Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@ugurluay

20.BÖLÜM

“Sana söz sevgili…

Kokun burnumda, nefesim teninde raks ederken,

Ayrılık kader hanemizde asla can bulmayacak.”

Yaren, o kadar kötü görünüyordu ki, adam sözlerinin onu bu kadar olumsuz etkileyeceğini tahmin edemezdi. Kapı girişinde yaşadıkları o büyülü anın bitmesini hiç istemezken, adamın ellerinin altından yaralı bir ceylan gibi kaçışına engel olamadı. Gözlerinde gördüğü korku, bedeninin ona verdiği tepki, sözlerine karşı olan amansız mücadelesi ve kaçışı…

Erdem içinden “Ne yaptılar sana be güzelim, kim seni bu hale getirdi? Nasıl bu kadar ağır yaralar aldın? Nasıl bu kadar sevmekten sevilmekten korkar, kaçar oldun sen?” diye geçirdi.

Kafasını bir nebze olsun dağıtmak adına, adamdan adımlarca ötede, camın kenarında sırtı dönük duruyor, derin nefesler alırken sakinleşmeye çalışıyordu. Erdem, “Kahve içer misin?” diye sordu. Öncelikle sakinleşmeye ve düşünmeye ihtiyaçları vardı. Öğrenmesi gerekiyordu, önce adamı sonra, sonrası da zamanla olacaktı. Kaçışı onu ne kadar üzse de mücadele ettiğini görmek içindeki umut kırıntılarını giderek yeşertiyordu. Bir şeyler hissetmese, hissetmeye başlamasa bu kadar korkmaz kaçmazdı. Aklında can bulan her bir ihtimal, dudaklarının yavaşça ve huzurla yukarıya doğru kıvrılmasını sağladı.

Düz bir tonda çıkmasına özen gösterdiği sesiyle “Olur…” dedi. Alnını ovuştururken yüzüne bakmamaya dikkat ediyordu. Onun bu hal ve hareketi adamı giderek daha da keyiflendirdi.

“Tamam, hemen hazırlıyorum. Ahmet amcayı gelmeden önce aramıştım. Hazırlık yapmış olması lazım,” diyerek kızı ardında bırakıp biraz olsun kendine gelmesi için ona zaman tanımak istedi. Mutfağa geçtiğinde etrafına göz attı. Ahmet amca tam da dediği gibi her şeyi hazır etmişti.

Yaşlı adam onun evine yakın başka bir evde yaşıyordu. Erdem olmadığı zamanlarda evin bakımı ile ilgilenirdi. Eşi Ayşe teyze ise o geldiğinde mutlaka bir kap yemeği dolabında hazır eder, adamı kendi oğlu gibi görürdü. Hayatındaki iyi niyetli, güzel yürekli insanları seviyordu. Onlar, Erdem’in kendisi için şans olarak gördüğü nadir insanlardandılar. Dolabı açtığında onu şaşırtmayan Ayşe teyzeye yine minnettardı. Kapağı kapatıp su ısıtıcısını açtı. Bardakları masanın üzerine yerleştirip içine kahveyi de koydu. Kaynayan suyu bardakların içine doldurdu. Elinde iki kupa bardağıyla içeriye geçtiğinde, Yaren’in de koltuğa oturmuş olduğunu gördü. Boş gözlerle öylece ileriye doğru bakıyordu kız. Aklının karışık olduğunu konuşmadığı kelimelerden, boşluktaki her bir bakışının içinde gizlediği acılardan anlayabiliyordu adam.

Ah be güzelim seninle can olmayı dilediğim, hayat olduğunu anladığında, gerçekten hissettiğinde her şey çok güzel olacak. Zor olacak belki ama olacak. Hem de çok… diye iç geçirirken yalnızca gözleri değil yüreği de sessiz fısıltılar halindeydi.

Yaren’in önüne geçerek kahve bardağını görebilmesi için göz hizasına kadar kaldırdığında, kız öylesine bir bakış attı ki adama, o an o gözlerin dipsiz kuyularında adeta kaybolup gitti Erdem.

“Teşekkür ederim.” Elinden bardağı alırken sesi o kadar naif çıkıyordu ki, adam bile az önceki halinden bu haline nasıl hızlı geçtiğini anlayamadı. Erdem onun oturduğu koltuğun tam karşısına geçerek, gözlerini daldığı boşluktan kurtarmak adına, diline en çok yakışan adı zikretti.

“Yaren...” dedi ezberlediği her bir harfini içercesine söylerken.

“Efendim Erdem.”

“Bak biliyorum. Çok tuhaf bir şekilde tanıştık, çok tatsız şeyler yaşandı aramızda, ama bilmeni istiyorum ki ben hiçbir şeyi seni üzmek için yapmadım.”

“Emin misin Erdem? Bana hayatıma, özellikle de çalıştığım işlere kastın olduğunu düşündüren ne peki?”

“Haklısın, iki defa işinden olmana sebep oldum. Ama telafi etmek istiyorum. İzin versen…”

“Ne izin vermesinden bahsediyorsun Erdem? İzin vermeden bunları yapıyorsun sen, izin versem kendimi ne hallerde, nerelerde bulacağım hayal dahi edemiyorum. Sana tek bir şey soracağım ve dürüstçe cevap vermeni istiyorum.”

“Tamam, sormak istediğin ne varsa sor.”

“Benden ne istiyorsun?”

“Bunun tek bir cevabı var ama daha zamana ihtiyacımız var. Cevabın da, onu duyacak olan senin de zamana ihtiyacın var. Henüz sen buna hazır değilsin.”

