@ugurluay
|
1.BÖLÜM “Gönlümü avutamadım, Seni söküp atamadım, Ben bahtımı tutamadım, Yâr, seni unutamadım.” (Sabahattin Ali*Unutamadım) Aynanın karşısında oturmuş yansıyan görüntüsüne bakıyordu. “Hazır mısın?” Dedi Rüzgâr. Elleriyle kızın omuzlarını avuçları arasına aldı. Başını onun boyun köküne yerleştiren adam kadının kokusunu içine derince çekti. Kadın bu dokunuş ve teninde hissettiği sıcak nefes ile bir an gözlerini kapayarak şefkat dolu bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. “Hem de hiç olmadığım kadar.” Diye karşılık verirken omzundaki elleri tutup küçük bir minik buse kondurdu. Ayağa kalkan kadın Rüzgâr’ın tam karşısına geçti ve ona gerçek olan içten samimi bir gülümseme gönderdi. Gerçekten adamın hak ettiği sıcaklığı yüreğinden hissettirdi. “Yıllardır bu anı sabırsızlıkla beklediğimi biliyorsun.” “Biliyorum meleğim.” Elinden tutarak onu kendisine çekti ve diğer elini beline yerleştirdi. Alnına minik bir öpücük kondururken fısıltı halinde “Ne olursa olsun senin yanındayım bunu asla unutma olur mu? Buna hiç kimse engel olamaz.” Dedi usulca ondan uzaklaştı. “Biliyorum, bu yüzden şu hayatta senden başka hiç kimseye güvenmiyorum.” “O güveni asla boşa çıkarmayacağım. Ne bugün ne de yarın. ”dedi ona itimat dolu bakışlarını yollarken kolunu kıza doğru uzattı. “Hadi gidelim prenses, misafirlerimizi daha fazla bekletmeyelim.” Diyerek ona muzip bir bakış attı. Kız onun bu keyifli hallerine eşlik ederek “Emriniz olur beyzadem.” Dedi ve gülümseyerek onun koluna girdi. *** Yıldızlar gecenin karanlığına inat ışıl ışıl gökyüzünü parlatırken insanların eğlenmesini sağlayan müzik etrafa tüm coşkusuyla yayılıyordu. Ekin, neşe içinde masada oturan sevgilisinin yanına geldi ve onu kolundan çekiştirmeye başladı. “Türker, hadi ama kalk biz de dans edelim.” Diyerek onun asık suratının biraz olsun gülmesi için çabalıyordu. Türker sevgilisinin bu hallerine sinir oluyordu. Birden başını ona döndürerek hiddetli bakışlarla süzdü. “Sen ne istiyorsun yap ama beni rahat bırak Ekin.” Diyerek sertçe çıkıştığında masadaki herkes bakışlarını kaçıştırdılar. Bu Türker’in sevgilisine karşı her zamanki tavırlarıydı. Alışmışlardı onların bu hallerine. Türker’e kalsa çoktan ayrılacaktı ama Ekin’in kabullenmeyen tutumları ve ben seni her şeyinle kabul ediyorum sözlerine karşılık Türker’de artık onun varlığını umursamayarak kendince cezalandırıyordu. Elbet bir gün o da vazgeçecek ve kendisine hayır getirmeyeceğini anlayacaktı. O malum olaydan sonra Türker bir daha asla eskisi gibi olmamış ve aşk, sevgi nedir bir daha yüreğinde hissedememişti. Çünkü o aşkın ne olduğunu yıllar önce duyumsamış ama büyük bir hata yaparak sevdiği kadının parmakları arasından kayıp gitmesine sebep olmuştu. Şimdi ise sadece aldığı nefesle ömrünü tamamlamak için yaşıyordu. Ekin, aldığı cevap karşısında yüreği daralırken onca insanın önünde sevgilisi