@ugurluay
|
Kaza iddiası, maddi kaynaklı, bilinmeyen sebepler, namus/töre, aldatılma düşüncesi, erkeğin barışma isteğinin reddedilmesi, kıskançlık, erkeğin reddedilmesi, kadının ayrılma/boşanma isteği, cinsel saldırı, gündelik hayata dair, bilinmeyen sebeplerden ötürü ve nice bahane ile hayattan koparılan gül kokulu kadınlar. Faillerine bakıldığında ise hep erkek; kocası, oğlu, damadı, dini nikâhlı eşi, nişanlısı, sevgilisi, erkek arkadaşı, tanıdığı bir erkek, erkek kardeşi, kayınpederi, eski kocası, saldırgan erkek, akrabası, babası, üvey babası ve daha niceleri… Türkiye’de kayıtlara geçen sebepler ve faillerinden yalnızca belli başlı olanlarıdır.( https://kadincinayetleri.org) Yaş aralığı 0-89’dur. Cinayete kurban gidenin cinsiyeti kadın, failin cinsiyeti erkek, maktulün yaş aralığı değişmektedir. Cinsiyete dayalı her türlü şiddetin ve saldırının mağduru ve kaybedeni kadın olurken, insanoğlunun var olmasını sağlayan da yine kadındır. Üstün erkeklik algısının toplumda yer etmesi onların bahanelerinde kendilerini haklı görerek sığınak bir liman olarak görmelerine sebep olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’nün (2013) verileri; küresel çapta kadınların %35’inin partnerinin veya partneri olmayan bir erkeğin fiziksel ve cinsel şiddetine maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Bu verilerle paralel olarak kadın cinayetlerinin %38’inin failinin, öldürülen kadınların partnerleri (eşleri veya birlikte yaşadığı erkekler) olduğu belirtilmektedir. Eski eşi veya birlikte olduğu erkek tarafından şiddete maruz kalan 6 kadından 1’i ilişkisi bittikten sonra da şiddet görmeye devam etmektedir (WHO, 2013).
Türkiye’de kadınlar hayatının bir döneminde ya da sürekli olarak fiziksel, psikolojik, cinsel ya da ekonomik şiddete maruz bırakılıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan failler gösterdikleri şiddeti gerekçelendirerek normalleştiriyorlar. Medyaya yansıyan haberlerin dili ise sevgi kisvesi adı altında birçok durumda şiddeti romantikleştirme eğilimindedirler. Yalan yanlış yapılan haberler ile kaybının acısını yaşayamayan yakınları maktul olan kadını suçlayıcı tavra karşı savunmak durumunda bırakılıyorlar. Kadını bir meta ya da malı olarak gören erkeklerin zihin dilleri ve söylemleri “Ya benimsin ya kara topağın” şeklindeki hastalıklı düşünceye ev sahipliği yapıyor. Sessiz sedasız sürdürülen ve kadını hedefe alan şiddet çeşitleri toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gözler önüne sermektedir. Kadının birçok alanda savunmasız bırakılması, yeterli yaptırım ve cezanın uygulanmaması, erkeğin suçlarını gerekçelendirerek kendini haklı görmesine sebep olmaktadır. Şiddet mağduru kadınların başvurabilecekleri Şiddeti önleme ve koruma mekanizmalarına ilişkin bilgiler tüm kadınların ulaşabilecekleri şekilde onlara ulaştırılması gerekmektedir.
