Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.BÖLÜM

@ugurluay

“Gecenin hüznü yine mesken etti değil mi yüreklerinizi? Alın benden de o kadar… Aslında bakarsanız hayali bir takvimin saydam yapraklarıyız her birimiz. Ve sen adı dile dolanmayan kadın bilmiyorsun. Sessizce geçip gidiyorum ömründen, ama sen fark etmiyorsun gidişimi, tıpkı beni fark etmediğin gibi… Gecemin dostları, gönül yoldaşlarım sıradaki parçamız da fark edilmeyen yüreklere gelsin o zaman.” Dedi ve sıradaki şarkıyı çalmaya başladı.

Fikret Kızılok-Farketmeden

Susamış suların akışı gibi
Çaresiz gözlerin bakışı gibi
Kapının ansızın çalışı gibi
Akrebin ateşte yanışı gibi

Vazgeçip uzaktan senin yanında
Kendime cevapsız soru sormuşum
Kaybolup giderken fırtınalarda
Gönlümce bir ıssız ada bulmuşum

Farketmeden senin olmuşum

Güneşin gölgede kalışı gibi
Uykunu düşlere dalışı gibi
Kalbimin nabzımda atışı gibi
Bir yolun bir yere varışı gibi

Vazgeçip uzaktan senin yanında
Kendime cevapsız soru sormuşum
Kaybolup giderken fırtınalarda
Gönlümce bir ıssız ada bulmuşum

Farketmeden senin olmuşum

Adem konuşmasını bitirip şarkıyı çalmaya başladığında elleriyle yüzünü kapadı ve derin düşüncelere daldı. Canı öylesine sıkkın içi o kadar daralmıştı ki nefes aldığı tek yerdi burası. Biraz olsun huzuru yakalamak için bu stüdyoda olmak zorundaydı. Şarkı yarılanmıştı ki stüdyonun kapısı sertçe açıldı. Adem beklemediği girişin sebebi olan insana öfke ile baktığında bir anda şaşırdı. Ok gibi yerinden fırlayarak “Sen de kimsin? Yayındayız görmüyor musun? Çık dışarıya.” Diye karşısında duran kişiyi azarladı. Karşısında duran kızın öfkesi de yenilir yutulur derecede değildi.

Sanem gözlerini kıstı ve ona aldırmaz bir havada kapıyı sertçe kapattı, anahtarı çevirerek kilitledi. Adem şaşkınlıkla kızın yaptıklarına bakıyor ve hareketlerine belli bir anlam yüklemeye çalışıyordu ama bu gözü dönmüş kızın ne yapacağını şu an hiç kestiremiyordu. Kapıyı kilitleyen Sanem korkusuzca adamın üzerine yürümeye başladı.

“Demek benim radyomda, benim saatimi, benim programımı, hayallerimi elimden alan sensin öyle mi? Adem…” dedi tıslar gibi çıkmıştı sesi.

“Dur bir dakika, sen yoksa şu geri döneceğim diyerek Tahsin’i yarı yolda bırakan o kız mısın?”

“Benim bir adım var, Sanem. Daha dün işe girmiş biri olarak patronuna ismi ile hitap etmen de ilginç doğrusu.” Diyerek sorgularcasına ona bakıyor ellerini göğsünün altında birleştiriyordu.

“Hadi güzelim hadi, çık git şuradan çoluk çocukla uğraşacak vaktim yok benim. Malum bir işim var ve sen resmen destursuz stüdyoya daldın. Çık git gece gece belanı benden bulma.” Dedi az önce panikle kalktığı koltuğuna otururken kıza fark ettirmeden de gülüyordu. Adem’in bu hareketi kızı daha da sinirlendirdi.

“Sen kimi kimin programından kovuyorsun, asıl sen çık git.” Diyerek adamın oturduğu koltukluğu geriye çekti. Adem bir anda gelen bu hamle ile tutunma ihtiyacı hissetti. İşte o anda eli bir düğmeye değdi.

“Kızım ne yapıyorsun sen? Az sonra yayına gireceğim.” Diyerek masaya yaklaşmaya çalıştı ama Sanem tarafından hunharca engellendi.

“Bu saat Sanemsi Ezgilerin, bu program benim anladın mı?” Diyerek ona meydan okudu. Adem bu meydan okumayı geri çevirmedi ve ayağa kalkarak kızın dibine kadar geldi.

“Bu program bu saat artık benim. Ve ben sessiz çığlıkların sesiyim.” Diyerek ona doğru bir adım attı.

“Oturduğun yerden bilmediğin insanların hayatları hakkında ahkâm keserek mi insanların sesi olacaksın.”

“Ooo bakıyorum da birileri benim programımın sıkı takipçisi olmuş.” Diyerek sesli bir kahkaha attı. Bir anda ciddileşerek kıza bakışlarını dikip gözlerini kıstı. “Ne o zoruna mı gitti güzelim? Yaran vardı da yarana mı dokunduk? Gocundun mu yoksa?” diye dalga geçercesine konuştu.

Sanem bir elini beline yerleştirip bir elinin işaret parmağı ile adamın göğsünü sertçe ittirerek “Bana bak Adem misin çığlık mısın her ne haltsan, bu program benim ve senin gibi birine de kaptıracak göz yok bende.”

“Pardon da şu anda buranın çalışanı benim sen ise kovulan elemansın.” Dedi acı gerçeği yüzüne sertçe vurdu.

“Öyle mi diyorsun?” dedi tehlikeli bir gülüş peyda oldu yüzünde ve sonra devam etti. “Sen sadece bir iş almadın benim hayallerimi de elimden çaldın. Adeta bir fırsatçı gibi davrandın. Ama şunu unutma Adem efendi artık buradayım ve bu stüdyo bana yar olmadıysa sana da yar olmayacak.” Dedi adam tam ağzını açıp da cevap verecekken kapının diğer tarafından anahtar sesi duyuldu. İkisi de birden başını kapıya döndürdüğünde eşikte yedek anahtarla kapıyı açan ve bakışlarıyla alevler saçan radyonun sahibi Tahsin duruyordu. İkisine de bir şey söylemeden bir hışımla masaya giderek bir düğmeye bastı. Sanem’in gözleri gördüğü düğme ile fal taşı gibi açılırken Adem’in yüzünde sinsi bir gülümseme oluşmuştu.

Tahsin ikiliye dönüp “İki dakika içinde ikiniz de odamda olacaksınız. Derhal.” Diyerek kükredi ve yayın odasından çıkıp gitti. Sanem sesli bir şekilde yutkunurken daha yeni tanıdığı Adem’e döndü. “O düğme ne zamandan beri açık.” Dedi.

Adem kızın yanına gelip sessizce kulağına eğildi gizli bir sır verir gibi “Galiba tüm meydan okumalarının duyulacağı kadar uzun süre bir süre.” Dedi.

Sanem duyduklarıyla bir anda başını adama döndürdü. O kadar yakınlardı ki bir an ikisi de öylece hareketsiz kaldı. Adem şaşkın Sanem kızgındı.

“Gözlerin.” Dedi adam kız bir anda “Ne var gözlerim de?” diye karşılık verdi. “Hüzünler mesken etmiş gözlerini.” Diye devam etti. Adamın sözleri kızı bir anda başka diyarlara taşımıştı. Hüzün, keder, gözyaşını ardında bırakmamış mıydı tüm bunları? Bir yabancı, daha ilk gördüğü an, nasıl hissederdi gözlerinde taşıdığı acıları? Şaşkındı…

Loading...
0%