Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.BÖLÜM

@ugurluay

7.BÖLÜM

“Dostluğun en saf haliydi gözlerindeki şenlik havası,

Can bahçemin en özel misafiri, dostum, cancağızım…”

Cihan, kantindeki masada oturmuş, önünde açık duran bilgisayarın ekranına dikkatli bir şekilde bakıyordu. Yaren, elinde tost ve çaylarla arkasına dikilip kulağına doğru eğildi. Fısıltı halinde konuşmaya başladı.

“Saygı değer hocam acaba benimle kahvaltı ederler mi?” Sözlerini bitirir bitirmez kendini geriye çekerken yüzüne şapşal bir sırıtış da eklemeyi ihmal etmedi.

Cihan’ın kulağına ulaşan ses, ensesinde hissettiği sıcak nefes, yüzünde tatlı bir tebessüm oluşturmaya yetti. Başını ekrandan usulca kaldırıp, Yaren’e bakmak için arkasına çevirdi. Karşılaştığı manzara olağan dışıydı.

Cihan arkasında berbat bir halde duran dağılmış genç kızı gördüğünde, yüzündeki gülümsemenin yerinde dehşet pırıltıları can buldu. Oturduğu yerden ışık hızı ile kalkan Cihan, Yaren’in omuzlarından tutup onu sarsmaya başladı.

“Yaren, bu ne hal? Ne oldu sana? Sen, sen iyi misin?” Sesi öyle panikle çıktı ki, Yaren’in gözleri onun bu tepkisi karşısında fal taşı gibi açıldı. Kendini Cihan’ın ellerinin arasından kurtarıp, sıradan bir şeyden bahsedercesine rahat bir tavırla cevap verdi. “Sakin ol Cihan. Önemli bir şey yok. Sadece küçük bir kaza diyelim,” deyip gülümsedi.

“Kaza mı? Yaren sen ne diyorsun? Ne kazası? Ne zaman oldu? Bana neden haber vermedin? Kızım sana kaç defa söyledim başın derde girerse, bir şey olursa, canın sıkılırsa başın bile ağrırsa, ayağına taş bile değerse bana haber vereceksin diye.”

Genç kız bu sözler karşısında yanaklarını balon gibi şişirip oflayarak geri bıraktı. Arkadaşının bu abartılı korumacılığı zaman zaman onu boğuyordu. Cihan’a hak verse de bazen bu tepkiler onu çileden çıkarmaya yetiyordu.

“Cihan abartma, Allah aşkına otur hadi bak çok acıktım. Midemde bildiğin büyük bir orkestra kuruldu ve biraz daha bir şeyler yemezsem midemdeki sesler yüzünden kulaklarım iflas etmek zorunda kalacak.” Onun umursamaz tavırları karşısında Cihan iyiden iyiye öfkelendi. Ellerini saçlarının arasından geçirip yüzünü ovuşturmaya başladı.

“Ya sabır, Yaren sen bana kafayı mı yedirteceksin? Şu haline bir baksana, ben kazanın küçüğünü büyüğünü anlamam, hemen bana ne olup bittiğini anlatıyorsun.”

Yaren’in hemen yanına oturup ellerinden tuttu. Şimdi onun anlatacağı mantıklı bir açıklamayı duymaya çok ihtiyacı vardı. Bunu gösteren muhtaç gözleriyle çaresizce kıza bakmayı sürdürdü.

“Abartma Cihan, sadece yağmurda ıslandım. Ve yanımdan geçen arabanın biri yağmur birikintisinin oluşturduğu çamuru üzerime boca edince, işte bu haldeyim.” Ellerini Cihan’ın ellerinin arasından çekip havaya kaldırarak kendini gösterdi. “Durum bundan ibaret…”

Cihan, karşısında şirinlik sergileyen kızın haline şefkatli bir tebessüm gönderirken, bir hışımla onu kendine çekti ve kollarının arasına hapsederek sımsıkı sarıldı.

“Çok korktum cancağızım, sana bir şey oldu diye gerçekten çok korktum. Yapma böyle şeyler, yüreğimi ağzıma getirme yalvarırım, biraz daha dikkatli ol. Lütfen!” Sesi öyle telaşlı ve boğuk çıkıyordu ki Yaren’in içi cız etti. Bu sözlerin altında yatan asıl manayı iyi biliyordu ama dillendiremeyecek kadar da Cihan’ı çok seviyordu. Onlar iki yaralı yürektiler ve birbirlerine ilaç olmaya çalışıyorlardı. Yaralarını kanatmak değil iyileştirmek için yan yanaydılar.

