Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.BÖLÜM

@ugurluay

Hande gözlerini huzursuzca kıpırdatırken salonun ortasında birinin gidip geldiğini fark etti. Elleriyle yüzünü ovuşturarak gözlerini güçlükle açtığında şaşkınlığını gizleyemedi. Gecenin etkisiyle boğazında hissettiği tarazlı yanma hissi vardı. Güçlükle çıkarmayı başardığı sesiyle “Özüm.” Dedi bir rüyanın içinde olma ihtimali çok yüksekti.

Özüm elinde tuttuğu tabaklarla bir an korkudan irkilse de arkadaşının uyandığını farkına vardı ve derin bir nefes bıraktı. Elindeki tabakları salondaki masanın üzerine bırakarak ona doğru döndü. Hande gecenin üzerinde bıraktığı derin izleri hala taşıyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve şişmişti. Uykusuzluk belirtisi olarak da hafif morluklar belirginleşmişti. Berbat bir durumda olduğu pijamalarını giymeden salondaki kanepede sabaha karşı sızıp kalmasından anlaşılıyordu.

“Günaydın Hande.” Dedi. Özüm arkadaşının ayakucuna gelip oturdu. Hande onun gelişi ile birlikte yattığı kanepeden doğrularak kalktı. Elleriyle yüzünü sıvazladı ve dağınık saçlarını bir nebze olsun düzeltmeye çalıştı.

“Ne zaman geldin sen? Hem eve nasıl girdin?” dedi.

“Bari bir hoş geldin deseydin, istemiyorsan hemen gidebilirim.” Diyerek bozulduğunu hissettirmeye çalıştı. Ayağa kalkarak gitmeye yeltendiği sırada Hande yaptığı hatanın farkına varıp onun ellerine sarıldı. Özüm arkadaşının ona karşı birden çıkışı ve tepkisine anlam verememişti.

“Saçmalama Özüm öyle demek istemediğimi biliyorsun?”

“Peki ne demek istiyorsun?” diyerek ona sorgu dolu bakışlarını gönderdi. Hande arkadaşından gözlerini kaçırıp elleriyle oynamaya başladı.

“Özür dilerim, ben sadece kötü bir gece geçirdim ve seni de birden sabah sabah karşımda görünce şaşırdım. Biraz saçmaladım kusuruma bakma.” Dedi.

“Biliyorum.” dedi Özüm arkadaşının ellerini tekrar avuçları içine alarak kendisine bakmasını istedi. Hande birden arkadaşına dönüp “Neyi biliyorsun?” dedi.

“Dün gece yarısı Hakan bize geldi. Pek iyi görünmüyordu. Onun halini gördüğümde ve anlattıklarını…”dediği an kız arkadaşının sözünü kesip heyecanla “O iyi mi?” dedi. Onun iyi olduğunu bilmeye, duymaya ihtiyacı vardı. Biliyordu adamın yüreğinde tarifi imkânsız yaralar açmış ve defalarca istemese de kanatmak zorunda kalmıştı ama buna mecburdu. Onun için ondan uzak durmalıydı.

“Neden merak ediyorsun Hande? Çok yakında eski sevgilisi ile yurtdışına gidecek bir insan neden başka bir erkeğin, onu seven bir erkeğin iyi olup olmadığını merak ediyor?”

“Özüm yapma bunu bana ne olur?”dedi yalvarırcasına. Ayağa kalkıp odasına gitmeye yeltendiğinde Özüm daha fazla dayanamadı ve daha fazla üzerine gitmeye karar verdi. Hızlıca arkasından gidip kolundan çekiştirerek kendisine dönmesini sağladı.

“Ne demek yapma Hande? Asıl sen bunu kendine, Hakan’a, size yapma. Sadece saçmalıyorsun. Yeter artık. Günlerdir doğru yolu bul diye bekliyorum. Ama nafile. Doğru yolu bulmak bir yana giderek bataklığa saplanmış gibi dibe çekiliyorsun.”

“Ne yapayım Özüm? Gitmem gerekiyor. Başka çarem yok. Anlamıyorsun beni, sen bile anlamıyorsun.”

