çakır ayağa kalkarak kardeşinin karşısına yıkılmaz bir heykel gibi dikildi. “Tamam, haklısın kızmakta ama ben ne bileyim senin Amasra’ya geleceğini. Nasuh Baba sır gibi sakladı gittiğin yeri. Anneannem ve babaannem aramasa hiç öğrenemeyecektim. Buraya geleceğini bilsem engel olurdum zaten.”

“Ya şuna bak sen ya hala utanmadan engel olurdum diyorsun. Tamam, abimsin ama sınırı aşma Çakır. Alt tarafı anamın babamın memleketine geldim, zamanında yaşadıkları, adım adım çocukluklarını gezdiği yerleri görmek istedim, aileleri neden kabul etmek istemedi bilmek öğrenmek istedim.”

“İşte o iş öyle düşündüğün hayal ettiğin gibi olmuyor Gökçe Hanım, gördük seni de, daha adımını atar atmaz yalnız bıraktığımız ilk anda gittin belanın başını buldun. Koskoca Amasra’da gittin bizimle husumeti olan, bu pansiyonda katliama yapan adamın oğlu, Derya’yı nikâh masasında terk edip intikam alan Doktor Melih’i buldun. Bana bak Gökçe, o heriften uzak duracaksın. Duydun mu beni? Zaten senin varlığın şüpheye düşürmüş adamı, senin de başına Derya’nın yaşadığı benzer bir durum gelsin istemiyorum. Anladın mı?” Derya duyduklarından huzursuz olmuş, giderek sinirlenmeye başladı.

“Eee abartma artık Çakır, hepimiz buradayız zaten o şeref yoksunu herife de gerekli cevabı verdim ben bu sabah.” Dedi. Çakır’ın bakışları bu defa da Derya ile kesişti.

“Allah’ım bana sabır ver ya, sen ara karşılaştın bu adamla, benim karşıma çıkmıyor ki şerefsiz. Yok bu böyle olmayacak, söyleyin bana nerede bu Doktor Melih’in evi gidip konuşacağım ben.” Diyerek hırsla kapıya yöneldiği sırada herkes ayaklanarak onu önüne geçti.

“Bir sakin ol evladım yanaşamaz artık o buralara.”

“Ya babaanne nasıl yanaşamaz ya baksana herif dibimizden ayrılmıyor bir bizim karşımıza çıkmıyor ki. İşi gücü kardeşimizde kuzenimizde.”

“Kuzum dur hele bir sakinleşin önce iyice ortalık Arapsaçına döndü. Biz yaşlı insanlarız bu kadar entrika, gerilim, kavgaya gelemeyiz. Hadi kahvaltı hazırlayalım. Sabahın nurundan bu yana diktiniz bizi başka işimiz yok gibi, ne torunlarımızın geldiğine sevinebildik ne de yarenleriyle adam akıllı tanışabildik.” Dedi, Caner, Nağme ve Efe’yi kastederek. Araya girip “Yok öyle bir şey.” Demesine fırsat verilmeyen Gökçe derin bir soluk bıraktı “Siz kahvaltınızı yapın ben biraz yalnız kalmak istiyorum.” Diyerek kapıya doğru ölgün adımlar ile ilerledi. Çakır tam bir adım atmıştı ki Efe omzundan tutarak onun gitmesini engelledi.

“Birader sen biraz sakinleş Nağme’yi de yalnız bırakma, hem kuzeninle konuşacakların da vardır. Benim de Gökçe ile konuşacaklarım var.” Çakır içten içe bunu hiç istemese de Nağme’nin çekingen kalan tavrı ile onu burada yalnız bırakmanın doğru olmayacağını hissetti.

“Tamam.” Diyerek başını olumlu anlamda aşağı yukarıya salladı. Onayı alan Efe usul adımlar ile Gökçe’yi rahatsız etmemeye özen göstererek peşinden onu takip etmeye başladı.

Gökçe bastığı yeri bilmez bir halde, nereye gittiğinin farkına varmadan bilinçsizce ilerliyordu. Yeni bir başlangıç demişti, nefes alıp yol alacak ve zamanı geldiğinde geriye zaten dönecekti ama izin vermemişlerdi. Ne ailesi ne de ailesinin geçmişi Gökçe’ye fırsat vermiyordu. Teraziye ağır basan kefedeki gerçeklerin ağırlığı yoluna gitmesine müsaade etmiyordu. Gökçe bir anda arkasına döndüğü sırada geriden gelen Efe’yi gördüğünde kaşları istemsizce çatıldı.

