Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm

@ugurluay

Yerin yedi kat dibine girmek istediğiniz zamanlar olur ya bazen. Hande de işte tam o duygunun içinde kıvranıyordu. Hayatının ipleri Arslan’ın elindeydi. Ve bu ana şahit olmasını istemediği tüm insanların önünde adı gibi biliyordu ki konuşacak ve artık susmayacaktı. Oysa tüm çabası onlar üzülmesin diye değil miydi? Gitmek istemesi, sevdiğine yüz çevirmesi, daha yapmış olduğu nicesi sırf onların kederi olmamak için değil miydi? Peki şimdi ne olacaktı? Kâbuslarında canlananlar gibi her bir sevdiği sırt mı çevirecekti acımasız gerçekleri öğrendiklerinde? Bilmiyordu, bildiği tek şey vardı o da yaşayacak ve öğrenecekti.

“Size burada neler olup bittiğini açıklayın dedim. Hemen.” Diyen Hikmet Beyin giderek sabrı tükeniyordu.

“Hikmet amca lütfen sakin olun.” Diye araya girmeye çalışan Arslan’a “Höst nerden amcan oluyorum ulan ben senin?” Diyerek karşılık verdi. Yaşlı adamın tepkisi Arslan’ın gerilmesine sebep olsa da kararlıydı bu evden bu gece Hande ile birlikte çıkıp gidecekti. Ailesinin kıza sırt çevirip çevirmemesi umurunda bile değildi. Önemli olan onunla gelmesiydi. Elbet kızda açılacak tüm yaraları sarar ve gün gelir onun her şeyi olurdu.

“Tamam Hikmet Bey sizin istediğiniz gibi olsun. Beni mahalleden tanıyorsunuz.”

“Nereden tanıyorum oğlum ben seni. Aynı mahallede yaşadık diye seni tanımak zorunda mıyım ben? Senin hakkında bildiğim tek şey saçma sapan bir hayale kapılıp elin memleketlerine çekip gittiğin. Evini, yurdunu vatanını unuttuğun.”

“Hikmet Bey bu biraz ağır olmadı mı?”

“Ne ağırı ulan, sen benim evime gelip utanmadan bir de bana laf mı ediyorsun?

“Bakın Hikmet Bey, Hande belki size bahsetmiştir. Yurtdışında öğretmenliğini yaptığım kursa kaydoldu. En yakın zamanda birlikte buradan gideceğiz.”

“Ne? Sen benim kızımı alıp götüreceksin öyle mi? Kimsin oğlum sen? Neyi götürüyorsun? Kimin kızını götürüyorsun? Senin öyle bir canına okurum ki elimde kalırsın defol git evimden.”

“İsteseniz de istemeseniz Hande benimle gelecek.”

“Alper sinirlerim daha fazla bozulmadan al götür şu herifi gözümün önünden. Heh kızımı götürecekmiş,ben hayattayken sen anca benim külahımı götürürsün külahımı.”

“Ben hiçbir yere gitmiyorum.” Diyerek adam direttiğinde Hikmet Beye bırakmadan daha fazla dayanamayan Hakan adamın yakalarına yapışıp onun suratına sert bir yumruk yapıştırdı.

“Ne laftan anlamaz şeysin ulan sen. İstenmiyorsun burada o beynin almıyor mu? Defol git buradan. ”diyerek yakalarından çekiştirerek salondan çıkarmaya çalıştığında Hakan’ın ellerinden tutup onu sertçe geriye doğru ittirdi. Hande bu kavgaya şahit olduğu ve buna sebep olduğu için kendisinden nefret etti.

“Yeter. “diye haykırdığında herkeste soğuk hava etkisi yarattı. “Yeter, yalvarırım durun artık,” tekrar haykırdığında gözlerinin iki yanından firar eden yaşlar canını yakıyor yüreğini paramparça ediyordu. “Bırak onu Hakan.” Dedi yalvarırcasına. “Allahını seversen, yalvarırım bırak.” Dedi elinin tersi ile gözyaşlarını sildi.

Hakan duydukları karşısında neye uğradığını şaşırdı. “Sen onun için bana mı yalvarıyorsun?” dedi inanamaz gözlerle bakarken bakışlarında derin bir hayal kırıklığı vardı.

“Onun için değil, sebep olduklarım için yalvarıyorum. Bırak onu Hakan.” Dedi kız derin bir uykuda sayıklar gibiydi. Hakan üzerine çullandığı adamı bırakırken içten içe kendine edepsiz küfürleri savuruyordu. Hakan kızın önüne geldi gözlerinin içine baktı. Her şey bir bir silikleşmeye ve yok olmaya başlamıştı.

“Sevdim ulan ben seni, ne gurur kaldı ne de başka bir şey… Kaç kere kapına geldiğimi unuttum. Sana duyduğum aşktan ben kendimi unuttum. Şimdi tutmuş sen onun için ağlıyor, onu bırakmam için mi bana yalvarıyorsun Hande? Hiç mi sevmedin beni? Hiç mi dokunamadım yüreğine? Paylaşamadım mı sevda denen o yüce duyguyu seninle. Yaşadıklarımız bir rüya mıydı? Her şey şu adi herif gelene kadar mıydı?”

“Hayır.” Dedi kız dayanamıyordu artık. Onu sevmediğini düşünmesine katlanamıyordu.

“Neden o zaman Hande? Neden o herif senin yanında? Neden elinden tutup babanın evine getiriyorsun? Neden bana onun zarar görmemesi için yalvarıyorsun? Neden? Neden? Neden?” diyerek elleriyle kafasına defalarca vurmaya başladığında Hande daha fazla dayanamadı ve canının acımaması için adamın ellerinden tutarak onu durdurmak istedi. “Dur, yalvarırım dur. Yapma, yakma canını daha fazla, senin canın canım olmuşken canımı daha fazla yakma Hakan.” Dedi büyük bir itiraftı sözleri.

