@ugurluay
|
Hande derin bir soluk alıp verdi. Hakan’ın arabasının kapısını açarak onun yanına bindi. Adam geleceğini adı gibi bildiği kızın bindiği an ona dönüp bakma gereği bile duymadan arabayı çalıştırdı. Hande bir an panikleyerek “Ne yapıyorsun?” diyerek onun direksiyonu tutan kolundan tuttu. Bu dokunuş ile vücudu taş kesilen adam soğuk ve sert bakışlarını bir kızın kolunu tutan eline bir de onun ağlamaktan kızarmış gözlerine çevirdi. Hande yaptığının bir hata olduğunu fark edip elini ateşe değmiş gibi çekse de adam onun bu hareketine daha fazla sinirlendi. “Sadece konuşmak istiyorum Hande daha sakin bir yere ihtiyacım var.” Diyerek arabayı hareket ettirdi. Kız ikna olmuşçasına arabanın koltuğuna yaslanırken “Kemerini bağla.” Diyen sert ses ile panikleyerek eli kemere gitti. Beceriksizce elleri kemeri çekmeye çalışırken başarılı olamadığını anlayan adam ani ve acı bir frenle durdu ve kızın yanı başındaki emniyet kemerini tutmak için ona yaklaştı. Bu yakınlık ikisini de alt üst ederken Hande’nin daha fazla koltuğa sinmesi adamın öfkesini daha da körükledi. Kızın kemerini takıp tekrar arabayı hareket ettirdiğinde adam sakinleşmeye, kız ise uzun zamandır görmediği adamın arabaya sinmiş olan kokusunu derince içine çekip hasretini dindirmeye çalışıyordu. Hakan göz ucuyla bile kıza bakmadan yoluna devam ediyordu. Arabadan inene kadar öfkesini kontrol etmek zorundaydı. Günlerdir ne yerdeydi ne gökte… Aklı uçup gitmiş yüreğinde taşıdığı sevdanın acısı onu yakıp küle çevirmişti. Anlamıyordu, tüm bu yaşananlara anlam veremiyordu. Her şey bir anda alt üst olmuştu. Ve bu gece cevaplarını almadan bu kızı asla bırakmayacaktı. Gidecekse de ona mantıklı bir açıklama yapmak zorundaydı. Onu ikna etmek zorundaydı. Arabayı durduran adam deniz kenarında dalgaların sert bir şekilde vurduğu yerdeydi. Ona teklif bile etmeden arabadan hızlıca indi. İçi içini yiyordu. Kıza olan öfkesini geçen bir duygu içinde giderek artıyor, sinirini bastırıyordu. Bu duygunun adı aşktı. Hande’ye olan aşkı öylesine büyümüştü ki içinde onda hiçbir şey bırakmamıştı. Hande böylesine bir günün gelip çatacağını biliyor ve delicesine korkuyordu. Güçlü olmak zorundaydı. Hakan’ın zarar görmemesi için kendisinden uzaklaşması gerekiyordu. Yoksa daha büyük acılara mahkûm olacaktı. Ve Hande bunu görmektense kendi yanmaya razıydı. Hakan’ın çekeceği ıstıraba göz yumamazdı. Derin bir soluk alıp verdi ve arabadan indi. Önünde hırsla volta atan adamın yanına ulaştı. Tam karşısına geldiği an adam kızın varlığını hissetti. Başını kaldırdığında kızın kızaran gözleriyle buluştu bakışları. “Neden ağladın sen?” dedi sertçe. “Hakan konumuz bu değil. Konuşmak istedin geldim. Derdin ne senin?” “Derdim mi ne?” dedi dalga geçercesine “Asıl senin derdin ne be kızım? Abimin düğünü biter bitmez karşıma geçtin ve ben gidiyorum dedin. Hem de o şerefsizle… Aklım almıyor Hande, anladın mı aklım almıyor. O herifle nasıl olur da gidersin? Seni yıllar önce terk edip gitmiş bir herifle nasıl gidersin? Sana zaman tanıdım, uzak durdum, sakin bir şekilde karar ver dedim, baskı altında olma dedim. Benden uzak durunca beni özlersin dedim. Benden vazgeçmek bu kadar kolay mı? Söylesene senin için bu kadar kolay vazgeçilecek biri miyim ben?” “Sen karar ver dedin, ben de karar verdim tamam mı? Bunun nesini anlamıyorsun? Hayallerim var benim, yıllardır ertelediğim hayallerim, gerçekleştirme imkânım varken artık ertelemek istemiyorum. Yıllar önce annemi karşıma alamadım…” dediği an adam sözünü sertçe kesti. “Ama şimdi beni karşına alıyorsun öyle mi? Lan başka kurs mu yok? O herifin hocalığını yaptığı kursa gitmek zorunda mısın? O herifle gitmek zorunda mısın?” “Ya sana ne be adam, sana ne?” diye haykırdı kız “Sen kararını ver dedin ben de verdim. Bitti. Nokta. Üzerine daha fazla konuşmak istemiyorum.” “Bana ne mi? Lan ben senin sevgilinim, sevgilin.” “Sen benim