Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@ugurluay

9.BÖLÜM

“El gibi…”

Adım adım gidiyordu. Yıllar önce gönlünü yaralayan, sevda gamını yüreğine yükleyen, kalbini delicesine titreten, gözünün ferini söndüren ona imkansızı yaşatıp bir anda ortadan kaybolan şimdi kendisine el gibi olan kadına gidiyordu. Duydukları asla öğrenmek istemedikleriydi. Yüreğinin ruhu vuslat sokağında onu bekliyordu. Gecenin zifiri keskin zincirleri engel olamıyordu yaşanacaklara.

“Eylül hastanede çabuk gel.” Demişti tanımadığı o ses. Yerle yeksan olmuştu duyduklarıyla her hücresi. Kalbindeki bir sır gibiydi Eylül.Zamanında yüreğinin sokaklarında en büyük mülk sahibiydi o. Gittiği vakit Ferit kayıp adreslerde aramıştı gözlerini. Kelimelere dökülmez olmuştu acısı, yüreğini sürgün etmişti mutsuzluğu ilmek ilmek yudumlarken. İçindeki yaşadığı büyük kıyamet gözlerini mahzunlaştırmıştı. Her gece hüzün saatleri ziyaret etmişti ömrünü. Yürek parçam dediği kadın hezeyana uğratmıştı hayallerini. İçindeki yangın büyük bir muammaya dönüşmüştü. Acı sızdırıyordu esir olduğu yalnızlık. Yaşananlar artık sadece kül rengine sahip anılardan ibaretti. Şimdi anıların ayak izlerini takip ederek ona, Eylül’e gidiyordu. Gelenleri bir bir azalırken gidenleri giderek artıyordu. Artık sadece yanlış cümlelerin insanı, büyük bir yanılgıdan ibaretti. Hastanenin koridorlarında adım adım ilerlerken ona bahsedilen odanın kapısına geldi. Kapıdan içeriye girip girmemekte kararsız öylece dururken arkasından “Ferit Bey!” diyen ses onun duraksamasına sebep oldu. Geriye döndüğünde hiç tanımadığı bir kadın ona kıpkırmızı olmuş gözlerle bakıyordu. Kadın yavaşça yanına gelerek ona elini uzattı.

“Hoş geldiniz, ben Sude, Eylül’ün arkadaşıyım.”

Ferit bir kadına bir de uzattığı ele baktı. Anlamsız bakışlarla kadını süzdüğünde kadın mahcup bir şekilde eline usulca geriye çekti.

“Lütfen benimle gelin.” Dediğinde kendisini takip etmesini istedi. Ferit kadını takip ederken nereye gittiklerini düşünmeye başladı. Sude Ferit’i odanın içini gösteren camlı bir bölmeye getirdi.

“Lütfen gelin.” Dediğinde Ferit camın diğer tarafındaki odaya baktı. Gözleri bir an şaşkınlığa ev sahipliği yaptı.

“Bu nasıl olur?” dedi hayretler içinde “Bu kadar kısa süre içinde bu hale nasıl geldi? Daha dört ay önce sapasağlamdı.” Derken ellerinin inanamaz gibi camın üzerine yerleştirdi. Sanki uzansa Eylül’e dokunabilecekti. Saçları dökülmüş, zayıflamış, solgun bir halde yüzünden acı çektiğini hissettiren bir tedirginlikle uyuyordu. İnsan uykuda da acı çeker miydi? Ferit Eylül’ün suretindeki gerginlikten bunu çok iyi hissedebiliyordu. Eylül uyusa da şu an acılar içinde kıvranıyordu. Vücudundan sayısını hesap edemediği bir sürü kablo çıkmış makineye bağlanmıştı.

“Bakın Ferit Bey, telefonla sizi arayan bendim. Ben Eylül’ün en yakın arkadaşıyım. Biz birlikte çok zor zamanlar atlattık. Size anlatmak istediğim çok şey var ama her şeyden önce bilmeniz gereken en önemli şey Eylül’ün fazla zamanı kalmadı. Belki yarın belki de bu gece…” dedi boğazından bir hıçkırık firar etti. Elinin tersiyle gözünden akıp giden yaşı silerken güçlükle konuşmaya devam etti. “Sizi aradığımdan haberi yok. Olsa buna asla izin vermezdi.”

“Nesi var? Ne oldu Eylül’e?”

“Eylül uzun zamandır kanser tedavisi görüyor ama artık yapılabilecek bir şey kalmadı. Doktor her şeye hazırlıklı olun dedi. Ben, ben size veda etmeden gitmesini istemedim.”

“Daha dört ay önce bana geldiğinde görüştüğümüzde çok iyi görünüyordu. Saçları…” dedi camın dışından başını okşar gibi ellerini gezdirdi. “Saçları hala oradaydı.”

“Hayır Ferit Bey, belki evli olduğunuz için Eylül’e çok dikkatli bakmadınız. O gece sizinle buluştuğunda başındaki kendi saçları değildi. Sizin karşınıza hasta bir insan olarak çıkmak istemedi. Peruk taktı, makyaj yaptı, kalın kıyafetler giyerek kaybettiği kiloları gizledi ve tüm gücünü toplayarak karşınıza çıktı. Aslında vaktinin çok az kaldığını biliyordu. Size bir emanet bırakmak istedi. Ama o gece karınızın geçirdiği kaza Eylül’ü sonsuza kadar susma kararı almasına sebep oldu. Fakat ben buna izin veremezdim.”

“Emanet mi? Ne emaneti?”

“Bakın Ferit Bey şimdi duyacaklarınız sizi ve hayatınızı büyük oranda sarsacak belki de tüm geleceğiniz mahvolacak bilmiyorum. Ama anlatacaklarımı bilmeye hakkınız olduğunu düşünüyorum.”

