Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.BÖLÜM

@ugurluay

3.BÖLÜM

“Aramızdaki mesafenin adıdır nasip.

Herkes birbirine nasibi kadar yakın, nasibi kadar uzak…”

-Mevlana-

Yüzüne bir ışık huzmesinin vurması ile yavaş yavaş gözlerini açtı. Ellerini havaya kaldırıp tatlı tatlı gerinirken yüzündeki gülümseme an be an soldu. Bakışları bir anda dehşet yumağına döndü.

Yaren, gözlerini olanca hızıyla açtı ve ışık hızı ile düşebilme ihtimalini bile düşünmeden yataktan fırladı. Yorganı ile haşır neşir olup onun katmanlarında kaybolmayı seçen telefonunu ararken resmen aralarında amansız bir savaş çıktı. Sonunda kaderi ile işbirlikçi hain yorganı mağlup etmeyi başardı. Büyük bir mücadele ile eline geçirdiği telefonunu parmaklarının arasında tutarken gözlerindeki zafer parıltıları etrafı aydınlatmaya yetti. Ama gözündeki o ışıltılar telefonunun ekranı üzerinde gördüğü rakamlar ile bir bir söndü.

“Hayır ama ya, hayır ya… Bu olamaz! Beş dakikacık diye bu kadar saat uyumuş olamam. Yok canım ben hâlâ uyuyorum bu ancak bir rüya olur. Rüya içinde rüya görüyorum kesin, başka bir açıklaması olamaz.”

Poposuna hızlı bir şekilde çimdik attıktan sonra hissettiği acı ile irkilerek, ağzından çıkan küçük bir feryadın ortama yayılmasına sebep oldu. Kapamış olduğu gözlerini ürkerek yavaşça açtığında korktuğunun başına geldiğine şahit olmak hiç ama hiç hoşuna gitmedi. Bir hışım ile telefonu yatağa fırlatıp odada bağırıp çağırmaya başladı.

“Allah’ım neden ben ya, neden ben, neden ya? Sınava tam olarak çalışamadım bile, nasıl gireceğim bu sınava şimdi? Of!”

Bir eli belinde diğer elini saçlarının arasından geçirip deli danalar gibi odanın içinde gezinirken, bir anda olduğu yerde dona kaldı. Vücudu kaskatı kesildi. Yavaşça gövdesini döndürürken, az önce yatağa fırlattığı telefonuna şimdi endişeli gözlerle bakıyordu. Koşar adım yatağa atlayıp telefona iki eliyle sarıldığında ve saatin tam olarak kaç olduğunu iyice idrak ettiğinde, ekranda yazan rakamların sert tokadını suratında ve beyninde acıyla hissetti.

“Aman Allah’ım, bu olamaz! Sınava sadece beş dakika kalmışken ben şimdi nasıl yetişeceğim? Çalışmadan girmeyi de geçtim, bu gidişle sınava hiç giremeyeceğim. Allah kahretsin!” Yataktan aniden kalkarak dolabına yöneldi. Bir yandan hızlı hızlı giyiniyor, diğer yandan da giyinme kabininde kendi kendine konuşurken aynadaki yansımasını azarlıyordu.

“Akılsız Yaren, beş dakika yatacakmış. Beş dakikacıkmış. Peh! Sen ancak böyle geri zekâlı gibi ortada dımdızlak kalırsın işte. Uyku senin neyine akılsız kız, uyku senin neyine?” deyip bir yandan da hazırlanmasına çabuklukla devam ediyordu.

Darmadağınık saçları, uykusunu tam alamadığı için şişmiş gözleri, yorgun yüzü, elinde kolunda çalışamadığı ders notlarıyla koşturmaya başladı. Tüm terslikler onu nasıl buluyordu böyle? Resmen uğursuzluğu da belayı da mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Nerede terslik varsa orada Yaren bitiveriyordu.

