Yeni Üyelik
27.
Bölüm

26.BÖLÜM

@ugurluay

“Gözyaşlarımız aynı toprakta vuslata erdiğinde, benim için işte o zaman bahar başlayacak.”

Arabanın camından ıssız karanlığı seyreden genç kız adım adım gerçeklere belki de yıllardır yapmaya delicesine istek duyduğu yüzleşmeye gittiğini hissediyordu. Yanı başında arabayı kullanan adama gözlerini çevirdi. Kaşları çatık bir halde zihninde binlerce soru işaretinin uçuştuğunu çehresinden okuyabiliyordu. Kördüğümün çözüleceği her şeyin başlangıç noktasına gitseler de aslında büyük bir bilinmezliğe ilerliyorlardı. Rüzgar’a hissettirmeden bakışlarını cama çevirdi belli etmemeye dikkat ederek elinin tersi ile akan gözyaşlarını sildi. Ne kadar güçlü durmaya çalışsa da bir anda kırılma anı yaşıyordu. Ruhu bir cenderenin içinde oradan oraya savrulup gidiyordu. Ayrılık vardı hüznünden yanaklarına doğru dökülen gözyaşlarının altında. Bazı şeyleri kabullenmiş olsa da gözünden iki damla yaşın akıp gitmesine bir türlü engel olamıyordu. Kirpiklerinin arasından süzülüp giden her damla alazlanarak ona kimsesizliğini haykırıyordu. Sürekli diline doladığı , unutmamak için tekrar tekrar söylediği şarkı gibiydi yetimliği.

Düşünceler arasında o kadar kendinden geçmişti ki geldiklerini bile fark edememişti. Rüzgar’ın omzuna dokunuşuyla vücudu sessiz gecenin içinde ürperdi. Yaşadıkları yüreğinin terazisinin şirazesini bozmuştu. O gözlerdeki bakışlar yüreğine sıcacık sinip ruhunu mesken etmişti. Gözleriyle aşkı fısıldıyor umut yıldızını yüreğine nakşediyor, ona bitmeyecek bir sevdanın destanını vadediyordu. Yaşayacakları aşikâr olsa da yağız cümleler kurmaya ikisi de cesaret edemiyordu. Gönlüne dolanan sevdası şimdi usulca ellerine uzandı. Türkü yakarcasına yüreğine de dokunmak istedi. Aralarında artarak devam eden sessizlik derin bir ıssızlığa dönüştü.

Çağla bu sessizliğe daha fazla dayanamayarak gözlerinde umudu küle döndürmemek için bir an önce arabadan inip yaşayacaklarına şahit olmak istiyordu. Hiçbir şey söylemeden ellerini adamın avuçlarından çekip hızlıca arabadan indi. Bu uçuruma bir kez daha gelmek canını alev alev yakarak küle dönüştürmüştü. Gözlerini adamdan kaçıran kız gönlünün ucunda bir ayrılık türküsü okur gibiydi. Bunu dillendirmese de bu geceden sonra hiçbir şeyin aynı kalmayacağını hisseden adamın bu duruma fena halde canı sıkılmıştı. Bir yanı delicesine Türker’e öfkeleniyor bir yanı Çağla’yı kaybetme korkusu ile sarıp sarmalanıyordu. Yıllardır onu iyi etmek için uğraşırken bir gün yaşadığı acılarının altıda ezileceğini çok iyi biliyor bunu geciktirmek için elinden geleni yapıyordu. Onsuzluk ile ilgili tek bir cümleyi diline nasip etmek istemiyordu. Gecenin gündüzle birleşmesine az bir vakit kala adam da arabadan indi. Onun yüreğinden bir damla bile eksilmeye gönlü razı gelmiyordu. Doğan güne yetişerek tüm bu bilinmezlikleri bir bir ortadan kaldırmak istiyordu.

