@ugurluay
|
6.BÖLÜM “Şu köşede otururdun, Şurda ayakta dururdun, Şurda salınır yürürdün; Niçin benden uzaktasın?” (Sabahattin Ali* Uzakta) “Yeter Türker bir dur Allah’ını seversen bir dur artık.” Diyerek arkadaşının ağzını kapatıp haykırışlarını dindirmeye çalışan Enis sürükleyerek güçlükle onu Rüzgâr’ın evinden çıkardı. Bahçeye çıktıklarında Türker arkadaşının kıskacından kurtulup “Bırak beni,” diyerek ona sağlam bir yumruk savurdu. Türker’in beklenmedik hamlesi ile geriye doğru sendeleyen Enis’in eli reflekssel olarak suratına gitti. Burnundan akmaya başlayan kanı elinin tersiyle sildi. Türker boşluğundan yaralanıp az önce zorla çıkarıldığı eve doğru tekrar yöneldiğinde bu defa Enis onu arkasından tutup kendisine döndürdü ve sert bir yumruk savurdu. “Yeter ulan yeter bendeki de sabır.” Diye etrafı inletti. Türker feveran bir çıkışla hızla arkadaşının yakalarına yapışarak “Ne istiyorsun ulan benden, bırak peşimi, kökten çözeceğim bu meseleyi.” Diyerek onu sarsamaya başladı. “Ben sana çözme mi diyorum ulan? Ama şimdi değil, bu şekilde bu vakitte değil. Baksana nerdesin?” Diyerek bulundukları bahçeyi işaret etti. Yaşadıkları gerçeklikle yüzleşmesini istiyordu. “Teyzenin evi burası oğlum, az önce sen eniştenin evini bastın. Annenler yan evdeler, duysalar ne diyeceksin?” “Ne mi diyeceğim? Yıllardır cehennem de yaşamama sebep olanlarla yüzleşmeye gittim diyeceğim.” “Peki yıllar önce o uçurumda neler olduğunu sorduklarında ne cevap vereceksin?” dediği an adam suskunlaştı. “Sadece sen değil hepimiz suçluyuz, ama açıklayamayız Türker. Görmedin mi Çağla’nın nefretini, Rüzgâr’ın adalet isteyişini. Olmaz Türker, bu şekilde yıllardır çektiğin acılara onları ikna edemezsin.” “Anlamıyorsun Enis?” “Asıl sen anlamıyorsun Türker, bu iş seni de bizi de bitirir. Bu şekilde olmaz.” Dediği an arkadaşının elleri yakalarından usulca düştü. Kolları güçsüzleşirken bakışları kedere boğuldu. Enis’e sırtını dönerken sesi cılızlaşmış kötü bir kâbus içinde sayıklar gibiydi. “Rüzgâr, o benim kanım, canımdı… Şimdi o evde…Ağrıma gidiyor oğlum…” diyerek eliyle evi işaret etti. “Onunla, yapayalnız. Almıyor içim, kaldırmıyor yüreğim.” Diyerek hüsrana uğramış gözlerini kaçırırken büyük bir düş kırıklığı yaşıyordu. Kasaveti daralıyor, aldığı nefes ciğerlerine fazla geliyordu. Istırapların en büyüğünü bakışları o evin camlarına bakarken çekiyordu. Kahır sinsi bir yılan gibi gelip çöreklenmişti zihnine. Çektiği çile, yaşadığı pişmanlığın yanında hiçbir şeydi. Kalbinde ağıtlar yakılıyor, gönlü yıllar önce kaybettiği aşkının yasını hala tutmaya devam ediyordu. Enis arkadaşının ıstırabının farkındaydı. Arkasından gelerek omzundan tutarak ona destek olmak istedi. Türker’in bakışları hala camda sabitlenmiş boynu bükük bir şekilde oraya doğru bakarken fark etmediği bir çift göz tarafından izlendiğinin farkında bile değildi. “Çok sevdim be Enis, ben onu her şeyden çok sevdim. Bir hata, sadece bir hata yaptım ve ömür boyu onu kaybettim sandım.” “Türker…” dedi ama sözleri adeta girdapta yitip gitmişti. “Onun bana geri dönüşü böyle olmamalıydı. Onun o gözleri bana bir yabancı gibi bakmamalıydı.” Dediği an elinin tersi ile gözyaşlarını sildi. “Gidelim artık.” “Gidemem, adımlarım onu burada o herifle bırakmaya razı değil.” “O herif dediğin senin kuzenin, o herif dediğin onun nişan…” “Sus, sus Enis.” Dedi omzundaki eli hırsla iterek. “Çağla o herifin hiçbir şeyi değil, olmayacakta. Benim değilse hiç kimsenin de olmayacak.” Dedi ve hızlı adımlarla yan bahçede ki kendi evine doğru yürümeye başladı. “Türker sakın bir delilik yapmaya kalkma.” Diyerek arkasından gitmeye çalıştı ama çabası nafileydi. Türker aklına koyduğunu yapacaktı. Ve buna hiç kimsenin engel olmasına izin vermeyecekti. Adımlarını durdurup geriye dönerek hisseder gibi bir noktaya baktı. İşte o anda camdaki perdenin kıpırdadığını hissetti. Az önceki öfkeli halinden eser kalmayan adamın yüzünde umut dolu bir gülüş peyda oldu. “Biliyorum.” Dedi fısıltı halinde. “Ordasın, benim senden vazgeçemediğim gibi sende benden vazgeçmedin. Kırgınsın, öfkelisin, intikam istiyorsun. Ama geçecek, bana hissettiklerini hatırlayacaksın.” Enis arkadaşının ne dediğini anlamasa da bakışlarının odaklandığı noktaya döndürdü bakışlarını. Pencere de hiç kimsenin olmadığını görse de arkadaşının yüzündeki intizar dolu bakışlar onu korkutmaya başlamıştı. Hiç olmadık bir düşe kedisini kaptırmasını istemiyordu. Kendisiyle birlikte tüm tayfayı da bir felakete sürüklemesine izin veremezdi. |
0% |