Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.BÖLÜM

@ugurluay

Dünya bir insanın başına kaç defa yıkılabilir? Bir insanın hayatı kaç kere yerle bir olabilir? Bir insanın tüm hayalleri bir anda nasıl yok olabilir? Hande haftalardır bunu düşünüyordu. Kafası allak bullaktı. Hayatı rayından çıkalı çok olmuştu. Akıp gidiyordu ömrü ellerinden ve o artık hiçbir şey yapamıyordu. Tüm kontrolü yitireli çok olmuştu. Elindeki biletlere ölü bakışlarla baktı. Yıllar önce bu biletler elinde olsaydı bambaşka bir coşku içinde olabilirdi. Ama şu an elinde tuttuğu bu biletler onun yüreğine hançer saplıyordu. Elindeki biletleri yatağının üzerine fırlattı. Kafasını elleri arasına aldı. Yok olmak istiyordu. Aldığı karar yüzünden elleriyle kendini boğazlamak istiyordu. En çok da ona bunu mecbur kılan şerefsizi öldürmek istiyordu. O çıkmazlar içinde kahrolurken telefonun sesiyle kendisine geldi. Eline aldığı telefonun ekranındaki isim içinin daralmasına sebep oldu. Derin bir nefes aldı ve telefonu açtı.

“Efendim anne.” Dedi günlerdir annesiyle karşılaşmamak için bin bir bahane sıralamış Özüm ile üniversite yıllarında tuttukları evden dışarıya çıkmamıştı. Hala o evde eski güzel günleri yâd ediyordu. Her şeyden öte ailesinin yaşadığı mahallede artık soluk alıp veremiyordu. Arslan’ın varlığı onun üzerine karabasan gibi çöküyordu.

“Hande ne diye açmıyorsun günlerdir telefonlarımı? Bir geldin ben yurtdışına gideceğim dedin sonra ortalıktan kayboldun. Hep o serseri yüzünden yapıyorsun bunları değil mi? Bir geldi yine mahvetti seni. Kızım ondan sana hayır gelmez vazgeç artık bu sevdadan. Yıllar önce çekip giden bir kere terk eden adamdan hayır mı gelir?” diye arka arkaya Hatice Hanım cümlelerini sıralarken Hande bu konuşmaları tekrar tekrar dinlemekten bıkmıştı.

“Anne…” dedi sert bir şekilde, “Bunları daha kaç defa konuşacağız.” Diyerek kestirip attı. Kızındaki son zamanlardaki değişim hiç hoşuna gitmiyordu. Onu durdurmak istiyor ama söylediği hiçbir şey kar etmiyordu. İsyan bayraklarını öylesine yükseklere çekmişti ki Hatice Hanımın o bayrakları indirmeye gücü yetmiyordu.

“Ama Hakan ne olacak?” dedi annesi bu ismi sırf onun aklına başına getirmek için söylemişti. Alper ve Özüm’ün evliliğinin ardından Hakan’ı yakından tanıma imkânı bulan kadın kızına aşkla bakan bakışlarını yakaladığında çok mutlu olmuştu. Ama hiç sevemediği mahallenin gençlerinden Arslan’ın yurt dışından geri dönüp kızının aklını karıştırması ile tüm planları alt üst olmuştu. Bir umut kızının kulağına su kaçırayım demişti ama bilmiyordu ki kızın kulağına su değil yüreğine Hakan’ın aşkı çoktan düşmüştü. Ama başka çaresi yoktu. Sevdiği adam için gitmeliydi. Onun adını duymak kızın gözlerinin dolup taşmasına sebep olurken aniden sesi sertleşti.

“Anne, sana Hakan’ı bu işe karıştırmamanı daha kaç defa söyleyeceğim.”

“Ama kızım.” Dese de Hande’nin gücü çoktan tükenmişti.

“Anne, en yakın zamanda gelip seninle ve babamla konuşacağım. Şimdi kapatmam lazım.” Diyerek annesinin cevap vermesini bile beklemeden telefonu kapattı. Hande yatağına yatıp cenin pozisyonu aldı ve hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Omuzları sarsılarak ağlarken telefona gelen bir mesaj sesiyle yerinden doğruldu. Elinin tersiyle gözlerindeki yaşı silen kız ekrandaki ismi gördüğünde yüreği öfkeden çılgına döndü. Sabahtan bu yana aralamalarına cevap vermediği için Arslan Bey mesaj atmaya karar vermişti.