“İyiyim ben merak etme, hem bana bir şey olmaz. Bilmiyor musun efsunluyum ben cancağızım?” Kahkahalar ile gülerken ikisi de birbirinden ayrılmıştı.

“Delisin kızım sen, şu haline bile aldırış etmeyip gülmeyi başararak beni de güldürdün ya helal olsun sana.”

“Ne yaparsın… Hayat işte zamanla öğretiyor her şeyi insana…”

“Bakıyorum da beylik laflar etmeye başladık. Her neyse seni yurda bırakayım istersen, üzerini değiştirirsin.”

“Vaktim yok Cihan, şunları yiyelim de Tamer hocanın sınavı var. Sabah kaçırdım sanmıştım ama şükürler olsun ki sınav ertelenmiş.”

“Hıhı anladım. Peki, bu halde durabilecek misin? Ya da yurttan arkadaşına haber ver, ben gidip bir üst baş alayım sana, bu halde durmana gönlüm razı gelmiyor cancağızım.”

Cihan, Yaren’e hep cancağızım diye seslenirdi. Yaren de onun bu sözünden keyif alırcasına çoğu zaman o da ona öyle hitap ederdi. Huzuru kaybetmek en büyük korkularıydı.

“Yok, biraz daha idare ederim. Bir şey olmaz cancağızım merak etme sen beni. Hem biliyorsun ki yurt arkadaşlarım ile aramın pek iyi olduğu söylenemez. Malum sebepler, duvarlarım ve ben…”

“Üzülüyorum Yaren, insanlardan bu kadar kendini uzak tutman beni gerçekten üzüyor.”

“Cihan bence bu konuyu konuşmayalım. Bana, sen ve Derya yetersiniz. Daha fazlası bana da beynime de zarar. Ne kadar fazla insan olursa, o kadar hayatıma müdahale eden çoğalır. Biliyorsun geçmişte neler yaşadığımı, şimdi lütfen tekrar açmayalım bu konuları, gerçekten konuşmaya bile gücüm yok.”

“Tamam cancağızım, peki, ben bu gereksiz çenemi açmadım sen de söylediklerimi o güzel kulakların ile duymadın, yeter ki şu yüzün gülsün. Senden, başka bir şey istemiyorum. Yeter ki sen gül, senden de hayattan da başka bir beklentim yok, bunu çok iyi biliyorsun.”

“Of çok huzursuz bir konuşma oldu. Çıkalım şu bunalımlı ve gergin havadan n’olur. Eee Derya nerede? Gelmedi mi daha?”

“Maalesef görmedim. Galiba daha gelmedi.” Cihan görmediğini belirtircesine kafasını olumsuz anlamında sağa sola salladı.

“Peki sen ne yapıyorsun burada? Öğrencilik yıllarını mı özledin?”

“Odamda sıkıldım. Hâlâ bir odamın olmasına alışamadım. Hem kantin ortamında, öğrencilerin içinde kendimi daha rahat ve huzurlu hissediyorum. Odanın kasvetli havası beni boğuyor.”

“Seviyorum bu hallerini, gerçi ne yalan söyleyeyim başlarda bizden kopacaksın diye korkmuyor değildim. Ama yanıldığıma hiç bu kadar sevinmemiştim. Senin yakınımda olman bana her zaman güç veriyor.”

“Hım bak bunu öğrendiğim iyi oldu. Artık daha fazla mesken tutmam gerekecek buraları, sırf bu yüzden bile ikinci evim olarak kantini ilan edebilirim.” Cihan’ın bu sözleri Yaren’in kıkırdamasına sebep oldu.

“Neyse hadi yiyelim şu tostları yoksa açlıktan midem boğazımdan çıkıp firar edecek.” Yaren’in cümleleri, karşısındaki adamın keyifli kahkahalar atmasına sebep oldu. Ellerinde tostları, yüzlerinde huzurun en tatlı tonu, dillerinde dostluğun en saf hal

i ile sohbetlerine devam ettiler.

Loading...
0%