Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.BÖLÜM

@ugurluay

Hakan evin verandasına çıkmıştı. Bir elinden kan damları dökülürken diğer elini ahşap balkonun korkuluklarına yerleştirip başını yaslamıştı. Hande titrek adımlarla gelirken onun elindeki her damla kanda paramparça oluyordu. Elinde tuttuğu pansuman malzemeleriyle ne diyeceğini bilmez halde adamın çok yakınına gelmişti. Kızın varlığını kokusundan hisseden adam onun konuşmasına bile izin vermedi. Ardındaki kıza dönme gereği bile duymadan “Neden Hande? Neden o şerefsizi hala yanına yaklaştırıyorsun? Bunu kendine, bunu bize niye yapıyorsun?” dedi acı içinde.

Hande hiç beklemediği anda böylesine zor ve cevaplanması muhtemelen imkânsız bir soruyla karşılaşmayı beklemiyordu.

“Yine mi susacaksın, yine mi sessizliğine vekâlet verdin?” dedi bezgin bir şekilde. Hande akıp gitmeye hazırlanan gözyaşlarını ötelerken güçlükle sesini çıkardı ve ona doğru bir adım attı.

“Ver şu elini de pansuman yapalım.” Elini avuçları arasına aldığı an Hakan ona döndü. Acı akıyordu gözlerinden, adamın her bir bakışı kızı ateşlere atıyor, diri diri yakıyordu. Gözlerini kaçırdı ve adamın kana bulanmış eline odaklandı. “Neden yaptın bunu? Hiç mi canın acımadı? Hiç mi düşünmedin sonunu?” dedi onu oturması için verandada ki mobilyaları yönlendirdi. Hakan küçük bir çocuk gibi onun kendisini yönlendirmesine izin verdi. Mobilyalara oturduklarında bakışları bir an hasretle kavuştu. Bu buluşma kızın soluğunu ansızın kesip attı. Bakışlarını kaçırırcasına pansuman malzemelerini açmaya yönlendirdi.

“Sorular, cevapsız kalınca ne kadar da can sıkıyor değil mi?” Dediği an kız başını bir anda kaldırıp onun ima ettikleriyle yüzleşti. Açıklama bekliyordu o bakışlardaki tını. Yapma, zorlama beni, diyerek karşılık veriyordu yana düşen kızın başı.

“Neden Hande? Şu gözlerde gördüğüm sevdayı, yüreğinden coşup gelen aşkı neden yok sayıyorsun? Neden bizi hiç ediyorsun? Görmesem gözlerinde kendimi inan ki düşmezdim bir an olsun peşine, vazgeçtim diyen diline inat gözlerinde vazgeçme diyen çığlık çığlığa haykıran sesini duymasam inan ki vazgeçerdim senden ama yapamıyorum, beni sevda bilen kadından, hatunum diye sevdiğim ipek saçlı, gül kokulu, ürkek seven kadınımdan bir an olsun vazgeçemiyorum.” Dedi.

Hande her bir kelime de yerle yeksan oldu. Boynuna atılıp ona sarılmamak için zor tuttu kendini. Benden asla vazgeçme diye yalvarmamak için çok direndi. Gücü gözyaşını durdurmaya yetemezken bir damlası kederle yanağından süzülüp gitti. Bu hüzünlü anı saklamak adına başını önüne eğdi ona cevap bile vermeden avuçları içindeki adamın ellerini pür dikkatle nazik olmaya, can yakmamaya çalışarak pansuman etmeye başladı. Ama bilmiyordu ki onun bu hareketi adamın elini değil yüreğini acıtmış, ruhunu yakmıştı.

Hande elleri titreyerek, sevdiği adamın sıcaklığını hissederek pansumanı bitirdiğinde “Tamam bitti işte.” Dedi. Hakan onun bu sözleriyle avuçları içinden çekilmeye hazırlanan sevdasını, canının acısına bile aldırış etmeden sıkıca tuttu.

Hande “Hakan ne yapıyorsun? Elini daha yeni sardık, canın acıyacak.” Dese de adam buna bir saniye dahi aldırış etmedi. Ayağa kalktı ve sıkıca tuttuğu kızın elinden içeriye doğru onun çırpınışlarına aldırış etmeden sürükledi.

“Hakan bırak, ne yapıyorsun? Nereye götürüyorsun beni?”diye haykırsa da kızı dinlemeyen adam onu önce salona ardından karanlık bir yere götürdü. Hande karanlık bu ortamdan delicesine korkuyor, çığlık atmak istiyor ama yanındaki adamın parmaklarının arasından aldığı güven hissi sesinin kesilmesine sebep oluyordu. Hakan ışığı açtığında kızı karşılayan yer koskocaman bir mutfaktı. Adam kızın elini yavaşça bıraktı ve Hande etrafa şaşkınlık ve bir o kadar merak dolu gözlerle baktı.

