@ugurluay
|
64.BÖLÜM “Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir, Bunun için sevgiliye YAR denilir.” -Mevlana- Arzu evden koşarcasına çıktığında, Yaren zaman kaybetmeden ona yetişmek için peşinden gitti. Tabi çıkmadan kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diye Cihan’ın ağzının payını vermeyi de ihmal etmedi. Erdem’in kendine olan payını da çıkaracağından adı gibi emindi. Anlamıyordu ki Cihan, ne zaman bu kadar anlayışsız bir adama dönüşmüştü? Kızı ikna edeyim derken tamamen onu kaybedecekti haberi yoktu. Bir an önce bu işe el atıp, bu olaya bir çözüm getirmeliydi. Kaybetmenin ne demek olduğunu en iyi yaşayan bir insan olarak, birbirini seven bu çiftin guruları yüzünden aşklarını yok sayıp birbirlerini kaybetmelerine göz yummayacaktı. Sokakta hızlı adımlarla yürüyen Arzu’ya zorlukla yetişerek onu kolundan durdurmak için çekti. “Kızım dursana, iki saattir arkandan bağırıyorum. Niye dönüp bakmıyorsun?” dedi ama onu çekiştirip de kendisine dönmesini sağladığında, hıçkırıklar içinde ağlayan bir Arzu’yu görmeyi hiç beklemiyordu. Onu hep güçlü, eğilmez, her şeye rağmen dik duruşundan taviz vermeyen bir kadın olarak görmüştü. Onun bu hali ile karşısında olması Yaren’i yürekten sarsarken, Cihan’a olan öfkesi kat be kat arttı. Tamam, seviyor olabilirdi de karşısındaki kızı da ziyan etmenin anlamı neydi? Yazık değil miydi bu kıza? “Arzu?” dedi, ne halde olduğunu sormak için ismini seslendirmişti ortamda ama o daha fazla dayanamayıp kollarına tutamadığı hıçkırıklarla atıldı. “Dayanamıyorum artık Yaren, beni tanımadığı her gün, her an daha da tükeniyorum. Her yeni günde beni belki tanır diye içten içe umut beslerken onun beni hiç hatırlamaması canımdan bezdirdi beni. Dayanamıyorum Yaren,” dedi ve kollarında hıçkırıklara boğularak ağlamaya devam etti. Yaren’in eli sırtında gidip gelirken onu sakinleştirmek için “Şişt tamam, geçti önce bir sakin ol,” dedi. Ama onun sakinleşecek dahi gücü kalmamıştı. Ağlıyordu Arzu, sevdiği adamın gözünün içine bakıp da kendisini hatırlamamasına yanıyordu. Gözyaşları geçmişi ile yıkanıyor, geleceğini silip götürüyordu. Çaresiz hissediyordu kendini. Çaresizliğin ne demek olduğunu ise en iyi bilenlerden biriydi Yaren ama onu bu girdaptan kurtaracak da yine o olacaktı. İçten içe kendine o anda söz verdi. Onların daha fazla acı çekmesine izin vermeyecekti. Ama önce Arzu’dan izin almalıydı. Bunun için de biraz sakinleşmesi gerekiyordu. Doğru zamanın geldiğini hissettiği anda yakınlarda var olduğunu bildiği sessiz sakin bir kafeye götürdü. Öncelikle neler olduğunu öğrenmeliydi. Dahası bugün en sevdiği biblosunun neden kırıldığını ona bir an önce anlatmalıydı. Umuyordu ki anlatacakları kızı tatmin ederdi yoksa Yaren’den de çekecekleri vardı. Canlarını bu gidişle fena halde sıkacaktı. *** “Şimdi küçükhanım biraz olsun sakinleştiysen bugün evimin neden savaş alanına dönüştüğünü anlatır mısın?” dedi konuyu biraz başka tarafa çekerek, onun kendini toparlamasını istiyordu. Yaren’in söyledikleri yüzünden utanıp başını önüne eğdi ve mahcup çıkan bir sesle “Yaren çok özür dilerim. Nasıl o kadar kontrolden çıktım inan ki bilmiyorum. Bir ara kendimi dahi tanıyamadım. Geriye dönüp baktığımda kendimden çok utanıyorum,” dedi başı önünde