Yeni Üyelik
40.
Bölüm

39.BÖLÜM

@ugurluay

“Allah kahretsin! Bu nasıl olur?” diyerek evin içinde deliler gibi volta atan kız bir eli belinde bir elini saçlarının arasından geçirdi. Öfkesi zirvelere tırmanırken nefes alamaz duruma geldi. Salondan balkona açılan kapıdan çıkarak gecenin serin havasında nefes almak ve sakinleşmek istedi. Elleriyle balkonun korkuluklarını delice sıktırıp kendi kendine söylenip duruyordu. Başı önünde eğik gözleri kapalı homurdanırken kulaklarına “Bu gece yıldızlar çok güzel görünüyor, değil mi?” diyen ses doluştuğunda bir an almak için çıktığı nefesin boğazında takılı kaldığını hissetti.

“Hayır, bu olamaz, bu kadarı olamaz.” Diyerek konuşurken parmakları korkuları daha çok kavradı ve canı acıyasıya sıktırmaya başladı. Kız inatla gözlerini açmazken yine o ses biraz daha yakın bir mesafeden “Gözlerini açmıyor oluşun senin rüyada olduğunu kanıtlamaz.” Dedi dalga geçercesine. Sanem bu sözler karşısında gözlerini kocaman açtı ve aniden başını kaldırıp yan dairenin balkonunun korkularına dirseklerini dayamış ve kızı süzen adamı gördü. Bir anda ondan taraftaki korkulara ışık hızıyla giden hız “Ha bir de hemen yan dairem öyle mi?” dedi. Bu nasıl mümkün olur, dercesine çıkmıştı sesi.

Adamın yüzünde sinsi bir gülüş ve gözlerinde akıl almaz pırıltılar ile ona bakarak “Benden daha azını mı bekliyordun?”dedi.

Adamın bu sözleri kızın sinirlerinin daha fazla gerilmesine ve bir anda zembereği boşalırcasına gecenin geç vaktine aldırmadan ağzına geleni saymasına sebep oldu.

“Haklısın aslında senden daha azı beklenemezdi. Sen koskoca gecenin karanlığının sesi olan adamsın değil mi? İstediğine istediğin şekilde ulaşır, onun hayatı duygularıyla alay eder istediğini alabilmek için her yola başvurursun öyle değil mi?”

“Durumun bu olmadığını çok iyi biliyorsun Sanem, saçma sapan konuşup kendini de bu söylediklerine inandırma.” Dedi adam doğrularak kıza sert bakışlar fırlattı.

“Öyle mi? Durum neymiş Adem Efendi?” dedi ellerinin göğsünün altında birleştirip gözlerini kısarak adama bir açıklama yapmasını beklercesine baktı.

“Hala anlamamak için delicesine bir çaba içerisindesin. Öyle bir noktada takıldın kaldın ki hatamı kabul ettiğimi bile görmezden geliyorsun, beni sevdiğini görmezden geliyorsun, bana yaklaştığında sana yaklaştığımda hissettiklerini umursamamak için delicesine kıvranıyorsun ama bana dokunmuyor diyerek çekip gitmek ya da beni senden uzak tutmak istiyorsun. Canın yanmasın diye çabalarken ikimizin de daha fazla acı çekmesine sebep oluyorsun. Seni seviyorum, seni hayatımda hiç kimseyi sevmediğim kadar çok seviyorum, seni hayatımın kadını yapacak kadar çok seviyorum, seni yanımda, kolumda, yüreğim de eşim olarak, karım olarak görmek istiyorum. Bunu bil, bunu çok iyi anla, çünkü kaderimizin bir yazıldığına seni eninde sonunda inandıracağım.” Dedi itiraz kabul etmeyen bir ses tonuyla.

“Hayal dünyasından Adem Efendi.” Dedi ona kahkaha ile karşılık verirken “Bu söylediklerine nasıl inanıyorsun bilmiyorum ama bu söylediklerin asla olmayacak.” Dedi ve ellerini yumruk yaparak iki yanına indirdi. “Buradan gideceksin.” Dedi işaret parmağını havada ona doğru sallarken “Bu evden, işimden, hayatımdan, bu şehirden geldiğin yere defolup gideceksin. Anladın mı beni?” dedi tehditkâr bir tonda “Yoksa…” dedi ve sustu.

“Yoksa…” dedi adam söylediklerin umurumda bile değil bakışı ile karşılık verdi.

“Yoksa senin annenden doğduğuna pişman ederim.” Dedi ve dediği an büyük bir pot kırdığını fark etti. Düzeltmek için ağzını açmaya çalıştığında adamın sert sesiyle yerinde irkildi.

“Ben o kadından doğduğum için zaten pişmanım güzelim, beni bu yönden vuramazsın başka yollar bul kendine.” Dedi ve kırgın bakışlarla ellerini ceplerine yerleştirip balkonun kapısından içeriye girerken ardında yüreği pişman gözleri kederli bir kız bıraktı.

“Dilin kopsun Sanem, başka söz mü bulamadın adama söyleyecek?” diyen kız bir anda afalladı. Kaşlarını çatarken fark etmeden ağzından çıkıp giden sözleri düşündü. “ Ne diyorum ben ya?” diyerek söylediklerinden rahatsız oldu. Elleriyle balkonun korkuluklarından tutunan kız başını gökyüzüne çevirdi. Derin bir nefes bıraktı ve gözlerini kapadı. “Allah’ım bana bir yol göster, bana yardım et.” Diyerek mırıltı halinde yakarırken camın kenarından onu sessizce izleyen adamın farkında değildi. İkisinin de yürekleri umuda kanat çırpsa da geleceklerini keder içinde kıvrandıklarından farkındaydılar. Ne olacaktı nasıl olacaktı? Bilmiyorlardı. Sadece yaşayacaklar ve göreceklerdi. Deneyimlemeden öğrenemeyecekleri şeyler vardı. Onlar da yaşayacak ve göreceklerdi.

Loading...
0%