“Bu, burası…” dedi etrafa irileşmiş gözlerle bakarken cümlesinin devamını getiremiyordu.

Hakan ellerini göğsünün altında birleştirip “Burası senin mutfağın, senin hayallerinde kurduğun gerçeğin. Burası bizim evimiz, senin için hayal ettiğim, senin nefesini yanımda istediğim yer. Bu mutfakta istediğin her pastayı yapabilirsin. Senin için hazırlandı, içi de bahçesi de… Kim bilir belki bahçeyi de kafeye çevirmek istersin, belki de orada sana aşk şarkılarımı çalar ve söylerim. Hande...” dedi kızın arkasına gelerek bedenini ona yaslayarak kollarını sımsıkı ona sardı. Kız bu sarılış ile kendini sevdiği adama bıraktı. Yakınlığı onu ondan almıştı. Kokusu burnuna dolandığı an adeta büyülenmiş gibiydi. “Bu evin de yüreğimin de tek sahibi sensin, kurssa kurs okulsa okul yeter ki ben senin yanında olayım, yeter ki kokunu hep içime çekeceğim mesafede ol, gitme benden, kal gönlümün sultanı olarak, benimle evlen Hande, benimle evlen…” dedi boyun kökünü aşk dolu bir buse kondururken kızın gözleri ansızın kocaman açıldı. Evet demek için yüreği alev alev yanıyordu ama dili bu cevaba dönmüyordu. Evet demek kendi cehennemine sevda dediği adamı canlı canlı götürmek olurdu. Yapamazdı, yapmamalıydı.

“Yapamam.” Dedi akmaya hazırlanan gözündeki yaşları ötelemeye çalışıyordu. “Yapamam.” Dedi yalvarır gibiydi sesi. Onun bu cevabı adamın vücudunun taş kesilmesine sebep oldu. Ellerinin tutuşu daha da sıkılaşırken kızın canı yanmaya başladı. “Ah!” diye inlerken “Canımı yakıyorsun Hakan.” Diye devam etti.

“Sen benim daha fazla canımı yakıyorsun Hande.” Diye buz gibi ses tonuyla karşılık verdi.

“Hakan bırak beni.” Diyerek haykırdığında adamın kolları arasından kurtulmaya çalışıyordu. Adam kızı ansızın kendisine döndürdü “Neden ha, neden olmaz? Neden yapamazsın? Ne istiyorsun Hande? Neden bu kaçışlar? Neden bana cevapların hep hayır, olmaz, yapamam, istemiyorum oluyor? Neden ha? Neden? Ne oldu? Ne değişti aramızda?” diye kollarından tutup kızı sarsamaya başladı. Onun hayır cevabı adamın kanı beynine sıçratmıştı. Daha ne istiyordu bu kız böyle? Adam ömrünü sevdiğim dediği kızın ayaklarının altına seriyordu ama kız hiç acımazdan ezip geçiyordu.

“Bırak beni, bırak.” Diye feryat etti. Hakan bir an öylesine sert bir şekilde kızı yere bıraktı ki onun canının acısının kat be kat daha fazlasını kendi bedeninde hissetti. Kontrolünü giderek yitiriyordu. Ellerini havaya kaldırıp teslim olur gibi sakinleşmeye çalışırken “Allah kahretsin Hande beni resmen insanlıktan çıkardın.” Dedi derin derin soluk alıp verirken elleriyle yüzünü sıvazladı. Başını elleri arasına alıp sakinleşmeye çalışırken daha fazlasına dayanamadı. Yerde hıçkırıklar içinde ağlayan kıza gözünün ucuyla bakmadan “Hazırlan, seni arabada bekliyorum.” Dedi.

“Nereye?” diyerek arkasından seslendiğinde adam adım atmayı bıraktı.

“Evin olmayan bu cehennemden seni çıkarıyorum daha ne istiyorsun?”

“Hakan.”

“Yeter Hande, burada kalmak sana da bana da fazla geldi. Sen hak etmediğin bense hayal bile edemeyeceğim bir yerdeyim. Senin istediğin gibi olsun, hazırlan seni evine bırakıyorum.” Dedi ve ardında yerde acılar içinde kıvranan kızı bıraktı.

“Affet Hakan, senin için gitmem gerek.” Dedi başı önüne düşmüş omuzları sarsılarak hıçkırıkları eşliğinde ağlıyordu.

Loading...
0%