sevgilim falan değilsin.” Dedi dişleri arasından tıslarcasına. “Bu ne demek oluyor Hande?” “Aramızda ne yaşandı Hakan,söylesene bana ne yaşadık biz, adam akıllı ne yaşandı bizim aramızda? Geriye dönüp bir bak didişmeden , atışmadan, kavga etmeden tek bir günümüz geçti mi? Bana fikrimi bile sormadın, sevgiliyiz dedin işin içinden çıktın. Olur olmadık yerlerde karşıma çıkıp kararlarıma asla saygı göstermedin, yeter artık. Ben gideceğim ve sen de kendi yoluna gideceksin. Bu hikâye de burada bitecek.” “Öyle mi?” dedi adam kızın dibinde bitti ve onu sertçe belinden tutarak kendisine çekti. “Ne yapıyorsun bırak beni.” Diye çırpınmaya başladı. “Ne o yakın olmak zoruna mı gitti? Yoksa bana olan bu yakınlık aklını mı karıştırıyor?” dedi arsızca. “Bırak beni zorba herif, sen busun işte, asla daha azı değil, zorbasın zorba…” dediği an Hakan kızın dudaklarına dudaklarını sertçe bastırdı. Hande başta deli gibi çırpınsa da daha fazla hasretliğini çektiği adama karşı mücadele etmeye dayanamadı. Kızın elleriyle vurduğu yumruklar etkisini yitirirken Hakan’ın tutuşu da daha nazik bir hale dönüştü. İkisi de anın büyüsü ile aşkla, tutkuyla, hasretliklerini dindirmeye çalışırken adam usulca kızın dudaklarından dudaklarını uzaklaştırdı. Kızın alnına alnını dayayıp “O iş öyle değil hatunum, sen ne dersen de ben bu nefeste, bu dudaklarda ne zamanki can buldum, ne zamanki kalbinde yer ettiğimi sözlerine inat gözlerinde hissettim işte o an her şey bitti. Sen ne dersen de bu iş böyle bitmeyecek, bu hikâye yarım kalmayacak, ben senden vazgeçemeyeceğim anladın mı beni? Asla vazgeçmeyeceğim.” dedi ve onun ne diyeceğini bile beklemeden kolundan tutup arabaya sürüklemeye başladı. “Hakan bırak beni, saçmalama, anlık bir şeydi bırak beni.” Diyerek çırpınsa da arabaya kızı kolundan çekerek hızlıca bindirdi ve kemerini bağladı. Sonra onun gözlerinin içine bakarak “Hani sözlerin diyor ya anlık bir şeydi diye, gözlerinde gördüğümü, bakışlarından okuduğumu söyleyeyim mi sana?” diyerek kıza baktı. Ondan bir tepki almadığında ise “O gözlerde anlık değil ömürlük olduğumu gördüm be hatunum, artık dilini boşuna yorma ben gözlerinle anlaşıyorum.” Diyerek kapısını kapatıp koşar adım kendi tarafına geçerek arabanın kapılarını kilitledi. “Eve götür beni.” Diyerek huysuzca direten kıza karşılık “Tamam seni evimize götüreceğim. Kendine geleceğin evimize gidiyoruz.” Diyerek arabayı çalıştırdı. “Ne saçmalıyorsun sen?” diyen adamak kaşlarını çatarak baktığında arabayı hareket ettirmek yerine yanı başında gizliden bir şey yaptığını fark etti. “Sen ne yapıyorsun zorba herif.” Dediğinde adamdaki tehlikeli bakışı fark etti. “Bana başka çare bırakmadın hatunum.” Diyerek onun gözlerini kocaman açmasına ve çırpınışlarına aldırış etmeden burnuna dayadığı pamuğun etkisiyle kollarında hareketlerin an be an azaldığına şahit oldu. Aldığı kararın doğruluğundan emin olurken onun duruşunu düzeltti. Hande’yi gözü açık götüremeyeceğini biliyordu. Ama asla o herifle gitmesine de izin vermeyecekti. Bu deli kız hatırlayacaktı. Yaşadıkları her bir güzel anı bir bir hatırlayacak ve aslında istediğinin Hakan ile bir gelecek olduğunu fark edecekti. Bunun için adam elinden geleni yapacaktı. Kendini, gururunu, her şeyi hiçe sayıp kapısına geldiyse eğer ondan vazgeçmeyecekti. Bu kızı o şerefsize yar etmeyecekti. Yıllarca tutsak etmesi gerekse bile yine de gitmesine izin vermeyecekti. Kızın masumane bir şekilde uykuda gibi olan yüzüne baktı. Uyandığında ona bu yaptıklarının bedelini ağır ödetecek, burnundan fitil fitil getirecekti. Sonuçta bu kız bu meseleler yüzünden bir öfke anında adamın arabasını uçurumdan aşağıya yuvarlayıp soluğu Oltu’da almış kızdı. Aklına gelen anılarla yüzünde derin bir tebessüm oluştu. “Deli kız.” Diyerek gözlerini yola çevirdi. Arabayı hareket ettirdi. Yolu evimiz dediği ama Hande’nin yeni haberdar olacağı yere doğru düşmüştü. |
0% |