oynadığı parmaklarına odaklanmıştı. Genç kızın kıkırdaması ile birden başını kaldırıp ona şaşkın gözlerle baktı. “Özür dileyecek bir şey yok kızım, sizin sayenizde biz de kavganın eşiğinden döndük. Gerçi sizin fırtınalı ve tutku dolu kavganızı gördükten sonra bizimkisi bildiğin evcilik oynayan çocukların kavgası gibiydi, kavgamdan utandım resmen, kendimi kötü hissettim ya…” “Ya Yaren deme öyle, çok mu rezil olduk?” dedi kıpkırmızı olmuş bir tonu yüzüne bulaştırıp endişeli gözlerle ona bakarken. “Her neyse Arzu, şaka bir yana ne oldu da o hale geldiniz siz? Ne biliyim son zamanlarda her şey yolunda gibi gözüküyordu,” diye sordu. Ve olanları merak ettiğini belli edercesine kollarını masaya koyup başını öne doğru eğdi. Şimdi dikkatle anlatacaklarını dinlediğini gösterir gibi kıza bakıyordu. “Nereden başlayacağımı bilmiyorum Yaren,” deyip elleriyle yüzünü ovuşturmaya başladı. “Kızım başla bir yerden dokuz doğurdum oturduğum yerde, ben ne Cihan’ı ne de seni hiç böyle görmemiştim.” “Son zamanlarda biliyorsun yakınlaşmaya başlamıştık. Senin zor zamanlarında yanında olmak istemiştim. Tek ortak noktamızda Cihan’dı çünkü onun kıymetlisiydin.” “Tek ortak noktaya ihtiyacın yoktu be güzelim, ben seni arkadaşlığa kabul edeli çok oldu,” dedi dudakları kıvrılarak alaycı bir ses tonuyla. “Utandırmasan olmaz değil mi? Of tamam seni bahane ederek Cihan’ın yanında yakınında durabiliyordum. Sorgulamasına fırsat vermiyordum. Bir şey söylese hemen seni öne sürüyordum. Ve kesinlikle umutlanmamasını üstüne basa basa söylüyordum.” “Vay be resmen kullanılmışım da haberim yokmuş. Varlığım ve dertlerim ilk defa bir işe yaradı desene.” “Ya öyle deme lütfen, Cihan önceliğim olsa da sana nasıl değer verdiğimi de biliyorsun, ama işte Cihan…” dedi ve yine kızardı. Onu daha fazla zorlamamak için “Tamam tamam, utanma şaka yapıyorum. Bir de bunu dert etme ve devam et lütfen.” “Öyle işte, senin yanında Cihan’ın yakınında olmak bana tahminimin de ötesinde bir huzur vermeye başlamıştı. Sonra dedim kendi kendime Arzu geçmişe takılı kalma bırak kendini yıllardır hayalini kurup hasreti ile kavrulduğun adama. Tam da bunu denemeye çalıştığım zamanlarda nasıl bir özgüven geldiyse adama, bir değişimler bir hareketler bir tavırlar… Ben sessiz kaldıkça nasıl bir söz hakkı sahibi olmaya çalışıyor hayatımda görmen lazım. Susuyorum olmuyor, sessiz kalıyorum durmuyor. En sonunda öyle bir ihlal yaptı ki kimsin sen dedim kendi kendime, ne hakla, nasıl cüret edebilirdi aklım almıyor? Sana gelecektik beni almaya geldi. Şirketten çıktım birden kaşları çatıldı. Neymiş efendim ben gün boyu bu kıyafetle nasıl ortalarda dolanırmışım, üzerimdeki bez parçası ile dışarı çıkmaya utanmıyormuşum, falanmış da filanmış… Başlarda hiçbir şey söylemedim. Yolda ilerledikçe ve ben sustukça sinirlenip sesini iyice yükseltmeye başladı, ben yine sustum. Sonra bir daha etek giymeyeceksin dedi emir verir gibi, tabi ben de insanım bir yere kadar tahammül ederim. Resmen beni çizgimden çıkardı. Sınır ihlali yaptı. O dakikadan sonra ben de susmadım. Bana karışamayacağını, ona sadece arkadaşım olduğunu söyledim. Ben arkadaşım dedikçe o öfkelendi, o öfkelendikçe ben sinirlendim sesler yükseldikçe yükseldi. Tabi geldiğimiz yer senin evin olunca soluğumuzu