@ugurluay
|
Günler su gibi akıp gidiyordu. Türker’in vazgeçmek nedir bilmeyen tavırları, sürekli Çağla’nın karşısına çıkarak onun aklını karıştırmaya çalışan iflah olmaz çabası. Çağla giderek bu durumdan bunalmaya başlamıştı. Rüzgâr’a durumu anlatmak istiyor ama yalnız kalmaya bir türlü fırsat bulamıyordu. Bir haftadır gelen esrarengiz telefonlar, sıkılgan tavırlar, kaçırılan gözler derken sürekli Çağla’dan kaçmak için bahaneler üretiyor ve ansızın ortadan kayboluyordu. Onun bu tavırları Çağla’yı tedirgin ediyor, “Yoksa pişman mı oldu?” diyerek içten içe kendisine tüketmesine sebep oluyordu. Rüzgâr’ın ailesi çoktan düğün hazırlıklarına başlamışken gelin ve damadın hevessiz halleri onları durdurmaya yetmiyordu. Feraye Hanım, Rüzgâr’ın ortalarda olamayışından yakınarak gelinine düğün mekânı bakmak için birlikte gitme teklifinde bulunmuş ama Çağla’nın da keyifsizliği ile karşılaşınca bu durumu eşiyle birlikte halletmeye karar vermişti. Genç kızı evde tek başına bırakarak mekân bakmaya gitmişlerdi. Çağla bahçede havuz kenarında otururken keyfi yerinde bir çift bakışın kendisini izlediğinin farkında değildi. Adım adım kıza yaklaşan bakışların sahibi davet dahi beklemeden genç kızın yanındaki boş sandalyeye oturdu. Yanındaki ani hareketlenme ile şaşıran kız tepkisini belli etmemeye çalışarak onu görmezden gelmeye çalıştı. “Ne o? Sessiz kalarak beni yok sayabileceğini mi düşünüyorsun?” diyen kişi Türker’den başkası değildi. “Var olduğunu zanneden sadece küçük bir ayrıntıdan ibaretsin Türker.” Bakışlarını uzak bir noktaya diken kız yanı başında bulunan kitabı alarak onu dinlemediğini hissettirmeye çalıştı. Ama Türker’in buna aldırış etmeyeceğinin de farkındaydı. “Hayatında küçük de olsa bir ayrıntı olabilmek bile benim için ne kadar önemli bir bilsen.” İç çekerek bakışlarını kızın yüzünde özlemle gezdirdi. Ona öylesine delice bir hasret duyuyordu ki, kollarının arasına alıp sımsıkı sarılarak kokusunu derince içine çekmek, tekrar ona ait olduğunu gösterir gibi varlığını sarsıcı bir şekilde hissettirmek istiyordu. Belki şimdi değil ama çok yakında Çağla ile eski günlerine geri dönecekti ve bunu kendisi değil Rüzgâr sayesinde başaracaktı. Elindeki kitabı sertçe masaya bırakan kız Türker’e dönerek bakışlarını acımasızca ona gönderdi. Gözlerini kısarak “Bu defa ne saçmalayacaksın Türker? Hangi sözünle yine beni çileden çıkarmayı başaracaksın acaba?” “Niye yalnızsın Çağla? Etrafında pervane olan Rüzgâr’ın nerede?” “Yine hangi cevahiri yumurtlayacaksın acaba?” “Nerede olduğunu bilmiyorsun değil mi? Günlerdir nasıl bu kadar rahat yanına gelebiliyorum. Sevgili kuzenimin ilgisi ve sevgisi azaldı da yoksa seni yalnızlığa mı mahkûm etti?” “Seninle Rüzgâr hakkında konuşacak değilim?” diyerek ayağa kalktığında içinden bir şeylerin kırılıp gittiğini biliyordu adam. Kızın gardını düşürmesine sebep olmuştu. Onun zayıf noktasından yakalamış şimdi istediği yöne doğru sürüklemeye çalışacaktı. Yüreğine bir şüphe tohumu ekmiş an be an filizlenmesini izleyecekti. Çağla’nın asla kabul etmeyeceği bir ihaneti gözlerinin önüne serecekti. Çağla onun aklını bulandırmaya çalıştığının farkındaydı ama bir yandan da bir haftadır Rüzgâr’ın