Gönderen:Sinsi Yılan

“Aradığım zaman bir daha telefonumu açmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim.”

Gördükleri karşısında dehşete kapılan kız “Allah belanı versin Arslan, seni tanıdığım güne lanet olsun.” Diye haykırdı. Elleriyle yüzünü kapatarak ağlamaya devam ettiği sırada telefonu ısrarla çalmaya başladı. Telefonun ekranına bakmadan bir hışımla telefonu açtı. “Ne var Arslan? Ne var?” diye hiddetle hıçkırıklar içinde karşılık verdiğinde telefonun diğer ucundan “Hande…” diyen titrek ses ile neye uğradığını şaşırdı. “Hakan.” Dedi kız gözlerinden akıp gidenlerin varlığını ona hissettirmemek için.

“Sen ağlıyor musun?” dedi adam merak dolu bir tınıyla.

“Yok, ben ağlamıyorum ne alakası var? Sen beni neden aradın?” dedi. Haftalardır var olduğundan şüpheliydi. Özüm ve Alper’in düğünlerinin ardından mecbur kaldığı kararı vermişti. Hakan’ın gözlerinin içine bakarak ben yurt dışına o kursa Arslan ile birlikte gideceğim, demişti. Hakan bu karar karşısında tek bir şey söylemeden sırra kadem basarcasına yok olmuştu. Hande bunca zamanın ve sessizliğin ardından bir telefon ile onun karşısına çıkacağını tahmin edememişti. Bu sessizliği onu korkutmuştu.

“Hande kapının önündeyim, aşağıya gelir misin?” dedi. Genç kız duyduğu gerçek ile neye uğradığını şaşırdı. Birden yataktan fırladı ve pencerenin perdesini araladı. Oradaydı, kalbinin tekrar atmasına sebep olan adam yine onun kapısındaydı. Gecenin karanlığında, sokak lambasının dibinde omuzları çökmüş, sakalları uzamış, saçları karışmış, derbeder misali öylece kıza bakıyordu.

“Hakan, bu saatte ben gelemem.” Dedi boynunu bükerek.

“Hande,” dedi sesindeki kırıklığı tüm hücrelerinde can yakarcasına hissetmişti. “Hissettiklerimiz, yaşadıklarımız, küçük bir vedayı hak etti. Lütfen!” dedi.

“Hakan bu her şeyi daha da zorlaştıracak, lütfen git.” Dedi yüreği dayanmazdı. Bir daha onun yanına gidip gözlerinin içine bakarak ben gideceğim diyemezdi. Onun yanından veda ederek bir kez daha ayrılamazdı.Yapamazdı.
“Hande, gitmiyorum. Seni arabada bekliyorum. İster gel ister gelme ama bu kadarını bize çok görme.” Dedi ve telefonu kapatarak ona kederli bir bakış attı. Hande onun ayaklarını sürükleyerek arabasına gidişini izledi. Elinde telefon odanın içinde volta atarken ona koşup boynuna sarılmamak için kendisini zor tutuyordu. Ama yapamazdı. Arslan’ın sözlerini asla unutamıyordu. Hakan ile onu el ele görüp nefret kusmaya başladığı andan itibaren hayat Hande için cehenneme dönmüştü. Cehennem zebanisi Arslan, Hakan ile olan aşkının evliliğe giden ilişkinin resmen Azraili olmuştu.

“Eğer ona gidersen, eğer beni görmezden gelirsen, onun gözünde bir hiç olacaksın. Ben seni kaybedeceksem sen bütün hayatını kaybedeceksin. Cehennemindeki ateş olurum Hande, seni de hayatını da ateşe verir çeker giderim.” Demişti.

Hande tüm bunları düşünürken Hakan’ın kendisine attığı o son bakışı düşündü. Onsuz hayat zaten cehennem değil miydi? Bir vedayı olsun hak etmişlerdi. Hem Arslan nereden bilecekti ki? Nasıl olsa onun istediğini yapıp onunla gitmeyecek miydi? Şimdi yüreğinin deli sevdasına gidecekti. Kalbi buna dayanacak mıydı? Bilmiyordu ama ne olursa olsun ona gidecek ve onu son kez görecekti.

Loading...
0%