tarafından terslenilmek gururuna dokunmuştu. Gözleri yaşlı bir halde oradan uzaklaşırken arkadaşı Ferda koşarak peşinden gitti. Ferda’nın sevgilisi Enis arkadaşının omzuna dokundu. “Türker bu biraz ağır olmadı mı? Bak o kız yıllardır bir gün onu seveceğin gün için peşinde perişan oldu. Yapma böyle artık. İzin ver yaralarını sarsın.” Diyerek ona akıl vermeye çalışsa da Türker’in bu sözler pek de umurunda değildi. Elinde bulunan bardaktaki sıvıyı sallarken “Ben mi diyorum abi peşimden ayrılma diye? Beni rahat bıraksın ne halt istiyorsa onu yapsın. Ben bu saatten sonra âşık maşık olmam, hiç kimseyi de sevemem. Anlamıyor musun Enis, ben artık iflah olmam. Görün artık bunu…” Dedi sesli bir şekilde itiraf edercesine. “Abi hala mı o mesele? Yıllar geçti üzerinden geçmişin içinden sıyrıl artık. Bu gidişle kendini de Ekin’i de yakacaksın. Yapma bunu kendine de ona da.” Elindeki bardağı masaya sarsıcı bir şekilde bırakan adam elleriyle yüzünü sıvazladı. “Of!Daraldım ben.” Diyerek ayağa kalktığı zaman yanlarına Fulya ve Civan geldi. Yüzleri gülen çift Türker’in yüz ifadesinden onun iyi olmadığını anladılar. “Siz geçin ben bir hava alıp geliyorum.” Diyerek oradan uzaklaşan Türker’in arkasından şaşkın şaşkın baktılar. Civan “Hayırdır Enis ne oldu buna yine böyle? Sanki kuzeninin nişan töreninde değil de cenaze töreninde gibi.” “Ekin ile tartıştılar, her zamanki halleri siz boş verin onları hoş geldiniz bakalım çifte kumrular.” Enis aklı arkadaşında kalsa da çoktan hoş bir sohbete dalmıştı bile. Türker, Ekin, Enis ve Ferda lise arkadaşlarıydılar. Üniversiteye geldiklerinde ise bu arkadaşların arasına Fulya ve Civan’da katıldı. Bu gurubun başında olan ama iki yıldır yurtdışında yaşayan Rüzgâr ise Türker’in kuzeniydi. Yurt dışından dönerek tüm gurubu mutlu eden adam nişanlanıyorum diyerek asıl bomba haberi arkadaşlarının önlerine bırakmıştı. Herkes şaşkındı. Çünkü Rüzgar’ın değil nişanlanması bir kız arkadaşı olduğundan beri kimsenin haberi yoktu. Şimdi ise yüzünü bile görmedikleri bir kızın varlığından bahsediyor ve onunla nişanlanacağını söylüyordu. Buzlar prensi Rüzgar’ın kalbini çalan prensesin nişan töreninde herkes merak içindeydi. Herkes bahçede yerini alırken Ekin’i sakinleştirmeye çalışan Ferda “Ya ne takıyorsun kızım Türker’i adamın her zaman ki halleri, bırak boş ver sen eğlenmene bak.” “Ya Ferda görmüyor musun bana nasıl davranıyor? Bıktım usandım artık. ” “Ekin, Türker her zaman sana karşı böyleydi.” “Evet her zaman böyleydi ama artık değişsin istiyorum. Baksana kızlara yüz vermeyen Rüzgâr bile nişanlanıyor ama yıllardır sevgili olduğum adamın bana karşı tavrında biraz olsun değişim olmuyor. Yoruldum artık.” Dedi pes edercesine. Hıçkırıklarla ağlarken arkadaşına sarıldı. “Ekin, yapma böyle ne olur?” diyerek sırtını sıvazlıyor ve onu teskin etmeye çalışıyordu. “Bak o da hatasını anlamıştır hadi gel yanlarına gidelim. Hem