senin salonunda verirken biraz ortalığı dağıtmış olabiliriz,” dedi yaptıklarının küçük çapta bir kriz olduğunu göstermeye çalışıyordu. “Birazcık mı?” dedi Yaren, bir kaşını havaya kaldırırken ima dolu sesiyle, yeniden utandığını yüzünden anlayabiliyordu. “Tamam, haklısın ortalığı birbirine kattık. Güya sana moral vermek için geliyorduk. Şimdi şu halimize bak oturduk ve sen beni sakinleştirirken moralimi düzeltmeye çalışıyorsun. Bu arada evin için tekrar özür dilerim,” dediğinde içtenliği ve samimiyeti titrek çıkan hüzünlü sesinden anlaşılıyordu. “Evi boş ver canım, o halledilir. Kırılır, dökülür, yenisi alınır da siz ne olacaksınız?” “Biz mi?” “Evet, siz Arzu! Bu böyle daha ne kadar devam edecek?” “Bilmiyorum Yaren, ona da kendime de zarar vermeye devam ediyorum. Affedemiyorum, beni hatırlamamasını hazmedemiyorum, unutamıyorum. Belki de yapmam gereken…” “Sakın Arzu, sakın aklına geleni söyleme bile, ben bunu yaptım ve inan ki çözüm yolu bu değil. Düşünsene sen Cihan’ı unutabilsen geçen zaman içinde, gözün görmediğinde unuturdun. Bu normal sıradan bir hoşlanma olsa akıp giden zamanda hoşlanma da yok olup giderdi. Ama senin aşkın geçen süre içinde azalmak yerine katlanarak büyümüş. Onca zaman yapamadığını, şimdi seni sevdiğini bildiğin adamın varlığını hissettikten sonra, bırakıp gidemezsin, onu unutamazsın. Nereye gidersen git aklından çıkmayacak, yüreğinden söküp atamayacaksın. Gözlerinden bakışını silemeyeceksin, teninde raks eden sıcaklığını her yerde deliler gibi arayacaksın. Yapma Arzu, böyle bir aşk her insan evladına nasip olmaz. Ziyan etme hayatın size sunduğu ikinci şansı, kaderinizi ayırmaya çalışma. Nasibine yazılmış birini ne kadar uzaklaştırsan da ne kadar kaçıp gitsen de bir gün yine karşına çıkacak ama o zaman araya giren kırgınlıklar, kızgınlıklar, belki de daha büyük üzüntülere sebep olacak. Kendine ve Cihan’a bir şans ver, bu aşkı yaşamanıza izin ver. Hayat o kadar hızlı akıp gidiyor ki yetişmek kimi zaman imkânsız oluyor. Geriye dönüp baktığında pişmanlığında boğulup keşke deme, iyi ki demen için ona, kendine, aşkınıza, size bir şans ver. Bazen her şey için çok geç olabilir. Keşkelerin diyarında kök salma, iyikilerin serin sularına bırak kendini, aşkını özgür bırak. Yaşamana en önemlisi yaşamanıza izin ver,” dedi. “Yaren ben nasıl yapacağımı inan ki bilmiyorum.” Gözleri yüreğine umudun ekildiğini belli eder gibi ışıl ışıldı. Yaren’e bakarken beklenti doluydu her bir pırıltısı… Masanın üzerinde duran elini tutup kendine inanması, bunu başarabileceğine güvenmesi için gözlerinin içine baktı. “Ben nasıl yapacağımızı biliyorum. Ama bana izin vermen lazım. Bu iş bittiğinde emin ol her şey çok daha güzel olacak,” dedi Yaren. “Bana inanıyor musun?” diye sorup elindeki tutuşunu sıkılaştırdı. Arzu’ysa gözyaşlarının yanaklarından süzülmesine izin verip, yüzünde umut dolu bir gülüşle başını aşağı ve yukarıya olumlu anlamında salladı. İşte bu cevap Yaren için yeterliydi. Ona ne yapacağını kısaca özet geçti ve Arzu onun bu fikrine sıcak baktı. Bu yaptığı ile Cihan’a ikinci şansı verecekti ama önce bu şansı hak etmesi gerekiyordu. Bunun için de planın ilk aşaması olan kişiye eline aldığı telefon ile kısa bir mesaj attı. Kime: Huzurum Görüşmemiz lazım. ACİL!
|
0% |