Yeni Üyelik
37.
Bölüm

36.BÖLÜM

@ugurluay

“Evet sevgili dinleyenler ve varlığını yüreğimin en derininde hissettiğim güzel insan…” dedi en dokunaklı sesiyle. “Bu gece Sanem yok, aslına bakarsanız bu gece Adem’de yok, bu gece Adem’in yüreği yapacak bu programı, sizler sadece dinleyeceksiniz, tıpkı onun gibi… Biliyorum şaşkınsınız ama bu gece benim gönül yoldaşım olanlar kalsın bu frekansta… Bu gece Adem’in dertlerini, onu yüreğinin dillenmesine şahit olacaklar kalsın burada, bu gece dertliyim, bu gece sadece bir köşede beni dinlemenizi istiyorum. Baştan söylüyorum bu gece mesaj okumayacağım, bu gece telefon bağlamayacağım, bu gece Adem’in Sanem’e olan aşkını dinleyeceksiniz. Şimdi sıradaki şarkı benim yüreğimden onun gönül duvarlarına gitsin kim bilir belki bu şarkı yıkar onun sert aşılmaz duvarlarını, alır içeriye kimsesiz Adem’in zavallı yüreğini.” Dedi ve usulca şarkının düğmesini ittirdi. Özgür Akkuş-Gökhan Türkmen’den “Kayıp Şehir” şarkısı radyonun frekanslarında yankılanırken gözlerini usulca kapadı adam. Bir bir canlandı gözlerinde Sanem’in sureti, yaşadıkları her şey film gibi geçiyordu ömründen, yüzünde tatlı bir tebessüm doluşup taştı.

Özgür Akkuş-Gökhan Türkmen (Kayıp Şehir)

Ben gönlümü bir kere sana verdim
Ömrümü uğruna heder ettim
Son durak, liman seni seçtim
Vazgeçemiyorum.

Gururu, kibiri evde bıraktım
En yalın halimle sana aktım
Gözlerime bir kere ışık yaktın
Vazgeçemiyorum.

Öle öle en kayıp şehirde
Aşkımla sürgündeyim belki de
Sürüne sürüne tutsağım gözlerine.
Delice delice tutkunum sadece
Kızıyorum en zayıf halime sevsen de
Sev Sevme umrumda değil.

Öle öle en kayıp şehirde
Aşkımla sürgündeyim belki de
Sürüne sürüne tutsağım gözlerine.
Delice delice tutkunum sadece
Kızıyorum en zayıf halime sevsen de
Sev Sevme, vazgeçemiyorum.
Ooof, sev sevme, Seni Seviyorum.

Şarkı ritmik olarak azalırken Adem yüreğinin çığlıklarını duyurmak için çabalıyordu. Sanki karşısında o var gibi saatlerce konuşmak istiyordu. Biliyordu, adı kadar emindi, şu an onu dinliyor gelmemek için kendiyle büyük mücadele ediyordu.

“Bu gece sen yoksun burada, sana dair kurduğum tüm hayallerim bir bir etrafa savruluyor engel olamıyorum kendime. Öyle bir şeysin ki bende, anlatmak zor, hem de çok zor… Misal, kaçıp gidesin geliyor bazen ama kaçıp gidesin olan mekânları mesken etmek istiyorum. Ne kadar kaçsan da hep seni bulmak istiyorum. Soluğumu soluğunun yanına taşımak, kalbinin attığı yerlerde ayak izimin olmasını istiyorum. Bir adım gerimde değil hep bir adım ötemde olmanı istiyorum. Her nefeste, her adımda, her anında bakışlarınla buluşmak istiyorum. Ah be güzel gözlü yârim, biliyorsun seni gönülden sevdiğimi ama sırf inadından inim inim inletiyorsun yüreğimi. Şimdi yüreğinin başucunda bekliyorum, gözlerini açıp beni gör diye, yeniden sever belki yeniden bana güvenirsin diye… Dönmüyor dilim, anlatamıyor sözlerim, eksiğim çünkü yanı başımda değilsin, kokunu derince içime çekmeden anlatamıyorum tam manasıyla seni… Sen bana baktıkça gözlerin yüreğimde devleşiyordu. Akmasına engel olduğum ne hüzünler biriktirdim ben o gözlerde biliyor musun? Şimdi engel olmasam o yaşlara, sensizliğe bulanmış kalbime o hüzünlü yaşlar hançer gibi saplansa kalbime, temizler mi yüreğimdeki kara lekeleri, temizler mi sana yaşattığım acıların hatıralarını… Diyorsun son pişmanlık fayda etmez elveda… Ama deme be güzelim, üzerime hüzün kokan yağmurlar yağsa da sen bana veda etme. Bir cümlelik vedalara yaşadıklarımızı sığdırma. Aşka bulanmış gözlerini yüreğimde ağırlarken, sen sevda yüklü kalbimin mezarını kazıp üzerine toprak atma. Çünkü biliyorsun senden öncesi olmadığı gibi senden sonrası da asla olmayacak. Çünkü biliyorsun bu yüreğe bir tek senin kalbin değdi, bu gözlere bir tek senin bakışın dokundu, bu hayata giriş bileti bir tek sana kesildi. Çıkmak istersen eğer serbestin zorla tutmam seni tutamam ki… Kim gitmek isteyeni durdurabilmiş ki? Ama gitme be güzelim. Bu yürekten en özel köşe sana ayrılmışken böylesine bir vedayı layık görme bize…” dedi ve şarkının düğmesini ittirirken gözlerinden bir damla yaş yanaklarından aşağıya doğru süzülüp gitti.

