@ugurluay
|
Vahşi bir hayvan gibi kızın bedeni üzerindeki baskısını arttırıp ona hükmederken kapının ansızın sertçe açılması ile bakışlarını kapının girişindeki adamına döndürdü. Kaşları çatılı alnında boncuk boncuk terler akarken “Ne var?” diye kükredi. Adam ne yaptığının farkında olsa da buna mecbur ve bir o kadar mahcuptu. Başını önüne eğmiş bakışlarını kaldırmadan ellerini önünde birleştirmişti. “Ağam…” dediği an adamın sözleri “Sen nasıl böyle destursuz dalarsın ulan bu odaya.” Diyerek kükreyen sesle kesilip atıldı. “Ne hakla ulan, kimsin de odaya bu şekilde kapıyı çalmadan giriyorsun. Kimse rahatsız etmesin demedi mi ben?” Ağzından tükürükler saçarak adamın sırtını sertçe duvara defalarca vurarak onu silkeledi. İrem korku dolu gözleri yaşadığı dehşet anlarından sonra üzerini başını toparlayarak yatakta geri çekilmeye başladığında Boran adamı hırpalamaya devam ediyordu. Ve o anda kapının girişinde “Başladığın iş yarım kaldı diye mi bu hiddetin Boran Ağa?” diye yükselen ses ile adamın bedeni bir anda tef gibi gerildi. Duyduğu ses gözlerinin zifiri karanlığa bürünmesine, endişeden ellerinin kasılmasına sebep oldu. Hareketleri kabiliyetini yitirmiş bir haldeyken cesaret edip de geriye dönemiyordu. Tahmin etmediği bir beden ardında dimdik dururken onu oyaladığı gerçeğinin bir kez daha yüzüne vurulacağını biliyordu. “Ne o? Yüzünü bana dönmeye cesaretin mi yok Boran Ağa?” diye yeri göğü inleten kişinin kim olduğunu bilmeyen İrem bu odanın içinde şu an neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kapıda duran kadını tanımasa da şu an bir nevi ona minnettardı. Onu sevdasına ihanet etmekten kurtaran bir kurtarıcı gibiydi. Belki de çok erken bir karardı onu da zaman gösterecekti. Boran daha fazla orada öylece duramayacağını anladığı anda adamının yakalarından ellerini serbeste bıraktı. Omuzlarını dikleştirip yüzüne tehlikeli bir gülüş yerleştirerek ona döndü. “Dila…” dedi kollarını iki yanına açarak ona bir adım atmaya yeltendiği anda kadın elini havaya kaldırıp onu durdurdu. “Dur orada Boran Ağa,” dedi tehditkâr bir ses tonuyla. “Bana burada neler olduğunu,”diyerek perişan halde yatağın üzerindeki İrem’i göstererek “Urfa’da ne haltlar karıştırdığını, bu kızı herkes ölü bilirken neden burada bu evde sakladığını ve arkamdan çevirdiğin dolapları bana anlatmadan yaklaşma bana Boran, inan ki seni doğduğun ana pişman eder cehenneminde seni yakan ateşin olurum.” Dedi. Boran Dila’nın bu keskin sözleri karşısında bir an duraksadı. “Şimdi…”iki elini göğsünün altında birleştirerek “Benimle geliyorsun.” Dedi ve arkasını dönüp kapıdan çıkmaya hazırlanıyordu. Boran iki eli yanına düşmüş öfke ile yumruklarını sıktırırken gözlerini yatağın üzerinde perişan halde ne olduğunu anlamayan amcakızına döndürdü. İstediğini elde edememiş olmanın verdiği hırsla dünyaları başına yıkmak istiyordu. İçten içe homurdanırken kapının girişindeki ses birden yükseldi. “Hemen.” Dedi Dila Hanım, “Hemen geliyorsun.” Diye emretti. Sesindeki tını büyük tehlike arz ediyordu ve Boran bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Dila’nın tersine gelmeyi hiç istemezdi. Karşısında diz çöktüğü tek kadındı. Ve korkusu dünyaları sarardı. Çünkü Dila’nın yapabilecekleri konusunda hayal gücü yetersiz kalırdı. Ve eğer bir şeyi söylüyorsa ikiletilmek istenmez, yapamayacağı tek bir söz dilinden dökülmezdi. Boran kadının kendisinden istediği şeyin farkındaydı. Onu takip etmek için adım attığında Dila Boran’ın az önce hırpalanan adamına dönerek “Bu kızın odasının önünden Boran Ağanın gölgesi dahi geçerse beni yormayın, alın silahı alnınıza dayayıp tetiği çekin. Bilirsiniz işe ben karışırsam sonu fazla kanlı ve acı verici olur. İşimi zorlaştırmayın kolaylaştırın.” Dedi yılan gibi tıslayarak. İrem duydukları karşısında irkildi. Kimdi bu Dila? Bu zaman kadar ne adını duymuştu ne de varlığından haberdardı? Koskoca Boran Ağayı dize getiren kadın da kimdi? Boran nasıl olur da bu kadar korkardı? İlk defa adamın gözlerinde tedirginlik ve bir o kadar korku görmüştü. Kimdi bu Dila? Dinsizin hakkından gelecek imansız mıydı yoksa? |
0% |