Fulya ile Civan da gelmiştir. Belki kuzeninin mutluluğun görünce o da aşka gelir.” Ona umut vermeye çabalıyordu. Ekin arkadaşının kollarından sıyrılıp onun gözlerine beklenti dolu bakışlarla bakarken “Olur mu gerçekten? O da heveslenir mi?” dedi. Ferda bunun asla olmayacağını bilse de arkadaşının biraz olsun kendisini toparlaması için “Heveslenir tabi, sen bilmiyor musun Türker’in idolünün Rüzgâr olduğunu?”diyerek ona göz kırptı. “Haklısın aslında, kuzenini küçüklüğünden bu yana örnek alır. Kim bilir belki nişanlandığı kız da bize yardımcı olur.” “Olur tabi, hadi sen şu yüzünü gözünü yıka da içeriye geçelim. Rüzgâr ile şu müstakbel nişanlısının girişini kaçırmayalım.” “Tamam.” Diyerek lavaboda elini yüzünü yıkayan kıza “Sen tanıştın mı şu esrarengiz kızla.” Dedi Ferda. “Yok tanışmadım. Rüzgâr’ın annesi ve babası dışında kimse ile tanışmamış kız. Türker bile görmemiş o kadar yani.” “Çok ilginç.” “Aslında ilginç değil, bilirsin Rüzgâr her zaman biraz tuhaftı kendi gibi birini bulmuş olabilir.”dedi biraz olsun özüne dönerek. “Hadi gidelim.” Arkadaşının koluna girerek onu lavabodan çıkardı. Az önceki hüzünlü halini bir kenara atan kızın yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki az önce hıçkırıklar içinde ağlayan kendisi değil gibiydi. Ferda ile Ekin kol kola bahçeye girdikleri anda alkış sesleri yükselmişti. “Tüh ya kaçırdık girişlerini.” Diyen kızlar adımlarını aceleci bir şekilde hızlandırırken Türker’in sırtı dönük bir halde taş kesilmiş bedeni görüş alanlarına girdi. Ekin arkadaşı ile göz göze gelirken ne oluyor bakışları buluşmuş, adımları ikisinin de yavaşlamıştı. Bahçe de alkış kıyamet yükselirken Türker’in omuzları düşmüş bir halde iki eli de yumruk haline gelirken dişlerini sıktırıyordu. Gözleri kocaman açarak şoka girmiş gibi sadece bir noktaya kilitlenen adamın baktığı yöne başlarını çeviren kızlar gördükleri ile bir anda nefesleri bıçak gibi kesilip atıldı. Enis koşarak sevgilisi Ferda’nın yanına geldi. Yüzü hayalet görmüş gibi bembeyaz olan adam sevgilisine sarılarak ona güven vermeye çalışıyordu. Ferda “Enis bu…” dedi korku dolu gözlerle.Daha fazla kelime sesiyle buluşamadan Enis “Bilmiyorum Ferda, inan ki nasıl oldu ben de bilmiyorum?” diyerek fısıltı halinde konuşuyordu. Ekin ürkek adımlarla Türker’in omzuna elini attı. Adamın duruşunda tek bir kımıldama olmazken “Türker…” dedi ateşten bir bilyeyi yutkunur gibi boğazı alevler içinde yanmaya başladı. Türker’in bakışları tek bir noktada yoğunlaşmıştı. Kuzeni Rüzgâr ve yıllardır vicdan azabı çekmesinin sebebi olan sevdiği kız Çağla… Görmemişti. O günden sonra onu bir daha asla görememişti. Her yerde aramış, pişmanlık içinde kıvranırken sormuş soruşturmuş ama onu dair tek bir iz bile bulamamıştı. Ve şimdi… Yıllar sonra karşısına kuzeni Rüzgâr’ın nişanlısı olarak mı çıkacaktı? Yıllardır hayal ettiği karşılaşma böyle mi olacaktı? |
0% |