“Sude Hanım lütfen bir an önce anlatır mısınız? Gerçekten uzunuzadıya geçirecek bir vaktim yok.”

“Peki, hikâyeyi anlatmaya en başından başlayayım.Sude ile çok güzel giden bir ilişkiniz vardı. Ben o zamanda Eylül’ün hayatındaydım ama benden haberiniz yoktu. Belki de geçmişinden görüştüğü tek kişi bendim. Siz Eylül’ün gerçek geçmişini bilmiyordunuz. Eylül küçük yaşta aile zoruyla biriyle evlendirildi.”

“Ne? Ne evliliği?”

“Bu durumundan sizin haberiniz yoktu. Çünkü Eylül küçük yaşta evlendirilince çok büyük işkenceler gördü. Kocası olacak adam Cemal ona sürekli şiddet uygulardı. İçki, kumar, uyuşturucu ne ararsanız vardı bu adamda. Bir gün içkiliyken bir adamı öldürüp hapse düştü. Eylül o günden sonra Cemal’den de ailesinden de kaçtı. Boşanmak için büyük mücadeleler verdi boşandı da. Tüm geçmişini bırakıp kendisine yeni bir hayat kurdu ve sizinle tanıştı. Eylül sizinle çok mutluydu, her şey hayallerinde istediği gibiydi. Mutluydu.Ta ki bir gün bir telefon alana kadar. Telefondaki eski kocası Cemal’di. Hapisten çıkacağını ve ondan da onun gezdiği adamdan da intikam alacağını söylemişti. Eylül kendisini hiç düşünmedi aklında sadece iki şey vardı. Biri siz biri de…” Dedi ve başını önüne eğerek elleriyle uğraşmaya başladı. Ferit kadının susmasıyla bir anda durdu ve ansızın ona döndü.

“Bir de ne?” dedi onun devam etmesi için kaşlarını çatarak kadına baktı.

“Bir de kızı Ecem için çok korktu.”

“Ecem mi? Eylül’ün kızı mı var?”

“Evet Ferit Bey, sizin ve Eylül’ün bir kızı var. Adı Ecem…”

“Ne? Bu, bu imkânsız, bu olamaz, siz şu an sadece saçmalıyorsunuz.”

“Ferit Beybiliyorum bunca yıldan sonra böyle bir şeyle karşılaşmak sizi şok etti. Ama bu gerçeğin yüküyle Eylül’ün son nefesinivermesini istemiyorum. Yıllardır acı çekiyor ama artık dayanamıyor. Eylül sizinle evlenme hazırlığı içindeyken hamile kalmıştı. Bu haberi size düğün gecenizde verecekti ama Cemal’in tehdidi her şeyi mahvetti. Eylül biliyordu ki Cemal her kötülüğü yapabilecek biriydi. Bu yüzden size hiçbir şey anlatmadı. Anlatsaydı onu bırakmayacağınızı biliyordu. Kızını ve sizi korumak adına sessizce size tek bir şey söylemeden terk etti.Ama aslında sizden gönül bağı olarak hiç ayrılmadı. Sizi hep takip etti. Ecem’in her anını size uzaktan uzağa anlattı. Ne zaman ki evlendiniz bir daha asla geri dönmeyeceğine dair kendine söz verdi. Fakat hastalığı yeni bir yol ayrımına getirdi onu. Tek istediği kızını size emanet edip sizden özür dilemekti. Ama eşiniz kaza geçirip bebeğini kaybedince kızının varlığını söylemek istemedi. Karınızın çektiği acının üzerine kendi kızını ortaya çıkarmak istemedi. Ve hastaneye yatmadan önce Ecem’i çocuk esirgeme kurumuna teslim etti.”

“Ne? Ecem… Çocuk esirgeme kurumunda mı?”

“Evet Ferit Bey, Eylül kızını size emanet edemeyeceğini anlayınca devlete teslim etti. Ne kendi ailesinin ne de kocası Cemal’in onun varlığını öğrenmesini istemiyordu. Onu korumak adına böyle bir şey yaptı. Ama ben tüm bunlara dayanamadım. Onun gözünün açık gitmesine, omuzlarındaki yükle hayata göz yummasını istemiyorum. Tüm bunları öğrendikten sonra sizin kararınız ne olur bilmiyorum ama…” dedi cebinden çıkardığı katlanmış kâğıdı Ferit’e uzattı. “Belki Ecem’i görmek ya da o soğuk duvarların arasından onu kurtarmak istersiniz. Belki inanmıyorsunuz tüm bunlara belki de DNA testi yaptırmak istersiniz ve o zaman inanırsınız. Artık bundan sonra her şey size kalmış Ferit Bey. Ben arkadaşımın son anına kadar yanında olacağım.” Dedi ve onu orada bırakarak çıkıp gitti.

Ferit duydukları karşısında şaşkına döndü. Yaşadıkları, geçmişi ve geleceği her şey birbirine girmişti. Cama doğru döndü ve ellerini yerleştirdi. Camın diğer tarafındaki odada yatan Eylül’e, geçmişine baktı. Hiç de tanıdığı eski de bıraktığı kadına benzemiyordu. Kızı ve kendisi için hayatını feda etmişti. Şimdi ölüm döşeğinde bile karısının daha fazla acı çekmemesi için kendi kızını ortaya çıkarmadığını öğrenmek canını yakmıştı. Ferit tüm bu örendikleri karşısında allak bullak oldu. Şimdi ne yapacaktı? Artık o da hiçbir şey bilmiyordu.

Loading...
0%