Ev halkı şaşkınlıkla bu ikiliyi izlerken Hikmet Bey şok üstüne şok yaşıyordu. Artık sesi kesilmişti. Az önce Arslan’ın karşısında kükreyen adam şimdi Hakan’ın sevda dilenen sözlerine büyük bir saygı gösteriyordu. Çünkü adamın gözlerinde kızına duyduğu büyük aşkı görmüştü. Arslan’ın gözünde görmediklerini gördüğü için sessizliğini giyinmişti.

“Canımı canın bilmişken neden Hande?” dedi sayıklar gibiydi sesi. Ve bu tiyatroya daha fazla seyirci kalamayan Arslan tahammül sınırlarını aşan görüntüler sayesinde artık içindeki ve dilindeki zehri dökmeye kararlıydı.

“Çünkü Hande seni değil beni seviyor.” Dedi tek nefeste. Hakan’ın görüş alanından kadını hızlıca çekip aldı. Hakan ileriye attığı an bu defa Arslan onun yakalarına yapıştı ve adeta bir yılan gibi tıslamaya başladı.

“Bekâretini yıllar önce sevdiği adama hediye etmiş bir kadını kendine sevda bilmeyeceksin değil mi Hakan? Yıllarca yolumu gözleyen, sevdiği adamdan bebek sahibi olmayı beklerken bebeğini yitirerek depresyona girmiş bir kadının boşluğundan yararlandığın için kendinden utanmalısın. O beni seviyor, senin ondaki yerin sadece kafa karışıklığından başka da bir şey değil Hakan. Sevdiğim kadını burada, bu cehennemde bırakmayacağım.” Dedi ve onu sertçe geriye doğru ittirdi. Odanın içine çığ düşmüş ve tonlarca kar yığını altında kalmışlardı. Hakan anlamamıştı. İdrak ettiği anda ise adamanın üzerine atılıp “Yalan söylüyorsun.” Diye haykırmıştı.

“Yalan mı söylüyorum sence? Peki o zaman Hande’ye sor. Yıllar önce benim gideceğim günün sabahına kimin yatağında gözlerini açtı? O gecenin mucizesi bebeğimizi nasıl kaybettiğini sor?” dedi söylediklerindeki eminliği adamın kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Hakan’ın nefes alıp verişi düzensizleşirken Hikmet Bey elini kalbinin üzerine götürdü. Titrek ve bir o kadar ürkek adımlarla kıza doğru ilerlerken tam önüne geldi. Gözleri dolu dolu olmuş sevdiği kadının bakışlarında müebbet yemiş bir sevdalı gibi hala ağzından çıkacak inandırıcı tek bir kelimeyi duymaya razıydı. İnkâr etsin, yalan desin istiyordu.

“Hande yalan de, doğru değil de, yalvarırım doğru değil de…” diye gözyaşları içinde bağırırken yüreği paramparça oluyordu.

“Hakan…” dedi ve sesi kısıldı. “Üzgünüm.” Dedi başı önüne düşmüştü.

“Üzgün müsün? Tüm kaçışlarının sebebi kendini ona verecek kadar sevmiş olman mıydı? Ona gerçekten bu kadar değer vermiş olmana inanamıyorum. Bunu benden saklamış olmana inanamıyorum. Allah seni kahretsin.” Diyerek kıza sırtını döndüğünde tam bir adım atmıştı ki Hande “Affet Hakan, ben böyle olsun istemezdim.” Dedi canı acırcasına.

“Hayatın olduğumu zannederken, kafa karışıklığının adı olmuşum. Beni gerçekten sevdiğine inanmıştım. Yazık Hande, çok yazık. Seni ben değil Allah affetsin.” Dedi ve tek bir cümle daha etmeden oradan çıkıp gitti.

Hikmet Bey eli kalbinde eşinin sessiz hıçkırıklarıyla onun desteğiyle salondan çıkmaya çalışıyordu. Öfke kalbini öyle bir ele geçirmişti ki biraz daha orada kalırsa kızına büyük bir zarar verecek ve geri dönülemeyecek ağır sözler edecekti. Hande babasının çökmüş omuzlarla, annesinin koluna girmiş bir şekilde kapıdan çıkıp gitmesine seyirci kalırken gözyaşları yanaklarına firar etmişti. Alper Arslan’ın yakalarından tuttuğu gibi kapı dışarı etmek için sürükleyerek çıkardı. Hande’nin bacakları gücünü yitirip daha fazla dayanamadığı anda yere düştü ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Başı önünde gözyaşları yere damla damla düşerken omzunda hissettiği tandık sıcacık elin sahibine doğru başını kaldırdı.

“Özüm.” Dedi dili, yüreğinde hissetmek istediği tek şey dostunun sıcacık eliydi.

Özüm arkadaşının yanına çöküp ona sıkıca sarıldı. Bu sarılış kızın daha fazla hıçkırıklara boğulmasına sebep oldu.

“Affet Hande, yıllarca çektiklerini anlayamadığım için affet beni kardeşim.” Diyerek onunla birlikte ağlamaya başladı.

Hande o an daha iyi anladı. Herkes gitse de kardeşten öte dostu Özüm ne olursa olsun asla onu yalnız bırakmazdı. Şimdi baba evinin salonunun orta yerinde birbirine sarılarak hıçkırıklara boğulan iki dost geleceğin giderek karanlığa bürünmeye başladığını hissediyorlardı. Biliyorlardı ki yeni doğan gün onlara hayır getirmeyecekti.

Loading...
0%