Camın ardından ellerini göğsünün altından birleştirip arkadaşını izleyen Tahsin gözlerindeki kızarıklığı kimseye göstermemek için gizlice siliyordu. Çok iyi tanırdı Adem’i, almamıştı kimseyi hayatına, annesinden sonra hiçbir kadına güvenmemişti bir daha, ne zaman ki Sanem dedi çaldı kapısını farklı bir ışık gördü yılların eskitemediği dostunun gözlerinde. O da sırf bu ışıltı için susmuştu ya haftalarca, sırf Adem’in çocukluğunu geri kazanması için bir ışık, bir umut gördüğü içindi ya suskunluğunun sebebi.

Adem şu hayatta iki kişi için gözyaşı dökmüştü. Biri kardeşi diğeri Sanem’di. Ne babası ne annesi ne kimsesizliği bir damla yaş akıtmamıştı onun gözlerinden. Ta ki kardeşinin minik bedenini ölüme teslim ettiği güne kadar, ta ki Sanem’in yokluğunu derinden yüreğinde hissedene kadar… Aşk buydu belki de… Dökülen gerçek bir yaş…

“Sen gittin ben yaşamayı bıraktım, sen gittin ben gözlerimi karanlığa mahkûm ettim. Gel güzel yürekli, kadınım seninle geniş zamanlı aşklara yelken açalım. Gel güzel bakışlı kadınım, gel ki aydınlığını kaybetmiş gözlerime ışık saç. Ağzından çıkan ya da çıkacak olan her bir kelimenin sorgusuz sualsiz esiriyim. Görmüyor musun? Duymuyor musun beni? Hissetmiyor musun sana karşı hissettiklerimi? Bir ayrı yakıyor ayrılık acısı yüreğimi, hasretin kavuruyor sensizlikle can çekişen ruhumu. Elini uzatsan, değse ellerim parmak uçlarına bir kere, işte o vakit vazgeçmek nedir bilmese, sıcaklığının tutsağı olan tenim.” Dedi ve yavaşça bir şarkı daha açtı. Bu gece onun için çalacak, onun için konuşacak, anlatamadıklarını lisanı döndüğünce dile getirecekti. Biliyordu gelecekti. Gelmeliydi.

“ Artık biliyorsun sevdamı, deli gibi sana âşık olduğumu, dilden dile dolaşsın sana olan sevdam, tüm dinleyiciler de şahit olsunlar bu aşka, duy sevgili, eşsiz bir ezgi ile fısıldıyorum kulağına, seni seviyorum. Seni çok ama çok seviyorum.” Dedi haykırarak ve devam etti. “Sensiz zaman geçmesin diye saatimin akrebini de yelkovanını da söküp atasım geliyor. Geçtiğini görmek, bilmek istemiyorum, zaman dursun istiyorum. Dünya dönmeyi bıraksın hayat tüm yaşanmışlıklarımızla biz de takılı kalsın istiyorum. Hayırlısı demek yerine hayırlım sen ol be güzelim demek istiyorum. Gözlerime ilişiyor, dumanlar tütüyor uzak diyarlarından, gönlüme bir damla yaş oluyorsun, adın hasret, yüreğime sevda… Hayallerim de saçlarını yıldız tanecikleriyle süslüyorum. Dilim dönmese de birçok şeyi gözlerim anlatıyor her şeyi, gel güzel yürekli sevdam, gel hayırlım olmasını dilediğim, gel, gel artık, daha fazla öksüz yetim bırakma beni…” Dedi bir şarkı çalmak için düğmeye dokundu.

Frekanstan kademe kademe artarak yükselen şarkı ile birlikte elleriyle yüzünü kapadı. Gelmeyecekti. Bu program da işe yaramamıştı. Gelmeyecekti. Ümidinin sona erdiği, umudunun tükendiği anda kapının sertçe açılıp duvara çarpmasıyla irkilerek kapının girişindeki kişiye baktı. Gözlerinden öfke saçan kişi “Sen ne halt yediğini zannediyorsun?” diye haykırdığında tüm radyo da yer yerinden oynamıştı.

Loading...
0%