@ugurluay
|
FİNAL Yıllar Yıllar Sonra… (Doruk) Saatine baktığında zamanın geldiğini fark etti. Onlar gelmiş ve çoktan salonda yerlerini almış olmalıydılar. Kendini sakinleştirmeye çalıştırdı, derin bir nefes alıp verdiğinde içindeki heyecanı bastırmaya çalışıyordu. Kulise giren Derin’in yansımasını aynada gördüğünde ona sıcacık bir tebessüm gönderdi. Ah benim dili uzun ama yüreği sevgi dolu canım kardeşim. “Geldin mi cadı?” dedi sevmediği halde ona cadı demek çok hoşuna gidiyordu. “Geldim, geldim de Allah aşkına abi bu ne gizem ya? Ne kadar büyüttün bu işi böyle?” derken ellerini göğsünün altına birleştirip ona huysuzca baktı. Doruk ayağa kalkarak kardeşinin yanı başına geldi. Derin’in en nefret ettiği hareketi olan burnunu sıktığında “Ya abi yapma şu hareketi? Nefret ediyorum biliyorsun,” derken elini hunharca burnundan ittirdi. Canının acısını gidermek için burnunu ovuşturdu. “Sırf beni kıskandığın için yapıyorsun değil mi?” “Ne kıskanacağım seni be? Senin neyini kıskanayım? Resmen elimizde kartlaştın.” “Hadi hadi itiraf et. Beni kıskanıyorsun tüm gıcıklığın da bu yüzden,” dedi onu daha fazla kızdırmak için. “Bana baksana sen, abiysen abiliğini bil. Bu işe zaten sırf annem ve babam için girdim. Yoksa zerre kadar umurumda değilsin. Ne sen ne de o, ne de o…” “Onun bir adı var Derin.” “Aman bana ne adı neyse ne!” “ Derin…” Sesi kızgınlığını hissettirir gibi hiddetli çıkmıştı. “Of tamam ya adında bir meymenet olsa bari…” “Niye, senin adından güzel diye mi yapıyorsun bunu?” Kaşını havaya kaldırıp onu tartarcasına baktı. “Bana bak abi başlayacağım senin Bahar’ına da aşkına da dalına da çimenine de…” “Derin, çok konuştun abiciğim hadi git yerine otur ve annemin babamın hiçbir şey anlamaması için biraz o dayanamadığım çeneni kullan olur mu? Malum buralarda gereksiz bir mesai ile beynimi yiyor.” “Sen var ya,” dedi ve yumruğunu sıkıp havaya kaldırırken sıktığı dişlerinin arasından tısladı. “Biliyorum abiciğim, biliyorum birtanem, ben senin her şeyinim.” “Aaaa neden geldiysem ben buraya, ne anlarım ben insanlara yalan söylemekten, milletin arkasından dolap döndürmek hiç de bana göre şeyler değil,” dedi masumca. “Derin, utanmasan başımda harem sırtımda kanatlarım eksik diyeceksin. Seni tanımasam kanatsız bir melek olduğuna beni inandıracaksın.” Şaşkın bir halde kardeşine bakarken bir o kadar da uyarıcıydı. “Bu sürpriz olayı seni iyice patavatsız yapmış abi. Dikkat et de patlamasın elindeki sürpriz canım abiciğim,” dedi ve “Başlarım sizin aşkınıza da size de, bana ne kardeşim, ben mi aşığım, ben mi evleneceğim? Hem ne aşkı arkadaş? Aşk diye bir şey mi var şu dünyada?” diyerek söylene söylene çıktı. Doruk, kız kardeşi Derin’in arkasından dudaklarını kıvırarak güldü. Ah be güzelim aşk olmaz olur mu hiç, şu dünyada aşkın olmadığı tek bir yer, aşkın yaşanmadığı tek bir can, bir nefes var mı ki? Sen de göreceksin sen de yaşayacaksın ama zamanı var. Hem daha sen küçücüksün, daha bu sene üniversiteyi yeni kazandın ne aşkıymış öyle? Bacaklarını kırarım, diye kendi kendine söylenirken saatin geldiğini bildiren arkadaşı Özer ona seslendi. Özer “Hazır mısın kardeşim?” diye sorduğunda Doruk ayaklandı ve en yakın arkadaşının karşısına geçerek derin bir nefes verdi. “Çok heyecanlıyım Özer,” dediğinde arkadaşından güç ister gibi baktı. Özer onun omzuna dokunarak “Sakin ol kardeşim her şey tam da istediğin gibi, bir sıkıntı yaşamayacaksın, bana güven,” dedi. “Alper amca ile Özüm teyze de geldiler mi?” “Onlar gelemiyor kardeşim, acil bir durum çıktı da.” “Acil durum derken? Önemli bir şey mi var yoksa?” “Hakan amcamla ilgili sen şimdi bunları boş ver sonra konuşuruz. Hadi sen bu unutulmaz anına odaklan. Her şey çok güzel olacak,” dedi arkadaşına sıkıca sarılarak kulisten ayrıldı. Doruk, son hazırlıklarını yaptı ve az önceki can sıkıcı ihtimalleri yok sayarak aynanın karşısına geçti. Ayna da kendi yansımasına bakarken gözlerindeki ışıltı ve yüreğindeki heyecan ile “Şimdi zamanı geldi. Başlıyoruz,” dedi ve emin adımlarla kulisten çıkıp sahneye doğru yöneldi. *** Sahne de yazdığı oyunu daha doğrusu