“Evet anlamıyorum. Neden gitmen gerektiğini anlamıyorum. Yıllar önce seni terk edip gitmiş bir adamın peşine takılıp gitme isteğini anlamıyorum. Deli gibi sevdiğin, seni yeniden aşka inandıran gözü senden başkasını görmeyen Hakan’ı ardından bırakıp gitme isteğini anlamıyorum. Çünkü anlatmıyorsun. Neden başka çaren yok Hande? Arslan seni tehdit mi ediyor? Nasıl bir tezgâh kurdu? Seni neden mecbur ediyor? Anlat, anlat ki birlikte bir çözüm yolu bulalım. Senin ellerimden kayıp gitmene izin veremem. Sen benim arkadaşım, dostum değilsin. Sen benim kardeşim gibi, hatta kardeşten de ötesin. Biz gelmedik mi her zorluğun üstesinden, en zor günlerimizi birlikte atlatmadık mı? Ben ağladığımda sen silmedin mi gözyaşlarımı? Omuz olmadın mı bana, güç olmadın mı yüreğime? Şimdi neden bunları yapmam için bana fırsat vermiyorsun? Neden esirgiyorsun kardeşliğimi göstermemi?”

Hande duyduğu sözler karşısında an be an direnci kırılmıştı. Bir an ne diyeceğini bilemedi. Yıllardır içinde kanamaya devam eden yarayı ona açıp göstermek delicesine anlatmak istedi. Ondan bile sakladıkları vardı. Omuzlarındaki yükler artık çok ağır geliyordu. Taşıyamayacağı, kaldıramayacağı kadar ağırdı. Sonra bir an derin nefes alıp verdi. Belki de Özüm haklıydı. Belki de birlikte bir çözüm bulabilirlerdi.

Hande umutla arkadaşına baktı ve tam ağzını açmaya çalıştığı an telefonu çalmaya başladı. İki arkadaş da gözlerini telefona çevirdiğinde Hande Özüm’ün daha fazla işkillenmesini istemediği için ekrana bile bakmadan acele ile eline aldığı telefonu açtı.

“Alo.”dedi bezgin çıkan ses tonuyla.

“Hata yapma lüksün yok sevgilim. Ağzından tek bir kelime çıkarsa, Özüm bu işin üzerine giderse sonuçlarına sen değil Hakan katlanır.” Dedi sinsi bir yılan gibi tıslayan Arslan.

“Ne?” dedi korku dolu gözlerle etrafına bakınmaya başladığında bir an izlendiğini hissetti. “Anlamıyorum ne diyorsun?” diyerek neyi kastettiğini öğrenmeye çalıştı.

“Bence sen neyi kastettiğimi gayet iyi anladın. Ama yok yanımda Özüm var rahat konuşamıyorum diyorsan sana durumu daha iyi ve net bir şekilde açıklayayım. Malum son zamanlarda anlasan da anlamamış gibi davranıyorsun.”

“Dinliyorum.” Diye karşılık verdi kaşları çatık gözlerini Özüm’den kaçırarak.

“Hemen o evden çıkıyorsun. Ağzını açıp Özüm’e geçmişle ilgili tek bir laf edersen, o bunları öğrendiği gibi birilerinin de telefonuna bazı gerçekler ışık hızıyla gidecek.”

“Sen nasıl?” dedi dişleri arasından tıslarken fark ettirmeden etrafına bakınırken konuştuklarını nasıl duyduğunu anlamaya çalışıyordu?

“Boşuna uğraşma anlayamazsın. Anlayamadığın bir şey daha var Hande, ben senin nefesin kadar sana yakınım. Sakın benden bir şeyler saklamaya kalkma, öğrenirim canını canım dediklerinle yakarım.” Dedi ve telefonu suratına kapattı.

Duyduğu kapanma sesi ile gözlerini istemsizce acı içinde kapatan kız boğazının bir elle sıkıldığını hissetti. Az önce yeniden doğmaya niyetlense de nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde Arslan o umudu de elinden acımasızca Azrail gibi çekip almıştı. Elindeki telefonu kulağından aşağıya indirdi. Özüm arkadaşındaki bu hızlı değişimi hemen fark etti. Az önce konuşmaya hazır kız gitmiş geride ruhu çekilip giden bir kız kalmıştı.

“Hande…” dediği an kız arkadaşına sırtını döndü, omuzlarını dikleştirdi ve onun konuşmasına fırsat vermeden. “Ben çıkıyorum Özüm, konuşacak, anlatacak hiçbir şey yok. Artık beni anlayıp anlamamak da sana kalmış. En yakın zamanda Arslan ile gidiyorum, önünü ardını daha fazla kurcalama, beni biraz seviyorsan, iyi olmamı istiyorsan bu işle uğraşma.” Dedi ve hızlıca eline aldığı çantası ve telefonu ile evden çıkıp gitti. Ardında gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılıp kalmış Özüm’ü bırakmıştı. Özüm şaşkındı, yıllardır tanıdığı arkadaşı artık bambaşka birine dönüşmüştü. O gelen telefon ile birlikte yine her şeyi yok saymıştı. Bu işte bir iş vardı. Ve Özüm arkadaşının yitip gitmesine asla izin vermemeye kararlıydı.

Loading...
0%