Yeni Üyelik
33.
Bölüm

33. Bölüm

@ugurluay

33.BÖLÜM

“Dеԁilеr ki; Gözԁеn ırаk olаn gönülԁеn ԁе ırаk olur.

Dеԁim ki; Gönül’е girеn gözԁеn ırаk olsа nе olur.”

-Mevlana-

“Ben İzmir’e geri dönüyorum Cihan,” dedi umursamaz görünmeye çalışsa da yüzünden canı yandığı, ruhunun ıstıraplar içinde kıvrandığı belli oluyordu.

“Yaren sen ciddi olamazsın, o şehre o adamın yanına gidemezsin. Geri dönemezsin. Buna asla izin vermiyorum. Ölürüm de buna müsaade etmem. Duydun mu beni? İzin vermem!” diye yeri göğü inletti adam. Duydukları tahammül sınırlarını çoktan aşmaya başladı.

“Cihan, fark ettiysen eğer senden izin falan istemiyorum. Gidiyorum. Geri dönüyorum. Abimin istediği gibi onun ailemize uygun gördüğü kişi ile evleneceğim.”

“Yaren, sen iyi değilsin, sağlıklı düşünemiyorsun. Tüm bunları söylüyorsan eğer kafayı yemiş olmalısın. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Ne demek evleneceğim? Hem de abinin istediği kişiyle, hayır, hayır asla olmaz. Asla! Bu konu burada kapandı. Konuşmayalım çünkü konuştukça daha fazla sinirleniyorum.”

Yaren, ayağa kalkıp kanından olmasa da bir abi gibi gördüğü Cihan’ın yanına oturdu. Ellerini avuçları arasına alarak gözlerinin içine derince baktı. Tek dileği bakışları ile onu anlaması, gözlerinde gördüğü her şeyin sahiciliğini yürekten hissetmesiydi. Kimi vardı ki ondan başka, Cihan’ın da ona sırt çevirmesine izin veremezdi. Bunu yüreği kaldırmazdı. Bu yüzden tüm hissettiklerini, aldığı kararları ve yarın sabah gerçekten neden yola çıkacağını ona anlatacaktı.

“Ben sana hep daha fazlası dedim. Herkese ve her şeye rağmen benim yanımda olduğun için, hatalarımı affettiğin, bana hiç sırt çevirmediğin ve hayattaki varlığı ile bana sahip çıkmayan abimin yapmadıklarını yaptığın için. Sen annemin, babamın kaybından sonra içimde kül olan aile kavramına tekrar kıvılcım veren adamsın. Kaybettiklerim için yüreğimde bana umut olan insansın. Sana asla sırt çeviremem. Şu hayatta en son istediğim şey senin yüzündeki öfkenin, üzüntünün ya da kederin sebebi olmak. Olamam, emin ol ölüm bana bundan daha kolay gelir. Anla beni Cihan, anla beni kaderdaşım, artık burada kalamam. Benim hayatım kendi ruhuma yer açamazken, kendim yaralıyken onunla olamam, yaşadıklarımız git gide beni mahvediyor. Sözleri yüreğime zehirli bir hançer gibi saplanıyor. Ne yapsam ne etsem faydasız… Ne onu düşüncelerinden vazgeçirebilirim, ne de içine ekilmiş olan o şüphe tohumlarını ortadan kaldırabilirim. Bu hep böyle bir kısır döngü gibi devam edecek, bugün ona kendimi açıklasam yarın başka bir şeyi sorgulayacak. Hayatımla ilgili her yeni sorgulamada ben karanlık kuyularda, açıklayamadığım her bir şey için nefessiz kalacağım. Kendimi yıpratacağım, geçmişime lanet edeceğim, kimsesizliğim ile boynum bükülecek, o beni sorgularken ağzından çıkanı kulağı duymayacak. Kalamam Cihan anla beni… Gitmem gerekiyor. Çoktan abimi arayıp haber verdim bile, yarın sabah yola çıkıyorum.”

“Sen delirmiş olmalısın!” derken oturduğu yerden kalkıp ayağa fırladı. Salonda bir o yana bir bu yana gidip gelirken “Hem okulun ne olacak? Hayallerinin daha hiçbirini gerçekleştiremedin bile. Sen mezun olacaktın, o cüppeyi giydiğinde ben seninle gurur duyacaktım. Kepi havaya attığında gözlerim kardeşimi görür gibi yaşaracaktı. Ev tutacaktın, yeni bir hayata başlayacaktın. Hayatına gerçekten sevdiğin adamı sokmak istediğinde gelip benim karşımda kıvranacaktın. Sen o adamı süründürürken ben keyif alacaktım. Ve bunlar gerçekleşirken ben hep senin yanında olacaktım. Bunların hiçbiri yaşanmayacak mı şimdi? Sen o gittiğin şehirde yanında ben olmadan ne yapacaksın, nasıl yaşayacaksın? Benim gözüm seni görmeden, huzurlu olduğuna şahit olmadan, yüreğim dilinin uzaktan anlattıklarıyla söylesene nasıl rahat edecek? Yapma Yaren, gitme… Bu yaptığın diri diri mezara girmekten farksız, yalvarırım gitme! Beni buralarda kardeşimden ayrı, cancağızımdan ayrı düşürme. Kimsesiz koyma… Orada mutlu olamayacaksın. O lanet herif oradayken seni korumam imkânsız. O abin olacak adamı da, Erdem’i de kendi ellerimle öldürmek istiyorum. Koruyamadım seni onlardan, yaptıklarından, sözlerinden, mecburiyetlerinden. Allah kahretsin koruyamadım!”