NOT: Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) olarak isimlendirilen sosyal hizmet kuruluşlarıyla da şiddete maruz kalan kadınların ihtiyaç duydukları hizmetleri tek seferde ve tek bir yapı altında almaları planlanmış ve kadınların ikincil mağduriyet ve örselenme yaşaması engellenmek istenmiştir. DESTEK ALMAK İÇİN BAŞVURULABİLECEK KURUMLAR A) AİLE ve SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI’NA BAĞLI KURULUŞLAR 1. Danışmanlık Desteği Alınabilecek Merkezler Şiddetle ilgili danışmanlık desteği almak için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı İl ve İlçe Müdürlükleri’ne telefonla veya şahsen başvurup size en yakın Sosyal Hizmet Merkezi, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) ve diğer ilgili danışmanlık merkezleri hakkında bilgi alabilirsiniz. 2. Kadın Konukevleri Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı kadın konukevlerinin adres ve iletişim bilgileri gizlilik ilkesi nedeniyle açık değildir. ALO 183 Hattını ve aşağıda listesi verilmiş Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerini (ŞÖNİM) arayarak gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz. Ayrıca güvenlik kaygınızın olduğu acil durumlarda en yakın karakola giderek kadın konukevine yerleştirilmek istediğinizi talep edebilirsiniz. Kolluk kuvvetleri sizi güvenli bir eve yerleştirmekle sorumludurlar. 3. Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Engelli Sosyal Danışma Hattı Yedi gün 24 saat ücretsiz hizmet veren ALO 183’ü arayarak bulunduğunuz yere en yakın Sosyal Hizmet Merkezi, Aile Danışma Merkezi, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) ve kadın konukevleri ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz. 4. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) B) BARO KADIN DANIŞMANLIK MERKEZLERİ ve ADLİ YARDIM SERVİSLERİ Pek çok ilde bulunan baro bünyesindeki kadın hakları birimlerine yardım talebinde bulunabilir ve hukuki danışmanlık desteği alabilirsiniz. Baro Kadın Hakları Merkezi Hattı 444 26 18 7/24 ULAŞABİLECEĞİNİZ KURUMLAR ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Engelli Sosyal Danışma Hattı ALO 112 Acil ALO 157 İnsan Ticareti Mağdurları Acil Yardım ve İhbar Hattı Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı: (0212) 656 96 96 ve (0549) 656 96 96 Ankara Büyükşehir Belediyesi Destek Hattı – 0312 507 37 60 ve 0549 248 64 86 Gelincik Hattı – Ankara Barosu – 444 43 06 – 444 43 06 İBB Destek Hattı – 444 80 86 KAMER Vakfı 0530 664 44 10 Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği (Bursa) 0531 033 88 44 YaşamHak Hattı: 444 82 85 C) KADIN KONUKEVLERİ ve SIĞINAKLARI Sığınaklar, ev içi şiddete maruz kalan tüm kadınlara sığınma ve korunma imkânı sunmayı, kadınların kendileri için yeni bir yaşamı diğer kadınlar ile dayanışma içinde kurabilmelerini desteklemeyi, ilgili kurumlara yönlendirme yapmayı, kadınların şiddete karşı hak bilinci edinmesini ve özgüven kazanmasını sağlamayı amaçlar. Sığınaklar, şiddete maruz kalan kadınlara ve çocuklarına sosyal, psikolojik ve hukuki destek sağlayarak şiddetten uzak yeni bir yaşam kurmalarına destek olur. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Temmuz 2020 tarihli açıklamasına göre Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 81 ilde 110 kadın “konukevi”, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı 2 kadın konukevi, sivil toplum kuruluşuna bağlı 1 kadın “konukevi” olmak üzere, ülke genelinde 145 kadın “konukevi” bulunuyor ve bunlar toplam 3.482 yatak kapasitesiyle hizmet veriyor. Eğer bir kadın sığınağında kalma ihtiyacınız varsa ilinizde bulunan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’ne, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl ya da İlçe Müdürlüklerine, karakola/jandarma komutanlığına, belediyelerin kadın danışma merkezleri ve/veya ilgili diğer hizmet birimlerine ve kadın örgütlerine başvurabilirsiniz. D) BAĞIMSIZ veya BELEDİYELERE BAĞLI KADIN DANIŞMA ve DAYANIŞMA MERKEZLERİ Kadın örgütlerinin işlettiği bağımsız kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin yanı sıra son yıllarda pek çok belediye de kadınlar için danışma merkezleri açtı ve açıyor. Özellikle kadın örgütlerinin işlettiği merkezler, kadınlara karşı yapılan her türlü ayrımcılığı, ekonomik, sosyal ve politik dışlanmaları göz önüne alarak, kadınların kendi ihtiyaçlarına yönelik talep ve görüşlerini hayata geçirmek üzere bir araya geldikleri ve uğradıkları ev içi veya ev dışı şiddete karşı hukuksal ve psikolojik danışmanlık desteği alabildikleri, birbirleriyle dayanışma içinde oldukları bir ortamın oluşmasını amaçlıyor.
