Yeni Üyelik
32.
Bölüm

31.BÖLÜM

@ugurluay

“Sanem’i bulabildin mi?”

“Hayır hala bulamadım Tahsin. Allah kahretsin nerede bu kız? Saatlerdir ne bir iz ne bir haber hiçbir şey yok.” diyerek bir yandan araba kullanıyor bir yandan da kulaklıkla telefonla konuşuyordu.

“Adem şimdi dağılma zamanı değil. Bir de seninle uğraşmayalım.”

“Tamam, tamam sakinim.” Diyerek karşıdaki adamın sözlerini anlamaya çalışıyordu. “Leyla ne diyor?”

“Kız perişan oldu, İstanbul’a geleceğim diye diretiyor. Şimdilik durdurdum ama daha onu ne kadar tutabilirim bilmiyorum?”

“Sakın İstanbul’a falan gelmesin, ailesiyle arası açık zaten bir de bu durumu öğrenirlerse işler daha fazla karışır, Sanem’i yeni bir çıkmaza sokmak istemiyorum. Sen ona söyle merak etmesin bulacağım ablasını.” Diyerek telefonu kapattı.

Adem sağa sinyal vererek arabasını park etti. Nefes almaya ihtiyacı vardı. Arabadan indi. Gecenin karanlığı aydınlığa dönmeye başlamıştı. Trafiğin akıp gittiği yol kenarında kimsesiz ve çaresiz yapayalnız hissediyordu kendisini. Sırtını arabanın kapısına dayadı ve yere çöktü. Adem geceden bu yana deli divane olmuş bir şekilde Sanem’i arıyordu. Kapıya kafasını ritmik olarak vuruyor “Nerdesin Sanem, nerdesin?” diyerek gözleri kapalı adeta sayıklıyordu. Zihnini toparlamaya çalışıyor kızın nereye gittiğini bulmaya çabalıyordu. Evinde yoktu, bugüne kadar gittiği tüm mekânlara bakmıştı, yoktu hiçbir yerde yoktu. Adem’in yüreğini ansızın bir acı kaplarken aklına dolup taşan parçaların bir araya gelmesiyle birdenbire gözlerini açtı.

“Orada olabilir misin? Gerçekten beni orada bekliyor olabilir misin? Her şeye rağmen oraya gitmiş olabilir misin?” diyerek çöktüğü yerden birden ayağa kalktı.

“Allah’ım ne olur orada olsun?” diyerek hızlı kalp atışlarıyla arabaya bindi ve yüreğinden göklere bin bir dua yükseltirken dili yakarmaya çokta başlamıştı.

***

Hayatın içinde sıkışıp kalmak ve çaresizlikle elinizin kolunuzun bağlı kalması demek ne demek Adem bu gece çok iyi anlamıştı. Gün giderek aydınlanıyordu. Adam nefes nefese binaya girdi ve kalbinin atışlarına aldırmadan koşa koşa merdivenleri çıktı. Sürekli “Ne olur burada ol.” Diye cümleleri tekrar ediyordu. Kapıyı hızla açtı ve etrafa bakınmaya başladı. “Sanem…” diye haykırırken ona verilmeyen cevap adam ümitlerinin bir bir yerle yeksan olmasına sebep oluyordu.

“Sanem nerdesin?” diye acı acı feryat etti. Elleriyle yüzünü sıvazlarken nefesini kontrol etmeye çalışıyor bir yandan da kalbinin ritminin düzene girmesini bekliyordu. Yoktu işte, hiçbir yerde yoktu.

Adem ellerini yüzünden çekti radyonun çatı katını daha iyi gezmeye başladı. Bir kırıntı hala yüreğinde kıpırdanırken gözleri saatlerdir aradığı kızı buldu. Gözleri bir noktaya odaklanmış, ruhu bedeninden çekilmiş, adeta bir heykel gibi hareketsiz bir şekilde odaklanmış, transa geçmiş gibiydi. Sanem’i birkaç hafta önce yine bir gece burada bulmuştu. Ama öylesine bir korku ile çıkmıştı ki burada olabileceğini akıl edememişti. Aslında Çınar gelmeden önce konuşmuşlardı. Programdan sonra buraya gelecekler ve Adem her şeyi ona anlatacaktı. Belki de ilk yakınlaşmalarına vesile olan, Sanem’in duvarlarının yıkılmaya başladığı yerde ona tüm yüreğini açacak gizli saklı olan tüm hayatını gözleri önüne serecekti. Belki kızacak, belki bir süre uzak duracaktı ama her şeyi ondan öğrendiği için bir şansı, biz olmalarına dair bir ihtimali olacaktı. Ama şimdi her şey yerle yeksan olurken tüm ihtimaller enkaz altında kalmıştı.

