@ugurluay
|
Ellerini göğsünün altında birleştirerek ufka doğru bakıyordu. Ne yeri ıslatmaya başlayan sulu sepken yağmur taneleri , ne yüzüne sertçe vuran rüzgar ne de kıyıya zalimce şiddetli dalgalarını savuran deniz umurundaydı. Evden ayrılırken günlük güneşlik olan hava kızın her attığı adım ile adeta kara bulutları üzerine çekmişti. Sahil kenarına gelen Hande ölü bir ruh gibi bedenini bıraktığında telefonundan dara düştüğünde dinlediği müziği açarak kulaklıklarını taktı ve sorguya çekmeye başladı tufan yerine dönen hayatını. Kulaklarında Bahadır Sağlam’ın “Aşk Olsun” şarkısı çalarken yağmur damlalarını karışan keder yaşlarını hissetmez olmuştu. Şarkı öylesine yüksek çalıyordu ki kendisini bambaşka âlemlerde, güzel anılar içinde kaybolurken buldu. Bahadır Sağlam-Aşk Olsun Sonbahar yalnızım buralarda “Yolun açık olsun Hakan…” diye fısıldadı gözlerini kapatarak. Öylesine dalıp gitmişti ki geçmişte yaşadığı efsunlu hatıralardan sökülüp alınırken ayakları ancak yanı başında varlığından rahatsızlık duyduğu kişinin peyda olması ile gerçek hayata basmıştı. Keskin bir yutkunuşun ardından gözlerini sıkıntı ile açmış ve yanı başında dirseklerini dizlerine dayayarak cehennemi bakışlarını tehlikeli bir şekilde ileriye doğru döndürmüştü. Kulaklıklarını çıkararak “Senin ne işin var burada?” diyerek hesap sordu. Arslan tekinsiz bakışlarını kıza döndürerek uğursuz sesiyle “Bazı şeyler ne kadar zaman geçerse geçsin hiç değişmiyor değil mi Hande?” dedi. Hande soru dolu bakışlarını adama yönelttiğinde “Sen neden bahsediyorsun? Yine ne saçmalıyorsun?” “Her yüreğin daraldığında, nefes alamadığını hissettiğinde, çıkmazlara sürüklendiğinde soluğu hep burada bu bankta alırdın. Seni kaç defa bu banktan elinden tutarak kaldırdım ben. Ne çabuk unuttun bunları Hande? Ne çabuk…” Başını tekrar çevirerek gözlerini ufka doğru döndürdü. Alaycı bakışlarına eşlik eden iğneleyici gülümsemesi ile çehresini Arslan’ın döndürdüğü noktaya çevirdi. Kinayeli bir şekilde “Değişmiyor öyle mi? Şaka yapıyor olmalısın. Sen gittiğinden bu yana neler değişti inan ki bilmek dahi istemezsin.” “İstiyorum, şu an burada ben artık her şeyi bilmek istiyorum.” Sitemkâr haykırışı ve yağmur taneleri yeri döverken aniden ayağa kalkan adam tüm heybeti ile kıza hükmedercesine bakıyordu. Hande ondan böyle bir çıkış beklemezken şimdi akacak kan gibi damarda duracak hali hiç yoktu. Madem meydan okuyacak kadar yürekliydi o zaman duyacaklarına kaldırabilecek kalbe de sahip olmalıydı. Bir cesaret oturduğu yerden kalkan kız korkusuzca adamın dibine kadar geldi yağan yağmura, çakan şimşeklere, gürüldeyen gökyüzüne rağmen vakit hesaplaşma vaktiydi. “Öyle mi?” dedi cüretkâr bir şekilde. “Öyle.” Diyerek karşılık verdi yiğitliği göğsünde taşıdığını hissettirircesine. “Sen gittiğinden bu yana bura değişti.” Diyerek kalbinin üzerine sert yumruklarını ardı arkası kesilmeden indirdi. “Sen gittiğinden bu yana burası da değişti.” Diyerek bu defa da işaret parmağı ile kafasına birkaç kez vurarak gösterdi. “Sen bana zorla sahip olduğun o gece, istemediğim halde uçkuruna hâkim olamadığın için yüreğimi ezip geçtiğin o karanlık gecenin sabahında o buz gibi yatakta gözlerimi tehdit mesajların ile açtığımda benim kalbimde Arslan denen şerefsiz öldü. Beni bir başıma çaresizliğe mahkûm eden elimi kolumu şantajla bağlayan adamın çocuğuna hamile olduğumu öğrendiğimde onu çoktan kaybetmiştim. Ben o gün senden sonra kendimden de nefret ettim. Sesim kesildi, dilim kelimelere dönmedi,herkes senin ardından yas tuttuğumu düşünürken ben bilmeden senin ardından içtiğim ilaçların beni değil bebeğimi ölüme götürdüğünü öğrendim. Sakladım, sır gibi içime saldığın zehri yıllarca gizledim. Ben bir an olsun bana da o günahsız bebeğe de yaptıklarını unutmadım. Önce kalbimi öldürdün, içimi buzlar ülkesine çevirdin sonra da hayatta aklımın her daim yoldaşım olduğunu öğrettin bana. Ben kalbimi değil de o zaman aklımı dinleseydim sen şu an benim yanımda nefes dahi alamazdın. Şimdi karşıma geçmiş bazı şeyler değişmedi diyorsun öyle mi? Geldiğim sahil, oturduğum şu bank…” diye oturma bankını eliyle işaret etti. “Bu bank bebeğimi kaybettiğimi öğrendiğimde senin için ağlamayı bıraktığım ardından ettiğim yemini bana hatırlatan tek yer. Dedin ya seni kaç defa elinden tutarak bu banktan ben kaldırdım diye, şimdi düşünüyorum da beni hep sen düşürmüşsün be Arslan, sonra da utanmadan elimden tutarak kaldırmakla övünüyorsun. Tıpkı şimdi yaptığın gibi… Önce tüm herkesin gözlerinin içine bakarak yaşadığımız o iğrençliği benim isteğimle olmuş gibi anlatıyorsun, senin yüzünden kaybettiğim bebeğimi sahipleniyorsun ve şimdi de karşıma geçmiş yine gözlerinde beni düşürdüğün yerden kaldırmak için umut kırıntılarıyla arsızca bana bakıyorsun. Mekân değişmese ne olur Arslan, sen benim yüreğimdekini değiştirdin.” Dedi onu göğsünden sertçe ittirerek ileriye doğru adım attığında ardından “Hiçbir şey için geç değil Hande, ben seni nasıl bu hale getirdiysem yine eski haline döndüreceğim. Bu benim yıllarımı alsa da inan ki senden vazgeçmeyeceğim. Yapamam Hande ben öyle büyük bir hata yaptım ve ardımda bir kere seni bıraktım. Bu defa ne olursa olsun seni canım pahasına bırakmayacağım. Bu hayatındaki herkesi kaybetmene sebep olsa da ben senden vazgeçmeyeceğim.” Diyerek haykırdı. Hande duymazdan geldi. Onunla değil konuşmak yüzünü dahi görmeye tahammülü yoktu. Ailesine karşı boynunu bükmüş, Hakan’ın yalan yanlış birçok şeyi öğrenmesine sebep olmuştu. Şimdi ise hayâsızca ondan vazgeçmeyeceğini söylüyordu. Ve Hande onun tek bir sözüne dahi artık inanmıyordu. |
0% |