@ugurluay
|
3.BÖLÜM “Geçmedi yâre sözümüz, Yollarda kaldı gözümüz, Yere çalındı yüzümüz, Böyleymiş kara yazımız.” (Sabahattin Ali*Kara Yazı) “Türker kes artık şunları bakmayı ve bir rezillik çıkmadan gidelim bir an önce buradan.” Diyen Enis’e bakma gereği bile duymadan “O ikisi bana neler olduğunu anlatacaklar. Anladın mı beni? Bunca yıl çektiğim vicdan azabının sebebini bana anlatacaklar.” Diye ürkütücü bir sesle karşılık verdi. “Saçmalama oğlum, ne oldu ne yaşandıysa yaşandı bırak artık peşini, kurcalama sakın. İpin ucunda sadece sen yoksun hepimiz varız. Bu iş büyümesin kapat geçmişi ve önüne bak. Bırak onları da ne halleri varsa görsünler.” “Neyi kapatmamı bekliyorsun? Neden susmamı ve köşeme çekilmemi istiyorsun? Şu yaşananlar normal mi? Öldüm ulan ben o gün onunla birlikte o uçurumda öldüm. Size uydum ve hayatımın hatasını yaptım. Gençtim, cahildim. O gün yaşanmasaydı şu an kuzenim olan şerefsizin yerinde ben olacaktım. Sizi dinlemeseydim şu an orada kişi ben olacaktım ben. Artık hiçbir şey umurumda değil. O yaşıyor ya, ne kuzenim ne ailem ne de siz kimse beni bu saatten sonra durduramaz. Görmüyor musun ben bugün onun dönüşü ile yeniden hayata döndüm.” “Sen kendinde değilsin, hala şoktasın. Yıllar geçti oğlum, bak ona, Çağla senin bıraktığın o eski liseli kız mı? Ne kadar değiştiğini görmüyor musun? Yüzüne tiksinerek baktığını fark etmedin mi? Senin karşında sana aşkla bakan o küçük kız yok artık.” “Sadece kızgın, kırgın ve öfkeli, o beni seviyor. Ben onun ilk aşkıyım. İlk aşklar unutulmaz. Bak bana unutabildim mi senelerdir onu? O gittiğinden bu yana gerçekten yaşadım mı? Hayır. O yüzden beni yapacaklarım konusunda durduramazsın Enis. Boşuna konuşma.” “Of! Tamam ama bu gece bir rezillik çıkarma ve adamakıllı ne olduğunu öğrenelim?” “Öğreneceğim, öğreneceğim ama çok da beklemeyeceğim.” “Peki ya Rüzgâr, oğlum bu adam senin kuzenin sana neden böyle bir şey yaptı? Ben anlam veremiyorum.” “O şerefsize de sıra gelecek, sevgilimi kendine eş olarak seçmenin bedelini ödeyecek. Benim çektiğim acıları görüp de sessiz kalmanın ne demek olduğunun hesabını verecek.” “Türker beni korkutma.” Arkadaşının gözlerini kısarak odaklandığı öfke ile baktığı noktaya döndürdü başını. O anda bir çatırtı sesi duydu ve endişeli gözlerini Türker’in eline döndürdü. “Allah kahretsin!” diyerek inleyen Enis arkadaşının elindeki paramparça olmuş bardağa ve adamın elinden damla damla akan kana baktı. “Ne yapıyorsun sen? Kafayı mı yedin?” diyerek eline geçirdiği peçete tomarını cam kırıklarını ayıkladığı adamın eline bastırdı. “Şimdi birileri görecek ne cevap vereceksin?” diye azarladığında adam hala tepkisizdi. Yüzünde ne bir acı ne de bir sızı belirtisi vardı. Onun gözleri sadece mutluluk gülücükleri atarak dans eden çifte takılmıştı. Ekin hızlıca adamın yanına gelip oturduğunda gözleri kanlanmış peçetelere sarılı eline takılı kaldı. “Türker, bu nasıl oldu?” diyerek korku dolu gözlerle adamın elini tutmaya çalıştığında adam onu sertçe geriye doğru ittirip ayağa kalktı. Kızın hiçbir sorusuna cevap vermezken Ferda ve Ekin şaşkındı. “Hep o Çağla yüzünden.” Diyerek zehrini atmaya çalışan Ekin’e “Oradan nasıl kurtuldu hala inanamıyorum.” Diyen Ferda eşlik etmişti. “Onun adını bir daha ağzına alırsan seni doğduğuna pişman ederim Ekin.” Diyerek kükredi adam. Hızlı adımlarla bahçe içinde ilerlerken Enis ardından “Nereye gidiyorsun?” diye seslendi. Biliyordu ki bu gece ondan başkasına bir daha asla cevap vermeyecekti. Türker, titreyen gözbebeklerini göstermemek adına arkadaşlarına yüzünü dönme gereği bile duymadan bariton ses tonuyla iki yanında sıktırdığı yumruklarla ufka bakar gibiydi. “Hikâyenin başladığı yere gidiyorum.” Dediği an hızlı adımlarla ilerledi. Arkasından seslenen arkadaşlarını duymazken gözleri tek bir bakışa takılı kaldı ve soluğunu kesti. Bir adım daha atamadı. Kala kaldı öylece o gözlerde. Ama o bakışlar artık tanıdık değildi. O bakışlar özlem doluydu ama hissettiklerini artık kıza ulaştıramıyordu. Takılı kaldığı o bakışlar Çağla’nın ulaşılmaz gözlerine aitti. Türker fısıltı halinde sadece kendisinin duyacağı ama genç kızın anlayacağı bir lisanla “Seni hep sevdim.” Dedi. Kız onun ne dediğini çok iyi anlamıştı. O kadar mesafeden o kadar insan ve ses kalabalığına rağmen onun ne dediğini çok iyi idrak etmişti. Ama bakışlarına alayvari bir gülümseme yerleştirip inadına Rüzgar’a daha da fazla sokuldu. Onun bu hareketine karşılık olarak Rüzgâr kızı kendisine daha fazla çekti. Başına minik bir buse kondururken derince içine soludu kokusunu. İşte bu an Türker’in gözlerini acıyla kapatmasına yüreğinin parçalara ayrılmasına sebep oldu. Nefesi daralıyor ve daha fazla orada durmaya gücü yetmiyordu. Ömrünün geri kalanının gücü bu gece tükenmişti. Ağır aksak adımlarla gözlerinde bir nevi perde varmış gibi oradan sürünürcesine çıktı. Gidiyordu. Hikâyenin başladığı belki de sona erdiği yere gidiyordu. Biliyordu Çağla onun nereye gittiğini? Çünkü her katil olay mahalline elbet bir gün geri dönerdi. Türker için zaman yeniden başlamak için gitme vaktiydi. |
0% |