“İstersen beni arabada bekle Çağla, Türker’in bizi ne ile karşı karşıya getireceğini bilmiyoruz.” Dedi soğukkanlılığını korumaya çalışarak. Ağır aksak bakışlarını adama döndüren genç kız müstehzi bir ses ile “Artık her şey bitsin istiyorum Rüzgâr. Bu intikam yolunun artık sonuna geldik. Ne seni ne de aileni daha fazla bu yangının içine sürükleyemem. Bitsin artık.” Dedi yüreğini bir nebze olsun ferahlatırcasına. Bu cümleler adamın içine ateşler içinde yanan korlar düşürdü. “Hayata yeniden sımsıkı tutunmak için her şeyin berraklaşmasına ihtiyacım var.” Diyerek devam etti derin bir boşluk içinde kayboluyor gibi çıkmıştı sesi.

Genç kızın her bir cümlesini kaşları çatık bir halde dinleyen adam davudi bir ses tonuyla korku yüklü bakışlarını ondan esirgemeden “Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın ben her zaman senin yanındayım. Bunu asla unutma. Yaşadıklarının sana neler hissettirdiğini bilemem ama en azından ben bunu yıllarca anlamaya çalıştım. Asla seni yargılamadım. Çünkü sen çetin geçen bir kış mevsiminin ardından , ruhuma getirdiğin baharda yüreğimde açan masum bir çiçeksin. Senin solup gitmene asla izin vermem Çağla. Çünkü sen benim ömrüme mucize kabilinde bir nasipsin. Ve ben artık sadece seninle geçireceğim bir ömrü düşler oldum. Bunu benim elimden Türker’in almasına asla izin vermem.” Dedi kedinden emin, sevgi dolu bakışlarını hissettirir gibiydi. Onun bu cümleleri genç kızın dudak kıvrımlarından ay gibi parlayan çehresine tebessüm düşürmüştü. Cümlelerin hiçbirine cevap vermeden sadece “Gidelim mi?” demişti.

Onun bu duymazdan gelişine Rüzgâr biraz bozulsa da “Biliyorsun değil mi?” dedi.

“Neyi?”

“Bilinen her çıkmazın, bilinmeyen bir çıkışı vardır. Sen kendini şu anda büyük bir çıkmazda hissedebilirsin ama ben bizim için o çıkmazın çıkışını bulacağım.” Dedi kendinden emin bir tavırla.

“Umarım Rüzgâr, umarım o çıkışı birlikte bulur bu girdiğimiz intikam yolundan biz diyerek sapa sağlam çıkabiliriz. Huzurumuzun, birbirimize hissettiklerimizin can girdabında boğulup gitmesini istemiyorum. Mutluluk gözyaşlarımın artık hüznümü yağmalamasını istiyorum.” Dedi.

Rüzgâr, genç kızın yanına gelerek onu kolları arasına aldı. Usulca saçlarının kokusunu içine derince çekerek gözlerini kapattı. Onun kokusunu yüreğinde hissetmeye ihtiyacı vardı. Ne kadar güçlü durmaya çalışsa da bu gece içinde yaşadığı tüm her şey onu da fazlasıyla yormuştu. Kolları arasında yarı ürkek bir ses tonuyla “Artık gidelim.” Diyen genç kızın cümlesiyle kendisine gelen adam onu nazik bir şekilde kendinden uzaklaştırdı. Kırık bir tebessümle baksa da bakışlarında güven duvarlarına sığınabileceğini hissettirdi. Onun bu tavrı kızın da daha iyi hissetmesine, kendisine gelmesini sağladı. Onun teklif dahi etmesine fırsat vermeden usulca adamın avuçları içine kaydırdı ellerini. Acıların merkezi olan, intikam yoluna çıkış bileti veren uçuruma döndürdüler bakışlarını. Biliyorlardı orada birkaç adım ötelerinde onları hiç de iyi şeyler beklemiyordu. Ama gerçek yüzleşmenin de kaçınılmaz olduğunu artık biliyorlardı.

Loading...
0%