“Sınava çok geç kaldım. Kesin yetişemeyeceğim!” diye sızlanarak ilerlerken iyice dertlenmişti. İçindeki ümitsizlik o kadar çok artmıştı ki, tam da o anda kulağında yankılanan bir ses iyice sinirlerinin bozulmasına sebep oldu. Gözlerini açıp gökyüzüne baktığında evrenin cidden kendisi ile alay etmeye başladığını düşündü. Gözleri kara bulutlarla kaplanmış gökyüzüne baktığında, burnunun üzerine düşen bir yağmur damlasıyla iyice öfkelendi. Bu defa da elinde tuttuğu kitaplarla kollarını iki yana doğru açıp, bulutlara hesap sorarmışçasına gökyüzüne bakarak bağırıp çağırmaya başladı.

“Bir sen eksiktin zaten! Yağ yağ çekinme, sen de yağ da tam olsun! Nasılsa çekiyorum! Yağ abi yağ, yağmazsan hatırım kalır. Öyle bir yağ ki sırılsıklam olayım, ıslanmış sıçana döneyim!” diye haykırırken etrafındaki insanların ona deli görmüş gibi bakmasını hiç umursamadı. Hatta birkaç kişinin gözlerinin içine bakarken, “Ne var? Ne bakıyorsunuz? Hiç mi evrenle kavga eden insan görmediniz?” diyerek tehditkâr bakışlarını ve sözlerini göndermeyi ihmal etmedi.

Yağmur olanca hızı ile yağarken genç kız resmen sudan çıkmış balığa döndü. Yağmur deyim yerindeyse bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Başıma daha ne gelebilir acaba diye sinirli bir şekilde iç geçirdi. Tam o sırada kulaklarında yankılanan bir ses, ardından üstünde çamur yığını ile kalan genç kızın, olduğu yerde birden bire sıçramasına sebep oldu. Zaten sırılsıklam ıslanmıştı. Üstüne bir de arabanın üzerine sıçrattığı çamurlu suyu yüzüne tokat gibi yiyince, bu vaziyet de tuzla biber gibi ekildi öfkesinin üzerine.

Ah evren ah, yangına körükle gidiyordu da farkında değildi. Yaren pimi çekilmiş bir bomba gibi her an patlama saniyesine ulaşmak üzereydi. Yaşadığı sarsıntının şokunu atmaya çalışırken, artık dayanma gücünün de üzerindeki çamurlar sayesinde yerle bir olduğunu hissetti. Bacakları tüm bu olanlara daha fazla dayanamadı ve kendini sert bir şekilde yere bıraktı. Ardından hıçkırarak ağlamaya başladı. Ağzından çıkanları kulağını bırak hiçbir yeri duymuyordu artık. Ömrü boyunca ağzına almadığı, duyduğunda kıpkırmızı kesildiği edepsiz küfürleri birbiri ardına sıralarken durmak için bir sınırı yoktu.

Araba çok uzaklaşmadan durdu. Genç kız o kadar kendinden geçmiş bir şekilde bir yandan ağlıyor bir yandan da ağzından öyle şeyler dökülüyordu ki, kendisi bile bunu farkında değildi. Yanına birinin yaklaştığını ancak dizlerinin önünde bir çift siyah erkek ayakkabısı görünce fark etti.

“Hanımefendi iyi misiniz?” diyen ses ile Yaren kendine geldi.

Şimdi öfkesini kusmak için bu adam ona adeta bir sebep verdi. Gözlerini delici bir öfkeyle açıp, tepesinde dikilen adama doğru hırsla döndürdü.

“Ehliyeti kasaptan mı aldın sen?” diye bas bas bağırdı. Başını havaya doğru kaldıran kız, gördüğü suret karşısında, gözlerinin fal taşı gibi açılmasına engel olamadı. Ağzı hayretler içinde bir karış açılırken şaşkınlığını gizleyemedi. Bu olamazdı. Hatta

imkânsız olmalıydı.

Loading...
0%