“Böyle konuşma Cihan, bazen olacak olana engel olamazsın. Akacak kan damarda durmaz ki… Abimin yanına, beni yıllar önce hiçe sayarak kimsesizliğimi boynuma pranga yapan adamın yanına dönüyorum. Ben bu kararı aldığım an hayallerimi çoktan yerin altına gömdüm. Üzme beni Cihan, emin ol en doğru olan bu. Benim burada aldığım nefes herkese zarar, bu gidiş sayesinde tek zarar gören ben olacağım. Ruhum çoktan vazgeçti yaşamaktan, daha fazla zarar göremez ne yüreğim ne de gözlerim.”

“Vazgeçiremeyeceğim seni değil mi?”
Cihan çaresizliğin içinde yol ararken, Yaren’in kendince doğru olarak aldığı kararın ne yapsa önüne geçemiyordu. Söylenmesi gereken her şeyi söylüyor, ancak onu doğru olduğunu bildiği yoldan döndürecek kadar etkili o cümleleri kuramıyordu. Yetmiyordu sözler…

“Mümkün değil Cihan, ben bu şehirde artık daha fazla kalamam. Erdem’in sözleri bunu mümkün kılmıyor. Vazgeçtim ondan da, hayatımdan da, hayallerimden de…”

“Peki benden…”

“Senden vazgeçmem mümkün mü? Nasıl söylersin bunu? Belki de yeryüzünde beni her şeyimle tanıyıp anlayabilen tek insansın sen. Bir tek sana anlatıyorum yaşadıklarımı çünkü ben bir tek sana güveniyorum şu hayatta. Zaaflarımı bilsen de asla bana karşı silah olarak kullanmazsın, her zaman oluruna bırakır, yaptığımın mutlaka bir sebebi olduğunu düşünürsün. Yargılamazsın, her şeye rağmen sırtımı dayanabileceğim tek doğru insansın. Sana dayandığımda düşmeyeceğimi, düşsem de beni elimden tutup kaldıracağını bilirim. O yüzden yine beni bir tek senin anlayacağına inanıyorum. Yıllardır gitmediğim annemin, babamın mezarına gitmek istiyorum. Onlara her şeyi en başından anlatmak istiyorum. Başaramadığım, yeterince güçlü olamadığım için onlardan özür dilemek istiyorum. Belki de ilk defa abimle yüzleşmek, ona bana yaptıklarının hesabını gözlerinin içine bakarak acımasızca sormak istiyorum. Bana yaşattığı kimsesizliğin acısını onun da gözlerinde görmek istiyorum. Kaybedecek neyim kaldı ki benim? Umutlarım mı? Hayallerim mi? Geleceğim mi? Hiçbir şeyim yok! Gideceğim ve yıllardır ertelediğim yüzleşmeyi yaşadıktan sonra onun isteklerine boyun eğeceğim. Bitti Cihan. Gönlün kırgın olmasın bana, ben hep senin cancağızın, ben hep senin kardeşin, yıllar önce kaybettiğin biricik meleğin olarak kalacağım. Bunun aksini kimse iddia edemez ve sen ne olursa olsun benim hayatımın içinde hep var olacaksın. ”

“Aldığın karardan geri dönmeyeceksin değil mi?”

“Dönmeyeceğim.”

Cihan bu konuşmanın acısı içinde kıvranırken, kafasını önüne eğerek onaylamaz bir biçimde sağa sola sallayıp homurdandı. Sonra ışıl ışıl bakan gözleriyle iki elini yanına açarak Yaren’in ona sarılması için kıza sıcacık göğsünde yer açtı. Yaren de oturduğu yerden kalktı ve koşarak adamın kollarına atıldı. Onun bu hareketi gidişini kabullendiğini gösteriyordu. Anlardı. O hep kızı en iyi anlayandı. Kollarını kızın beline dolayıp ona sarıldığı an, saçlarını koklayarak başına küçük bir buse kondurdu.

“Keşke engel olmaya gücüm yetse ama biliyorum aldığın karardan vazgeçmeyeceksin. Bugün vazgeçirsem yarın yine gideceksin. Yolun açık olsun meleğim ama bil ki tek bir telefonun, tek bir kelimen beni buradan oraya getirmeye yeter. Gel de yeter cancağızım, gel de kâfi. Ben hep burada senin geri dönüşünü bekliyor olacağım. Ve inanıyorum ki sen hemen olmasa da bir gün mutlaka geri döneceksin.”

“Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim,” derken artık hıçkırıklarına engel olamıyordu. Karar vermişti. Gidecekti. Sabahın ilk ışıklarında kendini İstanbul’dan İzmir’e yola çıkan ilk otobüsün içinde bulacaktı. Geride Erdem’i, Cihan’ı, hayatını, hayallerini bırakacaktı. Bazen bazı şeylerin yaşanması için zamansız bitişlere ihtiyaç vardı. Belki de o şu an sadece bunu yaşıyordu. Kim bilir?

Zamansız bitişler güzel başlangıçlara vesile olur muydu? Yaren’in hayatında mı? Hiç sanmıyordu… Güzel olanı kim kaybetmişti de o bulsun.

Loading...
0%