*** “Aşk öyle bir ateştir ki, alevlenince, sevgiliden başka ne varsa hepsini yakar, yandırır.” (Mevlana Celaleddin-i Rumi Mesnevi, V.Cilt,s.588) 20 Yıl Sonra Yitik bir halde adım adım ilerliyordu efkâr soluyan kahırlı adam. Ellerinde baharı müjdeleyen kır çiçekleri can sarayındaki kalbini diriltmek için gidiyordu. Efkâr tütse de gözleri, kaderin esiri olsa da ömrü, bir an olsun vazgeçmemişti ayakları bu yolu adımlamaktan. Ah makamından nasibini alsa da geçmişi, keder akıtsa da yılar yılı gözlerinden, kalbinin semasında ismi zikri olmuşken gönlünün götürdüğü yerden asla vazgeçmemişti. Ömrüne değen hazan mevsimi yürekten sevmesine engel olamamıştı. Güzel seven adamın toprağa emanet ettiği yüreğine şahitlik etmek için feryat figan olan ruhuna inat yine burada onunlaydı. Adımları duraksayıp mezar taşına ulaştığında sanki dün gibi canlandı geçmiş gözünde. Ansızın bir damla yaş akıp giderken güçlükle çıkan sesiyle “Çağla’m…” dedi. Bastığı toprak incinecek ve onu incitecek gibi dikkatli bir şekilde yürürken mezarın yanı başına çöküverdi. Dizleri onu daha fazla taşımaktan acizdi. Çiçekleri mezarının üzerine şefkatli bir şekilde yerleştirdi. Yıllardır biraz olsun azalmayan aşkı ile mezar taşında yazan isme baktı. Avuç içiyle ismini okşayan adam “Ben geldim.” Dedi yüzünde tatlı bir tebessümle. “Sen gideli tam 20 yıl oldu Çağla’m. 20 yıl önce de burada yan yanaydık, bak şimdi yine yanımdasın.” Dedi canı yanarcasına. “Çok zor be güzelim, sensizlik çok zor. Bunu sana anlatamam.” Sesi giderek tarazlanıyordu. “Bak sana en sevdiğin çiçekleri getirdim. Sen kokuyorlar. Ama ben kır çiçeklerini değil seni koklamak isterdim ömrüm. Ben onlara değil senin güzel gözlerine bakmak isterdim. O kadar çok isterdim ki hayatın seninle durup kalmasını, o kadar çok isterdim ki donan zamanın içinde seninle hapsolup kalmayı. 20 yıl geçse de acım hala ilk günkü gibi Çağla’m. Herkes alışacaksın diyor, söylesene nasıl alışılır bu acıya, nasıl dönülür normal hayata? Ben 20 yıldır öğrenemedim, bilmiyorum da. Sol yanımdaki yara senin yokluğunda can çekişiyor, yokluğuna mahkûm oldum ve daha ne kadar dayanır yüreğim bilmiyorum. Sen gittiğin gün bir kor döküldü kalbimin üzerine, bunun bir tarifi yok, bu acıyı anlatması imkânsız. İçimde tuttuğum yasımı tehditkâr uğultular yok etmeyi bırak gölgeleyemiyor bile. Acılarla tecrübe ettiğim, tecrübe edindiğim en büyük acı ve tek gerçeğimsin.” Dedi ve gözlerinden damlalar arka arkaya akmaya başladı. Başını önüne eğmiş hıçkırarak ağlamaya başladığında gücü de bitmişti “Rüzgâr abi.” Dedi omzuna dokunan genç adam. Rüzgâr gelenin kim olduğunu çok iyi biliyordu. Arkasına bakma gereği duymadı. Gözlerindeki yaşları tamamen yok ettikten sonra “Dokunmaya kıyamadığını kara toprak altına yapayalnız bırakmak. Ölüm, ölmek en büyük acı, en acımasız gerçek. Unutulmuyor be Ilgaz, onun gözlerindeki ışığın varlığı, yokluğunun acısı bir an olsun bile unutulmuyor.” “Ablam nasıl unutulsun be abi, keşke elden bir şey gelse ama onun için yapılabilecek