Sanem sırtını duvara yaslamış, dizlerini karnına çekmiş, ellerini bacaklarına dolamış gözleriyle bir noktaya odaklanmıştı. Beyni boşaltılmış gibiydi. Adem usulca ona yaklaştı. “Sanem…” dedi ona bakması için yalvarır gibiydi sesi. Ama kız bakmadı. Adam elini kıza dokunmak için uzattı. Tam teni tenine değecekken öfke dolu bakışlar ansızın ona döndü. O bakışlarda Adem’in yüreğinin alevler içinde yanmasına ruhunun kavrulmasına sebep olacak tüm anlamlar yatıyordu. Kızın bakışları dokunma diyordu, uzak dur benden diyordu, defol git buradan diyordu ama adam için bunun mümkün olmadığının farkında bile değildi. Elini havada yumruk yaparak yavaşça geriye çekti. “Ben seni çok merak ettim.” Dedi suçunu bilen ama nasıl özür dileyeceğini bilmeyen küçük bir çocuk gibi çıkmıştı sesi. Sanem cevap bile vermeden bakışlarını ondan acımasızca çekip aldı ve tekrar bir noktaya odaklandı. Adem alamadığı tüm cevapların altında ezilse de konuşmayacağını bilse de ona dokunup rahatsız etmemek için büyük gayret sarf ederek yanına yavaşça oturdu.

Sanem, adamın yanına teklifsizce oturmasına sinirlendi ve bir hışımla ayağa kalkarak çıkış kapısına doğru yöneldi. Adem de onun arkasından ayağa kalktı ve ardından haykırdı.

“Kaçıyorsun değil mi? Yine beni dinleme gereği bile duymadan çekip gidiyorsun.” Dedi onun damarına basarak konuşturmak için bu yolu da denemek istedi. Sanem birden durdu. Ardındaki adamın otoriter sesi, suçluluk barındırmayan ses tonu kızı daha da öfkelendirdi. Bir hışımla ona döndü ve birkaç adımda dibine kadar gelip gözleriyle ona meydan okudu.

“Senin bu durumuna ne diyorlar? Hem suçlu hem güçlü mü?”

“Senin bu yaptığına ne diyorlar? Yargısız infaz mı?”

“Ben mi yargısız infaz yaptım?” dedi hayretler içinde elleriyle kendisini gösterip gözlerini şaşkınlıkla açtı.

“Yapmadın mı? O şerefsizin sözlerini dinledin ve benim bir açıklama yapmama bile izin vermeden ansızın ortadan kayboldun. Delirdim ben Sanem haberin var mı? Geceden bu saate kadar ölüp ölüp dirildiğimden haberin var mı? Sana bir şey oldu, yanında olamadım diye ne çektiğimden haberin var mı? Bana yaşattıklarından haberin var mı senin?”

“Sen bir de utanmadan bunların hesabını mı soruyorsun bana? Defol git hayatımdan Adem, seni hayatıma almak, sana kendimi açmak şu hayattaki en büyük ikinci hatam oldu.” Dedi gözlerinin içine bakarak bastıra bastıra söyledi. Ve o sözler cam kırığı olup adamın yüreğini ince ince batarken tüm bedenine sarsıcı sancılar verdi. Hayal kırıklığı gözlerinden okunuyordu.

“Beni o herifin hatalarıyla aynı kefeye mi koyuyorsun?”

“Ne o zoruna mı gitti? Sen de yalan söylemedin mi? Sen de binlerce dolap döndürmedin mi arkamdan?”

“Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”

“Adem laf oyunları ile kaybedecek vaktim yok benim.” Dedi ve arkasına dönerek gitmeye yeltendiği an Adem hızla ona yetişip elinden sıkıca tuttu. Sanem şaşkınlıkla “Ne yapıyorsun?” diyerek çırpınmaya adamın kıskacından kurtulmaya çalışsa da nafileydi. Adem onun önüne geçerek tuttuğu elini de çekiştirerek kapıya doğru yönlendirdi.

Sanem “Bıraksana beni.” diye tekrar feryat etse de adam “Bırakmıyorum, benden gitmene izin vermiyorum. Madem yargısız infaz yaptın, madem beni dinlemedin ben de sana sormuyorum gerekirse kendimi sana zorla dinleteceğim. Bu defa işimi şansa bırakmayacağım. Günlerdir anlatmak istediğim, çok merak ettiğin hayatımı öğrenmeye gidiyoruz.” Diyerek kızın çığlıklarına feryatlarına aldırış etmeden onu sürüklercesine götürmeye başladı. Ve artık Adem’in hayatının tüm gizemi gözler önüne serilecekti.

Loading...
0%