büyürken dinlediği, öğrendiği ve gözlerinde aşkı görüp izlediği büyük aşkın tarifini onlara ikinci defa izletiyordu. Yıllar önce babası annesine tam da bu sahne de annesinin gözlerinin içine bakarak evlenme teklif etmişti. Şimdi Doruk onların evlilik yıldönümlerinde onların hikâyeleriyle beklemedikleri bir anda karşılarındaydı. Onların aşklarını, onların dillerinden yazıya dökerek evlilik yıldönümlerinde onlara bir tiyatro oyunu ile sergilemek istedi. Doruk babasının rolünde, Bahar annesinin rolündeydi… Şimdi ışıklar karardı ama gözleri her şeyden habersiz annesi ve babasını bulmakta gecikmedi. Annesinin gözleri yaşlı, babasının ki gururlu şimdi ona bakıyorlardı. Sahnede ki oyun arkadaşları hareketsiz Doruk’un konuşma yapmasını beklerken annesi rolünü canlandıran Bahar’a da bu gece bir sürprizi olacaktı. Oyun bitmişti ve herkes hareketsiz bir şekilde onun konuşma yapmasını beklerken üzerinde yanan spot ışık yalnızca onu aydınlatıyordu. Annesinin ve babasının gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı. “Ben Doruk Dinçer, Yaren ve Erdem Dinçer’in aşklarının ilk meyvesi olan çocuklarıyım. Yıllar önce babam anneme bu sahnede evlenme teklif ederek aşklarını taçlandırmış. Bugün onların evlilik yıldönümleri, bu izlediğiniz hikâye onların ölümsüz aşk hikâyesinden yalnızca bir kesit… Benim naçizane aktarabildiğim hayatlarından yalnızca küçük bir parça. Ben ve kardeşim annemin babamın aşklarına şahit olarak büyüdük. Onlar bize her zaman sıcacık sevgi dolu bir aile ortamı sundular. Annem, babam, evlilik yıldönümünüz kutlu olsun. İyi ki bizim annemiz ve babamızsınız. Dünyaya tekrar gelsek ve bize ailemizi seçme şansı verseler yine sizi seçerdik,” dedi annesinin hıçkırıklarını duyuyordu, gözleri sarsılan omuzlarında takılı kalmıştı. Babası annesini omuzlarından tutup kendine çekerken annesinin duygularını çok iyi hissediyordu. Ama şimdi daha büyük bir şeye şahit olacaklardı. Belki de Doruk için en özel ana tanıklık edeceklerdi. Gözlerini yanındaki Bahar’ına çevirdiğinde bir spot ışık da onun üzerinde yandı. Bahar şaşkın gözler ile ona bakarken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çünkü yazdığı oyun annesi ve babasının evlilik yıldönümlerini kutlaması ile bitiyor ve perde kapanıyordu. Ama şimdi ikisinin üzerinde yanan spot ışıklar ile adamın yüzünde çapkın bir gülüş kızın yüzünde tatlı bir telaş vardı. Yanına gidip ellerinden tuttu ve dizlerinin üzerine çöktü. “Ah benim yüreğine sevdalandığım, gözlerinde aşkı gördüğüm, geleceğime siluetini çizdiğim, ömrümde çiçekler açtıran, bana baharı getiren kadınım. Az önce hikâyesini oynadığın kadının, ona evlenme teklif etmiş âşık adamın oğluyum ben. Benden daha azını asla göremezsin, bil ki sana olan sevgim her geçen gün daha fazla artacak. Gözlerim senin aşkın olmadan bir an nefes almayacak. Ben âşık adamın, yüreğinde sevda büyüten kadının oğlu Doruk Dinçer, karşında yüreğim ile duruyorum. Benimle evlenir misin? Babamın yıllar önce bugün burada yapmış olduğu teklifi şimdi oğlu olarak ben sevdiğim kadına yapıyorum. Bana evet deyip oğlumuzun sevdiği kıza burada evet demesine imkân verir misin?” Dedi ve gözlerinin içine baktı. Herkes nefesini tutmuş Bahar’ın cevabını beklerken patavatsız bir ses “Kızım ne düşünüyorsun cillop gibi abimi bulmuş da bunuyorsun,” dedi. Ortam üzerindeki tüm gerginliği Derin’in patavatsız sözleri alıp götürürken Bahar gözlerinden süzülen yaşlara inat gülmeye başladı ve ”Evet” Diye haykırdı. İşte o an her şey bir bir ortadan yok oldu. Cebinden çıkarmayı bile akıl edemediği yüzüğü son anda çıkarıp parmağına taktı ve ona çılgınlar gibi sarıldı. Alkışlar, ıslıklar, çığlıklar yankılanırken onların yaptıkları tek şey birbirlerine sıkı sıkıya sarılmak oldu. Sevdiği kadın evlilik teklifini kabul etmesiyle birlikte dünyalar onun olmuştu. Hem de böyle özel bir günde ona cevabının evet olması adamı daha çok mutlu etmişti. Söz konusu aşk ise her şey güzeldi. Bizim hikâyemiz annem ve babamın hikâyesi gibi mutlu bitmişti. Peki, sizin aşk hikâyeniz? Umarım aşkınız mutlu son değil, mutlu sonsuzu bulur. SON |
0% |