davranışlarındaki tutarsızlık nefesinin daralmasına sebep oluyordu. Bir haftadır yanında nefes alıp veren adam onu tanıdığı, bildiği, kolu kanadı hayatı olan adam değildi. Bambaşka yabancı biriyle yaşıyor gibi hissediyordu. Tüm ilgi alakasını yitirmiş, alınacak intikamın adını bile dile getirmemiş, Türker’in yanına rahat bir şekilde gelip gitmesini bile göremeyecek kadar kör bir adama dönüşmüştü. “Korkuyorsun değil mi?” diyerek kızın ardından ayağa kalktı. Çağla adamın sözleriyle adım atmayı çoktan bırakmış gücünün tükeniş acizliğine boyun eğmek zorunda kalmıştı. Eğer bir adım daha atarsa yere yığılıp kalacağını biliyordu. Türker istediğini elde etmiş olmanın keyfini sürerken sırtı dönük olan kızın yanına bir iki adımda ulaştı. Ensesine doğru eğilerek tehlikeli bir şekilde “Onun da sana ihanet etmiş olma ihtimali deli gibi korkutuyor değil mi?” dedi fısıltı halinde. Türker’in sıcak nefesini tehlikeli bir tınıyla teninde hissettiği an midesinin bulanmasına engel olamadı. Onun yakınlığı aklını karıştırmak yerine midesini alt üst ediyordu. Onun her bir adım yakınlığı geçmişi alıp suratına çarparken acımasızca tokat gibi yüreğine iniyordu. “Söz konusu Rüzgâr ise mutlaka bir açıklaması vardır.” Dedi tereddütlü çıkan sesinin yankısı adamın içinde öfke bulutlarını yükseltirken kendi sesinin sakin çıkmasını başaramamıştı. Büyük bir hırsla kızın önüne geçerek “Demek ona bu kadar çok güveniyorsun? Sevgili kuzenimin sana asla ihanet etmeyeceğinden bu kadar eminsin öyle mi?” “Eminim.” Dedi kendisini toparlayarak. “Eğer Rüzgâr bir şey yapıyor ya da yapmıyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Şimdi çekil önümden seninle kaybedecek bir dakikam dahi yok benim.” “O zaman gel benimle.” Sesi ona meydan okurcasına çıktı. Cümleleri karşısında sinirleri iyice gerilmişti. “Seninle hiçbir yere gelmiyorum.” “Göreceklerinin seni büyük bir enkazın altında bırakacağını biliyorsun değil mi?” dediği an kızın yüzünün rengi birden beyaza döndü. Türker kurduğu cümlenin içinde geçen tek bir kelimenin kızı ne hale getirdiğinden habersiz haklılığını göstermek için tüm gücü ile savaşıyordu. Bugün onu geri kazanacağından o kadar emindi ki... Çağla’nın sessizliği ve yüz ifadesindeki ani değişimleri fırsat bilen adam “Madem ona bu kadar güveniyorsun, göreceklerinden korkmamalısın.” Çağla bir an kendisini toparladı derin bir nefes bıraktı. “Tamam seninle geleceğim ama söylediğin gibi bir ihaneti göreceğimden değil, senin nasıl rezil olacağını görmek için geleceğim. Sırf yüzünün ifadesine şahit olmak için seninle geleceğim.” Dedi ve hızlı adımlarla çantasını almak için bahçeden eve doğru yöneldi. Türker’in amacının farkındaydı. Ama içinde bir yerlerde Rüzgâr’ın bir hafta boyunca sergilediği tutum ve davranışların sebebini öğrenme merakı gizleniyordu. Türker ellerini ceplerine yerleştirip keyifle kızın arkasından baktı. O sırada gelen bir mesaj sesi ilgisinin odağını değiştirmesini sağladı. Gönderen: Enis “Türker, Rüzgâr konumunu atacağım mekânda. Çok vakit kaybetmeden gelmelisiniz.” Aldığı mesaj ile keyfi daha da yerine gelen adam kendi kendine “Az kaldı nazlı bakışlım, birkaç saat sonra benim kollarımda olacaksın.” Dedi. |
0% |