@ugurluay
|
Cantuğ gözlerini yavaşça aralamıştı. İlk hissettiği şey kollarındaki ıstırap dolu boşluktu. Elleri ile yüzünü sıvazladığında yanı başındaki sessiz yokluğa göz gezdirdi. Yavaşça yattığı yerde doğrulurken gözleri istemsizce kısılmış ve yüzünü tarifi imkânsız bir huzursuzluk kaplamıştı. Yatağın üzerine bırakılmış olan gömleğine gözü ilişti. Bunu buraya bırakmadığına adı gibi emindi. Eline aldığında burnuna dolup taşan sevdiği kadının baş döndürücü kokusunun sinmiş olduğunu fark etti. Bu koku ile yüzündeki huzursuzluk silinip giderken tebessümün şefkati bir kuş gibi konuvermişti bakışlarına. Yataktan kalkarak dolaba yöneldi ve üzerine giymek için bir tshirt aldı. Bir eşofman altını da alarak giyindi. Salona sevdiği kadını aramak için yöneldi. “Ceylan.” Diye büyük bir heyecan ve sevinçle ona sesleniyordu. Yataktan kalkıp gitmesini ve onu yalnız bırakmasının hesabını soracaktı. Tekrar haykırdı “Ceylan.” Diye ama ne bir ses ne de bir cevap alamamıştı. Duyduğu tek şey kendi sesinin yankısıydı. İçinde bir korku dolup taşmaya başladı. Adımları aceleci olamaya başlarken, evinin her bir odasının tek tek arıyordu. Korku öylesine kaplamıştı ki yüreğini, gitmiş olma ihtimali kasıp kavurmaya başlamıştı onu. “Ceylan…” diye inledi acı ile “Ceylan…” dedi tekrar cevabını alamayacağını bildiği halde. Gözleri dolup taşıyor, yanaklarından akıp gitmek için şimdi küçük bir bahane arıyordu. Çaresizdi yüreği, yokluğunun acısı sinsi bir yılan gibi çöreklenip oturmuştu ruhuna. Canı fena halde yanıyor ama elden de bir şey gelmiyordu. Adam tek tek düşünmeye, tüm olanları zihninden bir bir atlamadan geçirmeye çalışıyordu. Gİtmek istediğini biliyordu ama dün gecenin ardından gitmemeye onu ikna ettiğini düşünüyordu. Ya da sadece büyük bir yanılgı içindeydi. “Kahretsin!” diye haykırdı. Aklına gelen yeni bir fikir ile kalbi bin bir umutla dolup taşmıştı. Bir ihtimal diyen gözleri ile koşarak telefonunu salonun içinde aramaya koyuldu. Telefonunu bulduğunda heyecanlı ve bir o kadar titreyerek acemilik yapan parmaklarına rağmen sevdiği kadının ismini bulmuş ve sonunda aramayı başarmıştı. Kalbi heyecan ve korkudan ağzında atan adam ne yapacağını bilmez bir halde karşıdan gelecek en ufak bir cevabı bir sesi delicesine merak ediyordu. O cevap bekleyedursun devreye zalim operatör girmiş ve “Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar arayınız.” Diyen sesi duyana kadar sakinliğini sağlayan adamı o saatten sonra tutmak pek de mümkün değildi. “Allah kahretsin!” diyerek elindeki telefonu duvara fırlatan adamın canından can gidiyordu. Telefonun parçaları yere düşerken bu durum adamın pek de umurunda değildi. Böylesine güzel bir gecenin ardından ona hayatının en güzel zamanlarını yaşatan ve tamamıyla ona ait olan kadının, gün ışır ışımaz sabahın ilk saatlerinde hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolması kanına dokunmuştu. Çılgına dönmüştü adam, üzerini değiştirmek için odasına gitti. İçeriye bir hışımla girdi ve giyinmek için dolaba yöneldi. Aynanın yansımasında yatağının dağınıklığı gözüne çarptı. Hala dün gecenin izlerini taşıyor olması canını yakmıştı. Aklına bir gerçek yansımıştı an be an, az önceki aceleci tavrından eser kalmamıştı. Giyinmek için gittiği dolabın önünden adım adım yatağın kenarına gelmişti. Az önce yatağın üzerine kendi eli ile bıraktığı gömleğini alıp derince içine soludu. Hala üzerinde onun kokusu vardı. İçinde onun etkileyici kokusunu saklayan gömleğine gözlerinden iki damla yaş süzülüp gitmişti. Gözlerini açtığında yastığın üzerinde olan genç kızın birkaç tel saçını gördü. Bakışları bu defa öfkeye bulanmıştı. Elleri altında sıktırdığı gömleğini duvara fırlattı ve kendisini kaybedercesine bağırıp çağırmaya, yatağı yastıkları da etrafa saçmaya başladı. “Ne istedin lan benden, bu yapılır mı? Bu kadar ağır bir hareketi kaldırabileceğimi nasıl düşündün? Hiç mi acımadın lan gözlerimde gördüklerine, bu kadar kolay mı bırakıp gitmek, bu kadar kolay mı bir adamın yüreğini yangın yerine çevirip kül etmek, bana söylediğin tüm o sözlerden sonra çekip gitmek, bu muydu benim sendeki değerim?” diye bir yandan feryat figan bağırıyor bir yandan eline ne geçerse etrafa saçıyordu. Canı yanıyordu adamın, terk edilmek kor bir ateş gibi düşmüştü yüreğine, soluğunu kesmiş nefessiz bırakmıştı onu. Yaralı bir insandı artık. Kaybetme korkusunu iliğine kadar hissetmiş adam şimdi bu acı gerçekle yüzleşiyordu. Dünyayı ateşe vermek ve onun onsuz adım attığı her yeri alev alev yakarak kül etmek istiyordu. Kendisine bu acıyı yaşatan kadının yokluğu darma duman etmişti adamı. Cantuğ kendini kaybetmiş bir haldeyken Ceylan kaçtığı cehenneme geri dönmek için gözü yaşlı bir halde yola koyulmak zorunda kalmıştı. |
0% |