“Bunu sen mi söylüyorsun? Hep bir saçmalık içinde boğulup gidiyorsun ve en kötüsü de ne biliyor musun? Sen ne yaptığını bilmeden, sebeplerini bile anlayamadan beni de bir bilinmezliğe sürüklüyorsun. Sürekli karşıma çıkarak aklımı bulandırıyorsun. Senin benimle derdin ne be adam?”

“Derdim sensin, bunu anlamamak için kör olmak lazım. Ama şu an bilmen gereken tek şey var, o da şu ki, yanımda çalışmanı istiyorum.”

“Ne? Yanında çalışmamı mı istiyorsun? Saçmalamayı kes artık, ben asla senin yanında çalışmam Erdem.”

“Büyük konuşuyorsun Yaren.”

“Söz konusu sen isen büyük konuşurum, senin yanında asla çalışmayacağım,” dedi ve elindeki bardağı sertçe masaya vurup ayağa kalktı. Onun kalkışı oturan adamı da hareketlendirdi. Göz göze geldiklerinde kızın bakışları yakıyordu etrafı, deliyordu sözsüz her bir bakışı…

“Yaren, sonunun nereye varacağını ikimiz de biliyoruz. Bu kaçışın anlamsız.”

“Anlamsız olan kaçışım değil bana yaşattıkların. Ve sen adam, benim için adı sadece imkânsız olansın.” İşaret parmağını hesap sorarcasına göğsüne her bir kelime de bastırırken avaz avaz bağırmayı da ihmal etmiyordu.

“Fark etmez, adımın sende imkânsız da olsa bir karşılığı varsa, bu benim için yeterli. Demek ki sadece biraz zaman alacak.”

“Olmayacak hayallere takılı kalma Erdem,” dedi ve tam kapıya doğru ilerlediğinde arkasındaki adamın haykırışı adım atmasını engelledi.

“Olmayacağına gerçekten inanıyorsun yani.”

“Sen ne demek istiyorsun? Ağzımdan çıkanları anlayacak kadar da zeki gözüküyorsun oysaki. Kendinde misin sen?” Kızın yüzü ona döndüğünde istediğini elde etmiş olmanın mutluluğu içinde dolup taştı.

“Senin benim yanımda çalışacağına olan inancım kadar kendimdeyim.”

“Erdem,” dedi sesi uyarırcasına çıkmıştı. “Seninle uğraşacak inan ki hiç vaktim yok. İzninle bir an önce geri dönmem gerekiyor. Hâlâ kovulmadıysam çalışmam gereken bir işim var.”

“İzin vermem Yaren. Ne o işte ne de başka bir işte çalışmana asla izin vermem.”

“Pardon da sen neye, kime izin vermiyorsun?”

“Benim yanımdan başka bir yerde çalışmana asla izin vermem.”

“Sen kim oluyorsun? Senden izin istediğimi kim söyledi?”

“Sen bilirsin.”

“Şimdi de utanmadan tehdide mi başladın?”

“Yok, estağfurullah ne tehdidi, ben sadece olacakların sinyalini önceden vereyim de sonradan şaşırma.”

“Ne saçmalıyorsun yine acaba?”

Bir adımda kızın dibine kadar geldi. Kulağının en yakınına değercesine yaklaşıp onu nefesi ile titretmeyi başardı. Amacı aklını başından alıp ona evet dedirtmekti ve doğru yolda olduğunu kızın boğazındaki zor yutkunuşundan anladı.

“İzin vermem Yaren, benden bir adım ötede acaba şimdi ne yapıyor diye düşünerek aklımı yitirmeye hiç niyetim yok. Sen gözümün önünde, her gün beni görerek yanımda çalışacaksın. Eğer bu teklifimi kabul etmezsen, inan ki bir an olsun peşini bırakmam. Her an ensendeki nefesin olurum. Her girdiğin işten çıkma sebebinin adı ben olurum. Kaçışın olmaz Yaren, ne benden ne gözlerimden ne de ensendeki başını döndüren nefesimden… Seçim senin, nereye gidersen git peşindeyim ta ki asistanım, sekreterim ya da neyim olmak istersen senden gelecek her cevap kabulüm… Dedim sana adım sende imkânsız ise ben onu oldururum, sadece zaman Yaren, kaçışın olamaz benden anla bunu… Bu zamanı sana veriyorum ama benden uzakta değil, bu zamanı sana bahşetmemdeki tek sebep gözümün önünde var olmandır. Daha fazlası yok Yaren, ben de daha fazlasına ya da daha azına müsamaha yok.” Aşkı resmediyordu gözleri, tutkuyu hissettiriyordu teninde can bulan her bir soluğu ama biliyordu ona karşı bitmeyecekti mücadelesi…

Erdem genç kızın, kendi ağzından çıkan tüm sözlerini çok iyi anladığını biliyordu. Sözleri ömürlük davetti. Aşk belası bulaşmıştı bir kere nankörce yüreklerine, kaçışları ya da çıkışları yoktu bu devrandan.

Yaren adamın ömür hanesine yazılmış silinmesi mümkün olmayandı. Erdem’in sözleri bir sevda yağmuruna tuttu kızın yüreğini, yerle yeksan etti her bir hücresini, geçit vermiyordu yalnızlığa, ayrılığa… Mevsim adım adım baharı taşıyordu yüreğine, çiçekler açıyordu tebessümünde, mutluluk can buluyordu hayatlarının her zerresinde… Yaren ona bu kadar yakınken kaçışı yoktu yüreğinden. Kokusu burnunda, nefesi teninde raks ederken ayrılık kader hanelerinde can bul

mayacaktı. Erdem buna asla izin vermeyecekti.

Loading...
0%