tek şey artık dua etmek.” “Sevdiğin birini toprağın altına emanet ettiysen, artık yabancı değil tanıdıktır kara toprak sana, artık uzak değil yakındır yer altı yüreğine. Olmayacak, yarım kalacak bir hayale kapılmış yüreğim, yıllarca mücadele verdim ama onu kaybetmeme engel olamadım. Ona defalarca bana sırtını dönme, beni yalnız bırakma, sensiz ben kocaman bir hiçim dedim ama olacaklara engel olamadım. Ona verdiğim sözü tutamadım, bana güvenine layık olamadım.” Dedi parmağındaki alyans ile oynuyordu. Gözü serçe parmağına takılı olan Çağla’nın alyansındaydı. “Yıllar geçti üzerinden Rüzgâr abi, bırak artık kendini suçlamayı, suçlanacak bir varsa o da Türker şerefsiziydi. Hak ettiğini buldu ama yanında ablamı da acımadan götürdü. Hem de seviyorum kisvesi altında hastalıklı hisleri yüzünden benim canım ablamı da hayattan koparıp aldı.” Dedi gözü uzaklara dalmış o günleri tekrar hatırlamıştı. Ablasının cenazesini, Rüzgar abisinin kefenli halde Çağla’yı kucaklayarak mezarın içine yerleştirmesini, üzerine ilk toprak atışını, her şeyi bir bir tekrar yaşadı. Soluğunun kesildiğini hisseden Rüzgâr onun daha fazla canını yakmamak için bu konuları kapatmaya karar verdi. “Eee delikanlı buraya geldiğine göre ablana yine kazandığın güzel bir davanın haberini vermeye gelmişsindir. Söyle bakalım bu sefer hangi şerefsizin hak ettiği cezayı almasını sağladın.” “Haklısın abi kazandığım davanın müjdesini vermeye geldim ablama. Çünkü bu hayat hikâyesi bizimkine çok benzer, genç kızı ablamın hikâyesine benzettiğim için beni çok etkiledi. O yüzden bugün daha heyecanlı ve hevesli geldim bu haberi vermek için.” “Allah Allah Ilgaz’ım seni ilk defa bu kadar heyecanlı ve gözleri ışıl ışıl görüyorum anlat hele neler olduğunu ben de merak ettim.” “ Adı Nahide.” Dedi yüzündeki gülümsemede tanıdık bir ifade hissetti Rüzgâr. “Eeee..” diyerek onu konuşması için cesaretlendirdi. “Nahide üniversite öğrencisi ve okumak için cafede şarkı söylüyor.” “Sesi de güzel diyorsun yani.” “Evet.” Dedi sanki kulaklarında onun sesini duyar gibi büyülenmişti. “Peki tanışmanız nasıl oldu Ilgaz?” “Aslında tamamen tesadüf Rüzgâr abi, ben oraya arkadaşlarla biraz olsun kafa dağıtmak için gitmiştim. Nahide de şarkı söylüyordu ben yüzüne dahi bakmamıştım. Ta ki o kâbus gibi arbede yaşanana kadar.” “Ne oldu oğlum, hiç de bahsetmezsin ki.” Dedi telaşlı bir sinirle. “Korkma Rüzgâr abi, Nahide’nin eski sevgilisi mekânı silahla bastı. Ortalık biraz karıştı, kızı zorla kaçırmaya falan çalıştı.” “Ne? Bir de korkma diyorsun oğlum, sen benim yüreğime mi indireceksin yahu.” dedi endişeyle bir an Ilgaz’ı da kaybetme korkusu adamın yüreğini sıkıştırdı. “Dur Rüzgâr abi sakin ol, bir arbede yaşandı ve silah patladı.” “Sen beni öldüreceksin Ilgaz, sana bir şey olmadı değil mi oğlum?” “Yok yok bir sakin ol, sırf bu yüzden anlatmadım ya sana.” Diyerek yanı başına mezar taşına oturdu. “Kimseye bir şey olmadı değil mi?” “Yani tam olarak öyle demeyelim de…” “De si ne oğlum?” “O gece Nahide vuruldu Rüzgâr