“Efe, gerçekten yalnız kalmak istiyorum. Lütfen!”

Efe müşfik bakışlar ile onun yanı başına kadar geldi.

“Gökçe, biliyorum çok kızgınsın, gelmemizi asla istemezdin inan ki ben de istemezdim. Ama içinde bulunduğun tehlikenin farkında değilsin. Çakır öfkesine kurban olup saçmalayabiliyor ama gerçekten bize güvenmeni istiyorum. Senin tek bir adımında başına bir şey geleceği tehlikesi ile senden uzakta duramazdım. Tamam, yine istediğin gibi hareket et, özünü kökünü araştır, anneni babanı tanımaya çalış ama bizden uzak olarak değil. Gerekirse ağzımızı açmayız, varlığımızı hissettirmeyiz ama seni burada yalnız bırakmamızı bekleme bizden. Ben…” dedi soluğu içine kaçmış gibiydi. “Ben dün gece yarısı senin düştüğünü, yabancı bir adamın kollarında yardıma muhtaç hallerini duyduğumdan beri gerçekten iyi değilim. Buraya nasıl geldiğimi inan ki bilmiyorum. Saçının tek teline zarar gelmemesi için çabalarken bunu mecazi anlamda söylemiyorum. Gerçekten saçının tek telinin incinmesine dahi tahammülüm yok artık. Beni biraz olsun anlamaya çalış, lütfen!”

“Efe, çok saçma, gerçekten çok aptalca değil mi? Sürekli hayatım ile ilgili yeni bir şeyler öğreniyorum. Her şey o kadar üst üste geliyor ki hangi birine tepki vereceğimi bile bilmiyorum. Hissizim. Sırlar, yalanlar, entrikalar, olaylar bunlar bana çok fazla. Niye insanlar bu kadar kötü olmak zorunda. Neden Efe? Şimdi öğrendiğim şeyler hangi yarama merhem olacak söylesene bana.” dedi.

“Umut, öyle bir şey ki diyar değiştirir insana Gökçe. Metruk bir hikâyenin izleri geçmişin acı gerçekleriyle canlanıyor bir bir zihninde. Öğrendiklerin nefesinin kesilmesine sebep olurken ailen ile yaşama ihtimalinin olduğu her bir ana delicesine özlem duyuyorsun. Öğrendiğin birçok şey yüreğine aykırı geliyor. Ölüme ağıt niteliğinde yürek yüreğe yaşıyorsun artık bazı şeyleri. Ama geçecek sonsuza kadar sürmeyecek. Mutlu olmak istiyorsan önündeki tüm engel ve zorlukları aşmak zorundasın. Kendini yetersiz ve eksik hissetsen de duygusal önceliklerini sıraya koymayı öğreneceksin ve böylelikle psikolojik olgunluğa ulaşacaksın. Bazen çaresiz hissedeceksin kendini o zamanda bizler sığınacak limanın olarak yanında var olacağız. Bazen de kontrolünü kaybetme hissi ile yüz yüze geleceksin o zaman da bayan duygu olan sana, bay mantık olarak ben eşlik edeceğim. ” Dedi nefes alan bir tebessümle yanağını okşadı. Genç kadının gözünden akıp giden tek bir damla yanağından süzülüp giderken istemsizce gözlerini kapattı. Efe yanağından akıp giden yaşı başparmağıyla okşarcasına silerken “Gözlerinde gizlenen her bir hikâyeye adanmış efsunlu düşlerim var. Sen benim gözlerimden akıp giden hüzün damlalarının sırrıydın. Avuçlarımı açarak semaya değdirdiğim en özel duam, zamanında onurumla ricat ettiğim en büyük gerçeğimdin. Şimdi ise zamanının gelmesini belediğim hayata dair her şeyimsin.” Dedi. Gökçe duyduğu her bir cümleden öylesine etkilenmişti ki ne zaman ne de yer artık umurunda değildi. Kendisini onun kollarına bırakırken Efe yılların özlemini kadının saçlarından dirhem dirhem soluduğu kokusuyla gidermeye çalışıyordu.

Bölüm : 26.09.2024 22:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...