abi, Allah’tan küçük bir sıyrıktı çok bir şey olmadı. Onu vuran şerefsiz kaçtı korkudan, sonradan hastaneye götürdük. Arkadaşları ile kalıyormuş. Ailesine ve arkadaşlarına haber vermemi istemedi. Yüreğim tek başına bırakmaya da el vermedi. O gece ben bekledim başında onu ve hikâyesini öğrendim. Eski erkek arkadaşı ile çok güzel bir ilişkiye başladıklarını anlattı bana. Ama zamanla tanıdığı insanın bambaşka birine değiştiğini ve dönüştüğünü söyledi. Üzerinde baskı ve otorite kurmak istediğini, kıskançlıklarının psikolojik şiddet boyutuna ulaştığını, arkadaşları ile görüştürmek istemediğini onu hiç kimse ile paylaşmak istemediği için kendisine karşı geldiğinde onu cezalandırmak istediğini, tehdit ve şantaj yaptığını anlattı. Ardından da ayrılığı kabul etmemesi, kafasında kurdukları ile namus adı altında kızı kaçırmaya çalıştığını söyledi. İşin içine mekân basma ve yaralama girdiği için olay başka bir boyuta sevk oldu. Onunla o gece konuştum, avukat olduğumu isterse ona yardımcı olabileceğimi söyledim. Önce korktu ailesinin öğrenirse onu okuldan alabileceklerini söyledi. Onu bir şekilde ikna ettim bu defa da ücret konusunda sıkıntı yaşadık. Ben kabul etmedim ama çok zorladı sonra ona kendi hikâyemi anlattım ve neden ücret almadığımı anlattım. O da sadece onun için değil herkese aynı davrandığıma ikna oldu ve davayı açtık. Bugün de Nahide’nin başındaki hastalıklı herife gerekli cezanın verildiği mahkeme sonuçlandı.” “Ve…” dedi heyecanla Rüzgâr. “Ve hak ettiği cezayı aldı. Nahide kurtuldu.” “O zaman artık dava bitti. Tebrik ederim evlat.” Dedi. Ilgaz duyduğu cümle ile bir an duraksadı. Evet dava bitmişti ve Ilgaz Nahide’nin kapısında nöbet beklemeyecekti, ona zarar gelmesin diye peşinde dolaşmayacaktı, güvende olduğunu hissedene kadar etrafında olmayacaktı. Evet dava bitmişti ve Ilgaz’ın artık onun yakında olması için bir bahanesi kalmamıştı. Onu belki de bir daha hiç göremeyecekti. İşte bu gerçek onun fena halde canını yakarak moralini bozulmasına sebep olmuştu. “Ilgaz.” Dedi Rüzgâr onun neye takılıp kaldığını çok iyi anlasa da tebessüm etmek ile yetindi. Ilgaz artık kocaman adam olmuştu bir şeyleri fark ederek hareket etmesi gerekiyordu. Hayatında yeni gelişmelerin olacağının farkındaydı. Yüzünden bile yeni duygularla tanışmaya başladığı görülüyordu. “Oğlum orda mısın?” dedi omzuna dokunarak keyifle güldü. “Heh! Ne? Bana mı dedin Rüzgâr abi?” “Bak Çağla’m, kardeşin büyüdü de avukat oldu. Gurur duyuyorsun onunla değil mi? Seni bu hayattan koparıp alan şerefsizlerin varlığını silip atacak gençlerden yalnızca bir tanesi o. Onun gibi gençler arttıkça şeref yoksunlarını tüketecekler, yeryüzünden silip atacaklar. Gözün arkada kalmasın sakın.” Dedi. Rüzgâr ve Ilgaz ayağa kalkmış mezar taşına şefkat ve derin bir özlem ile bakarken onları izleyen bir çift göz ve yüreğin çok yakınlarında, yanı başlarında olduğunun bilincindeydiler. Belki bedenen orada değildi ama Çağla’nın ruhu onlara özlem dolu yürekle gururlu gözler ile bakıyordu. |
0% |